Yazar "Küçükkartallar, Tevfik" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 24
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Akut kolesistit için erken laparoskopik kolesistektomi(2009) Tekin, Ahmet; Küçükkartallar, Tevfik; Belviranlı, Metin; Vatansev, Celalettin; Aksoy, Faruk; Tekin, Şakir; Kartal, AdilAMAÇ: Bu çalışmada, erken laparoskopik kolesistektomi (LK) ile tedavi edilen akut kolesistitli (AK) hastaların klinik sonuçları değerlendirildi. GEREÇ VE YÖNTEM: Selçuk Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi’nde Ocak 1994 ile Aralık 2006 yılları arasında 3876 hastaya LK yapıldı. Bunlardan 182 hastaya (101 kadın, 81 erkek) semptomların başlamasından itibaren ilk üç gün içinde kolesistektomi uygulandı. Hastaların dosyaları klinik, biyokimyasal, radyolojik ve ameliyat bulguları, ameliyat sonrası komplikasyon ve morbiditeye etkisini saptamak için geriye dönük olarak değerlendirildi. BULGULAR: Akut kolesistli olgularda açığa geçme oranı 31 (%17,03) idi. Ameliyat sonrası hastanede kalış süresi başarılı LK grubunda 4, açık kolesistektomiye geçilen grupta 7 gün olarak saptandı. Laparoskopik tamamlanan ve açığa geçilen kolesistektomi grupları arasında hastanede yatış süresi ve safra kesesi duvar kalınlığı yönünden istatistiksel olarak anlamlı fark bulundu. Çalışmamızda açığa geçme ile ilgili faktörler; erkek cinsiyeti, ultrasonografide perikolesistik sıvı gözlenmesi, gangrenöz tip kolesistit ve safra kesesi duvar kalınlığının 1 cm ve üzerinde olması idi. SONUÇ: LK, seçilmiş AK’li hastalarda güvenli bir yaklaşımdır. Erkek cinsiyeti, ultrasonografide perikolesistik sıvı gözlenmesi, gangrenöz kolesistitler ve safra kesesi duvar kalınlığının 1 cm ve üzerinde olması yüksek açık cerrahiye dönme riski ile beraberdir.Öğe Akut Kolesistit İçin Erken Laparoskopik Kolesistektomi(2009) Tekin, Ahmet; Küçükkartallar, Tevfik; Belviranlı, Metin; Vatansev, Celalettin; Aksoy, Faruk; Tekin, Şakir; Kartal, AdilBACKGROUND The aim of this study was to assess the clinical results of treatment by laparoscopic cholecystectomy (LC) in patients with acute cholecystitis. METHODS Between 1994 and 2006, LC was performed in 3876 patients in Selcuk University Meram Medicine Faculty. The clinical, biochemical, radiologic, and operative data of 182 (101 F, 81 M) consecutive patients with acute cholecystitis operated 3 days after the onset of symptoms were analyzed retrospectively to determine the complications and morbidity after operation. RESULTS The conversion rate was 31 (17.03%) in acute cholecystitis. Postoperative length of stay was found as 4 days in the successful LC group and 7 days in the conversion group. For acute cholecystitis, we found a statistical difference between the successful LC group and the conversion group in terms of length of postoperative hospitalization time and gallbladder wall thickness. We identified the following factors as associated with conversion: male gender, pericholecystic collection seen on ultrasound, gangrenous cholecystitis, and gallbladder wall thickness >1 cm. CONCLUSION LC is a safe approach in selected patients with acute cholecystitis. Male gender, pericholecystic collection seen on ultrasound, gangrenous cholecystitis, and gallbladder wall thickness >1 cm are associated with a higher risk of conversion to open surgery.Öğe A case of multiorgan resection for locally advanced stomach cancer(2013) Küçükkartallar, Tevfik; Gündeş, Ebubekir; Yılmaz, Hüseyin; Aksoy, FarukExtensive surgical resection may be required with the involvement of adjacent organs in advanced stage localised stomach cancers. Our purpose was to present a case where vascular reconstruction was performed during multiple organ resection in a patient with advanced stage localised stomach cancer. Laparotomy was performed under emergency conditions on the patient who was brought to the hospital with upper gastrointestinal system haemorrhage; he was diagnosed with advanced stage localised stomach cancer. Total gastrectomy, D II aort dissection, pancreaticoduodenectomy, transverse colectomy and end-to-end anastomosis were performed on the patient. Moreover, the superior mesenteric vein was removed and reimplantation was performed with the portal vein. Recurrence or metastasis was not observed in the post-operative follow-up of the patient. Adjacent organ resections may be necessary for a curative treatment in advanced stage localised stomach cancer. Moreover, partial resection and reconstruction may be needed for extensive vascular invasion. © Copyright 2013 by Turkish Surgical Association.Öğe The effects of anti-adhesion materials in preventing postoperative adhesion in abdominal cavity (Anti-Adhesion materials for postoperative adhesions)(SPRINGER/PLENUM PUBLISHERS, 2007) Şahin, Mustafa; Çakır, Murat; Avşar, Fatih Mehmet; Tekin, Ahmet; Küçükkartallar, Tevfik; Aköz, MehmetPurpose. The purpose of this study was to compare the effects of anti-adhesion materials in postoperative adhesions. Materials and Methods. Rats were assigned to five groups: Group 1: Control. Group 2: chitin layers were used. Group 3: Na- hyaluronate / carboxymethylcellulose layers were used. Group 4: Na-hyaluronate gel was poured into the abdomen. Group 5: methylprednisolone was injected. The adhesion frequency and grade were scored according to Granat. Blood was taken for Hb, AST, BUN and albumin levels determination. Findings. The adhesion frequencies (right and left) and grades were as follow in Groups; I: 82%, 91%, 2.63 +/- 1.22; II: 8.3%, 25%, 0.58 +/- 0.66; III: 17%, 33%, 1.08 +/- 1.08; IV: 50%, 58%, 1.41 +/- 1.44; V: 50%, 42%, 1.41 +/- 1.50. The adhesion phase in all study groups was found significantly low compared to control group, p < 0.05. No difference was observed among serologic and hematological parameters in all groups. Conclusion. All the materials used significantly lowered the adhesion frequency and grade.Öğe Eritropoetinin kemoterapi uygulanan ratlarda kolon anastomozlarının iyileşmesine etkisi(Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2005) Küçükkartallar, Tevfik; Belviranlı, MetinÖğe Farklı Tekniklerle Tedavi Edilen Pilonidal Sinüs Olgularının Sonuçlarının Karşılaştırılması(2007) Küçükkartallar, Tevfik; Tekin, Ahmet; Vatansev, Celalettin; Aksoy, Faruk; Erenoğlu, BülentAmaç: Pilonidal sinüs intergluteal bölgede, özellikle genç erkeklerde daha sık görülen, akut ağrılı veya kronik şekli olan bir hastalıktır. Bu hastalığın tedavisinde çok sayıda cerrahi teknik ve tıbbi metod tanımlanmıştır. Bu prospektif çalışmada kliniğimizde 4 farklı cerrahi tedavi metodu uygulanan pilonidal sinüslü hastaların takip sonuçlarını sunmayı amaçladık. Yöntem: Ocak 2004-Ağustos 2005 yılları arasında Selçuk Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Kliniği’nde pilonidal sinüs nedeniyle değişik tekniklerle opere edilen 92 hasta 15 gün, 1 ay, 3 ay, 6 ay ve 1 yıl sonra kontrole çağırılarak sonuçlar değerlendirildi. 44 (% 48) hastaya eksizyon Limberg flep, 26 (% 28) hastaya eksizyon primer sütür, 14 (% 15) hastaya eksizyon marsüpializasyon, 8 (% 9) hastaya eksizyon Karidakis flep uygulandı. Bulgular: 81 (% 88) hasta ortalama 1 yıl takip edildi. Erken dönemde primer kapama ile tedavi edilen hastalardan 6’sında, Karidakis flep uygulananların 1’inde, Limberg flep ve marsüpiyalizasyon yapılan hastaların ise 2’sinde yüzeyel infeksiyon gelişti. Hastalar antibiyoterapi ve pansuman ile tedavi edildi. 1 ay sonraki yapılan kontrollerinde marsüpiyalizasyon yapılan hastalar hariç diğerlerinin yaralarının tamamen iyileştiği ve hiçbir hastada erken nüks gelişmediği izlendi. 6 ay sonra primer kapama yapılan 3 hastada, marsüpiyalizasyon yapılan 1 hastada nüks tesbit edildi. 1 yıl sonra daha önce nüks tesbit edilen hastalar dışında hiçbir problem olmadığı görüldü. Sonuç: Pilonidal sinüs hastalığının cerrahi tedavisinde erken dönemde yara infeksiyonunun, geç dönemde rekürrensin ve günlük hayata dönme süresinin daha az olması nedeniyle flep kullanılarak yapılan kapama yöntemleri diğer cerrahi girişimlere göre üstün ve etkilidir.Öğe Glycogen-rich carcinoma of breast: A case report(2013) Aksoy, Faruk; Gündeş, Ebubekir; Küçükkartallar, Tevfik; Vatansev, CelalettinMemenin Glikojen rich karsinomu nadir görülen meme tümörlerindendir ve genellikle kötü prognozlu olarak bilinmektedir. Tüm meme karsinomları içe- risinde görülme sıklığı %1,4-3 arasındadır. Glikojen-rich karsinomu nedeniyle mastektomi yapılan 48 yaşında bir bayan hasta olgu sunumu olarak hazırlandı. Lenf nodu metastazı yoktu ve tümörde östrojen ve progesteron reseptörleri pozitifti. Hastaya kemoterapi uygulandı ve aromataz inhibitörü ile tedaviye devam edildi. 48 aylık takibinde nüks ya da metastaz tespit edilmedi.Öğe Kolonun non-hodgkin lenfoması(2011) Kargın, Süleyman; Çakır, Murat; Tekin, Ahmet; Küçükkartallar, TevfikAmaç: Non-hodgkin lenfoma (NHL)’lar lenfositlerden kaynaklanan tümörlerin farklı bir grubudur. Kolonun Nonhodgkin lenfomaları nadirdir. Gastrointestinal sistem ekstranodal non-hodgkin lenfomaların yaygın yerleşim bölgesidir. Akut batın oluşturmuş kolonun NHL’sini sunmayı amaçladık. Olgu sunumu: Seksen iki yaşında erkek hasta yaklaşık 1 aydır sağ alt kadranda karın ağrısı şikayeti nedeniyle kliniğimize başvurdu. Hastanın yapılan fizik muayenesinde akut batın bulguları olması üzerine acil operasyona alındı. Sağ hemikolektomi uygulandı. Sonuç: Nadir görülen intestinal NHL’nin prognozu histolojik tipe, evreye ve total eksizyona bağlıdır. Bu tümörlerde ilk tedavi protokolü cerrahi olmakta ve sonrasında kemoterapi veya radyoterapi kombinasyonu eklenmektedirÖğe Koroziv Madde İçimine Bağlı Mide Nekrozu ve Perforasyonu(2008) Küçükkartallar, Tevfik; Aksoy, Faruk; Tekin, Ahmet; Esen, Hacı Hasan; Belviranlı, M. MetinAmaç: Koroziv madde içimi sonrası mide nekrozuna bağlı perforasyon oluşabilir. Mide nekrozu ve perforasyonunun ortaya konmasında en hızlı yöntem üst GİS’in endoskopik incelemesidir. Bu tür hastalarda erken dönemde endoskopik inceleme yapılmasının önemini vurgulamayı amaçladık. Olgu sunumu: Koroziv maddeler çocukluk çağında kazara, ergenlik döneminde ise genellikle intihar amacıyla içilmektedir. 33 yaşında bir kadın intihar amacıyla % 15 hidroklorik asit içeren sıvı kireç çözücü içmiş ve yakınları tarafından acil servise getirilmiş. Hasta reanimasyon servisinde gözleme alındı. İlk 24 saat içinde üst gastrointestinal sistem endoskopisi yapıldı. Özofagusta hemoraji ve yer yer nekrotik alanlar saptandı. Mide bol hemorajik sıvı ile doluydu. Ayrıca mide mukozası tamamen soluk görünümdeydi ve kanama odakları vardı. Hastaya medikal tedavi başlandı. Hastaneye yatışından 24 saat sonra akut batın tanısı konularak ameliyata alındı ve midenin antrum kısmında nekroza bağlı perforasyon tespit edildi. Ayrıca peritonit ve karın içi organlarda belirgin yapışıklıklar gözlendi. Hastaya total gastrektomi ve Roux en Y özofagojejunostomi ameliyatı yapıldı. Hasta postoperatif 2. gün zehirlenmeye bağlı multiorgan yetmezliği nedeniyle kaybedildi. Sonuç: Koroziv madde içimi sonrası erken dönemde yapılan endoskopik inceleme hastanın seyri açısından önemli bilgiler vermektedir. Oluşabilecek komplikasyonlar bu sayede erkenden teşhis edilebilecektir.Öğe Künt Karın Travmasına Bağlı Solid Organ Yaralanmalarında Non operatif Tedavi-Dalak Yaralanmaları(Selçuk Üniversitesi, 2021) Yıldırım, Mehmet Aykut; Tekin, Ahmet; İyisoy,Sinan; Çakır, Murat; Kadıyoran, Cengiz; Küçükkartallar, Tevfik; Vatansev , Celalettin; Aksoy, Faruk; Belviranlı, Metin; Kartal, AdilAmaç: Künt karın travmasına bağlı solid organ yaralanması olan hastalarda nonoperatif tedavi (NOT) uygulaması güncel yaklaşımdır.NOT uygulanan travmalı hastaların takibinde halen birliktelik yoktur. Çalışmamızda literatürde NOT uygulama aşamasında bazı aydınlatılmayan alanlara ışık tutmayı amaçladık. Materyal-Metod: Çalışmamızda künt karın travmasına bağlı dalak yaralanması tespit edilen hastalar değerlendirildi. NOT başarılı olan hastalar ve NOT başarısız olup laparatomi yapılan hastalar tasnif edildi. Laparotomiye dönüş kriterlerimiz ise yeterli resusitasyona rağmen hemodinaminin instabil olması ve peritoneal irritasyon bulgularının varlığıydı.Yaralanma derecesine göre kendi içlerinde karşılaştırılarak analiz edildi.Gruplar karşılaştırılırken demografik bilgiler, travmanın oluş şekli,girişteki hemodinamik durum, BT’de yaralanmanın derecesi, yatış süresi boyunca kan ve kan ürünleri transfüzyonu gereksinimi, laparatomi gereksinimi, hastanede kalış süreleri, yoğun bakım ihtiyacı, ilk başvurudaki hemoglobin/hematokrit/lökosit sayısı değişimi ve oral beslenme zamanının tayini parametreleri kullanıldı. Bulgular: NOT uygulanan 72 vaka retrospektif olarak değerlendirildi. 10 hastada NOT uygulanırken başarısızlıkla sonuçlandı ve laparatomi uygulandı. Sonuç: Grade 3 ve üzeri yaralanmaların takibinde görüntüleme tetkikleri gerekebilir. NOT uygulanan hastalara hastaneye girişten itibaren yakın hemodinamik izlem, sık tekrarlayan fizik muayene ve etkin sıvı resusitasyonu yapılmalıdır. NOT uygulanan dalak travmalı hastalarda taburculuk sonrası erken dönemde yeniden kanama ve splenik abse gibi komplikasyonların olabileceği akılda tutulmalıdır.Öğe Lokal ileri evre mide kanserinde çoklu organ rezeksiyonu olgusu(2013) Küçükkartallar, Tevfik; Gündeş, Ebubekir; Yılmaz, Hüseyin; Aksoy, FarukLokal ileri evre mide kanserlerinde bitişik organ tutulumlarında geniş cerrahi rezeksiyon gerekebilir. Amacımız lokal ileri evre mide kanserli bir olguda çoklu organ rezeksiyonu sırasında damar rekonstrüksiyonu uygulanması sunulmaktadır. Üst gastrointestinal sistem kanaması ile hastaneye getirilen hastaya acil şartlarda laparotomi yapıldı ve lokal ileri evre mide kanseri tespit edildi. Hastaya total gastrektomi, D II diseksiyon, pankreatikoduodenektomi, transvers kolektomi ve uç-uca anastomoz yapıldı. Ayrıca superior mezenterik ven kısmi olarak çıkartıldı ve portal vene reimplantasyon yapıldı. Hastanın postoperatif takiplerinde nüks veya metastaz görülmedi. Lokal ileri evre mide kanserlerinde küratif tedavi için bitişik organ rezeksiyonları gerekli olabilir. Ayrıca büyük damar invazyonla- rında kısmi rezeksiyon ve rekonstrüksiyonlara ihtiyaç duyulabilirÖğe Long-term results of percutaneous endoscopic gastrostomies(2012) Çakır, Murat; Tekin, Ahmet; Küçükkartallar, Tevfik; Çiftçi, İlhan; Vatansev, Celalettin; Aksoy, Faruk; Kartal, AdilAmaç: Oral gıda alamayan, özellikle yoğun bakım ünitelerinde yatmakta olan hastalara enteral beslenme desteği sağlamak amacıyla minimal invaziv bir metod olan perkutan endoskopik gastrostomi (PEG) deneyimimizi sunmayı amaçladık. Gereç ve yöntem: Bu çalışmada kliniğimizde Ocak 2000 - Haziran 2010 tarihleri arasında en az 4 hafta süreyle oral beslenemeyeceği öngörülerek PEG yerleştirilen 700 olgu retrospektif olarak incelendi. Hasta kayıtları endikasyonlar, komplikasyonlar ve sonuçları açısından değerlendirildi. Bulgular: Hastaların 400’ (% 57) ü erkek, 300’ ü (%43) bayandı. Olguların büyük çoğunluğu nörolojik nedenli patolojilerdi. Tüm hastalarda beslenme problemi vardı. PEG sonrası 50 (%7.1) hastada cilt altı infeksiyonu, 18 (%2.5) hastada PEG kenarından kaçak, 16 (%2.0) hastada PEG kenarından kanama görüldü. Sonuç: PEG, minimal invaziv bir girişim ile yapılabilmesi, mortalite ve morbiditesinin çok az olması nedeniyle yoğun bakım hastaları için basit, emniyetli ve etkili bir beslenme yöntemidir.Öğe Long-term results utilizing the unroofing technique in treating hydatid cysts of the liver(2008) Tekin, Ahmet; Kartal, Adil; Aksoy, Faruk; Vatansev, Celalettin; Küçükkartallar, Tevfik; Belviranlı, Metin; Şahin, Mustafa; Yol, SerdarPurpose. The aim of this study was to present the long-term follow-up results of liver hydatid cysts treated with unroofing, together with a review of the related literature data. Methods. Of 700 liver hydatid cyst patients examined and treated at Selcuk University Meram Medical Faculty, General Surgery Department, between 1985 and 2007, 650 had accessible data and the unroofing method had been applied in 189 of them. The clinical and laboratory findings, stages, operations, and complications of patients treated with unroofing were reviewed. In particular, the resolution of residual cyst cavities over time after the application of this method was evaluated using computed tomography. Results. Four hundred and thirty-six (67.07%) of the cases were female [mean age: 35 (range: 10-73) years] and 214 (32.9%) were male [mean age: 46 (range: 12-76) years]. Of the 189 cases treated with unroofing and followed by tomography, the data of 144 were documented. Cavities were classified into five groups (A-E) according to their postoperative appearance. Conclusions. Unroofing is an easy approach and it does not require extensive experience. This technique is recommended for peripherally localized cysts but may also be applied to those more deeply situated. Unroofing should be applied as deeply as possible and the residual cavity should also be as shallow as possible. © 2008 Springer.Öğe Nadir Bir İleus Nedeni: Paraduodenal Herni(2007) Tekin, Ahmet; Şahin, Mustafa; Küçükkartallar, Tevfik; Kaynak, AdnanAmaç: İnternal herniasyonlar ince barsak obstrüksiyonlarının yaygın olmayan nedenlerden biridir. Paraduodenal herniler en yaygın internal herniasyon tipidir. Yüksek mortaliteyle seyrettiği için erken ve doğru tanı önemlidir. Fizik muayenede spesifik bulgularının olmaması nedeniyle preoperatif tanı güçlükle konabilmektedir. Bu çalışmanın amacı paraduodenal herni için tanı ve tedavi deneyimlerimizi özetlemektir. Olgu sunumu: 1996 ile 2005 yılları arasında cerrahi olarak tedavi edilen 4 Paraduodenal herniasyon olgusunun dosyaları retrospektif olarak incelendi. Hastaların yaş ortalamaları 52 idi. İki olguda sağ iki olguda sol paraduodenal herni mevcuttu. Tüm olguların direkt grafilerinde tam veya tam olmayan intestinal obstrüksiyon bulguları vardı. Ortalama hastanede kalış süreleri 4 ile 11 gün arasındaydı. Sonuç: İntestinal obstrüksiyon bulguları olan yetişkin bir hastada önceden geçirilmiş cerrahi girişim öyküsü, karın ön duvarı fıtıkları veya yaşına göre malignite öncelikle düşünülmelidir. Bu faktörlerin bulunmadığı hastalarda intestinal obstrüksiyon sebebinin internal herniasyonun olabileceği akılda tutulmalıdır.Öğe Nadir Bir Paraganglioma Olgusu: Tiroid Paraganglioması(2008) Tekin, Ahmet; Küçükkartallar, Tevfik; Vatansev, Celalettin; Aksoy, FarukParagangliomalar nadir görülen tümörlerdendir. Etyolojisi tam bilinmemektedir. Kemoreseptör organlardan, en sık da Arteria Carotis Communis bifürkasyonu, Juguler foramen, Aortik arkus ve retroperitondan köken alırlar. Genellikle 40-50 yaşındaki bayanları etkilemektedir. Genellikle inferior larengeal paragangliondan kaynaklanmaktadırlar. Bazen tiroid kapsülü içinde yerleşmektedirler. Beraberinde tiroid medüller karsinomu veya metastatik tiroid karsinomu bulunabilmektedir. Genellikle asemptomatik olup nodüler guatr gibi yorumlanır ve tedavi edilirler. Paragangliyomanın perioperatif ve postoperatif tanısı oldukça zordur. Kesin tanı immünohistokimyasal boyamayla konulabilir. Cerrahi rezeksiyon ve radyoterapi, bu tümörlerin lokal tedavisinde yeterlidir. Metastatik olgularda kemoterapinin de etkili olabileceğine dair yayınlar vardır. Bu yazımızda multinodüler guatr nedeni ile opere edilen ve patolojik inceleme sonrasında paraganglioma olarak rapor edilen bir tiroid paraganglioma olgusu literatür bilgileri eşliğinde sunuldu.Öğe Nadir görülen bir lenfoma türü: İntestinal lenfoma(2008) Çakır, Murat; Küçükkartallar, Tevfik; Hüseyinova, Sevinç; Tekin, AhmetAmaç: İnce barsak tümörleri nadir görülür. İntestinal lenfoma, özellikle jejunal yerleşimli olan daha nadirdir. Lenfomaların Hodgkin ve Non-Hodgkin lenfoma olarak iki tipi vardır. Olgu sunumu: 62 yaşında erkek hasta yaklaşık 2 yıldır karın ağrısı şikayeti nedeniyle kliniğimize başvurdu. Hastanın yapılan fizik muayenesinde sağ alt kadranda mobil, sert kıvamlı ve ağrısız kitle tesbit edildi. Ameliyatta jejuno-ileal bileşkede tümöral kitle bulundu. Patolojik incelemede lenfositik lenfoma tespit edildi. Sonuç: Prognoz histolojik tipe, evreye ve tedaviye bağlıdır. Bu tümörlerde ilk tedavi protokolu cerrahi olmakta ve sonrasında kemoterapi veya radyoterapi kombinasyonu eklenmektedir. İntestinal lenfoma nadir görülen bir vaka olduğu için sunmayı amaçladık.Öğe A new seton type for the treatment of anal fistula(SPRINGER, 2007) Vatansev, Celalettin; Alabaz, Ömer; Tekin, Ahmet; Aksoy, Faruk; Yılmaz, Useyin; Küçükkartallar, Tevfik; Akçam, TolgaIn this retrospective study, our aim was to introduce an industrial synthetic material that can be used as a seton and then to present the results of complicated anal fistula cases treated with this different sort of seton. Between 1997 and 2005, 32 patients (aged 27-63 years) with a high anal or rectal internal opening were treated with a cutting seton. In the postoperative period none of the patients had recurrence or solid stool incontinence. However, three of them had just flatus incontinence, and two had flatus and liquid stool incontinence. The new material we used as a new type of seton can be used efficiently; it can be inserted easily, is cheap and effective, and may give better therapeutic results and better patient satisfaction.Öğe Our patients with hepatic hydatid cyst rupturing into bile ducts [Safra yollarina açilmiç hidatik kist olgularimiz](2007) Tekin, Ahmet; Küçükkartallar, Tevfik; Aksoy, Faruk; Belviranlı, Metin; Çakır, Murat; Erenoğlu, B.Purpose: Rupture of the hydatid cyst of the liver into bile ducts is a rare and serious complication of hepatic hydatid disease. Operative treatment of intrabiliary ruptured hydatid cysts has many differences to uncomplicated cysts. We report our experience, including surgical approach to the intrabiliary ruptured hydatid disease. Materials and Methods: Between January 1985 to December 2005, 640 patients with hydatid cysts of the liver underwent surgery, and 62 patients [13 %] with intrabiliary rupture of hepatic hydatid cysts were retrospectively reviewed. Results: Of 62 patients, 35 were men and 23 were women. Their average age was 39 (28-74) for men and 43 [15-63] for women. Biliary ruptured hydatid cysts were all in liver. The right lobe of the liver was involved in 48 patients (77 %), the left lobe in 12 (19 %) and both lobes in 2 patients. Each had only one cyst except one patient who had two cysts in two lobes. One patient had recurrent hepatic hydatid cyst who had been operated on 7 years ago. The most common clinical manifestations were right hypocondrial pain and tenderness in the right hypocondrium on physical examination. Methods used for diagnosis were ultrasonography, computed tomography and endoscopic retrograde cholangiopancreatography (ERCP). Five of the patients healed after ERCP and endoscopic sphincterotomy. In these patients common bile duct (CBD) was explored and it was drained by a T-tube in 35 patients, by a choledochoduodenostomy in 8 patients and hepaticojejunostomy in one patient. Bile fistula orifice was sutured in 12 patients. Twelve patients had wound infection and 2 patients had bile leak postoperatively. There was no mortality. Conclusion: The low mortality and morbidity rates in the treatment of intrabiliary rupture of hydatid cysts can be obtained with surgical intervention to CBD with T-tube drainage and choledochoduodenostomy. In selected cases ERCP and endoscopic sphincterotomy are adequate methods for diagnosis and treatment of intrabiliary ruptured hydatid cysts.Öğe Primary pancreatic hydatid cyst resembling a pseudocyst(2011) Küçükkartallar, Tevfik; Çakır, Murat; Tekin, Ahmet; Özalp, Ali Hikmet; Yıldırım, Mehmet Aykut; Aksoy, FarukHydatid cyst is a parasitic disease that is commonly seen in certain areas. It may localize in many organs in the body. Pancreas is a rarely involved organ. A 48 years old patient who could not be diagnosed before surgery was then diagnosed with hydatid cyst localized in the uncinate process of the pancreas post-operatively. Albendazole treatment was begun after the operation. No problem was observed in the follow-up ultrasonography. This rare case may be mistaken for cystic malignancies and pseudocysts of pancreas.Öğe Psödokiste benzeyen primer pankreas hidatik kisti(2011) Küçükkartallar, Tevfik; Çakır, Murat; Tekin, Ahmet; Özalp, Ali Hikmet; Yıldırım, Mehmet Aykut; Aksoy, FarukHidatik kist bazı bölgelerde yaygın görülen bir paraziter hastalıktır. Vücutta birçok organda yerleşim gösterebilir. Ancak pankreas nadir tutulan bir organdır. Ameliyat öncesi tanısı konulamayan 48 yaşındaki bir hasta ameliyat edildikten sonra pankreas unsinat proseste yerleşmiş hidatik kist saptandı. Postoperatif albendazol verildi. Kontrol ultrasonografide herhangi bir problemle karşılaşılmadı. Nadir görülen bu olgu pankreasın kistik maligniteleri ve psödokistleriyle karıştırılabilir. (Turkiye Parazitol Derg 2011; 35: 214-6)