Boran,AliAykaç,Razan2020-07-022020-07-0220182018-07-20Aykaç, R. (2018). Silifke Kalesi'nin Kazılar Sonucu Ortaya Çıkan Yerleşim Dokusu. (Yüksek Lisans Tezi). Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya.https://hdl.handle.net/20.500.12395/39976Silifke stratejik konumu sebebiyle İlk Çağlardan itibaren farklı devletler tarafından savaş vesilesi olmuştur. M.Ö. 197'ye kadar Mısır Ptolemaios Devleti ile Selevkos (Asya) Krallığı arasında el değiştirmiş ardından Roma hâkimiyetine girmiştir. Silifke Kalesi Roma döneminde inşa edilmiş olup Roma İmparatorluğunun ikiye bölünmesiyle Doğu Roma sınırları içerisinde kalmıştır. I. Haçlı Seferine kadar süren Bizans hâkimiyetinin ardından kale Ermeniler, St. Jean Şövalyeleri (Hospitalier Şövalyeleri - Tapınak Şövalyeleri) ve tekrar Ermenilerin eline geçmiştir. XIII. yüzyılın sonlarında Kıbrıs Krallığına bağlı olan kale XIV. yüzyılın ortalarında Karamanoğulları, 1474 yılında ise Osmanlı devletinin hâkimiyetine girmiştir. 1571'de Kıbrıs'ın fethinin ardından Taşucu Körfezinde Ak Kale (Ak Liman Kalesi, Akça Kale, Yenice Kale) yapılmıştır. Silifke Kalesinden yeni yapılan kaleye muhafız ve dizdar gönderilmiştir. Birkaç yıl sonra bölgede çıkan isyanlar nedeniyle kale, halkın ve tüccarların güvenli yeri olmuş, bu özelliğini de XIX. yüzyılın sonuna kadar korumuştur. Bu tarihten sonra kale terk edilmiş, zamanla kale içi yerleşim taş ve toprak yığını altında kalmıştır. 2011 yılında başlanan ve 2017 yılı sonunda büyük ölçüde tamamlanan kazı çalışmalarıyla gün yüzüne çıkarılan Silifke Kalesi; arazinin yapısına göre şekillenmiş, oval planlı, iç içe iki savunma hattından en dışta hendek sonra hisar peçe (savunma hattı) ve gerisinde surların yer aldığı, kayalık tepeye hâkim bir noktada inşa edilmiştir. Doğal koşullardan en iyi biçimde yararlanılarak tasarlanan kale askeri ve ticaret yolunun denetlendiği bir savunma yapısıdır. Kale arazi şartlarının zorluklarını mimariyle birleştirerek, savunma mimarisinin Akdeniz bölgesindeki önemli bir örneğini sunmaktadır. Bölgenin tarihsel gelişiminin kaleye yansıdığı ve farklı dönemlerde farklı medeniyetler tarafından kullanıldığı plan ve mimari özelliklerinden anlaşılmaktadır. Silifke Kalesiyle ilgili tarihi araştırmalar, kazı sonrası elde edilen veriler ve arazide yapılan analizler neticesinde kalede Roma, Bizans, Karamanoğlu, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemi olmak üzere beş dönem tespit edilmiştir. Roma döneminde inşa edilen kalenin Bizans, Karamanoğlu ve Osmanlı dönemlerinde de kısmi tamiratlarla kullanıldığı, Cumhuriyet döneminde restorasyonların yapıldığı kale içerisinde ve surlarda görülen, duvar örgülerindeki malzeme farklılıklarından anlaşılmaktadır. Kazılarda; halkın ve askeri personelin kaldığı bir ya da iki, nadiren üç odalı ve bazen önünde bir avluludan oluşan konutlar, depo, dükkân olarak kullanılan mekânlar; merkezde yer alan ibadet mekânı, bu ibadet mekânı etrafındaki sosyal ve ticari yapılar; açılan mekânları birbirine bağlayan ve şehirleşmenin en küçük birimini oluşturan dar ve çıkmaz sokaklara ulaşılmış, çıkarılan zemin döşemeleri sayesinde kalenin ilk yıllarında sokak dokusunun nasıl olduğu hakkında önemli veriler elde edilmiştir. Ayrıca kalenin merkezinde cami, caminin doğusundaki mekânlarda yapılan kazı çalışmalarıyla kilisenin apsisine, şapel yapısına, askeri yapılara, su ile alakalı sarnıç, hamam ve yunak yapılarına, hisar peçeyle sur arasındaki mekânlara, gizli geçide, yemekhane mekânına, mancınık sitemiyle alakalı birimlere ulaşılmıştır. Yaşayan şehirlerde dönemin ihtiyacına göre şehir dokusu yenilenerek değişmektedir. Bölgenin ve Anadolu'nun önemli kale içi yerleşim dokusuna sahip Silifke Kalesi farklı medeniyetlerin ve ihtiyaçların doğrultusunda yenilenerek, eklemeler yapılarak bu günkü şeklini almıştır. Kazı ve restorasyon çalışmalarıyla ortaya çıkarılan kale içi şehir dokusu bugünkü hâliyle XVIII. yüzyıl Osmanlı dönemi özelliğini yansıtmaktadır. XVIII. yüzyılda kale içi mimari dokunun nasıl olduğu konusunda kazı çalışmaları bizlere in-situ halinde bilgiler sunmuştur. Doğu-batı doğrultuda uzanan kuzey ve güneydeki ana caddeler ve ara sokaklar, ortada dini ve ticari yapılar, bunların gerisindeki sivil yaşam mekânlarıyla yerel mimari geleneğin Türk döneminde devam ettiği anlaşılmaktadır. Silifke Kalesi Osmanlı dönemi kale içi şehir dokusu olarak, bölgeden günümüze ulaşan ender yerleşim yerlerinden biri olması açısından büyük öneme sahiptir.Seleucia has always been a war reason for many different countries due to its strategic location. It entered the influence of Egypt Ptolemaiic Kingdom and Seleucid Empire (Asia) until 197 B.C. several times and later, it came under the domination of the Roman Empire. The Castle of Seleucia was built during the Roman period and remained within the borders of the Eastern Roman Empire after the separation of the Roman Empire. After the Byzantine domination, which lasted until the First Crusade, the castle was captured first by Armenians, the Knights of Saint Jean (Hospitellars), and later again by the Armenians. The Castle controlled by the Kingdom of Cyprus at the end of the century XIII was invaded by Karamanids in the middle of the same century and later entered into the domination of Ottoman Empire in 1474. After the conquest of Cyprus in 1571, Ak Kale (White Castle) (Ak Liman Castle, Akça Castle, Yenice Castle) was built in Taşucu Gulf, and guards and lizards were sent to the new-built Castle from Seleucia Castle. A few years later, the castle was seen as a safe place by the people and merchants escaping from the rebellions in the region until the end of the century. Later, the castle was abandoned and over time, the inner settlement was covered with stones and the pile of land. Seleucia Castle, which has been brought to light with excavations started in 2011 and largely completed at the end of 2017, was shaped by the land structure with oval plan, and built on a point dominating to the hill. The Castle is surrounded by two lines of defense, one of which is ditch and other is moat, and walls. The Castle designed with the best use of natural conditions was a defense structure which helped control the trade and military route. The castle represents an important example of the defense architecture in the Mediterranean region, combining the challenges of land conditions with the architect. The plan and architectural characteristics of the Castle can tell us two things; the historical development of the region was reflected to it and it was used by different civilizations at different periods. Historical researches, data obtained from excavations and analyzes on Seleucia Castle have showed that it has witnessed five periods; Roman, Byzantine, Karamanids, Ottoman Empire and Republic. When the internal city texture and material differentiation used in wall patterns of the Castle are considered, it is obviously seen that the Castle built in Roman period was used during the periods of Byzantine, Karamanids and Ottoman Empire with partial renovations and also underwent restorations at different eras of Turkish Republic. Some important data discovered in the excavations shows that this place has hosted; houses used by military personnel and public for storing, shopping and dwelling with one or two and rarely three floors including a front yard; a prayer place surrounded by social and commercial buildings in the center; narrow and dead end streets that forms the smallest unit of urbanization and connects these places. After the excavation of floor covering materials, we can figure out how the street texture was in the first years of the Castle. Additionally; the apsis of the church which the mosques was built over; chapel, military buildings, water-related cistern, Turkish bath and washery areas; places between the Castle wall and defense line; secret passage, dining hall and units related to catapult system have been discovered during the excavations conducted in the places at east of the mosque. In the living cities, the city texture changes according to the needs of the period. Seleucia Castle, which has the important castle settlement texture of the region and Anatolia, has gained its current shape, being renewed in accordance with the needs of different civilizations. The inner city texture of the Castle has been revealed with excavation and restoration works and reflects the XVIII century characteristic of Ottoman period. Excavations about how the architectural texture of the castle was in XVIII. century have offered us in-situ information. It is understood that the main architectural traditions were continued in the Turkish era with the main streets and alleys extending to the east-west direction in the north and south, the religious and commercial buildings in the middle, and the civil life spaces behind them. Seleucia Castle -an inner city texture of the Ottoman Period- has a great importance in terms of being one of the rare settlements that reached from the region to today.trinfo:eu-repo/semantics/openAccesssilifke kalesiSilifke Kalesi'nin kazılar sonucu ortaya çıkan yerleşim dokusuThe layout configuration that comesout at Seleucia Castle after excavationsDoctoral Thesis