Yazar "İnal, Ali" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 7 / 7
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Association of fetuin-a levels with carotid ıntima media thickness and valvular calcification in hemodialysis and peritoneal dialysis patients(2013) Solak, Yalçın; Atalay, Hüseyin; Bıyık, Zeynep; Türkmen, Kültigin; Yeksan, Mehdi; Türk, Süleyman; İnal, AliGİRİŞ: Fetuin A vasküler kalsifikasyonu önleyen bir negatif akut faz reaktanıdır. Koroner arter hastalığı (KAH) renal replasman tedavisi almakta olan hastalarda en önemli ölüm sebebidir. Diyalize giren son dönem böbrek yetmezliği hastalarında görülen kardiyovasküler hastalığın ana elementi hızlanmış kalsifik aterosklerozdur. Fetuin A seviyeleri açısından hemodiyaliz (HD) ve periton diyalizini(PD) karşılaştıran sınırlı sayıda çalışma mevcuttur. AMAÇ: HD ve PD hastalarında KAH prediktörleri ve valvüler kalsifikasyon ile serum fetuin A düzeyleri arasındaki ilişkiyi araştırmayı amaçladık. GEREÇ ve YÖNTEMLER: 39 HD (24 erkek, 15 kadın) ve 39 PD (25 erkek, 14 kadın) hastası çalışmaya alındı. Karotis intima media kalınlığı (KIMK) ultrason ile ölçüldü ve kalp kapağı kalsifikasyonları ekokardiyografi ile değerlendirildi. Ayrıca serum fetuin-A, CRP, ferritin, fibrinojen, ve albumin seviyeleri saptandı. Fetuin-A düzeylerine göre hastalar çeyreklere ayrıldı. Bulgular: Fetuin-A seviyesi HD hastalarında PD hastalarına göre daha düşüktü (hemodiyaliz 28,65,934 ng/ml, PD 324,8 ng/ml, p0,001). KIMK ile fetuin-A seviyesi arasında anlamlı negatif korelasyon vardı. KIMK, PD hastalarında HDe göre daha düşüktü. Fetuin-A seviyesi ile diyalizÖğe Clinical and Pathologic Features of Patients with Rare Ovarian Tumors: Multi-Center Review of 167 Patients by the Anatolian Society of Medical Oncology(ASIAN PACIFIC ORGANIZATION CANCER PREVENTION, 2013) Bilici, Ahmet; İnanç, Mevlude; Ulaş, Arife; Akman, Tülay; Şeker, Mesut; Babacan, Nalan Akgül; İnal, AliBackground: Non-epithelial malignant ovarian tumors and clear cell carcinomas, Brenner tumors, transitional cell tumors, and carcinoid tumors of the ovary are rare ovarian tumors (ROTs). In this study, our aim was to determine the clinicopathological features of ROT patients and prognostic factors associated with survival. Materials and Methods: A total of 167 patients with ROT who underwent initial surgery were retrospectively analyzed. Prognostic factors that may influence the survival of patients were evaluated by univariate and multivariate analyses. Results: Of 167 patients, 75 (44.9%) were diagnosed with germ-cell tumors (GCT) and 68 (40.7%) with sex cord-stromal tumors (SCST); the remaining 24 had other rare ovarian histologies. Significant differences were found between ROT groups with respect to age at diagnosis, tumor localization, initial surgery type, tumor size, tumor grade, and FIGO stage. Three-year progression-free survival (PFS) rates and median PFS intervals for patients with other ROT were worse than those of patients with GCT and SCST (41.8% vs 79.6% vs 77.1% and 30.2 vs 72 vs 150 months, respectively; p=0.01). Moreover, the 3-year overall survival (OS) rates and median OS times for patients with both GCT and SCST were better as compared to patients with other ROT, but these differences were not statistically significant (87.7% vs 88.8% vs 73.9% and 170 vs 122 vs 91 months, respectively; p=0.20). In the univariate analysis, tumor localization (p<0.001), FIGO stage (p<0.001), and tumor grade (p=0.04) were significant prognostic factors for PFS. For OS, the univariate analysis indicated that tumor localization (p=0.01), FIGO stage (p=0.001), and recurrence (p<0.001) were important prognostic indicators. Multivariate analysis showed that FIGO stage for PFS (p=0.001, HR: 0.11) and the presence of recurrence (p=0.02, HR: 0.54) for OS were independent prognostic factors. Conclusions: ROTs should be evaluated separately from epithelial ovarian cancers because of their different biological features and natural history. Due to the rarity of these tumors, determination of relevant prognostic factors as a group may help as a guide for more appropriate adjuvant or recurrent therapies for ROTs.Öğe Erkeklerde aşırı alkol kullanımının C reaktif protein ve alfa-1 antitripsin üzerine olan etkileri(2007) Büyükbaş, Sadık; İnal, AliErkeklerde aşırı alkol kullanımının C reaktif protein (CRP) ve alfa-1 antitripsin (?1-AT) düzeylerine etkileriyle ilgili literatür bilgisi azdır. Bu nedenle bu araştırmanın amacı, aşırı alkol tüketiminin CRP ve ?1-AT üzerine etkisi olup olmadığıdır. Yöntem: Hiç alkol almayan 28 kişiden oluşan kontrol grubu (18-53 yaş arası) ve 41 kişiden oluşan aşırı alkol grubu (20-52 yaş arası) olmak üzere toplam 69 kişi çalışmaya alındı. Kan örnekleri alkol alımından 6-8 saat sonra alındı. Alkol ve kontrol grubunun yaş ve BMI değerleri birbirine yakın tercih edildi. Serum CRP ve ?1-AT düzeyleri immunotürbidimetrik yöntemle, ve aspartat aminotransferaz (AST), alanin aminotransferaz (ALT), alkalen fosfataz (ALP) ve gamma glutamil transferaz (GGT) aktiviteleri enzimatik ticari kitlerle ölçüldü. Sonuçların istatistiksel değerlendirimesinde One-sample Kolmogorov-Smirnov ve Student’s t independent testleri kullanıldı. Bulgular: Aşırı alkol grubu ile kontrol grubu arasında BMI, yaş, AST, ALT, ALP ve ?1-AT değerleri bakımından fark yoktu. Alkol grubu kontrol grubuna kıyasla anlamlı olarak daha yüksek GGT ve CRP düzeylerine sahipti (p0.001). Alkol grubu CRP değerleri kontrol grubuna göre belirgin olarak yüksek olmasına rağmen her iki grubun da CRP değerleri normal referans değerlerindedir. Alkol grubundaki kişilerin %41.5’i normal GGT düzeylerine (19- 29 U/L) %58.5’i ise yüksek GGT düzeylerine (31-83 U/L) sahipti. Sonuç: Aşırı alkol alımının a) enflamasyon etkisiyle CRP’i arttırması, b) serbest radikal üretimiyle ?1-AT aktivitesini baskılaması ve c) hepatosit membranını etkileyerek GGT ’ı arttırması önemlidir. Bu etkiler uzun ve orta vadede karaciğer incinmesi ve siroz riski açısından önemli olabilir.Öğe Gemcitabine alone versus gemcitabine plus cisplatin for the treatment of patients with locally advanced and/or metastatic pancreatic adenocarcinoma: A retrospective analysis of multicenter study(AMER SOC CLINICAL ONCOLOGY, 2011) İnal, Ali; Işıkdoğan, Abdurrahman; Koş, F. Tuğba; Algın, Efnan; Gümüş, Mahmut; Dikilitaş, Mustafa; Elkıran, Emin Tamer[Abstract not Available]Öğe Hemodiyaliz Hastalarında Oksidatif Aktivitenin Değerlendirilmesi(2007) Büyükbaş, Sadık; İnal, Ali; Atalay, HüseyinAmaç: Kronik böbrek yetmezliği (KBY) oksidan stres artışı ve/veya antioksidan aktivitenin azalması nedeniyle gelişebilen çeşitli komplikasyonlarla (ateroskleroz ve kardiyovasküler bozukluklar) birliktedir. Bu çalışmada ileri kronik böbrek yetmezlikli hemodiyaliz hastalarında lipid peroksidasyonu artışı olup olmadığını araştırmak ve antioksidan enzim aktivitelerini değerlendirmek amaçlandı. Gereç ve Yöntem: Hemodiyaliz tedavisi gören 52 KBY hastası ve 40 sağlıklı kontrol grubunda; lipid peroksidasyonunun bir göstergesi olan malondialdehit (MDA) eritrosit ve plazma düzeyleri, antioksidan savunma sisteminin göstergeleri olan enzimlerden glutatyon peroksidaz'ın (GPx) eritrosit ve serum, süperoksit dismutaz'ın (SOD) eritrosit aktiviteleri ölçüldü. Bulgular: KBY hasta grubunda, hem plazma hem de eritrosit MDA seviyelerinin kontrol grubuna göre önemli oranda arttığı görüldü (p0.001). Bununla beraber KBY grubunda, hem serum hemde eritrosit SOD ve GPx düzeyleri kontrol grubuna göre anlamlı ölçüde azaldığı tespit edildi (p0.001). Sonuç: Bu çalışman sonucunda, hemodiyaliz hastalarında oksidatif stresin önemli ölçüde arttığı buna karşın antioksidan enzim aktivitelerinde azalma olduğu ve bu durumun tedavide dikkate alınması gerektiği kanaatine varıldı.Öğe Ilımlı alkol alan erkeklerde laktat dehidrogenaz izoenzim değişiklikleri(2006) Büyükbaş, Sadık; İnal, AliAmaç: Alkol toplumda en yaygın suistimal edilen madde olup bu yanlış kullanım genel ve gizli bir problemdir. Epidemiyolojik çalışmalar alkol kullanımı ile koroner arter hastalığının ilişkili olduğunu belirtmektedir. Klinisyen hekimlerin isteği erken dönemde yanlış alkol kullanımının saptanmasıdır. İnsan dokularında LDH enziminin beş izoenzimi vardır ve bunlardan özellikle LDH5 izoenzimi karaciğer dokusunda yüksek miktarlardadır. Bu nedenlerle biz bu çalışmamızda alkol kullanımının total LDH ve LDH5 izoenzimlerine olası etkilerini araştırdık. Yöntem: Çalışma gruplarımız alkol kullanan 64 erkek ve alkol kullanmayan 48 erkek kişiden oluşmaktadır. Venöz kan örnekleri çalışma grubunda alkol alımından 8-12 saat sonra ve kontrol grubunda akşam yemeğinden 8-12 saat sonra alındı. GGT ve total LDH aktiviteleri ticari kit yöntemlerine göre, ve LDH5, LDH2, LDH3, LDH4 ve LDH5 izoenzimleri Helena elektroforeziyle saptandı. Bulgular: LDH5 ve GGT aktiviteleri alkol grubunda kontrol grubuna kıyasla istatistiksel olarak daha yüksek (p0.01) iken LD1 (p0.01) ve LDH2 (p0.02) aktiviteleri alkol grubunda istatistiksel olarak daha düşüktür (p0.01). Total LDH, LDH3 ve LDH4 aktiviteleri gruplar arasında fark göstermemiştir. Sonuç: Alkol grubumuzun LDH5 ve GGT enzim aktiviteleri alkol grubunda belirgin olarak yüksektir ve bu nedenle LDH5 ve/veya GGT enzim aktivitelerinin ölçümü; alkol suistimalinin erken belirteçleri olabilir.Öğe Kronik böbrek yetmezliği nedeniyle HD ve PD tedavisi gören hastalarda Fetuin-A düzeyi ile vasküler ve valvüler kalsifikasyon ilişkisinin araştırılması(Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2006) İnal, Ali; Türk, SüleymanKVH bulgusu olmayan 39 HD ve 39 PD hastasında vasküler ve valvüler kalsifikasyon ile fetuin-A ili kisini ortaya koymayı amaçladık. Materyel ve Metod: Çalı maya klini imizde takip edilmekte olan SDBY tanısı almı klinik ve EKG'de aterosklerotik kalp hastalı ı bulgusu bulunmayan 39 HD ve 39 PD hastası dahil edildi. Hastalarda nutrisyonel parametreleri de erlendirmek için VK ve serum albümin düzeyine bakıldı. nflamasyonu de erlendirmek için serum CRP, ferritin ve fibrinojen düzeyleri incelendi. Aterosklerozu de erlendirmek için karotis arter intima media kalınlı ı (KIMK) ölçüldü ve kalp kapak kalsifikasyonuna bakıldı.. Ayrıca hastalarda kan örnekleriyle e zamanlı olarak alınan numunelerde serum fetuin-A ve homosistein düzeyine bakıldı. Bulgular: PD hastalarında fetuin-A düzeyi ve KIMK de eri yüksek iken homosistein düzeyi dü üktü. Fetuin-A düzeyi ile diyaliz yeterlili i (KT/V), total kolesterol, LDL ve albumin arasında pozitif korelasyon, fibrinojen, ferritin ve CRP arasında ise negatif korelasyon tesbit ettik. Fetuin-a düzeyi ile ya arasında da negatif korelasyon tesbit ettik DM'si olan hastalarda olmayanlara göre fetuin-A düzeyi daha dü üktü. MIA sendromunun komponent sayısı arttıkça fetuin-A düzeyinin azalmakta oldu unu tespit ettik. Sonuç olarak: PD hastalarının HD hastalarına göre TG, LDL, fibrinojen ve kalsiyum düzeylerinin daha yüksek olmasına kar ın KIMK'nın daha ince olmasının bu hastalardaki serum fetuin-A düzeyinin yüksekli i ve homosistein düzeyinin dü üklü ü ile açıklanabilece ini dü ünmekteyiz. Ancak bu konuda daha büyük serilere ve fizyopatolojisinin izahına yönelik daha geni kapsamlı çalı malara ihtiyaç vardır