Yazar "Çelik, Mustafa" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 11 / 11
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Akut pulmoner emboli teşhisinde plazma galectin-3 seviyesinin prognostik ve prediktif değeri(Selçuk Üniversitesi, Tıp Fakültesi, 2013) Çelik, Mustafa; Avcı, AhmetBu çalışmamızda, hayatı tehdit edici ve görece sık karşılaşılan acil bir kardiyovaskuler patoloji olan akut PE'nin patogenezini daha fazla aydınlatabilmek, erken tanı ve risk sınıflamasına katkıda bulunabilmek amacıyla ventriküler remodeling ve fibrozis ilişkili Galectin-3 düzeylerinin akut PE hastalarında benzer yaş ve cinsiyet özelliklere sahip olan kontrol grubu ile kıyaslanması hedeflenmiştir. Tanımlayıcı ve kesitsel çalışmamıza, Ocak-2012 ile Temmuz-2012 tarihleri arasında Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde akut PE tanısı konan 40 hasta ile sağlıklı 29 gönüllü dâhil edildi. Çalışmaya alınan hastaların tamamının Galectin-3 değerleri ELİSA yöntemi ile çalışıldı. Hasta ve kontrol grubunun geleneksel iki boyutlu ekokardiyografik parametreleri kaydedildi. Hasta ve kontol grubunda elde edilen değişkenler karşılaştırıldı. Hasta ve kontrol grupları arasında yaş ve kadın cinsiyet açısından istatiksel farklılık yoktu. Galectin-3 düzeyinin akut PE hastalarında (17,04±6,61 ng/ml), kontrol grubuna(8,13±4,93 ng/ml) göre istatiksel olarak anlamlı düzeyde artmış olduğu görüldü (P<0.0001). Galectin-3 kestirim değeri 12,3 ng/ml olarak alındığında PE olgularını tanıma yönünden duyarlılık 0.76, özgüllük 0.87, pozitif tahmin değeri 0.85, negatif tahmin değeri 0.80 ve tanısal doğruluğu 0.82 olarak hesaplandı. Galectin-3 daha önce yapılan çalışmalarda sol kalp yetmezliğinde ve remodelingdeki rolü gösterilmiştir. Biz bu çalışmamızda akut pulmoner emboli sonrası gelişen Sağ kalp yetmezliğindeki rolu ilk olarak gösterilmiştir. Prediktif ve prognostik değeri açısından ileri çalışmalara ihtiyaç duyulmaktadır.Öğe Bazı sofralık üzüm çeşitlerinin 5BB Amerikan asma anacı üzerindeki vejetatif gelişim performanslarının belirlenmesi(2016) Dardeniz, Alper; Gündoğdu, Mehmet Ali; Akın, Aydın; Ateş, Fadime; Çelik, Mustafa; Gökdemir, Aysun; Kahraman, Kemal AbdurrahimBu araştırma, '5BB' Amerikan asma anacı üzerine aşılı 7 yaşlı 'ÇOMÜ Dardanos Yerleşkesi', 'Sofralık Üzüm Çeşitleri Uygulama ve Araştırma Bağı'nda, 2009 ve 2010 yıllarında yürütülmüştür. 'Cardinal', 'Yalova Çekirdeksizi', 'Amasya Beyazı', 'Ata Sarısı', 'Italia', 'Kozak Beyazı' ve 'Müşküle' üzüm çeşitlerinin; omca kuvveti (1-5), mevcut koltuk kuvveti (0-4), odunlaşan koltuk sayısı (adet/sürgün), sürgün dikliği (1-5), ortalama boğum arası uzunluğu (cm), 4.-5., 7.-8. ve 10.-11. boğum arası kalınlığı (mm), 4.-5., 7.-8., 10.-11. ve 4.-11. boğum aralarının yuvarlaklık katsayısı ile yıllık dalların Hue ve Chroma değerleri belirlenmiştir. Omca kuvveti (1-5) bakımından en iyi gelişim gösteren üzüm çeşitleri sırasıyla Italia (4,18), Kozak Beyazı (4,14) ve Yalova Çekirdeksizi (4,09), en zayıf omcalara sahip çeşit ise Ata Sarısı (3,47) üzüm çeşidi olmuştur. Mevcut koltuk kuvveti (0-4) en yüksek bulunan çeşit Cardinal (2,68) üzüm çeşidi olarak belirlenmiştir. En fazla odunlaşan koltuk sayısı (adet/sürgün) oluşturan çeşit Cardinal (5,93 adet/sürgün), en az odunlaşan koltuk sayısı oluşturan çeşit Kozak Beyazı (3,24 adet/sürgün) üzüm çeşidi olarak belirlenmiştir. Sürgün dikliği (1-5) en fazla olan çeşit Italia (4,63), en az olan çeşit ise Yalova Çekirdeksizi (4,16) üzüm çeşidi olarak tespit edilmiştir. Ortalama boğum arası (cm) en uzun çeşit Kozak Beyazı (10,74 cm), en kısa çeşit ise Yalova Çekirdeksizi (6,01 cm) üzüm çeşidi olarak saptanmıştır.Öğe Comparison of the Level of Depression and Anxiety in Inactive Hepatitis B Carriers and Chronic Hepatitis B Patients(TURKIYE SINIR VE RUH SAGLIGI DERNEGI, 2013) Demir, Nazlım Aktuğ; Çelik, Mustafa; Kolgelier, Servet; Sümer, Sua; Aksöz, Selçuk; Demir, Lütfi Saltuk; Çağkan, AhmetObjective: The aim of this study was to evaluate the relative contribution of chronic illness and the physical effects such illness on the mental status of chronic hepatitis B patients by comparing them to inactive hepatitis B carriers, based on Hamilton Depression Rating Scale (HDRS) and Hamilton Anxiety Rating Scale (HARS) scores. Materials and Methods: The study included 444 participants: 249 HBsAg-positive inactive carriers (IC group) and 195 chronic hepatitis B patients (CH group) that were undergoing follow-up at Adiyaman University Research and Education Hospital, Department of Infectious Diseases Department. HBV carrier status and chronic hepatitis B were diagnosed based on European Association for the Study of Liver (EASL) guidelines. The HDRS and HARS were administered to all the participants via psychiatric interview. Results: The overall mean HDRS score was 6.2 +/- 8 and the overall mean HARS score was 6.0 +/- 7.1. Mean HDRS score in the IC group was 7.5 +/- 5.8, versus 8.8 +/- 6.6 in the CH group; the difference was significant (P = 0.037). Mean HARS score were similar in both groups (P > 0.05). There wasn't a difference in anxiety or depression scores based on participants'gender or age (P > 0.05). Additionally, there wasn't a correlation between duration of illness, and family history of hepatitis or cirrhosis, or anxiety or depression scores (P > 0.05). Anxiety scores were higher among the participants with comorbidity, in both CHB and IC groups (P = 0.005 and P = 0.001, respectively). Depression scores were higher among the IC group participants with comorbidity (P = 0.003). that can occur during the treatment and follow-up of chronic hepatitis patients. The presence of comorbidity in chronic hepatitis patients increases the risk of psychiatric complications. Conclusion: Psychiatric comorbidity, particularly anxiety and depression, are important problemsÖğe İnaktif hepatit b taşıyıcıları ve kronik hepatit b hastalarının depresyon ve anksiyete düzeylerinin karşılaştırılması(2013) Demir, Nazlım Aktuğ; Aksöz, Selçuk; Çelik, Mustafa; Kölgelier, Servet; Sümer, Şua; Demir, Lütfi Saltuk; İnkaya, Ahmet ÇağkanAmaç: Bu çalışmada, HBsAg pozitif inaktif taşıyıcı ve kronik hepatihastalarından oluşan toplam 444 kişinin Hamilton depresyon ve anksiyete puanları karşılaştırılarak, kronik bir hastalığa sahip olmanın getirdiği psikolojik etkilerle hastalığın oluşturduğu fiziksel etkilerin hastaların ruhsal durumu üzerindeki bağıl katkılarının değerlendirilmesi amaçlandı. Yöntem: Bu çalışma, Adıyaman Devlet Hastanesi ve Adıyaman 82Yıl Devlet Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Polikliniğinde takip edilen HBsAg pozitif 249 inaktif taşıyıcı (T), 195 kronik hepatit hastas(KHB) olmak üzere toplam 444 kişi üzerinde yapıldı. HBV taşıyıcılığve kronik hepatit B, Avrupa Karaciğer Çalışmaları Birliği (European Association for the Study of Liver/ EASL) kılavuzu eşliğinde teşhis edildiPsikiyatrik görüşme ile tüm katılımcılara Hamilton Depresyon ve Hamilton Anksiyete Ölçekleri uygulandı. Bulgular: Katılımcıların Hamilton Depresyon Derecelendirme Ölçeğ(HDDÖ) puan ortalaması 6,28, Hamilton Anksiyete DeğerlendirmÖlçeği (HADÖ) puan ortalaması 6,07,1 idi. HDDÖ puan ortalaması inaktif taşıyıcılarda 7,55,8, hastalarda 8,86,6 idi. Kronik hepatiB hastalarında HDDÖ puan ortalaması, inaktif taşıyıcılardan anlamlolarak yüksekti (p0,037). HADÖ puanı iki grupta benzerdi (p0,05)Hastaların cinsiyetine ve yaşına göre anksiyete ve depresyon puanlaraçısından fark saptanmadı (p0,05). Hastalığın süresi, ailede hepatit vsiroz öyküsü ile anksiyete ya da depresyon puanları arasında ilişki bulunmadı (p0,05). Hem hasta hem taşıyıcılarda ek hastalık olması durumunda anksiyete puanları anlamlı olarak yüksek tespit edildi (p değeri sırasıyla 0,005 ve 0,001). Depresyon puanı ise ek hastalığı olan taşıyıcılarda anlamlı olarak yüksek bulundu (p0,003). Sonuç: Kronik hepatitli hastaların tedavi ve izlemi sırasında anksiyetve depresyon başta olmak üzere psikiyatrik ek tanılar önemli sorunlardır. Kronik hepatit varlığı ve eşlik eden başka hastalık bulunması psikiyatrik komplikasyon riskini artırmaktadır.Öğe Kronik hepatit B hastalarında sosyodemografik özellikler, antiviral tedavi ve nekroinflamatuar aktivitenin depresyon ve anksiyete ile ilişkisi(2015) Çelik, Mustafa; Demir, Nazlım Aktuğ; Sümer, Şua; Demir, Lütfi SaltukAmaç: Kronik hepatit hastalarında depresyon ve anksiyete gibi psikiyatrik bozuklukların sağlıklı kişilerde olduğundan daha sık görüldüğü bilinmektedir. Bu artış kronik bir hastalığa sahip olmanın getirdiği ruhsal zorlanma ile ilişkili olabileceği gibi, karaciğerdeki nekroinflamatuar aktivite, antiviral ilaçlar ve interferon tedavisinin yan etkisi veya hepatit virüslerinin merkezi sinir sistemine doğrudan etkisi gibi birden çok etkenle de ilişkili olabilir. Bu çalışmada kronik hepatit B hastalarında anksiyete ve depresyon ile ilişkili olabilecek çeşitli etkenlerin değerlendirilmesi amaç- landı. Yöntem: Bu çalışma 195 kronik hepatit B hastası üzerinde yapıldı. Hastalarla aynı psikiyatri uzmanı tarafından yapılan klinik görüşmeler sonunda, araştırıcılar tarafından hazırlanan Sosyodemografik Bilgi Formu, Hamilton Anksiyete Değerlendirme Ölçeği (HADÖ) ve Hamilton Depresyon Derecelendirme Ölçeği (HDDÖ) dolduruldu. Amerikan Karaciğer Hastalıkları Çalışmaları Birliği ölçütlerine göre biyopsi endikasyonu konulan hastalara iğne biyopsisi yapıldı. Biyopsi materyalinin değerlendirilmesinde Knodell Histolojik Aktivite Endeksi kullanıldı. Hastaların serumundan HBV DNA ve ALT düzeyleri ölçüldü. Bulgular: Çalışmaya alınan kişilerin 119u erkek, 76sı kadındı. HADÖ puanı ortalaması 7.36.2, HDDÖ puanı ortalaması 8.86.6 olarak bulundu. Kadınlarda hem HADÖ hem de HDDÖ puanları erkeklerden yüksek bulundu. Kronik hepatit B için aile öyküsü olanlarda HADÖ, eşlik eden medikal hastalık varlığında ise hem HADÖ hem de HDDÖ puanı olmayanlardan yüksek saptandı. Alanin aminotransferaz (ALT), HBV DNA düzeyleri ve karaciğer biyopsisindeki fibrozis ile HADÖ ve HDDÖ puanı arasında bir ilişki saptanmadı. Pegile-interferon tedavisi alanlarla, oral antiviral tedavi kullananlar arasında Hamilton depresyon ve anksiyete puanları açısından fark saptanmadı. Sonuç: Kronik hepatitlerle depresyon ve anksiyete gibi psikiyatrik bozukluklar arasındaki ilişki birden fazla koşuldan etkilenmektedir. Çalışmamızın sonuçları hastanın etnik kökeni, ailede hastalık öyküsü ve ek tıbbi hastalık varlığının nekroinflamatuar aktivitenin veya hücresel hasarın şiddeti veya kullanılan tedavilerden daha etkili olduğunu düşündürmektedir. (Anadolu Psikiyatri Derg 2015; 16(6):405-412)Öğe Management of pleomorphic adenoma in the nasopharynx: A case report(GALENOS YAYINCILIK, 2015) Yazıcı, Zahide Mine; Yeğin, Yakup; Erdur, Ömer; Çelik, Mustafa; Kayhan, Fatma TülinBackground: Pleomorphic adenomas (PAs) are the most common type of benign salivary gland tumours and usually originate from the major salivary glands. PA originating from the nasopharynx has rarely been reported in the literature. Case Report: A 62 year-old male presented with right aural fullness and subjective hearing loss. Otoscopic examination revealed an opaque and bulging tympanic membrane. Nasal endoscopic examination revealed a smooth mass arising from the right wall of the nasopharynx, obstructing the opening of the right Eustachian tube. The MRI showed a 1.3x2x1.3 cm sharply outlined and lobar mass in the right lateral wall of the nasopharynx. The tumour was meticulously detached from its attachment site and excised via the transnasal route under endoscopic visualisation. Conclusion: We reported pleomorphic adenoma in the nasopharynx in a patient who presented with serous otitis media that successfully resected with transnasal endoscopic surgery and discussed the treatment methods.Öğe Management of pleomorphic adenoma in the nasopharynx: A case report(2015) Yazıcı, Zahide Mine; Yeğin, Yakup; Erdur, Ömer; Çelik, Mustafa; Kayhan, Fatma TülinBackground: Pleomorphic adenomas (PAs) are the most common type of benign salivary gland tumours and usually originate from the major salivary glands. PA originating from the nasopharynx has rarely been reported in the literature. Case Report: A 62 year-old male presented with right aural fullness and subjective hearing loss. Otoscopic examination revealed an opaque and bulging tympanic membrane. Nasal endoscopic examination revealed a smooth mass arising from the right wall of the naso- pharynx, obstructing the opening of the right Eustachian tube. The MRI showed a 1.3x2x1.3 cm sharply outlined and lobar mass in the right lateral wall of the nasopharynx. The tumour was meticulously detached from its attachment site and excised via the transnasal route under endoscopic visualisation. Conclusion: We reported pleomorphic adenoma in the nasopharynx in a patient who presented with serous otitis media that successfully resected with transnasal endoscopic surgery and discussed the treatment methods.Öğe Mineral Contents and Bioactive Properties of Centaura spp. Leave and Seeds(JIHAD DANESHGAHI, 2015) Gökbel, Hakkı; Özcan, Mehmet Musa; Duran, Ahmet; Hamurcu, Mehmet; Çelik, Mustafa; Uslu, Nurhan; Demiral, TijanaThe mineral contents of Centaura leave and seeds were determined by Inductively Coupled Plasma-Atomic Emission Spectroscopy (ICP-AES). Macro element concentrations (P, K, Ca, Mg and S) of samples were found at high levels. K was established at high level in both leave and seed samples of Centaurea. While K contents of leaves changes between 7254.10 mg/kg (Centaurea lycaonica) and 26396.36 mg/kg (Centaurea pterocaula), it ranged from 6242.22 mg/kg (Centaurea salicifolia) to 15182.07 mg/kg (Centaurea cariensis). Ca contents of leaves changed between 6268.70 mg/kg (Centaurea derderiifolia) and 23471.24 mg/kg (Centaurea stapfiana). The same element was found between 1963.45 mg/kg (Centaurea salicifolia) and 12470.46 mg/kg (Centaurea stapfiana). Fe contents of leaves changed between 55.52 mg/kg (Centaurea cariensis Boiss. subsp. longipapposa) and 502.47 mg/kg (Centaurea salicifolia). Na content ranged from 324.27 mg/kg (Centaurea cariensis) to 4938.52 mg/kg (Centaurea cariensis). Anthocyanin contents of leaves ranged from 16.3 mu mol/g (Centaurea kizildaghensis) to 109.3 mu mol/g (Centaurea stapfiana). While total phenolic contents of leaves change between 693.5 mg gallic acid/g extract and 826.3 mg gallic acid/g extract, total phenolic content of seeds ranged from 655.1 mg gallic acid/g extract (Centaurea derderiifolia) to 1342.0 mg gallic acid/g extract (Centaurea cariensis Boiss. subsp. longipapposa). Total flavonoid contents of Centaurea leaves changed between 49.2 mg catechol/g (Centaurea nigrofimbria) to 157.5 mg catechol/g (Centaurea pterocaula).Öğe Study of phylogenetic relationship of Turkish species ofMatthiola (Brassicaceae) based on ISSR amplification(2016) Doğan, Bekir; Çelik, Mustafa; Ünal, Murat; Sefalı, Abdurrahman; Martin, Esra; Kaya, AylaMatthiola W.T.Aiton is a taxonomically complex genus in which there are many problems, mostly with Matthiola longipetalaand M. odoratissima. Matthiola species native to Turkey were collected from various locations in Anatolia, and their DNA was isolated. Revision studies performed on the basis of molecular data obtained from studies conducted in recent years have made the phylogenetic relationships and systematic positions of the taxa more apparent and reliable. Consequently, the remaining taxonomic problems among the species have been resolved through the use of DNA-based molecular analysis methods, which, unlike phenotype studies, are not affected by environmental factors. The inter-simple sequence repeat (ISSR) fingerprinting method was used in the study because its properties were considered to be more reliable and consistent than those of the randomly amplified polymorphic DNA method. DNA fragments were amplified through the use of ISSR primers. The phylogenetic relationships among the taxa were represented on a dendrogram constructed through means of NTSYSpc 2.02 software. The infrageneric and intergeneric phylogenetic relationships between Matthiola and other related genera were also characterized. It was determined that the taxa Matthiola odoratissima and M. ovatifolia are separate but closely related. Moreover, it was observed that the Matthiola longipetala complex forms a separate group within the genera. Clearly, the genera Matthiola, Sterigmostemum, Strigosella, Malcolmia, and Chorispora are phylogenetically differentiated on the dendrogram.Öğe Türkiye Bunium L. (Apiaceae) cinsinin taksonomik revizyonu(Selçuk Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2019) Çelik, Mustafa; Bağcı, YavuzBu çalışma ile Türkiye'de doğal olarak yetişen Bunium L. (Apiaceae) cinsi taksonları morfolojik, anatomik, mikromorfolojik, karyolojik ve moleküler özellikleri bakımından incelenmiştir. Türlerin kapsamlı betimleri yapılarak tür tayin anahtarı yeniden düzenlenmiştir. Arazi ve herbaryum çalışmaları ile taksonların coğrafi yayılışları ve IUCN tehlike kategorileri değerlendirilmiştir. Meyve anatomileri merikarplar veya şizokarplardan alınan enine kesitlerle detaylı şekilde incelenmiştir. Polenler ve meyve yüzeyleri Taramalı Elektron Mikroskobunda (SEM) incelenmiştir. Ayrıca ışık mikroskobu kullanılarak polenlerin ölçümleri yapılmış ve dijital fotoğrafları çekilmiştir. Çimlendirilen taksonların kök uçları kullanılarak kromozom sayıları belirlenmiş ve kromozom morfolojileri analiz edilmiştir. Morfolojik, anatomik, mikromorfolojik ve karyotaksonomik çalışmalardan elde edilen veriler kullanılarak taksonların fenetik ilişkileri incelenmiştir. Taksonlar arasındaki filogenetik ilişkiler nrDNA-ITS1-5.8S rRNA-ITS2 ve cpDNA trnL-F sekans verileri kullanılarak belirlenmiştir. Bu çalışmada, bir yeni tür (Bunium sivasicum M.Çelik & Y.Bağcı) tanımlanmıştır. Bunium elegans var. latilobum Saya taksonu tür seviyesine yükseltilmiş ve B. kucukodukii M.Çelik & Y.Bağcı olarak yeniden isimlendirilmiştir. B. elegans var. brevipes Freyn & Sint. taksonu tür seviyesine yülseltilmiş ve B. brevipes (Freyn & Sint.) M.Çelik & Y.Bağcı olarak değerlendirilmiştir. B. elegans var. pachypus Saya taksonu, B. verruculosum C.C. Towns. türünün ve B. elegans var. involucratum taksonu, B. simplex (K.Koch) Kljuykov türünün sinonimi yapılmıştır. B. microcarpum subsp. bourgaei (Boiss.) Hedge & Lamond ve B. microcarpum subsp. longiradiatum Hedge & Lamond taksonları B. microcarpum (Boiss.) Freyn & Bornm. ex Freyn türünün sinonimi olarak ele alınmıştır. Böylelikle ülkemizde yaylış gösteren Bunium cinsinin tür sayısı 15 olarak belirlenmiştir. Endemik tür sayısı 7 ve endemizm oranı % 46.6 olarak tespit edilmiştir.Öğe Türkiye Laserpitium L. (Apiaceae) cinsinin taksonomik revizyonu(Selçuk Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2013-06-27) Çelik, Mustafa; Duran, AhmetBu çalışma ile Türkiye?de doğal olarak yetişen Laserpitium L. (Apiaceae) cinsi taksonlarının morfolojik, palinolojik, anatomik (meyve) ve moleküler özellikleri incelendi. Laserpitium cinsi taksonlarının kapsamlı betimleri yapılarak tür tayin anahtarı yeniden düzenlendi. Arazi ve herbaryum çalışmaları ile taksonların coğrafi yayılışları, habitat özellikleri ve IUCN kategorileri değerlendirildi. Taksonlara ait polenler ve meyve yüzeyleri taramalı elektron mikroskobunda (SEM) incelendi. Ayrıca ışık mikroskobunda polenlerin ölçümleri yapıldı ve dijital fotoğrafları çekildi. Laserpitium taksonlarının filogenetik ilişkilerini belirlemek için bu cinse ait türler ile birlikte Laser trilobum, Thapsia garganica ve Heracleum platytaenium türleri dış grup olarak kullanıldı. Laserpitium türlerinin farklı bölgelerde yayılış gösteren popülasyonları arasındaki filogenetik ilişkiler ISSR moleküler metodu ile belirlendi. Ayrıca taksonların nümerik sınıflandırılmasında morfolojik, anatomik ve palinolojik çalışmalardan elde edilen veriler kullanıldı. Moleküler ve nümerik analizler için NTSYSpc 2.1. paket programı kullanıldı. Laserpitium petrophilum türü var. petrophilum ve var. spinosum var. nova alt taksonlarına ayrıldı.