Yazar "Öztürk, Ercüment" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 1 / 1
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Sistemik skleroz hastalarında damar sertliğinin kalp tipi yağ asidi bağlayıcı protein (H-FABP), homosistein ve asimetrik dimetilarjinin (ADMA) ile ilişkisi(Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2015) Öztürk, Ercüment; Yılmaz, SemaKardiyovasküler hastalık ve buna yol açan ateroskleroz bütün toplumlarda mortalite ve morbidite sebebi olan önemli bir sağlık sorunu haline gelmiştir. Aterosklerotik süreç endotelyal disfonksiyon ve damar sertliği ile ilişkilidir. Daha önce yapılan birçok çalışmada, Sistemik Skleroz (SSk) hastalarında damar sertliği olduğu gösterilmiştir. Nabız dalga hızı (PWV) ve augmentasyon indeksi (Alx) damar sertliğini en iyi gösteren non-invazif metodlardandır. Asimetrik dimetilarjinin (ADMA) ve homosistein ise damar sertliği ile ilişkisi iyi bilinen moleküler belirteçlerdir. Kalp tipi yağ asidi bağlayıcı protein (h-FABP) ise temel olarak miyokardiyal hasarlanmanın göstergesi olan bir moleküldür. h-FABP'nin arteriyel sertliğin de bir göstergesi olabileceği iddia edilmektedir. Bu çalışmanın amacı, SSk hastalarında holter ölçümü ile PWV ve Alx değerlerine bakarak damar sertliği olup olmadığını anlamak ve damar sertliğinin h-FABP, ADMA ve homosistein ile ilişkisini göstermektir. Yöntem: Çalışmaya 1980 ACR tanı kriterlerine göre SSk tanısı almış, kardiyovasküler risk faktörleri bulunmayan 38 kadın, 2 erkek hasta dahil edildi. Kontrol grubu olarak, yaş ve cinsiyeti benzer 30 sağlıklı birey alındı. Çalışmaya dahil edilen tüm bireyler 24 saatlik holter ve transtorasik ekokardiyografi ile kardiyovasküler tutulum açısından değerlendirildi. Hasta ve kontrol grubundan elde edilen kan örneklerinden h-FABP, ADMA ve homosistein çalışıldı. Elde edilen verilerin değerlendirilmesinde Student's T Testi, Mann-Whitney U Testi, Ki-Kare Testi, Fisher exact test, Spearman's ve Pearson Korelasyon testleri kullanıldı. Bulgular: Kardiyovasküler risk faktörü olmayan, 40 SSk hastasının ve 30 sağlıklı kontrol grubunun tansiyon holter cihazı ile PWV ve AIx değerleri hesaplandı. Hasta grubunda AIx 28,52±6,50 (%), kontrol grubunda 26,96±6,59 (%) olarak tespit edildi. Hasta grubunda PWV 6,75±1,26 (m/s), kontrol grubunda 6,37±1,00 (m/s) olarak tespit edildi. Hasta ile kontrol grubu arasında AIx (p=0,328) ve PWV (p=0,180) açısından farklılık gözlenmedi. Ayrıca diğer holter parametrelerinden SB (p=0,348), DB (p=0,159), OAB (p= 0,498) ve NB (p=0,201) kontrol grubuna göre farklılık göstermedi. PWV ve yaş arasında, hasta (r=0,905) ve kontrol (r=0,786) gruplarında pozitif yönlü ve güçlü bir ilişki saptandı. ADMA değeri her iki grup arasında farklılık göstermezken (p=0,340), ADMA ile ilişkili bir molekül olan SDMA değerleri hasta grubunda kontrol grubuna göre (sırasıyla 0,41±0,16 µmol/L ve 0,32±0,14 µmol/L) belirgin derecede yüksek saptandı (p=0,029). Homosistein, SSk hastalarında kontrol grubuna kıyasla (sırasıyla 12,43±8,94 umol/L ve 7,01±3,99 umol/L) belirgin derece yüksek bulundu (p=<0,001). h-FABP değerlerinde ise her iki grup arasında farklılık görülmedi (p=0,286). Sonuç: SSk hastalarının tedavilerinin kaçınılmaz bir parçası olarak kullandıkları KKB, pentoksifilin ve hidroksiklorokin gibi tedavi edici ajanlar aynı zamanda kan basıncı ve lipid profili üzerine olumlu etkilerinden dolayı muhtemelen arteriyel sertlik üzerine de olumlu etki göstermektedirler. SSk hastalarında arteriyel sertliğin gösterilmesi için daha farklı metodların kullanılmasına ihtiyaç vardır. Tedavi edici ajanların damar gerilebilirliğini artırıcı ve gerginliğini azaltıcı etkileri, SSk hastalarında gerçek damar sertliği değerlendirmesini zorlaştırmaktadır. Çalışmamızda SSk hastalarındaki holter bulguları damar sertliği varlığını desteklemese de, arteriyel sertlikle ilişkili bazı moleküler belirteçlerin yüksekliği damar sertliği varlığını düşündürmektedir. SSk tedavisinin kaçınılmaz bir parçası olan vazodilatatör tedavilerin, hastaları ciddi bir myokardiyal hasarlanmadan koruduğu düşünülebilir.