Selçuk Üniversitesi Kurumsal Akademik Arşivi
DSpace@Selçuk, Selçuk Üniversitesi tarafından doğrudan ve dolaylı olarak yayınlanan; kitap, makale, tez, bildiri, rapor, araştırma verisi gibi tüm akademik kaynakları uluslararası standartlarda dijital ortamda depolar, Üniversitenin akademik performansını izlemeye aracılık eder, kaynakları uzun süreli saklar ve için telif haklarına uygun olarak Açık Erişime sunar.
Güncel Gönderiler
Kadmiyumun hepatoksik etkilerine yönelik ursodeoksikolik asitin koruyucu etkisinin araştırılması
(Selçuk Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2024) Sarıhan, Özlem; Ateş, Mehmet Burak
Teratojenik ve karsinojenik etkileri olan toksik çevresel kirleticilerden Kadmiyum (Cd), vücuda alındıktan sonra çeşitli sistem ve dokulardaki hücreleri ve kemikleri etkileyerek toksisiteye sebep olur. Ursodeoksikolik asit (UDCA), genellikle karaciğer hastalıklarının tedavisinde kullanılan bir safra asitidir ve sistemik sirkülasyonda ve karaciğerde biriken güçlü toksik bileşenlerin mobilizasyonunu sağlar. Çalışmamızda 28 erkek Wistar Albino rat (180-220 gr) dört gruba ayrıldı: (1. Kontrol (K, n:6) grubu; 2.Kadmiyum (Cd, n:8) grubu; 3.Ursodeoksikolik asit (UDCA, n:6) grubu; 4. Kadmiyum ve ursodeoksikolik asit grubu (Cd+UDCA, n:8). 16 gün süren çalışmada tüm ratlara ad-libitum standart yem ve içme suyu; Cd grubuna denemenin 8-15. günlerinde 3 mg/kg CdCl2 intraperitonel (IP); UDCA grubuna 1- 15.günlerinde 60mg/kg UDCA intragastrik (IG); Cd+UDCA grubuna ise 3mg/kg CdCl2 ve 60 mg UDCA uygulandı. Deneme süresi sonunda, alınan kan örneklerinde ALT, AST, ALP ve GGT düzeylerinin Cd grubunda artış sergilediği gözlenirken, Cd+UDCA grubunda tüm parametrelerde rakamsal olarak azalma gözlenmesine karşın bu durum ALT ve GGT'de istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p<0.05). Cd grubunda canlı ağırlık ve relatif karaciğer ağırlığı önemli oranda azalırken (p<0.001), Cd+UDCA grubunda bu durumun önüne geçildiği saptandı (p>0.05). Histopatolojik olarak Cd grubunda, kontrol gruplarına kıyasla dejenerasyon, nekroz, safra kanalı proliferasyonu, disintegrasyon, konjesyon, Kupffer aktivasyonu ve mononükleer hücre infiltrasyonu artışıyla karakterize hepatoselüler hasar belirlendi. Ayrıca, karaciğer dokusunda Nrf2 ve Kaspaz-3 mRNA ekspresyonunun CdCl2 ile önemli oranda arttığı ortaya konuldu (p<0.001). Sonuç olarak, CdCl2 tarafından oluşturulan karaciğer toksisitesine karşı UDCA'nın belirgin bir hepatoprotektif etki sergilediği sonucuna ulaşıldı.
Buzağılarda aromatik içme sularının su tüketimine ve performansa etkisi
(Selçuk Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2024) Büyükcan, Fatih; Polat, Esad Sami
Bu araştırmada, buzağılarda taze portakal suyunun su tüketimi ve performansa etkileri incelenmiştir. Araştırma her irinde 5 hayvan bulunan, biri kontrol diğeri deneme olmak üzere 2 grupta, 70 gün yürütülmütr. Deneme grubunak hayvanların içme sularına ortaka suyu ilave edilirken kontrol grubuna herhangi bir ilave yapılmamıştr. Her iki grupta bulunan buzağıların beslenmesinde araştrmanın yürütüldüğü işletmenin besleme programı uyglanmıştır. Buzağılar 0, 14, 28, 42, 56 ve 70. Günlerde tartılararak canlı ağırlık değişimleri belirlenmiş, dışkı skorları kayıt altına alınmış ve bu dönemlerdeki yem, su tüketimleri hesaplanmıştır. Araştrma sonunda tartım dönemlerinin tamamında deneme grubunun ortalama canlı ağırlığı kontrol grubundan önemli (P<0,05) düzeyde yüksek bulunmuştur. Günlük ortalama canlı ağırlık artışı ve yemden yararlanma oranları 0-14, 43-56, 57-70 ve 0-72 günlerde deneme grubunda kontrol grubundan önemli (P<0,05) düzeyde yüksek iken 15-28 ve 29-42 günlerde gruplar arasında farklılık önemsiz (P>0,05) bulunmuştur. Grupların yem ve su tüketimleri karşılaştırıldığında deneme süresince yapılan ölçümlerin tamamında deneme grubundaki hayvanların kontrol grubundakilere göre daha fazla yem ve su tükettikleri ve farklılığın istatistiksel olarak önemli (P<0,05) olduğu görülmüştür. Deneme başlangıcında ve ilerleyen günlerde (14., 28., 42., 56. ve 70. günler) deneme ve kontrol gruplarının dışkı skorları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılığa rastlanmamıştır. Sonuç olarak, aromatik içme sularının buzağıların büyüme performansını olumlu yönde etkilediği, dışkı kalitesi üzerinde olumsuz bir etkisinin olmadığı söylenebilir.
Savunma sanayisinde kullanılan metal yüzeylerin kaplanmasında grafen tabanlı yöntemlerin geliştirilmesi ve uygulanması
(Selçuk Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2024) Yıldız, Veysel; Karakurt, Serdar
Yaklaşık 200 yıllık bir geçmişe sahip olan metal kaplamacılığı son 15-20 yılda oldukça önemli hale gelmiştir. Metallerin kaplanması; korozyona karşı dirençli olabilmeleri, sürtünmeye karşı koyabilmeleri, çizilmemeleri ve daha uzun yıllar kullanılabilmeleri için yapılmaktadır. Mevcut bulunan birçok kaplamanın insan sağlığına önemli zararlarının olduğu bilinmektedir. Yüksek sıcaklıklarda yapılan kaplamalarda ise gaz çıkışı olduğu için solunum sistemine, atık suların kontrolsüz bir şekilde çevreye bırakılması ile hem doğaya hem de hayvanlara oldukça zararlıdır. Bu sorunların getirmiş olduğu risklerden dolayı zararı en az olan kaplama yöntemlerini bulmak için çalışmalar hızla devam etmektedir. Grafen ise bu alanda kullanılabilecek bir ürün olarak görülmektedir. Grafen, 2004 yılında keşfedilmiştir. Keşfiyle beraber bütün ilgiyi üstüne toplamayı başarmış bir maddedir. Grafen ile yapılan çalışmalar arasında metal kaplama sektörü de bulunmaktadır. Grafen seramik bir madde olduğu için kırılganlığı çok yüksektir. Bundan dolayı grafen tabanlı kompozit bir malzeme elde ederek kaplama yapmak mümkün olabilir. Sentezlenecek kompozit malzemenin kaplama sonrasında metallere; hidrofobiklik, homojenlik, yüksek sıcaklıklara dayanabilme, sürtünmeyi azaltma, çizilmelere ve darbelere karşı dayanıklı olması gibi özellikleri kazandırmış olması gerekmektedir. Sentezlenecek kompozit ürünümüz grafen tabanlı olacağı için grafenle etkileşime girebilecek özellikte olması gerekmektedir. Ayrıca savunma sanayisinde kullanılan metal malzemeler genellikle çelik alaşımlı malzemeler olduğu için bizim sentezleyeceğimiz kompozit ürünümüzün çelik yüzeyinde tutunabilmesi gereklidir. Metal yüzeylerin alışılmış olan kaplama metotlarının dışında bir kaplama yöntemiyle kaplanmış olması; akademik çalışmalarda, bu konudaki araştırmacıların artması, kolay uygulanabilir bir yöntem ile sanayide hızla kullanıma geçirilmesi gibi etkiler ortaya çıkabilecektir. Bu tez çalışmasında akımsız nikel kaplama banyosuna farklı konsantrasyonlarda grafen oksit ilavesi yaparak hem çelik hem de alüminyum malzemelere kaplama yapılmıştır. Yapılan bu çalışma akımsız kaplama tekniği ile yapıldığı için kaplama çözeltisinin temas ettiği her nokta kaplanmış olacaktır. Hazır olarak temin edilen 2 gr grafen oksit kullanılmıştır. Toplamda on tane birer litrelik kaplama banyosu hazırlanmıştır. Hazırlanan bu kaplama banyolarının kimyasalları da hazır halde alınmaktadır. Hazırlanan bu kaplama banyolarının beş tanesinde çelik malzeme beş tanesinde alüminyum malzeme kaplanmıştır. Bu on kaplama banyosunun iki tanesine hiç grafen oksit ilavesi yapılmamıştır. Çünkü grafen oksit ilavesi yapılan banyolarla arasındaki farklar görülmek istenmiştir. Yapılan çalışmalar sonucunda, kaplama banyolarında grafen oksit miktarı arttıkça malzeme yüzeyinde pürüzlülüğün arttığı görülmüştür. Çelik malzemelerin grafen oksit bulunan banyolarda yapılan kaplamaları sonucunda paslanmalar meydana geldiği ve kaplamaların bozulduğu görülmüştür. Alüminyum malzemeler ise; grafen oksit miktarı fazla olan banyolarda süre düşürülerek kaplanmıştır. Fakat kaplamaların pürüzlü olduğu gözlemlenmiştir. Yapılan çalışmalar sonucunda grafen oksitin bu parametrelerde akımsız nikel kaplama banyosuna uygun olmadığı görülmüştür.
Oyun temelli beslenme eğitimi programının okul çağı çocuklarının beslenme bilgi düzeyleri ile beslenme alışkanlıkları üzerine etkisi
(Selçuk Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2024) Kömürcü, Aysu; Derin, Didem Önay
Bu çalışma oyun temelli beslenme eğitimi programının okul çağı çocuklarının beslenme alışkanlıklarına ve beslenme bilgi düzeyine etkisinin belirlenmesini amaçlamıştır. Çalışma; deneysel, kontrol gruplu, ön test son test uygulamalı bir çalışmadır. Araştırmada çalışılacak okul tabakalama yöntemi ile seçilmiştir. Çalışmadaki deney grupları ve kontrol grupları ise kümeleme yöntemi ile rastgele sınıflar olarak seçilmiştir. Araştırma Konya ili merkezinde bulunan Selçuklu Şükriye Onsun İlkokulu'nda gerçekleştirilmiştir. Çalışmanın katılımcılarını toplam 150 öğrenci ve 150 veli oluşmaktadır. Deney grubunu 75 öğrenci ve bu öğrencilerin velileri oluşturmuş; kontrol grubunu ise 75 öğrenci ve bu öğrencilerin velileri oluşturmuştur. Araştırmada hem öğrencilerden hem de velilerden verilerin toplanması amacıyla, konu ile ilgili yapılan literatür taramaları sonucu oluşturan anket formu uygulanmıştır. Öğrencilerin yaşları 7-8 yaş aralığındadır. Deney ve kontrol grubu öğrencilerine ve velilerine Ekim ayında ön test uygulanmıştır. Eğitim öncesinde yapılan ön test sonuçlarına göre cinsiyet ve beslenme bilgi puanları bakımından farklılık gösteremeyecek şekilde deney grubu ve kontrol grubu oluşturulmuştur. Eğitim deney grubuna 12 hafta uygulanmıştır. Toplam 12 haftada 16 ders saati verilen eğitim, son test uygulaması ile sonlandırılmıştır. Eğitim deney grubuna verilmiştir. Kontrol grubuna herhangi bir eğitim uygulanmamıştır. Eğitim tamamlandıktan sonra deney grubuna ve kontrol grubuna son test uygulanarak veri toplama aşaması bitirilmiştir. Deney grubundaki öğrencilerin yaş ortalaması 7,4±0,5'tir. Kontrol grubundaki öğrencilerin yaş ortalaması ise 7,6±0,5'tir. Yapılan analiz sonuçlarına göre deney grubu öğrencilerinin kahvaltı yapma durumu arasında ön test ve son teste anlamlı bir ilişki bulunmazken sebze ve meyveyi sevme, beslenme çantasına konan yiyecekleri sevme, kantinden yiyecek almada azalmanın sağlanması, su tüketimi, spor ve egzersiz yapmayı sevme, spor ve egzersiz yapma, teknolojiyle vakit geçirilen sürede azalma, teknolojiyle yemek yemede azalma durumu ve beslenme bilgi düzeyinde anlamlı bir ilişkinin olduğu; süt, yoğurt, peynir, balık, tavuk, kırmızı et ve yumurta sevme durumları arasında da anlamlı bir ilişkinin olduğu bulunmuştur. Ayrıca yapılan analizler sonucunda deney grubunun beslenme bilgi puanında, besin hijyeni ve besin etiketi bilgi puanında ön test ile son test arasında anlamlı bir farklılık tespit edilmiştir (p<0,05). Ancak hem bilgi düzeyinde hem de davranış değişimde kalıcılığın sağlanması için eğitimlerin sürekli verilmesi sağlanmalıdır. Bunun için eğitim müfredatlarına sağlıklı beslenme ile ilgili beslenme dersinin konulması ve bu dersin beslenme uzmanları tarafından verilmesi önerilmektedir.
5-6 yaş okul öncesi çocuklarda atık pillerin değerlendirilmesi ve çevre bilincinin kazandırılması
(Selçuk Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2024) Çeliker, Büşra; Gezgin, Serap Yiğit
Dünya üzerinde bulunan doğal kaynakların ve ekosistemin devamlılığı son yıllarda dünya devletleri tarafından oldukça önemsenmektedir. Sürdürülebilir bir dünya ve gelecek nesillere aktarılacak doğal kaynaklar için geri dönüşüm elzemdir. Bununla birlikte atık pillerin geri dönüşümü ya da prosesine uygun bertarafı yapılmadan evsel atıklar ile doğaya karışması durumunda, canlılar ve doğal kaynaklar için yaptığı tahribat göz ardı edilemeyecek durumdadır. Geri dönüşümün ülke genelinde bir alışkanlığa dönüşmesi ve tüm vatandaşların çevre bilinciyle hareket ederek geri dönüşümü desteklemesi sadece eğitim ile gerçekleşebilir. Geri dönüşüm ve çevre bilincinin kazandırılması ve öğrenilen bilgilerin kalıcı olması amacı ile eğitim dönemi okul öncesi dönem olarak ele alınmalıdır. Okul öncesi kurumlarında uygulanan eğitim planları incelendiğinde çevre bilinci ve geri dönüşüm konularında yeterli ve destekleyici etkinliklerin olmadığı görülmüştür. Bu çalışmada müfredata ve yaş gruplarına uygun olarak entegre edilmiş bir aylık örnek ekolojik eğitim planı hazırlanmıştır. Hazırlanan plan bir anaokulunda uygulanmış olup çıkan bulgulara bakıldığında eğitim planı ile 5-6 yaş okul öncesi çocukların geri dönüşüm bilinçleri arttığı görülmüştür.