Yazar "Baş, Ali" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 9 / 9
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe 17- 18. Yüzyıl Avrupa Resim Sanatında Türk İmgesi Olarak Kahve(2024) Özkaymak, Bilge; Baş, AliÖz Çalışmamızın konusunu 17- 18. yüzyılda, Avrupa’daki Türk hayranlığının bir parçası olarak Avrupalıların hayatında kendine yer edinen kahve kavramının Avrupa resim sanatına yansıması oluşturmaktadır. Türk ve Avrupa toplumları politik, ekonomik, sosyal ilişkilerinden dolayı birbirlerinden etkilenmişler, bu da kaçınılmaz olarak sanatlarına yansımıştır. Bu yansıyış, sanatın her alanında kendini gösterdiği gibi görsellikten beslenen resim sanatında da geniş olarak hissedilmiştir. Genel olarak, 18.yüzyıldan sonra Türk sanatında Avrupa etkileri görülmeye başlanmasına rağmen 17.ve 18. yüzyıllarda bu etki, Türk kültürünün Avrupa sanatına etkisi olarak görülmüştür. Çalışmamızda ele aldığımız kahve kavramının kökeninin Türk toprakları olmamasına rağmen Avrupa’ya Türkler aracılığıyla girmesi, kahvenin Avrupalılar cabir Türk imgesi olarak görülmesini sağlamıştır. Bu nedenle, 17- 18. yüzyıl Avrupa resimlerinde de kahve kavramı hep ‘Türk’ ile ilişkilendirilerek seyirciye sunulmuştur. Resim sanatının kurgusal ifadelere sahip olduğu gibi gündelik yaşamdaki bazı kesitlerden de ilham aldığı açıktır. Dolayısıyla, Avrupalıların hayatlarına yeni katılan bu kavramı tek başına hayatlarına ve resimlerine aktarmaları imkânsız olup kahve denilince akla gelen her türlü kavramı da kahve ile birlikte kabul ettikleri söylenebilir. Bu da bu dönemde ortaya çıkan Türk öri akımının Avrupa'da geniş alanlara yayılmasını sağlamıştır. Çalışmada ele alınan örnekler, 17- 18. yüzyıl kapsamında Türk öri başlığı altında ele alınabilecek örneklerdir. O dönemde pek çok örnekte resimlerin herhangi bir yerine yerleştirilmiş kahve imgesi bulunmasına rağmen çalışmadaki örnekler doğrudan Türk’e gönderme yapan, eserlerin adında Türk ismi geçen ya da eserlerde Türk kıyafeti giyen figürlerin bulunduğu veya figürlerin Türk’ü anımsatan mekânlarda tasvir edildiği örneklerden seçilmişlerdir.Öğe Beylikler dönemi hanları(Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1989) Baş, Ali; Önge, YılmazÖğe Eski Pazar'daki Türk devri yapıları(Selçuk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi, 1997) Baş, Ali[Abstract not Available]Öğe Karamanoğlu Medreselerinde Taç Kapı Yan Nişleri(Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, 2022) Fidan, Mevlüt Anıl; Baş, AliAnadolu Selçuklu dönemi ve kendisinin yenilikçi bir ardılı olan Beylikler dönemi mimarisinde, ön cephe kuruluşları; taç kapılar, pencereler, nişler, silmeler, payandalar, köşe kuleleri, çörtenler ve minareler gibi unsurlardan meydana gelmektedir. Yapıların diğer cephelerine oranla daha fazla önem verilen ön cephelerinde yer alan taç kapılar, kendilerine has birtakım farklılıklarla diğer cephe öğelerinden daha belirgin hal almaktadır. Bu çalışmada odak noktamız taç kapıların ana nişini sınırlandıran yan duvarların içine yerleştirilen nişleridir. Biçim özellikleri olarak taç kapıya veya mihraba benzeyen yan nişler, ana nişte derinlik etkisi yaratmaktadır. Son zamanlarda sanat tarihi bilim dalı içerisinde genel yapısal konuların dışında özel ögesel konular üzerine yapılan çalışmalar Türk-İslam mimarisinin sanatsal zenginliklerini de gözler önüne sermektedir. Bu bağlamda çalışmamız, Karamanoğlu Beyliği Medreselerinin yapısal ögesi olan taç kapılarında özel bir öge durumdaki yan nişlerin genel ve ayırt edici özelliklerini ortaya koymayı amaçlamaktadır.Öğe Konya Bedesteni(Selçuk Üniversitesi, 2003) Baş, Ali; Bozkurt, TolgaOsmanlı kentinde ticari dokunun çekirdeğini teşkil eden bedesten, değerli malların alım - satım ve depolama işlevlerinin yürütüldüğü dışa kapalı, sağlam kâgir yapılardır. Gelişmiş iktisâdi hayata sahip her Osmanlı kentinde, çarşının merkezinde birer vakıf eseri olarak bedesten inşa ettirilmiştir. 13. yüzyıldan itibaren önemli bir Anadolu kenti olan Konya’da da, Kânuni devrinde müftü ve kadıasker olan Mevlâna Kadri Çelebi tarafından 1538’de, klasik tipte dokuz üniteli bir bedesten yaptırılmıştır. Ancak bazı araştırmacıların arşiv kayıtlarına istinaden belirttikleri gibi, önemli ticaret yollarının kavşağında yer alan ve ileri düzeyde bir sosyoekonomik yapıya sahip olan Konya’da daha erken tarihli bir bedesten binası bulunmalıdır. Yerine “Sanayi Mektebi” -bugünkü İl Özel İdare Binası- inşa edilmek üzere 1898 yılında yıktırılan Konya Bedesteni’nden günümüze, Konya Mevlâna Müzesi’nde sergilenen kitabesi ile, belge niteliği taşıyan birkaç fotoğrafı ulaşabilmiştir. Bu çalışmada; belge fotoğraflar, arşiv kayıtları ve diğer Osmanlı kentlerinde yer alan bezer dokuz üniteli örneklerden yola çıkılarak, Konya Bedesteni’nin mimari özellikleri tasvir edilmiş ve yapı için bir restitüsyon teklif edilmiştir.Öğe Konya Şerefeddin (Şerafeddin) Camii(Selçuk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi, 1999) Baş, Ali; Ürekli, Bayram[Abstract not Available]Öğe Konya'daki? Vakıf Eserleri?n Dünü Bugünü(Selçuk Üniversitesi, 1999) Baş, AliVakıf eserler, hayırsever atalarımızın kendi şahsi gelirlerinden fedakarlık yaparak, insanların hizmetine sundukları ve bu amaca yönelik olarak da meydana getirdikleri kültür varlıklarıdır. Buradaki düşünce sadece insani amaca hizmet ve Allah rızasını kazanmaya yöneliktir. Bugün tarihi eser olarak adlandırdığımız yapıların hemen tamamı vakıftır. Bunu dikkate alarak diyebiliriz ki, vakıflar insanı iyi bir yaşam düzeyine ulaştırmakta ve toplumun sosyo-ekonomik yönden gelişmesini sağlamakta, kültürel yönden onlara iyi bir hizmet vermektedir. Bu sistem devlet eliyle değil, insanlar tarafından oluşturulmaktadır.Öğe Oğuzların Kayı boyu damgasının Anadolu Türk mimari süslemesinde motif olarak kullanılması üzerine(Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, 2018) Duran, Remzi; Baş, AliTürkler tarih sahnesine çıktıkları dönemden itibaren, hayvanlarına, kulanım eşyalarına ve inşa ettikleri küçük veya büyük mimari eserlere ait olduklarını düşündükleri boylarının damgalarını vurmayı gelenek haline getirmişlerdir. Anadolu’nun fethinde rol alan Türk boyları, fethettikleri yerlere de çoğunlukla kendi boy adlarını vermişlerdir. Bu boyların en etkili olanlarından biri de Kayı boyudur. Kayı boyu damgasının sadece damga olarak değil damga-motif olarak ta kullanıldığını görmekteyiz. Bu çalışma Selçuklu’dan Osmanlı’ya bu damganın mimaride damga-motif kullanımı üzerinedir.Öğe Ordu'da Osmanlı Cami?leri?(Selçuk Üniversitesi, 1994) Baş, AliOrdu ve çevresinin müslüman Türklerin eline ne zaman geçtiği sorusu hâlâ tartışılmakla birlikte, şehrin iç kesimlerinin uzun süre Danişmendoğulları Beyliğinin sınırları içerisinde kaldığı bilinmektedir. Bahaeddin Yediyıldız 'Ordu ve Yöresi Canik bölgesindeki hıristiyanlara karşı Türk hudutlarının korunması ve bölgenin fethi ga- yesiyle, Selçuklular tarafından sınır boylarına yerleştirilmiş olan Oğuzların bir kolu Çepniler tarafından Türkleştirilmiştir" (1) demektedir. Yine aynı yazar Anadolu Selçuklu Devletinin yıkılmasıyla birlikte, bu bölgede, Bayram Oğlu Hacı Emir İbrahim adlı bir Türkmen beyi tarafından yeni bir beylik kurulmuştur (2) demekle birlikte, Faruk Sümer bu beyliğin Bayram Bey'in idaresinde kurulmuş olabileceğini (3) ifade eder. Beyliğin yıkılışı hakkında da Bahaeddin Yediyıldız, bu beyliğin Osmanlı fethine kadar devam ettiğini belirtmekte (4), Faruk Sümer ise beyliğin 15. yüzyıl başlarında kuvvetli olmasına rağmen, yıkılışı hakkında kesin bilgiye sahip olunamadığından, hatta kuvvetli tahminde bulunulamıyacağından sözeder (5). Fakat Ordu ve çevresinin, Trabzon'nun fethiyle birlikte osmanlı toprakları içerisinde kaldığını söylemek mümkün görünmektedir.