Yazar "Şen, Mehmet Emin" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 3 / 3
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Abbasilerin ikinci döneminde siyasi ve kültürel alanda Türkler(Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2008) Şen, Mehmet Emin; Kayaoğlu, İsmetDört Halife döneminde Araplar ile Türkler arasında başlayan doğrudan ilişkiler, iki toplum arasında olumlu gelişmelere sahne olmuştur. Öncelikle Türkler, hemen Emevi Devleti içinde istihdam edilmeye başlanmıştır. Arap toplumunda askerî kabiliyetleriyle göze çarpan bu kavim, bir müddet sonra bu gücünün de etkisiyle İslam toplumu içinde yeni bir ihtilalin doğmasına da öncülük etmişlerdir. Abbasi ihtilalinde büyük emeği geçen Türkler, zamanla Abbâsî ordusunun kemiğini oluşturmuşlardır. İlk Abbâsî halifelerinin hakimiyet yıllarında faaliyet sahaları artan Türkler, gerek merkezde ve gerekse eyaletlerde önemli mevkilere tayin edilmişlerdir. Türklerin orduda hizmet etmesi Me'mûn ve Mu'tasım döneminde zirveye ulaşmış ve bu ordu özellikle Mu'tasım'ın erken dönemlerinde yavaş yavaş meydan ordusu haline gelmiştir. Neticede büyük bir güç haline gelen Türk ordusu için Mu'tasım yeni bir şehir kurmuş ve hilafet merkezini de yaptırdığı bu kente, yânî Sâmerrâ şehrine aktarmıştır. Burada büyük bir Türk kitlesi oluşmuştur. Bu, Yakın Doğu İslam dünyasında görülen ilk Orta Asya Türk varlığı olmuştur. İslam toplumunda görülün bu ilk Türk varlığı, H.232-334/M.847-945 yılları arasında yüzyıl boyunca devam edecek olan, Selçuklu öncesi Abbasi toplumunda görülen ?İlk Türk Nüfuzu? dönemi olmuştur. Beş asır gibi uzun bir süre devam eden Abbâsî İmparatorluğunun bu yüzyılı, üzerinde tam bir ittifak sağlanamamış olsa da bir kısım tarihçilerce ?İkinci Abbâsî Devri? olarak adlandırılmıştır. Bu döneme kadar artmakta olan Türk nüfuzu, bu dönemden itibaren artık kesin ve açık bir şekilde kendini göstermiş halifenin gücü yok olmaya başlamıştır. Bazı tarihçiler bu yüzyıl içindeki Türk Nüfuzu dönemini erken başlatıp erken kapatmaktadırlar. Türklerin her şeye güçlerinin yetmesi ve hiçbir şeye hükmedememeleri gibi iki husus dikkate alınınca ?İlk Türk Nüfuzu Dönemi? H.232/M.847 yılında başlamakta H.334/M.945 yılında bitmektedir. Bu dönem içinde Türkler sade bir asker olmaktan çıkıp idareye bizzat yön veren güç durumuna gelmişler ve yine bu dönemde Mısır'da iki, Azerbaycan'da bir tane olmak üzere üç tane bağımsız devlet kurmuşlardır. Bunlar, Mısır'da kurulan Tolunoğulları, İhşidler, Azerbaycan'daki Sacoğulları'dır. Türklerin varlığı yalnız askerî veya idarî alana mahsur kalmamıştır. Bu dönemde ilim ve kültür alanında da ünlü Türk şahsiyetler sivrilmiş ve bunların ilim ve kültür alanında büyük hizmetleri olmuştur. Cebir ilminin ilk öncüleri arasında Türk olarak ifade edilen Abdülhamîd İbn Vâsi İbn Türk ile Muhammed b. Musa el-Harezmî'nin olması bize Araplar tarafından daha önce bilinmeyen bu ilmin Türkler tarafından İslam Medeniyetine kazandırıldığını göstermektedir. Bu durum islamî ilimlerde de kendini göstermiş ve bu ilimlerin ilk tanınanları arasında Abdullah b. Mübarak et-Türkî, Ebû Bekir es-Sûlî, İmam Buharî gibi Türk ilim adamları ortaya çıkmıştır. Kendilerine has bir kültü¬re sahip olan Türkler, İslâma girerek İslam kültür ve medeniyetinin olgunlaşıp gelişmesine son derece önemli katkıda bulunmuşlardır.Öğe Veled Çelebi İzbudak'ın Mesnevi Tercümesi'nin yeni yazıya aktarımı (5. cilt 5,6,7ve 8. defterler; 2348-4238. beyitler(Selçuk Üniversitesi Mevlana Araştırmaları Enstitüsü, 2021) Şen, Mehmet Emin; Durgun, RecepMesnevî, muhteva ettiği konular itibariyle evrensel unsurlar taşımaktadır, dolayısıyla dünyada birçok farklı ülkenin insanı tarafından okunan bir eserdir. Yazıldığı dönemden bu yana Mesnevî'nin pek çok şerhi ve tercümesi yeni yazıya aktarılmıştır. Tercümelerinden birisi Mevlâna Müzesi Kütüphanesi'nde nu. 5223'de kayıtlı olan Veled Çelebi İzbudak'a ait tercümedir. Bu nüsha, öncesinde Abdülbaki Gölpınarlı tarafından incelenmiş ve Milli Eğitim Bakanlığı tarafından pek çok kez basılmıştır. Basılmış olan eser ile yazma nüsha arasında bazı farklılıkların olduğu gözlemlenmiştir. Bu çalışmada, Veled Çelebi İzbudak tarafından Osmanlı Türkçesi ile hazır edilmiş ve sonrasında ise Abdülbaki Gölpınarlı adına basılan tercümenin, özgün metninden okuyup faydanlanmak isteyenler için 5. cildin son dört defterinden ibaret olan bir çalışma gerçekleştirilmiştir. Eserin esasına bağlı kalmak sûretiyle, metin içindeki köşeli parantezle belirtilen dipnotlar ve bu dipnotların açıklamaları, değişim yapılmaksızın verilmiştir. Kalitatif araştırma metotlarından olan literatür taramasının da uygulandığı bu çalışma, Mesnevî'yle alakalı gerçekleştirilecek olan çalışmalara katkıda bulunmayı hedeflemiştir.Öğe Veled Çelebi’nin Hayru’l-Kelâm adlı eseri(Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, 2016) Kunt, İbrahim; Şen, Mehmet Emin; TR1192481869’da Konya’da doğan ve 1950’de Ankara’da vefat eden Veled Çelebi İzbudak, Türk dili araştırmacısı, milletvekili, şair ve Mevlevîliğin son dönem temsilcilerindendir. Hem Konya Mevlana Dergâhında postnişinlik yapmış hem de 20 yıl boyunca Yozgat ve Kastamonu milletvekili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinde görev yapmıştır. Atatürk ile yakın ilişkileri olmuş, çalışmalarında Atatürk’ün desteğini görmüştür. Hayru’l-Kelâm, Veled Çelebi’nin yazdığı ilk eserdir. Konusu Mevlana Celaleddin-i Rumi’nin vasiyetnamesinin şerhidir. Mevlana’nın yaklaşık bir sayfalık Arapça vasiyetnamesi, Veled Çelebi İzbudak tarafından kelime kelime, cümle cümle açıklanarak 76 sayfalık Hayru’l-Kelâm isimli eser meydana gelmiştir. Bu bildiride Veled Çelebi İzbudak’ın Hayru’l-Kelâm isimli eseri genel hatlarıyla incelenecektir. Eserin bazı yazma nüshaları bulunmakla birlikte 1330 yılında İstanbul Necm-i İstikbal matbaasında yayımlanan metni bu inceleme için esas kabul edilecektir. Eserdeki nasihatlerden yola çıkarak şerh için anılan ayet ve hadisler ile meşhur şiirler ortaya konacak, Veled Çelebi İzbudak’ın gençlik dönemlerindeki ilmî durumu ortaya çıkarılmaya çalışılacaktır.