Yazar "Çelik, Mahmut" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 2 / 2
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe 256-kesitli çift tüplü BT cihazı ile yapılan koroner anjiyografinin konvansiyonel koroner anjiyografi ile karşılaştırılması(Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2013) Çelik, Mahmut; Koplay, MustafaTüm dünyada koroner arter hastalığı en önemli morbidite ve mortalite nedenidir. Konvansiyonel koroner anjiografi yüksek uzaysal ve temporal çözünürlüğüne nedeniyle KAH tanısında altın standart yöntemdir. Kardiyak BT teknolojisindeki gelişmelerin sonucu çift tüplü BT teknolojisi ile birlikte yüksek temporal çözünürlükte tek kalp atım süresinde kalbin tamamının taranması mümkün hale gelmiştir. Görüntülemede BT kullanımı giderek artarken ilişkili yüksek radyasyon dozu da akılda tutulmalıdr. Çift tüplü BT ile prospektif EKG tetiklemeli "flash" tekniği kullanılarak yüksek tanısal kalitede görüntüleme yapılırken radyasyon maruziyeti de minimuma inmiştir. Retrospektif EKG tetiklemeli 'spiral'tekniği ise obez ,düzensiz ritimli veya yüksek kalp hızlarına sahip görüntülenmesi zor hastalarda yüksek tanısal kalitede görüntüleme imkanı sunmuştur. Çalışmamızda çift tüplü 256-kesitli BT ile yüksek pitch değerlerinde prospektif veya retrospektif EKG-tetiklemeli yöntem kullanılarak elde edilen kardiyak BT görüntülerinin görüntü kalitesini, kalp hızı ile görüntü kalitesi arasındaki ilişkiyi, hastaların almış olduğu radyasyon dozlarını ve kardiyak BT'de orta-ileri darlık saptanarak konvansiyonel anjiyografi uygulanmış hastalarda karşılaştırmalı sonuçlarını sunmayı amaçladık. 128X2 dedektörlü çift-tüplü BT cihazı (Definition Flash', Siemens Healthcare Forchheim, Germany) kullanılarak kardiyak BT görüntülemesi yapılan hastalar retrospektif olarak taranarak "flash " veya 'spiral' tekniğinin kullanıldığı 110 hasta (61 E, 49 K; ortalama BMI: 29,19 kg/m²) çalışmaya dahil edildi. Hastalar çekim sırasındaki kalp hızlarına (<60,60-75,>75 atım/dk) ve BMI'lerine göre üç gruba ayrılarak kalp hızları ve BMI'leri ile görüntü kalitesi arasındaki ilişkiler değerlendirildi. Koroner arter segmentlerinin görüntü kalitesi aynı radyolog tarafından 4 puanlı skala (1=artefaktsız-4=değerlendirilemez) ile değerlendirildi. Hastaların aldıkları dozlar ile BMI ve cinsiyet arasındaki ilişkiler karşılaştırıldı. Orta-ileri (> %50 darlık) darlık saptanarak konvansiyonel anjiyografi uygulanmış olan hastanın sonuçları kardiyak BT sonuçları ile karşılaştırıldı. Değerlendirilen 110 hastanın %77'sinde sağ, %10'unda sol ve %13'ünde kodominant sistem mevcut iken %30'unda Rİ dalı bulunmaktaydı. Toplam 1760 segment aynı radyolog(M.K.) tarafından görüntü kalitesi açısından değerlendirilmiş olup 1444 segmente 1, 248 segmente 2, 53 segmente 3 ve 15 segmente ise 4 puan verildi. 4 puan alan segmentler çoğunlukla RCA ve dalları ile diğer koroner arterlerin distal dalları idi. Kalp hızı ile görüntü kalitesi arasındaki ilişkiye bakıldığında kalp hızı <60 atım/dk olan grup ile >75 olan grup arasında anlamlı farklılık bulunurken <60 ve 60-75 atım/dk olan gruplar arasında anlamlı farklılık saptanmamıştır. Kardiyak BT için ortalama etkin doz 'flash' tekniğinde 1,11 mSv iken 'spiral' tekniğinde 8,23 mSv olarak hesaplanmıştır.Hastaların BMI'ları ile etkin dozları orta derecede korelasyon göstermekteydi.Etkin doz ile cinsiyetler arasındaki ilişki değerlendirildiğinde sadece flash tekniğinde anlamlı farklılık saptandı. Kardiyak BT sonrası iki hafta içerisinde konvansiyonel anjiografi uygulanan 23 hastanın tetkikleri karşılaştırıldığında kardiyak BT'nin sensitivitesi %100, spesifisitesi %90 ,pozitif prediktif değer %92,8 bulunurken özellikle negatif prediktif değer %100 olarak saptanmıştır. SONUÇ Obez olmayan, kalp hızı düşük olan seçilmiş hasta grubunda yüksek pitch değerli prospektif EKG tetiklemeli kardiyak BT yüksek negatif tahmin değeri ile koroner arter hastalığını dışlamada <1 mSv'e varan düşük dozlarla yüksek kaliteli görüntüler sağlamaktadır. Aritmik veya obez hastalarda uygulanan retrospektif EKG tetiklemeli yöntem etkin doz miktarını arttırsada görüntülenmesi zor olan bu hasta grubu için yüksek tanısal kalitede görüntülere imkan tanımaktadır.Öğe Mikrokalsifikasyonların tanısında vakum destekli stereotaktik meme biyopsisi: Üç yıllık deneyimlerimiz(2013) Özbek, Seda; Kıvrak, Ali Sami; Nayman, Alaaddin; Erdoğan, Hasan; Çelik, Mahmut; Koplay, MustafaAmaç: Vakum destekli stereotaktik meme biyopsisi (VDSB), günümüzde giderek artan sıklıkla kullanılan, gereksiz eksizyonel biyopsileri önleyebilecek, basit, güvenli, minimal invaziv bir perkütan biyopsi yöntemidir. Bu geriye dönük çalışmanın amacı, mikrokalsifikasyonların tanısında kullandığımız VDSB ile ilgili deneyimlerimizi sunmaktır. Gereç ve Yöntem: Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde, 2010-2013 yılları arasında mamografisinde mikrokalsifikasyon saptanmış ve VDSB uygulanmış 46 olgunun dosya bilgileri geriye dönük olarak incelenmiştir. Mikrokalsifikasyonların özellikleri, VDSB uygulamaları sırasında ve sonrasında karşılaşılan erken ve geç dönem komplikasyonlar, histopatolojik sonuçlar, takip sonuçları değerlendirilmiş ve sonuçlar hasta sayısı, yüzde ve ortalama standart sapma olarak sunulmuştur. Bulgular: VDSB yapılan 46 olguya ait mamogramlarda en çok küme oluşturan pleomorfik (%32,6) mikrokalsifikasyonlar görülmüştür.VDSB'ye bağlı erken dönem komplikasyonlar %15,2 olguda ağrı, %2,2 olguda hematom, % 2,2 olguda ise ekimozdur. Olguların hiç birisinde geç dönemde komplikasyon ile karşılaşılmamıştır. 29 olguda (% 63) histopatoloji benign, 17 olguda (%37.0) ise malign olarak sonuçlanmıştır. 11(%23,9) olguda saptanan duktal karsinoma insitu, bir olguda (%2,2) saptanan lobüler karsinoma insitu, dört (%8,7) olguda saptanan atipik duktal hiperplazi göz önüne alındığında, toplam 16 olguda (%34,7) tümör henüz prekürsor iken veya hücre içi aşamada yakalanmıştır. Sonuç: VDSB, özellikle mamografik mikrokalsifikasyonların tanısında cerrahi biyopsilere göre öncelikle tercih edilebilecek minimal invaziv bir yöntemdir. Benign olgularda hasta için anksiyete ve morbidite kaynağı olabilecek gereksiz cerrahi girişimleri önlemekte malign olgularda ise klinisyene tedavi planında yol gösterici olmaktadır.