Yazar "Acar, Demet" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 3 / 3
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Deneysel spinal kord hasarında gelsolin tedavisinin nöroprotektif etkisi(Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2013) Acar, Demet; Ak, AhmetGünümüzde cerrahi teknikler gelişmesine rağmen travmatik omurga hasarı ciddi bir sağlık sorunu olmaya devam etmekte olup; önemli oranda iş gücü kaybına neden olmakta, yaşam kalitesini düşürmekte ve tedavi maliyetlerini belirgin oranda arttırmaktadır. Travmatik omurga hasarlı olgularda metilprednizolon tedavisi dışında nörolojik fonksiyonları düzeltebilecek etkili bir tedavi yöntemi henüz bulunamamıştır. Yüksek doz metilprednizolon tedavisi sistemik yan etkilerinin fazla olması nedeniyle tedirginlik oluşturmakta ve bu nedenle yeni tedavi metodları geliştirmek için yapılan çalışmalar her geçen gün artmaktadır. Son yıllarda gelsolin'in hücre hasarında anti-inflamatuvar ve anti-apopitotik olarak rol oynadığı ve hatta bazı durumlarda nöroprotektif etkilerinin olabileceği ortaya konulmuştur. Bütün bu bilgiler ışığında, bu çalışmadaki amacımız gelsolinin travmatik omurga hasarında(TOH) inflamatuar ve apoptotik belirteçler olan IL-6 va Kaspas-3 'ün kan ve BOS düzeyleri üzerine etkilerini belirlemek, TOH'da histopatolojik olarak etkilerini gözlemlemek ve TOH'da güncel tedavi yaklaşımı olarak kabul gören yüksek doz metilprednizolona alternatif tedavi yöntemi potansyelini değerlendirmektir. Materyal- Metod: Çalışmaya kontrol, sham, metilprednizolon ve gelsolin olmak üzere toplam dört grup tavşan alındı. Her bir grupta New Zealand tipi, 2-2,5 yaşlarında 8 tavşan olmak üzere çalışmaya 32 tavşan dâhil edildi. Sham, metilprednizolon ve gelsolin gruplarına Allen metodu ile spinal kord travması yapıldı. Tüm tavşanlardan 0. ve 24. saatlerde 1 ml BOS, 0., 8. ve 24. saatlerde biyokimyasal değerlendirmeler için 5 ml kan ve 24. saatte spinal korddan doku örneği alındı. Bütün denekler 24. saatte histopatoloji için spinal kordan doku örneği alımını takiben yüksek doz ketamin verilerek sakrifikiye edildi. Tüm tavşanlardan elde edilen BOS ve kan örnekleri santrifüj edildikten sonra -80 derecede saklandı. Sonrasında bu örneklerden uygun laboratuar ortamında hem BOS'da hem de kanda gelsolin, IL- 6 ve Caspas- 3 seviyeleri çalışıldı. Ayrıca spinal kord doku örnekleri de histopatolojik olarak incelendi. Bulgular: Araştırılan test parametrelerine ait elde edilen değerlerin gruplar arası karşılaştırılmasında Mann Whitney-U ve Kruskal Wallis testleri kullanıldı. Kontrol grubunun 24. saat değerleri ile metilprednisolon grubunun 24. saat değerleri karşılaştırıldığında; BOS Gelsolin (p:0,04), BOS IL-6 (p: 0,010), Kan Kaspas-3 (p: 0,032) ve Kan IL-6 (p: 0,008) seviyeleri arasında; Kontrol grubunun 24. saat değerleri ile Gelsolin grubunun 24. saat değerleri karşılaştırıldığında; BOS Gelsolin (p:0,042) ve BOS Kaspas-3 (p: 0,010) seviyeleri arasında; metilprednisolon grubunun 24. saat değerleri ile Gelsolin grubunun 24. saat değerleri karşılaştırıldığında; BOS Gelsolin (p:0,025) seviyelerinde istatistiksel olarak anlamlı farklılıklar bulundu. Biyokimyasal parametrelerin 8. Saat sonuçlarında gruplar arasında istatistiksel anlamlı farklılık saptanmadı. Metilprednizolon ve gelsolin gruplarının 24. saatteki BOS ve kan Kaspas-3 ve IL-6 seviyeleri sham grubu ile karşılaştırıldığında bu parametrelerde herhangi bir istatistiksel anlamlı farklılık izlenmedi. Histopatolojik veriler tek tek değerlendirildiğinde; sham grubu ile metilprednisolon grubu arasında genel yapı, nöronun durumu, damarlanma artışı ve glia yapısı açısından istatistiksel olarak anlamlı fark tespit edildi. Sham grubu ile gelsolin grubu arasında ise genel yapı, meninkslerin durumu ve glia yapısı açısından istatistiksel olarak anlamlı fark vardı. Sonuç: Bu çalışmada her ne kadar, inflamatuar belirteçler olan IL-6 ve Kaspas-3 seviyelerinde BOS ve kanda Sham grubuyla kıyaslandığında Gelsolin grubunda anlamlı değişiklikler saptanmamış da olsa; metilprednisolon grubunda da Sham grubuyla istatistiksel anlamlı farklılık saptanmadı. Ayrıca gelsolin ve metilprednisolon grupları arasında IL-6 ve kaspaz-3 seviyeleri açısından farklılık bulunmadı. Bu çalışmada yüksek maliyeti nedeniyle gelsolin çok düşük dozda kullanılabilmiştir (20 mcgr/kg dozunda); ancak bu dozlarda bile metilprednisolon tedavisine yakın inflamatuar belirteç seviyelerinin elde edilmiş olması umut vericidir. Ayrıca histopatolojik incelemede, bu çok düşük dozlarda bile genel yapıda, meninkslerin durumunda ve glia yapısında anlamlı düzelmeler elde edilmiştir. Bütün bu veriler ışığında, gelecekte travmatik omurga hasarında umut vaad eden bu stratejinin fizyolojik mekanizmalarını araştırmayı amaçlayan belki de daha yüksek doz gelsolin rejimleri ile yapılacak çalışmalara ihtiyaç vardır.Öğe Seizures after overdoses of bupropion intake(GALENOS YAYINCILIK, 2013) Kara, Hasan; Ak, Ahmet; Bayır, Aysegül; Acar, Demet; İstanbulluoğlu, Rabia; Değirmenci, SelimBackground: Bupropion is a new-generation monocyclic antidepressant that has been accidentally found to have potential effects on reducing nicotine addiction. It is structurally similar to stimulants such as amphetamine and inhibits dopamine and noradrenalin reuptake selectively. Case Reports: We report two cases with no history of epilepsy who took oral bupropion for depression and had generalised tonic-clonic type of seizures in their follow-ups. Conclusion: After an overdose of bupropion, clinical effects are seen primarily on the neurological, cardiovascular, and gastrointestinal systems. Neurological effects can include tremor, confusion, agitation, hallucinations, coma, and seizures.Öğe Yüksek akımlı elektrik çarpmasına eşlik eden anterior omuz dislokasyonu ve rabdomiyoliz(2014) Kara, Hasan; Bayır, Ayşegül; Ak, Ahmet; Acar, Demet; Değirmenci, SelimElektrik çarpmaları birden fazla sistemi etkileyen, morbidite ve mortalitesi yüksek olan yaralanmalardır. Elektrik yaralanmalarıyla ilişkili komplikasyonların yanı sıra bu yaralanmalara eşlik eden yüksekten düşme gibi yaralanmalarda önemli bir problemdir. Elektrik çarpması sonucu meydana gelen yaralanmaların değerlendirmesinde cilt yanıklarıyla orantısız olarak ciddi diğer organ yaralanmaları oluşabilmektedir. Elektrik çarpmalarından veya elektrik şoklarından sonra görülen yaygın kasılmalar sonrası omuz dislokasyonları, cilt yanıkları, rabdomiyoliz ve kompartman sendromu gibi derin doku hasarları ortaya çıkabilir. Bu çalışmada yüksek voltajlı elektrik akımına maruziyet sonrası sol elinde cilt yanığı, sol ayakta cilt yanığı ve nekrozu, sol omuz anterior dislokasyonu ile birlikte takiple- rinde rabdomiyoliz gelişen bir olguyu sunmayı amaçladık.