Yazar "Öznurlu, Yasemin" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 20
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Ankara tavşanı perifer kan lenfositlerinnin alfa- naftil asetat esteraz (ANAE) aktivitesi ve bazı AgNOR parametreleri üzerinde ışık mikroskobik çalışmalar(2007) Aydın, Mehmet Faruk; Öznurlu, Yasemin; Çelik, İlhami; Telatar, Tuğba; Sur, EmrahBu çalışmada, Ankara tavşanının perifer kan lenfositlerinin (PBL) oranı, alfa-naftil asetat esteraz (ANAE) enzimi aktivitesi ve bazı AgNOR parametrelerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Çalışmada 8 adet erkek ve 8 adet dişi olmak üzere toplam 16 adet Ankara tavşanından alman perifer kan örneği kullanıldı. PBL oranlan dişilerde %73.25, erkeklerde ise %71.13 olarak tespit edildi. ANAE-pozitif lenfosit oranlan dişi tavşanlarda % 34.25, erkeklerde %34.63 olarak bulundu. Ortalama AgNOR sayısı dişilerde çekirdek başına 2.03, erkeklerde 2.05 olup, AgNOR alanı dişilerde 2.25 um2, erkeklerde ise 1.95 um2, çekirdek alanı dişilerde 11.28 \mu2 iken erkeklerde 11.24 \mu2, nispi AgNOR alanı dişilerde %19.96, erkeklerdeyse % 16.90 olarak tespit edildi. Grupların PBL'lerinin incelenen parametreleri arasında istatistiksel öneme sahip fark tespit edilmedi (P0.05).Öğe Broiler piliçlerde tibia'nın embriyonik gelişimi ve ossifikasyon süreci üzerinde ışık mikroskopik incelemeler(2007) Öznurlu, Yasemin; Çelik, İlhamiBu çalışmada, broilerlerde tibia'nın embriyonik gelişimi ve ossifikasyonu ışık mikroskobik düzeyde incelendi. Çalışmada, Hubbard ırkı broiler damızlıklara ait toplam 74 adet kuluçkalık yumurfa kullanıldı. Yumurtalar optimal koşullarda 21 gün süreyle inkübe edildi. İnkübasyonun 5, 7, 9, 11, 13, 15, 17, 19 ve 21. günlerinde açılan yumurtalardan çıkan embriyoların tibiaları yumuşak dokularından temizlendikten sonra, rutin histolojik yöntemlerle işlenerek parafinde bloklandı ve bloklardan alman 6 \mum kalınlığındaki kesitler Crossmon'un üçlü boyası, hematoksilen-eozin, Schmorl'un Pikro-tiyonin, Alizarin red-S ve Von Kossa metoduyla boyandı. Yapılan mikroskobik incelemelerde, kuluçkanın 5. gününde tibia'nm hiyalin kıkırdak modelinde ossifikasyön odaklarına rastlanmadı. Ossifikasyon odakları, yedinci ve dokuzuncu günlerde subperiostal lokalizasyonlu, dar bandlar halinde diyafizin orta bölgesinde gözlendi. On birinci günde, manşon biçimi alan mineralize sahadan merkezi bölgedeki kıkırdağa doğru vasküler invazyonun başlamasıyla birlikte, kıkırdak dokusunda da yıkımlanmanın başladığı tespit edildi. Sonuç olarak, broilerlerde tibia' nın hiyalin kıkırdak modelinde ossifikasyomm kuluçkanın yedinci gününde, diyafizin ortasındaki subperiostal mineralizasyon odakları halinde başladığı ve embriyonik dönem boyunca ilerleyerek decvam ettiği; distal ve proksimal bölgedeki konik kıkırdak kitlelerin kuluçka dönemi boyunca varlıklarım sürdürdükleri saptanmıştır.Öğe Enzyme Histochemistry of the Peripheral Blood Lymphocytes in Arabian Horses(Medwell Online, 2010) Aydın, Mehmet Faruk; Çelik, İlhami; Sur, Emrah; Öznurlu, Yasemin; Telatar, TuğbaThe aims of this study were to determine the percentages of A-Naphthyl Acetate Esterase (ANAE) positive and Acid phosphatase (Acp)-postive Peripheral Blood Lymphocytes (PBL) and the proportion of peripheral blood lymphocytes in the Arabian race horses. Blood samples obtained from the Vena jugularis of 40 healthy Arabian race horses at four years old were analyzed. The animals were selected randomly from found as 46.20%. In conclusion, the enzyme histochemical techniques are simple, inexpensive and well performed for laboratory conditions. Also, these techniques may help early diagnosis of different diseases. Further studies about enzyme histochemistry in Arabian race horses shouled be performed.Öğe Erken dönemde yumurtaya enjekte edilen fluniksin megluminin embriyotoksik ve teratojenik etkilerinin belirlenmesi(2016) Öznurlu, Murat; Öznurlu, Yasemin.Amaç: Bu çalışmada, yaygın olarak kullanılan güçlü antienflamatuar, analjezik ve antipiretik etkilere sahip olan fluniksin meglumin (FM)'in yumurtaya enjekte edilerek, embriyotoksik ve teratojenik etkilerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Çalışmada 300 adet kuluçkalık tavuk yumurtası kullanıldı. Yumurtalar aşağıdaki gruplara ayrıldı: 1. Grup: Kontrol grubu, 2. Grup: 2.2 mg/kg FM grubu, 3. Grup: 5.5 mg/kg FM grubu ve 4. Grup: 11 mg/kg FM grubu. İnkübasyonun hemen öncesinde test solüsyonu hava kamarası yoluyla enjekte edildi. Embriyonik dönemin farklı günlerinde açılan yumurtalardan elde edilen embriyoların gelişme evreleri Hamburger-Hamilton skalasına göre tespit edilerek, embriyonik ölümlerin bu skalaya göre dağılımları belirlendi. Ayrıca embriyolardaki malformasyon tipleri, canlı ve rölatif embriyo ağırlıkları ile embriyoların tepe-kıç boyları (CrownRumpLength, CRL) belirlendi. Bulgular: FM verilen gruplarda mortalitelerin kontrol grubuna göre önemli derecede (P0.05) yüksek olduğu tespit edildi. FM 'in yüksek doz gruplarında canlı ve rölatif embriyo ağırlıkları ile embriyoların CRL değerlerinin kontrol grubu ile karşılaştırıldığında önemli düzeyde azalma gösterdiği belirlendi (P0.05). FM'in farklı doz gruplarında embriyonik gelişme geriliği ve farklı yapısal anomaliler gözlendi.Öğe Erken dönemde yumurtaya enjekte edilen fluniksin megluminin embriyotoksik ve teratojenik etkilerinin belirlenmesi(Selçuk Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi, 2016) Öznurlu, YaseminAmaç: Bu çalışmada, yaygın olarak kullanılan güçlü antienflamatuar, analjezik ve antipiretik etkilere sahip olan fluniksin meglumin (FM)’in yumurtaya enjekte edilerek, embriyotoksik ve teratojenik etkilerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Çalışmada 300 adet kuluçkalık tavuk yumurtası kullanıldı. Yumurtalar aşağıdaki gruplara ayrıldı: 1. Grup: Kontrol grubu, 2. Grup: 2.2 mg/kg FM grubu, 3. Grup: 5.5 mg/kg FM grubu ve 4. Grup: 11 mg/kg FM grubu. İnkübasyonun hemen öncesinde test solüsyonu hava kamarası yoluyla enjekte edildi. Embriyonik dönemin farklı günlerinde açılan yumurtalardan elde edilen embriyoların gelişme evreleri Hamburger-Hamilton skalasına göre tespit edilerek, embriyonik ölümlerin bu skalaya göre dağılımları belirlendi. Ayrıca embriyolardaki malformasyon tipleri, canlı ve rölatif embriyo ağırlıkları ile embriyoların tepe-kıç boyları (CrownRumpLength, CRL) belirlendi. Bulgular: FM verilen gruplarda mortalitelerin kontrol grubuna göre önemli derecede (P<0.05) yüksek olduğu tespit edildi. FM 'in yüksek doz gruplarında canlı ve rölatif embriyo ağırlıkları ile embriyoların CRL değerlerinin kontrol grubu ile karşılaştırıldığında önemli düzeyde azalma gösterdiği belirlendi (P<0.05). FM'in farklı doz gruplarında embriyonik gelişme geriliği ve farklı yapısal anomaliler gözlendi. Öneri: Gebelik döneminde FM uygulamasının memelilerde de teratojeniteye neden olabileceği ifade edilebilir.Öğe Gebe farelerde desidua bazalis dokusundaki pas-pozitifuterus doğal katil hücrelerinin dağılımı(2015) Sur, Emrah; Öznurlu, Yasemin; Özaydın, Tuğba; Çelik, İlhami; Aydın, İbrahim; Kadıralieva, NaristeBu çalışma, gebeliğin farklı dönemlerindeki fare desidua bazalis dokusunda periyodik-asit Schiff (PAS)-pozitif granüllere sahip uterus doğal katil (uNK) hücrelerinin dağılımının belirlenmesi amacıyla yapıldı. Bu amaçla, 12-14 haftalık fareler, gebe olmayan-kontrol grubu ile gebeliğin birinci, ikinci ve üçüncü haftalarının ortasına karşılık gelecek şekilde erken, orta ve geç gebelik dönemi (sırasıyla gebeliğin 3, 10. ve 17. günleri) olmak üzere 4 gruba ayrıldılar (n 6). Plasentasyonun ilerlemesiyle birlikte metriyal bölge (MLAp; mesometrial lymphoid aggregate of pregnancy), desidua bazalis, bağlantı bölgesi ve labirint bölgesi olmak üzere dört farklı bölge ayırt edildi. Desidua bazalis ve bağlantı bölgesi arasında trofoblast dev hücreleri dikkati çekti. Endometriyum dokusunda kontrol grubunda 5 adet/10.000 µm2 olarak tespit edilen PAS-pozitif uNK hücre sayısının, gebeliğin erken döneminde desidua bazalis bölgesinde arttığı dikkati çekti (26,5 adet/10.000 µm2). En yüksek uNK hücre sayısı (56 adet/10.000 µm2) gebeliğin ikinci haftasında tespit edildi. uNK hücrelerine maternal kan damarlarının içinde de rastlanırken, mesometriyal bölgedeki maternal kan damarlarının genişlediği ve tunika mediya katmanlarının belirgin bir biçimde inceldiği dikkati çekti. Gebeliğin PAS-pozitif uNK hücrelerinin sayı ve dağılımlarını etkilediği sonucuna varıldıÖğe Gebe farelerde perifer kan ve endometriyum dokusunda t-lenfosit, null lenfosit ve asit fosfataz pozitif lenfositlerin oran ve dağılımları(2014) Sur, Emrah; Öznurlu, Yasemin; Özaydın, Tuğba; Çelik, İlhami; Aydın, İbrahim; Kadıralieva, NaristeBu çalışma, farelerde gebeliğin T-lenfosit, null lenfosit ve asit fosfataz (ACP-az) pozitif lenfositlerin perifer kandaki oranı ve endometriyumun desidua bazalis bölgesindeki dağılımı üzerindeki etkilerinin belirlenmesi amacıyla yapıldı. Bu amaçla, 12-14 haftalık fareler, gebe olmayan-kontrol grubu ile gebeliğin birinci, ikinci ve üçüncü haftalarının ortasına karşılık gelecek şekilde erken, orta ve geç gebelik dönemi (sırasıyla gebeliğin 3., 10. ve 17. günleri) olmak üzere 4 gruba ayrıldılar (n 6). En düşük T-lenfosit oranı perifer kanda (%43.83) ve desidua bazalis dokusunda (10.83 adet/0.1 mm2) sırasıyla gebeliğin erken ve orta dönemlerinde tespit edildi. Perifer kan ACP-az pozitif lenfosit oranlarında gebeliğin ikinci haftasında istatistiksel olarak önemli bir yükselme gözlenirken (%44.33); desidua bazalis dokusunda en düşük ACP-az pozitif lenfosit sayısı (5.50 adet/0.1 mm2) gebeliğin erken döneminde gözlendi. Hem perifer kanda (%11.50) ve hem de desidua bazalis dokusunda (7.83 adet/0.1 mm2) en yüksek null hücre oranı erken gebelik döneminde tespit edildi. En düşük perifer kan lenfosit oranı (%56.00) erken dönemde gözlendi. Dönemler arasında bazı farklar olsa da gebeliğin lenfosit, T-lenfosit, null lenfosit ve ACP-az pozitif lenfositlerinin sayı ve dağılımlarını etkilediği sonucuna varıldı.Öğe Genç ve Ergi?n Sülünleri?n (Phasianus Colchicus) Perifer Kan Lökosi?t Oranları I?le Lenfosi?tleri?n Alfa-Naftil Asetat Esteraz (Anae) Akti?vi?teleri?ni?n Beli?rlenmesi?(Selçuk Üniversitesi, 2004) Sur, Emrah; Çelik, İlhami; Öznurlu, Yasemin; Aydın, M. FarukBu çalışma, genç ve ergin sülünle in (Phasianus colchicus) perifer kan lökosit formüllerini ve perifer kandaki alfa-naftil asetat esteraz (ANAE)-pozitif lenfosit oranlarını belirlemek amacıyla yapıldı. Çalışmada 11 genç ve 11 erginden alınan kan ömekleri kullanıldı. Genç sülünlerde perifer kan lenfosit, heterofil, monosit, eozinofil ve bazofil oranları sırasıyla %56,00, %30,09, %7,45, %4,64 ve %1,81 ve ANAE-pozitif lenfosit oranları %36,82 olarak tespit edildi. Erişkinlerde ise lökosit oranları sırasıyla %52,91, %41,09, %2,81, %2,00 ve %1,18 iken, ANAE-pozitif lenfosit oranlanı %33,73 olarak bulundu. İki yaş grubunun, perifer kan lenfosit oranları dışındaki ortalama değerleri arasında önemli (P<0,05) farklar tespit edildi.Öğe Histochemical and Histological Evaluations of the Effects of High Incubation Temperature on Embryonic Development of Thymus and Bursa of Fabricius in Broiler Chickens(Taylor & Francis Ltd, 2010) Öznurlu, Yasemin; Çelik, I.; Telatar, T.; Sur, E.1. The effects of experimentally induced heat-stress on the embryonic development of bursa of Fabricius and thymus of the chicken were investigated by means of histological and enzyme histochemical methods. 2. In the experiments, 250 fertile eggs of the Ross 308 broiler strain were divided into two groups. The control eggs were maintained under optimal conditions (378 degrees C and 65 +/- 2% relative humidity, RH) during the whole incubation period. Heat stressed eggs were maintained under normal conditions (378 degrees C and 65 +/- 2% RH) until the 10th d of incubation and then exposed continuously (24 h per d) to high temperature (388 degrees C and 65 +/- 2% RH). Blood and tissue samples were taken from 10 animals of each group at d 13, 15, 18 and 21 of incubation and at d 2, 4 and 7 post-hatch. Tissue samples were processed for enzyme histochemical methods in addition to routine histological techniques. 3. The results revealed that egg temperatures were higher than incubator air temperature. Long-term heat-stress (401-406 degrees C egg temperature) retarded development of thymus and bursa of Fabricius. Peripheral blood ACP-ase and ANAE-positive lymphocyte levels of heat-stressed animals were lower than in the controls. 4. These results give some morphological evidence for immunosuppression induced by high temperature exposure during the embryonic development. Temperature distribution and air circulation in incubator should be questioned in the case of lower broiler flock immunity.Öğe Horozların testislerinde yaşlanmaya bağlı olarak şekillenen apoptozisin belirlenmesi(2009) Altunbaş, Korhan; Akkaya, Özlem Özden; Yağcı, Artay; Öznurlu, Yaseminİnsan ve laboratuar hayvanlarında yapılan çalışmalarda, yaşın ilerlemesi ile testosteron seviyesinde bir azalma ve buna bağlı olarak testis dokusunda histomorfolojik değişikliklerin meydana geldiği ve apoptozisin arttığı bildirilmiştir. Yapılan çalışmalarda Horozlarda yapılan çalışmalarda ise yaşlanmaya bağlı olarak fertilitede bir azalma saptanmasına rağmen, fark edilebilir bir seminifer tubul atrofisi ve dejenerasyonu gözlenmemiştir. Bu nedenle yaşın kanatlı testisindeki apoptozis sıklığı üzerindeki etkisi belirsizliğini korumaktadır. Damızlık işletmelerinde horozların verimli ve ekonomik bir şekilde damızlık olarak kullanılabilecekleri sürenin belirlenebilmesine katkı sağlamak amacıyla sunulan çalışmada testis dokusunun histolojik yönden incelenmesi ve seminifer tubul duvarındaki hücrelerde apoptotik indeksin saptanması amaçlanmıştır. Çalışmada 5 haftalık ve 35 haftalık grupların verileri karşılaştırıldığında yaşlanmaya bağlı olarak testis ağırlığının azaldığı, seminifer tubullerde apoptotik indeksin arttığı belirlenirken, testis dokusunda histolojik bir farklılık gözlenmemiştir. Yaşlı horozlarda infertilitedeki azalmanın doğal hücre ölüm hızının artması sonucu ortaya çıktığı sonucuna varılmıştır.Öğe Hücre adezyon molekülleri(2009) Şensoy, Erhan; Öznurlu, YaseminOrganizmada hücreler arası uyum, yaşamın devamlılığının temel kuralını oluşturmaktadır. Bu uyum, çeşitli hücre içi ve hücre dışı faktörler yardımıyla gerçekleştirilmektedir. Bu faktörlerin bir grubunu hücre adezyon molekülleri oluşturur. Hücre adezyon molekülleri; integrinler, selektinler, immunoglobulin süper ailesi ve kaderinler olmak üzere 4 grupta toplanır. Prenatal ve postnatal dönemlerde hücrede meydana gelen gelişim aşamaları; hücresel proliferasyon, göç, farklılaşma ve olgunlaşmada görev alırlar. Hücre hareketlerinin organizasyonunda, immun ve inflamatuvar yanıtın ortaya çıkmasında da oldukça önemli rolleri vardır. Bu derlemede adezyon moleküllerinin yapısal özellikleri ve bu özelliklere bağlı olarak hücreler arası etkileşimdeki fonksiyonları değerlendirilmektedir.Öğe Konya Bölgesindeki Kör Farelerin Perifer Kan Lenfositleri Üzerine Enzim Histokimyasal Bir Çalışma(Selçuk Üniversitesi Fen Fakültesi, 2010) Özparlak, Haluk; Sur, Emrah; Öznurlu, Yasemin; Arslan, AtillaBu çalışmada Konya bölgesindeki kör farelerin (Nannospalax nehringi, 2n=60 kromozomal formu) perifer kan lenfosit oranları ile alfa-naftil asetat esteraz (ANAE) ve asit fosfataz (ACP-az) pozitif lenfosit oranlarının ışık mikroskobik düzeyde belirlenmesi amaçlanmıştır. Bu amaçla beş ergin N. nehringi (2?, Meram ve Selçuklu; 3?, Selçuklu, Çumra ve Ilgın) örneğinden usulüne uygun olarak kan alınmış ve her örnekten altı adet froti hazırlanarak havada kurutulmuştur. Frotilerden ikisi lenfosit oranının tespit edilmesi için rutin May-Grünwald Giemsa yöntemiyle boyanmış ve lenfosit oranı %68.00±5.43 olarak belirlenmiştir. Diğer frotiler fosfat tamponlu gluteraldehit-asetonda (-10°C) 3 dakika tespit edilmiştir. Bu frotilerden ikisine ANAE demonstrasyonu, son ikisine de ACP-az demonstrasyonu uygulanmıştır. ANAE demonstrasyonu sonucunda lenfositlerin çoğunluğu pozitif sonuç verdiği halde, daha az orandaki lenfositlerin (%22.29±5.79) negatif sonuç verdiği gözlenmiştir. ANAE pozitif lenfositlerde iki tip granüler pozitivite tespit edilmiştir. Bu lenfositlerin çoğunda (%73.45±6.87) sayıları 1-5 arasında değişen kırmızı-kahverengi iri granüller (nokta tarzında pozitivite) gözlenirken, daha az orandaki lenfositlerde (%4.26±2.36) ise diffüz çok sayıda küçük granüller (ince granüler pozitivite) gözlenmiştir. Bunun yanı sıra monositler genellikle sitoplazmalarında güçlü ve yaygın tarzda pozitivite gösterirken, nötrofiller ise zayıf bir reaksiyon vermiştir. ACP-az demonstrasyonu sonucunda ise lenfositler çoğunlukla (%83.40±5.90) negatif reaksiyon verirken, daha az orandaki lenfositler (%16.60±5.90) sayıları 1-3 arasında değişen pembe-kırmızı granüler tarzda pozitivite göstermiştir.Öğe Merinos ırkı sağlıklı gebe koyunların perifer kan lenfositlerinde alfa naftil asetat esteraz ve asit fosfataz aktivitelerinin belirlenmesi(2013) Sur, Emrah; Aydın, İbrahim; Öznurlu, Yasemin; Özaydın, Tuğba; Çelik, İlhami; Kadıralieva, NaristeBu çalışma, Merinos ırkı koyunlarda gebeliğin perifer kan lenfositlerinin alfa naftil asetat esteraz (ANAE) ve asit fosfataz (ACP-az) aktiviteleri ile perifer kan lenfosit oranları üzerindeki etkilerinin belirlenmesi amacıyla yapıldı. Hayvanlardan her grupta 20şer adet olacak şekilde gebe olmayan-kontrol, bir aylık, iki aylık, üç aylık, dört aylık ve beş aylık gebeler olmak üzere toplam 6 dönemde perifer kanlar alındı. Histolojik incelemeler sonucunda en düşük ANAE pozitif-lenfosit oranı (%63.5) bir aylık gebe koyunlarda tespit edilirken aynı dönemde null lenfosit sayısı da en yüksek seviyede (%12.75) belirlendi. Gebeliğin son dönemindeki koyunların perifer kan lenfosit (%42.9) ve ACP-az pozitif lenfosit (%43.35) oranlarında da istatistiksel olarak önemli düşüşler gözlendi. Tüm gebelik dönemlerinde perifer kan lenfosit oranlarında hormonal değişimlerin neden olduğu düşünülen dalgalanmalar olsa da en belirgin değişimler gebeliğin ilk ve son dönemlerinde gözlendi. Bu çalışmadan elde edilen bulguların maternal toleransın olası mekanizmalarının anlaşılmasına katkı sağlayabileceği sonucuna varıldı.Öğe Sağlıklı gebe sığırların perifer kan lenfositlerinde alfa naftil asetat esteraz ve asit fosfatoz aktivitelerinin belirlenmesi(2008) Sur, Emrah; Aydın, İbrahim; Öznurlu, Yasemin; Telatar, Tuğba; Çelik, İlhamiBu çalışma, sığırlarda gebeliğin perifer kan lenfositlerinin alfa naftil asetat esteraz (ANAE) ve asit fosfataz (ACP-az) aktiviteleri ile perifer kan lenfosit oranları üzerindeki etkilerinin belirlenmesi amacıyla yapıldı. Hayvanlar Kontrol; I. trimester; II. trimester ve III. trimester olmak üzere 4 gruba ayrıldılar (n 20). I. ve III. trimesterde ACP-az pozitif lenfosit oranlarında istatistiksel olarak önemli düşüşler gözlendi. En düşük ANAE () T-lenfosit oranı I. trimesterde tespit edilirken gruplar arasındaki farklar istatistiksel açıdan önemli değildi. I. trimesterde perifer kan lenfosit oranında belirgin bir düşüş dikkati çekerken (p0,05) en yüksek null hücre oranı da yine bu dönemde tespit edildi. Gebeliğin sığırlarda özellikle I. trimesterde perifer kan lenfositlerini etkilediği sonucuna varıldı.Öğe Streptozotosin ile diyabet oluşturulan ratlarda Koenzim Q 10’un testis dokusu üzerine etkileri(Selçuk Üniversitesi, 2021) Özaydın, Tuğba; Öznurlu, Yasemin; Sur, EmrahAmaç: Bu çalışmada, streptozotosin (STZ) ile deneysel olarak diyabet oluşturulan ratlarda Koenzim Q10 (CoQ10)'un testis dokusu üzerine etkilerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Çalışmada otuz dört yetişkin erkek Wistar Albino rat kullanılmıştır. Hayvanlar kontrol grubu (K), yağ grubu (Y; günlük 0,3 ml intraperitoneal mısır yağı enjeksiyonu), CoQ10 grubu (CoQ10; günlük 10 mg/kg CoQ10'un intraperitoneal enjeksiyonu), diyabet grubu (D; günde tek doz olmak üzere iki gün 40 mg/kg STZ subkutan enjeksiyonu) ve diyabet+CoQ10 grubu (D+ CoQ10; diyabet oluşturulan ratlara günlük 10 mg/kg CoQ10'un intraperitoneal enjeksiyonu) olmak üzere beş gruba ayrılmıştır. Dördüncü haftanın sonunda hayvanlar sakrifiye edilerek testis doku örnekleri alınmış ve tartılmıştır. Alınan doku örnekleri Bouin solüsyonunda tespit edilerek rutin histolojik tekniklerle işlenmiştir. Kesitler genel histolojik yapının belirlenmesi için H&E boyama yöntemi ile boyanmıştır. PCNA reaktivitesi ise immunohistokimyasal yöntemle belirlenmiştir. Bulgular: Yapılan çalışma sonucunda diyabet ve diyabet+CoQ10 gruplarında, kontrol, yağ ve CoQ10 gruplarına göre ortalama canlı ağırlığın önemli oranda azaldığı, gonadosomatik indeksin (GSI) ise yüksek olduğu gözlenmiştir (p<0.05). Diyabet grubundaki ortalama seminifer tübül çapı (STD), germinal epitel yüksekliği (GEH) ve PCNA indeksinin kontrol, yağ, CoQ10 ve diyabet+CoQ10 gruplarıyla kıyaslandığında önemli oranda düşük olduğu saptanmıştır (p<0.05). Diyabet+CoQ10 grubunda ortalama STD, GEH ve PCNA indeksinin diyabet grubuna göre önemli oranda yüksek olduğu gözlenmiştir (p<0.05). Öneri: Çalışmanın sonuçları incelendiğinde testis dokusunda diyabete bağlı oluşan hücresel hasarın etkilerinin azaltılmasında CoQ10’un rol oynadığı görülmektedir.Öğe Türk merinosu koçlarının hemal düğümlerinde asit fosfataz (acp-az) pozitif lenfositlerin yerleşimleri üzerinde ışık mikroskopik bir çalışma(2011) Sur, Emrah; Özaydın, Tuğba; Öznurlu, YaseminBu çalışmada, Türk Merinosu koçlarının hemal düğümlerinde asit fosfataz (ACP-az) pozitif lenfositlerin yerleşimlerinin belirlenmesi amaçlandı. Gereç ve Yöntem: Bu amaçla 2 yaşlı 6 adet Türk Merinosu koçundan alınan hemal düğüm örnekleri materyal olarak kullanıldı. Alınan kriyostat kesitlerinde ACP-az demonstrasyonu gerçekleştirildi. Bulgular: ACP-az-pozitif lenfositlerin, özellikle sekonder foliküllerin germinal merkezlerinde yoğunlaştığı görüldü. Az sayıda ACP-az-pozitif lenfositin primer foliküller, foliküller arası bölge ve lenfatik kordonlarda yerleşim gösterdiği dikkati çekti. Öneri: Ruminantların hemal düğümleri üzerinde daha kapsamlı deneysel çalışmaların yapılması gerektiği sonucuna varıldı.Öğe Üç Farklı Yarasa Türünün Perifer Kan Lenfositleri Üzerine Enzim Histokimyasal Bir Çalışma(Selçuk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi, 2008) Telatar, Tuğba; Arslan, Atilla; Sur, Emrah; Öznurlu, Yasemin; Özparlak, HalukBu çalışmada Türkiye'deki üç farklı yarasa türünün perifer kan lenfosit oranları ile alfa naftil asetat esteraz (ANAE) ve asit fosfataz (ACP-az) pozitif lenfosit oranlarının işik mikroskobik düzeyde belirlenmesi amaçlanmıştır. Bu amaçla dört Rhinolophus ferrumequinum (Büyük nal burunlu yarasa; 29, 28, Kilis), dört Pipistrellus kuhlii (Beyaz yakalı yarasa; 29, 23, Mersin) ve beş Tadarida teniotis (Kuyruklu yarasa; 49. 18. Şanlıurfa) örneğinden usulüne uygun olarak kan alınmış ve her örnekten altı adet froti hazırlanarak havada kurutulmuştur. Rutin May-Grünwald Giemsa yöntemiyle boyanan iki frotide lenfosit oranları belirlenmiştir. Diğer frotiler fosfat tamponlu gluteraldehit asetonda (-10ºC) 3 dakika tespit edilmiştir. Bu frotilerden ikisine ANAE demonstrasyonu, son ikisine de ACP-az demonstrasyonu uygulanmıştır. ANAE demonstrasyonu sonucunda lenfositler 1-3 arasında değişen sayıda kiremit kirmizisi kahverengi granülden ibaret nokta tarzında pozitivite göstermiştir. Monositler sitoplazmalarında güçlü ve yaygın tarzda pozitivite gösterirken, nötrofiller ise zayıf bir reaksiyon vermiştir. ACP-az demonstrasyonu sonucunda ise bu çalışmada incelenen her üç yarasa türünün lenfositlerinde ACP-az pozitivitesine özgü granüllere rastlanmamıştır. R. ferrumequinum, P. kuhlii ve T. teniotis için ortalama lenfosit oranları sırasıyla h.9426.53, a.58±7.14 ve r.80±3.18, ortalama ANAE pozitif lenfosit oranları ise R.612.55, D.769.07 ve F.29+3.48 olarak belirlenmiştir. Lenfosit oranı bakımından P. kuhlii ve T. teniotis arasındaki fark ile ANAE pozitif lenfosit oranı bakımından R. ferrumequinum ve T. teniotis arasındaki fark istatistiksel olarak önemli düzeyde bulunmuştur (p<0.05).Öğe Yumurta sarısına enjekte edilen bisfenol A' nın tavuklarda iskelet kası gelişimi üzerindeki etkileri(Selçuk Üniversitesi, 2022) Öznurlu, Yasemin; Özaydın, Tuğba; Sur, Emrah; Kuşat, TansuAmaç: Bu çalışmada, yumurtaya verilen farklı dozlarda BPA’nın iskelet kası gelişimi üzerindeki etkilerinin histolojik metotlarla belirlenmesi amaçlanmaktadır. Gereç ve Yöntem: Isa Brown ırkı sağlıklı ticari anaçlardan elde edilen 310 adet döllü tavuk yumurtası kontrol, taşıyıcı, 50,100 ve 250 ?g/yumurta olmak üzere 5 gruba ayrıldı. Test solüsyonları inkübasyon öncesi yumurta sarısına enjekte edildi. Kuluçkanın 13, 18 ve 21. günlerinde, her gruptan 10 canlı embriyo elde edilinceye kadar rastgele yumurta seçilerek açıldı. Embriyolardan alınan iskelet kası (musculus fibularis longus, musculus sternocoracoideus pectoralis) doku örnekleri %10'luk formol solüsyonunda tespit edildi ve rutin histolojik tekniklerle işlenerek parafinde bloklandı. Kesitler Crossmon’un üçlü boyama yöntemi ile boyandı. PCNA (Proliferating cell nuclear antigen) reaktivitesi ise immünohistokimyasal yöntemle belirlendi. Bulgular: Kas gelişiminin BPA uygulanan gruplarda geri kaldığı ve PCNA pozitif hücre sayısının da daha yüksek olduğu dikkati çekti (p<0.05). Söz konusu bu gruplarda enine bandlaşmanın çok zayıf olduğu ve miyotüp organizasyonunun ise henüz tamamlanmadığı gözlendi. Öneri: BPA'nın iskelet kası dokusunun gelişimi üzerindeki olumsuz etkilerinin ileride hayvanlardan beklenen bazı performans parametrelerinde düşüşe neden olabileceği sonucuna varılmıştır.Öğe Yumurtaya Veri?len Aflatoksin B1'i?n Etçi? Pi?li?çlerde Ti?bi?anın Proksi?mal Büyüme Plağının Embri?yoni?k Geli?şi?mi? Üzeri?ndeki? Etki?leri?ni?n Beli?rlenmesi?(Selçuk Üniversitesi, 2004) Öznurlu, Yasemin; Çelik, İlhamiIn this study, detrimental effects of in ovo given aflatoxin B (AFB.) on the embryonic development of tibia and its proximal growth plate were determined by means of histologic and histometric methods. For this purpose. 1024 eggs of Hubbard parent stocks were divided into 10 groups, which designed as controls, drilled-sealed group, solvent group, 2.5 ng AFB,legg group. 5 ng AFB,/egg group. 7.5 ng AFB,/egg group. 10 ng AFB,legg group, 15 ng AFB,/egg group, 17.5 ng AFB, Jegg group and 20 ng AFB,/egg group. Test solutions were injected via the air-sac at pre-incubation period. Five eggs from each group were opened at 13rd, 15th, 17th, 19th. 21th day of incubation, and also at 1st and 2nd weeks of post hatch. At these periods, soft tissues were removed from the ubia, their length was measured with a measured with a digital callipers and following weighed. The relative tibia weights (g of tibia 100g-1 of embryos and chicks) were calculated. The tibial tissue samples were processed for routine histological techniques. The results of tibial measurements have revealed that AFB, treated groups displayed lower mean tibial lengths and weights when compared to the drilled-sealed and solvent groups (P<0.05). Results of the fight microscopic investigations have showed that both proliferative and hypertrophic zones significantly (P<0.05) narrowed in all AFB, treated groups whereas, the transitional zone thickened in both 17.5 and 20 ng AFB, /egg groups when compared to the controls drilled-sealed and solvent groups. The results have revealed that in ovo given AFB, at the doses of 17.5 AFB, /egg and 20 ng AFB. /egg might interfere and to cause retardation of embryonic development of the skeletal system. The effects are more pronounced in tibia and its proximal growth plate.Öğe Yumurtaya verilen aflatoksin B1'in, etçi piliçlerin kemik dokularının empriyonik gelişimi üzerindeki etkilerinin belirlenmesi(Selçuk Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2003-12-18) Öznurlu, Yasemin; Çelik, İlhamiBu çalışmada, yumurtaya verilen aflatoksin BI (AFBı)'in broilerlerde, tibia'mn ve bunun büyüme plakasının embriyonik gelişimi üzerindeki etkileri histolojik ve histometrik yöntemlerle belirlenmiştir. Çalışmada, AFBı'in embriyotoksik etkileri de incelenmiştir. Materyal olarak, ticari bir işletmeden temin edilen Hubbard ırkı broiler damızlıklara ait olan toplam 1024 adet kuluçkalık yumurta kullanıldı. Yumurtalar aşağıdaki gruplara ayrıldı; l-kontrol grubu, 2-delinip-kapatüan grubu, 3-solvent grubu, 4~2.5ng AFBı/yumurta, 5-5ng AFBı/yumurta, 6-7.5ng AFBı/yumurta, 7-10ng AFBı/yumurta, 8-15ng AFBı/yumurta, 9-17.5 ng AFBı/yumurta, 10-20 ng AFBı/yumurta grubu. İnkübasyonun hemen öncesinde, her yumurtaya 20 ul test solüsyonu, hava kamarası yoluyla enjekte edildi. Embriyonik dönemin farklı günlerinde açılan yumurtalardan elde edilen embriyoların gelişme evreleri Hamburger-Hamilton skalasına göre tespit edilerek, embriyonik ölümlerin bu skalasına göre dağılımları belirlendi. Elde edilen sayısal veriler istatistiksel yöntemlerle analiz edildi. 63 Kuluçka dönemi boyunca açılan yumurtalardan elde edilen embriyoların rölatif embriyo ağırlıkları hesaplanarak, gruplar arasındaki farkların önem dereceleri belirlendi. Sonuçlar; AFB ı verilen grupların rölatif embriyo ağırlıklarının kontrol, delinip-kapatılan ve solvent gruplarınınkilerden önemli derecede (PO.05) düşük olduğunu ortaya koymaktadır. Kuluçkadan çıkışın ilk günü ile kuluçkadan çıkışı takip eden 1. haftada, ortalama civciv canlı ağırlıklarında da söz konusu gruplar arasında önemli (P<0.05) farklar bulunmakla birlikte, 2. haftada ortalama civciv canlı ağırlıkları birbirine oldukça yakındır (P>0.05). Verilen AFB^in dozundaki artışlara paralel olarak, grupların embriyonik mortalitelerinin de arttığı tespit edildi. Kontrol grubu ve delinip-kapatılan grupla deney gruplarının mortaliteleri arasındaki farklar önemli (P<0.05) iken; solvent, 2.5 ng, 5 ng ve 7.5 ng AFB ı/yumurta gruplarının mortaliteleri arasındaki farklar önemsizdi (PX).05). Deney gruplarından; 15 ng AFBı/yumurta grubuyla 17.5 ve 20 ng AFBı/yumurta gruplarının mortaliteleri arasındaki fark ise önemliydi (P<0.05). Bununla birlikte, 17.5ng AFBı/yumurta grubuyla 20ng AFBı/yumurta gruplarının mortaliteleri arasındaki fark önemsiz bulundu (P>0.05). Çalışmada, kuluçkanın değişik dönemleri ile kuluçka sonrası dönemlerde tibia örnekleri alındı. Alman tibia örneklerinin ağırlıkları ve uzunluklarının tespit edilmesi yanında, tibianın proksimal bölgesi, orta hattı ve distal bölgelerinin kalınlıkları ölçüldü. Tibianın histolojik yapısının belirlenmesi amacıyla, alınan doku örnekleri uygun histolojik yöntemlerle işlenerek preparatlar hazırlandı. Hazırlanan preparatlar ışık mikroskobuyla incelenerek, proksimal büyüme plakasındaki zonların genişlikleri çizgi oküler mikrometre yardımıyla belirlendi. Her gruptan belirli sayıdaki embriyo bütün olarak (in toto) tespit edilerek Alizarin Red-S ile boyandı. Elde edilen veriler istatistiksel yöntemlerle analiz edilerek, gruplar arası farkların önem dereceleri belirlendi. Sonuçlar, AFB l verilen grupların ortalama tibia uzunlukları ve ağırlıklarının, kontrol ve delinip-kapatılan ve solvent gruplarınınkilerden önemli (p<0.05) derecede düşük okluğunu ortaya koymaktadır. Histolojik kesitler üzerinde yapılan incelemelerde, embriyonik dönemde manşon şeklindeki ossifikasyon merkezinin grupların tamamında kuluçkanın 7. gününde şekillenmiş olduğu dikkati çekti. Hem embriyonik ve hem de kuluçka sonrası dönemlerde meydana gelen 64 kemikleşme olaylarının, grupların tamamında benzer seyir izlediği tespit edildi. Büyüme plakasında yapılan ölçüm sonuçlarına göre proliferatif ve hipertrofik zonlar, AFBı verilen gruplarda önemli derecede (P<0.05) incelmiş oldukları halde; tranzisyonel zon, özellikle yüksek doz gruplarında (17.5 ng ve 20 ng/AFB ı/yumurta) gruplarında önemli derecede (P<0.05) genişlemiş durumdaydı. Sonuçlar, yumurtada 15 ng/yumurta dozundan yüksek dozda bulunan AFBı' in embriyonun iskelet sisteminde gelişme geriliğine neden olduğu ve etkilerinin özellikle tibia ile bunun büyüme plakasında daha belirgin biçimde ortaya çıktığını göstermektedir. Benzer bulgular kuluçka sonrası ilk iki haftalık dönemlerde de gözlenmektedir. Etkilenen hayvanlarda büyüme plakasındaki proliferatif ve hipertrofik zonlar daralırken, tranzisyonel zonun kalınlaşması, bu hayvanların iskelet sisteminde kuluçka sonrası dönemde bazı bozuklukların ortaya çıkabileceğini göstermektedir.