Selçuk Üniversitesi Kurumsal Akademik Arşivi
DSpace@Selçuk, Selçuk Üniversitesi tarafından doğrudan ve dolaylı olarak yayınlanan; kitap, makale, tez, bildiri, rapor, araştırma verisi gibi tüm akademik kaynakları uluslararası standartlarda dijital ortamda depolar, Üniversitenin akademik performansını izlemeye aracılık eder, kaynakları uzun süreli saklar ve için telif haklarına uygun olarak Açık Erişime sunar.
Güncel Gönderiler
Dental volumetrik tomografide hareket artefaktının yaşa göre dağılımının değerlendirilmesi
(Selçuk Üniversitesi, Diş Hekimliği Fakültesi, 2019) Haidari, Fatma Betül; Tahtalı, Hümeyra; Ünver, Tuğba
Amaç: Görüntüde oluşan artefakt varlığı dental volumetrik tomografinin (DVT) en önemli dezavantajlarından biridir. Hareket
artefaktları görüntü kalitesinin bozulmasına yol açarak radyografi çekiminin tekrarlanmasına neden olabilmektedir. Bu, DVT çekilen hasta için önemli bir noktadır, çünkü çekimi tekrarlamak gerektiğinde hasta gereksiz yere X-ışınına maruz kalacaktır. Bu çalışmada, DVT çekilen hastalarda gözlenen hareket artefakt görülme yüzdesinin farklı yaş gruplarına göre değerlendirilmesi amaçlanmaktadır. Gereç ve Yöntemler: 2014-2018 yılları arasında Bezmialem Vakıf Üniversitesi Ağız, Diş ve Çene Radyolojisi Anabilim Dalı’nda herhangi bir sebeple başvuran 7-80 yaş aralığındaki 502 hastadan (244 erkek
ve 258 kadın) çekilmiş olan DVT görüntüleri retrospektif olarak incelenmiştir. Hastalar yaşlarına göre 0-18 yaş, 18-65 yaş, 65 yaş ve üstü olmak üzere 3 gruba ayrılarak değerlendirilmiştir. Bulgular: DVT görüntüsü incelenen 502 hastanın (244 erkek, 258 kadın olmak üzere)yaş gruplarına göre artefakt oluşma yüzdesi; 0–18 yaş grubunda % 61.84, 18–65 yaş grubunda % 40.82, 65 yaş ve üstü yaş grubunda ise % 57.27 olarak saptanmıştır. Sonuç: Yaptığımız çalışmada çocuk ve ileri yaştaki hastaların çekim sırasında daha zor sabit durduğu ve buna bağlı olarak görüntülerde hareket artefaktı oluştuğu gözlenmiştir.
Sıhhat ü Maraz (Sağlık ile Hastalık) veya Hüsn ü Aşk (Güzellik ile Aşk)
(Selçuk Üniversitesi, Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, 1994) Ayan, Hüseyin
Güçsüzlük ve kırgınlık köşesinde tek başına oturan değersiz FUZULİ'den: Beden bahçelerini akan suyla besleyen; güzelliği (hüsn), sevgiye (aşk) mazhar ve sevgiyi güzelliğin süsü eyleyen Tanrı'ya, sayısız hamd yaraşır! Bilgisi, aklın süsü ve akıl onun bilgisinin sermayesi olan Tann'ya, sayısız selâm uygundur!
Üsküdar ve Kayseri̇’de işlenen gayr-ı ahlaki̇ suçlar
(Selçuk Üniversitesi, Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, 2022) Yücetürk, Seher
Üsküdar ve Kayseri 17. yüzyılın İlk Çeyreğinde farklı konumları, ekonomik ve kültürel yapıları ile yekdiğerinden farklı iki yerleşim yeri idi. Söz konusu zaman dilimi içerisinde Üsküdar payitahta komşu olması dolayısı ile merkezi konumda bulunmakta idi. Ayrıca Celali İsyanları sırasında İstanbul’a giriş kapısı görevi gören işlek bir merkezdi. Bu durum Üsküdar’ın ekonomik ve kültürel anlamda hareketli bir yer olmasını sağlamıştır. Özellikle nüfus yönünden zenginleşen Üsküdar’da kurulan bekâr odalarının suçlara tesiri ve düzenlemiş oldukları işret meclislerinin varlığı Üsküdar’ı gayr-ı ahlaki davalar yönünden olumsuz manada zenginleştirmiştir denilebilir. Buna karşın Kayseri Selçuklular zamanında başkent olmuş bir yerleşim yeri idi. 17.yüzyılın ilk çeyreğinde ise merkezden uzak muhafazakâr yapısı ile dikkat çeken, doğu-batı kuzey-güney yönlerindeki ulaşım yolarının kesiştiği, kültürel ve ticari anlamdaki hareketlilik ile ön plana çıkmaktadır. Aynı zaman dilimi içerisinde farklı özellikleri ile dikkati çeken bu iki yerleşim yeri artıları ve eksileri ile suçların işlenme oranları ve davaların mahkemeye yansımasında etkin rol oynamışlardır. Özellikle zina, fuhuş ve tecavüz gibi davalarda Kayseri mahkemesine yansıyan davalar Üsküdar’a oranla sınırlıdır. Özellikle kırsal kesimde ve muhafazakâr yapının etkili olduğu yerlerde gayrı ahlaki davaların çeşitli etkenlerin varlığı sebebiyle –kültürel baskı, mahkemeye ulaşmadaki maddi manevi güçlük, ekonomik yetersizlikler- davaların kadınlar tarafından mahkemeye daha az taşınabildiğini düşündürmektedir. Mahkemeye ulaşımın daha zor olduğu yerlerde mahalle ileri gelenlerinin oluşturdukları ve Leslie Peirce’nin de bahsettiği “mahkeme öncesi mahkeme” gibi görev yapıp arabuluculuk sayesinde çözülmüş ve mahkemeye intikal etmemiş çok fazla dava olduğu bilinmektedir. Böylece çözüme kavuşturulan davaların mahkemeye ulaşmamış olma ihtimali, mahkemeye yansıyan kayıtlarda oluşan azlığın bir diğer sebebi olabilir. Her iki yerleşim yeri için farklı birçok etken karşılaştırmaya tabi tutulduğunda ortak olan noktanın varlığı da göze çarpmaktadır. Mahalle kültürü ve bu kültürün suçlar üzerindeki denetiminin her iki yerleşim yerinde de geçerli olduğu görülmüştür. Yapılan çalışmada her iki yerleşim yerinde işlenen suçlar ve bu suçların meydana gelmesindeki itekleyici ve engelleyici durumların tespitine çalışılacaktır. Böylelikle Üsküdar ve Kayseri mahkemelerine yansıyan davalar üzerinden toplumun nabzı tutulmaya çalışılacaktır.
Kitâb-ı Garîbî’nin dil özellikleri
(Selçuk Üniversitesi, Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, 2021) Erbay, Fatih
Bu çalışmada Uygur edebiyatının 19. yüzyıl temsilcilerinden Turdi Nâzım’ın Kitâb-ı Garîbî adlı eseri, ses ve şekil bilgisi bakımından incelenmiştir. İncelemeye esas eser önce transkripsiyonlu olarak Latin harflerine aktarılmış, daha sonra kelimeler ses ve şekil incelemesi yapılmak üzere dizinlenmiştir. Garîbî mahlasını kullanan Turdi Nâzım’ın eserinin el yazması nüshası hâlen bulunamamıştır. İnceleme yaptığımız eser ise H.1320 yılında (1902-1903) Bulgaristan’ın Şumnu şehrinde faaliyet yürüten Y. Avid Aranyan’ın matbaasında basılmış ve okuyucusuyla buluşmuştur. Kitâb-ı Garîbî gerek ses bilgisi gerekse şekil bilgisi bakımından incelenmesi gereken bir eserdir. Özellikle metinde karşımıza çıkan ses değişimleri eserin önemini Türk dili ile ilgilenenler için arttırmıştır. Turdi Nâzım eserine Kitâb-ı Garîbî demekle birlikte kitabın girişinde isim olarak “Ottuz Ėkki Eṣnāfıŋ Birbiri ile Gep Talaşḳanı” kaydı vardır. Dolayısıyla metinde otuz iki meslek grubuna dâhil kişilerin birbiri ile münakaşalarına yer verilmiştir. Bu münakaşalar Turdi Nâzım’ın şiir yeteneğini ortaya koymaktadır. Eser, aruzun fe‛ûlün/fe‛ûlün/fe‛ûlün/fe‛ül vezninde kaleme alınmıştır. Şairin aruz hâkimiyeti eserin değerini bir kez daha arttırmıştır. Eserin dilini Çağatay Türkçesinin son dönemine dâhil edebiliriz. Şairin kendi ağız özelliklerinin gerek yapı, gerekse kelime hazinesi olarak eserine katmasının önemli olduğunu düşünüyoruz.
Elektif sezaryen ameliyatı geçiren primipar ve multipar hastaların anestezi tekniği tercihlerinin karşılaştırılması
(Selçuk Üniversitesi, 2021) Tör, İbrahim Hakkı; Aksoy, Ayşe Nur; Özkan, Hava
Amaç: Bu çalışmanın amacı, iki aşamalı anket formu kullanarak, elektif sezaryen operasyonu planlanan primipar ve multipar hastaların anestezi yöntemi tercihlerinin karşılaştırılmasıdır. Ayrıca, hastaların anestezi yöntemi tercihini etkileyen faktörlerin tespit edilmesi planlandı. Gereç ve Yöntem: Miad gebeliği olan, elektif sezaryen operasyonu planlanan 100 primipar ve 100 multipar hasta olmak üzere 200 hasta çalışmaya dahil edildi. Hastalardan iki aşamalı anket formununu doldurmaları istendi. Anket formu doldurulduktan sonra bir anestezi uzmanı tarafından anestezi yöntemleri hakkında sözel olarak bilgilendirme yapıldı. Sözel bilgilendirme sonrası hastalara tercih ettikleri anestezi yöntemini değiştirmek isteyip istemedikleri soruldu. Hastaların demografik-obstetrik bilgileri ile anket sorularına verdikleri cevaplar kaydedildi ve veriler uygun istatistiksel testler kullanılarak analiz edildi. Bulgular: Multipar hastalarının 98’i (%98) ve primipar hastalarının 65’i (%65) anestezi tekniği hakkında bilgili sahibiydi (p <0.001). Bilgi sahibi olan katılımcıların çoğunluğu (n=59,% 36.19) en fazla bilgiyi anestezi doktorlarından aldıklarını ifade etti. Primipar hastaların 21’i (%21), multipar hastaların 9’u (%9) başlangıçta bölgesel anesteziyi reddetti. Anestezi uzmanı tarafından yapılan sözel bilgilendirme sonrası bölgesel anesteziyi reddeden pimipar hastalardan 9’u (%42.8) tercihini bölgesel anestezi yöntemi olarak değiştirdi. Sonuç: Multipar hastalar bölgesel anestezi yöntemini primipar hastalara göre daha yüksek oranda tercih etmektedir. Anestezi doktoru tarafından anestezi tekniği ile ilgili ayrıntılı sözel bilgilendirme yapılması hastaların bölgesel anestezi tercihini artırabilir.