Yazar "Özdemir, Ümit" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 3 / 3
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe BPH nedeniyle alfa-bloker kullanmasına rağmen cerrahi tedavi yapılmak zorunda kalınan olguların patoloji spesmenlerindeki kronik prostatit insidansı(Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2011) Özdemir, Ümit; Yılmaz, KadirBPH nedeniyle alfa-bloker kullanmasına rağmen cerrahi tedavi yapılmak zorunda kalınan olguların patoloji spesmenlerindeki kronik prostatit insidansı. Amaç: Bu çalışmada BPH nedeniyle alfa-bloker tedavi alan ve opere edilmek zorunda kalınan hastaların, patoloji spesmenlerinde karşılaşılan kronik prostatit sıklığını araştırarak alfa-reseptör blokerlerinin kronik prostatit gelişimini önlemedeki etkisini araştırmayı amaçladık. Materyal Ve Metod: 2006 Mart - 2009 Aralık tarihleri arası Selçuk Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalında BPH ön tanısı konan, alfa-bloker tedavi başlanan ve tedaviden fayda görmeyerek opere edilen 285 hasta retrospektif olarak tarandı. PSA değerleri normal sınırlarda olan, IPSS ve NIH-KPSI formları doldurulan, kronik prostatit semptomu ve bulgusu olmayan tam idrar tetkikleri ve idrar kültürleri steril olan toplam 145 hastadan 100 hasta kullandıkları alfa-bloker tedaviye göre 4 gruba ayrıldı. Tedavi almayan 45 hasta ise kontrol grubu olarak değerlendirildi. Olguların patoloji spesmenleri histopatolojik olarak değerlendirildi. Bulgular: Alfa-bloker kullanan 100 hastadan, 58 (%58) hastada BPH 42 (%42) hastada ise BPH ve beraberinde KP tespit edilmiştir. Alfa-bloker kullanan hasta grupları arasında BPH ve BPH ile beraberinde KP görülme sıklığı arasında anlamlı fark saptanmamıştır (p>0,05). İlaç kullanmayan 45 hastanın 12'sinde (%26,7) BPH, 33'ünde (%73,3) ise BPH ve beraberinde KP saptanmıştır. Alfa-bloker tedavi kullanan ve hiç tedavi kullanmayan hasta gruplarına bakıldığında alfa-bloker kullanan hastaların patoloji spesmenlerindeki KP sıklığı alfa-bloker kullanmayan hastalara göre istatistiksel açıdan anlamlı olarak düşük bulunmuştur (p<0,05). Sonuç: Prostatitlerin %90-95' ini oluşturan ve etyopatogenezi oldukça kompleks olan kronik prostatitte tedavi arayışları hala sürmektedir. Biz kronik prostatitli hastaların bir kısmında alfa-bloker tedavisinin yeri olduğunu düşünmekteyiz. Ancak alfa-blokerlerin gerçek etkinliğini gösterecek geniş olgu sayısına sahip plaseboyla karşılaştırmalı kanıt düzeyi yüksek randomize kontrollü çalışmalara ve metaanalizlere ihtiyaç bulunduğu söylenebilir.Öğe Doymuş tuzlu (NACL) su çözeltisinin doku tespit işleminde kullanımının araştırılması(Selçuk Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2016) Özdemir, Ümit; Çiftçi, Mustafa KemalRutin doku tespitlerinde genelde %10'luk formaldehit tercih edilmektedir. Formaldehit etkili bir tespit solüsyonu olmasına karşın, genotoksik mutajenik, teratojenik, embriyotoksik ve karsinojenik gibi insan sağlığı açısından zararlı yan etkileri de söz konusudur. Bu nedenle formaldehit solüsyonuna alternatif bir tespit solüsyonları arayışları da devam etmektedir. Bu çalışmada doymuş tuzlu su çözeltisinin farklı koşullarda dokuları ne oranda tespit edebileceği incelenerek rutin uygulamalarda kullanılabilirliği araştırılmıştır. Çalışmada doymuş tuzlu su solüsyonunun dokuların tespitindeki özelliklerini araştırmak için 6 baş ruminant kadavrası materyal olarak kullanılmıştır. Kesilmiş veya yeni ölmüş hayvanlardan karaciğer, akciğer, böbrek, dalak, kalp, sindirim sistemi mukozası (bağırsak), lenf düğümü ve beyinden alınan marazi maddeler çalışmanın materyalini oluşturmuştur. Bu maksatla 7 grup oluşturuldu ve dokuların tespitleri; I.Grup: %10'luk tamponlu formaldehit çözeltisiyle oda ısısında, II. Grup: Doymuş tuzlu su çözeltisinde 24 saat oda sıcaklığında, III. Grup: Doymuş tuzlu su çözeltisinde 60 °C etüvde 12 saat, IV. Grup: Doymuş tuzlu su çözeltisinde 70 °C su banyosunda 2 saat, V. Grup: Doymuş tuzlu su çözeltisinde 80 °C su banyosunda 1 saat, VI. Grup: Doymuş tuzlu su çözeltisinde 90 °C su banyosunda 15 dakika, VII. Grup: Önce doymuş tuzlu su çözeltisinde12 saat, daha sonra %10'luk formaldehit solüsyonunda 24 saat bekletilerek yapıldı. Daha sonra rutin doku takibi yapılarak 5-6 mikronluk kesitler alınıp HE ile boyanıp ışık mikroskobunda incelendi. Sonuç olarak yapılan bu çalışmada doymuş tuzlu su solüsyonunda 24 saat oda sıcaklığında, 12 saat 60 °C etüvde, 1 saat 80 °C su banyosunda ve 90 °C su banyosunda 15 dakika tespit uygulamalarında genelde yeterli bir tespit elde edilememiştir. Bunun yanında tuzlu su solüsyonunda 70 °C su banyosunda 2 saat tespit uygulamalarında kısmi tespitler yapılabilmiş, önce doymuş tuzlu su solüsyonunda 12 saat, daha sonra %10'luk formaldehit solüsyonunda 24 saat tespit uygulamalarında ise formaldehite yakın düzeyde tespitler gerçekleşmiştir. Buradan doymuş tuzlu su solüsyonunda tespit potansiyeli olduğu, bunun için de bu konudaki çalışmaların devam etmesi gerektiği, olumlu sonuçlar alınabileceği kanısına varılmıştır. Ayrıca formaldehit solüsyonunun bulunamadığı durumlarda doku örneklerinde otolitik değişiklikleri durdurabilmek için geçici olarak doymuş tuzlu suya alınabileceği ve daha sonra formaldehit solüsyonuna aktarılmasının uygun olacağı anlaşılmıştır.Öğe Koyun ve keçilerde bulaşıcı agalaksi hastalığının bakteriyolojik ve pcr metotları ile araştırılması(2015) Göçmen, Hüban; Ülgen, Mihriban; Çarlı, K.Tayfun; Önat, Kaan; Kahya, Serpil; Özdemir, Ümit; Mat, BurakBu çalışmada, koyun ve keçilerde Bulaşıcı Agalaksi hastalığının varlığını bakteriyolojik ve moleküler yöntemler ile teşhis etmek amaçlandı. Bursa, Balıkesir, Çanakkale ve Edirne illerine ait koyun ve keçilerden toplanan 339 adet örnek bakteriyolojik ve moleküler yöntemlerle incelendi. Örneklerin 162 adedini süt örneği, 147 adedini göz svabı, 15 adedini eklem sıvısı, 11 adedini burun svabı ve 4 adedini de akciğer dokusu oluşturmuştur. Bakteriyolojik incelemede 29 izolat Mycoplasma sp. olarak değerlendirildi. Uygulanan biyokimyasal testler ve üreme inhibisyon testleri sonucunda, 29 (%8.55) izolatın 25i (%7.37) Mycoplasma agalactiae olarak, 2 (%0.58)si Mycoplasma ovipneumoniae ve 2 (%0.58)si de Mycoplasma arginini olarak identifiye edildi. Moleküler teşhiste ise, polC-PCR sonucunda %9.14 oranında M. agalactiae pozitif bulundu. PCR bulguları ile bakteriyolojik bulgular karşılaştırıldığında, 5 süt örneği ve 1 akciğer örneği polC-PCR ile M. agalactiae pozitif bulunurken, kültür ile negatif bulundu. PolC-PCR sonuçlarına göre, süt örnekleri %14.19 oranı ile, eklem sıvı örnekleri %13.33 oranı ile, göz svabı örnekleri %2.72 oranı ile ve akciğer örnekleri %50 oranı ile pozitif bulunurken, burun svabı örnekleri negatif bulundu. Bu çalışmada, Bulaşıcı Agalaksi hastalığının varlığı bakteriyolojik ve moleküler yöntemler ile araştırılmış ve başlıca hastalığa neden olan etkenin M. agalactiae olduğu tespit edilmiştir, hastalığa neden olan diğer mikoplazma etkenlerine rastlanılmamıştır.