Yazar "Bozkurt, Selma Zincir" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 3 / 3
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Anoreksiya nervozada hormonal değişimler(2012) Annagür, Bilge Burçak; Bozkurt, Selma ZincirAnoreksiya nervoza, 1218 yaşları arasında başlayan ve kilo alma korkusu yüzünden bilinçli olarak aşırı zayıf kalma çabaları ile süren bir bozukluktur. Çoğunlukla kızlarda görülür. Genç kadınlar arasında yaygınlığı %0.3dür. Anoreksiya nervozada görülen endokrinolojik değişikliklerin birincil bir endokrin bozukluk olmadığı, ileri derecede aç kalmaya ve kilo kaybına bağlı olduğu görüşü kabul edilmektedir. Anoreksiya nervozada uzun süren açlık ve kilo kaybının vücutta organ ve sistemlere ciddi negatif etkileri bulunmaktadır. Kronik bir hastalık olması ve metabolik etkilerin tehlikeli boyutlara ulaşabilmesi bakımından, mortalitesi yüksek bir hastalıktır. Bu derlemede, anoreksiya nervozada oluşan hormonal değişimler ve etkileşimler ele alınmıştır.Öğe Endocrinological changes in anorexia nervosa(2012) Annagür, Bilge Burçak; Bozkurt, Selma ZincirEndocrinological changes in anorexia nervosa Anorexia nervosa is an eating disorder that begins between the ages of 12 to18 and characterized by conscious trials of being excessively thin because of weight gain fears. Anorexia nervosa is mostly seen in girls and lifetime prevalence among young women is approximately 0.3%. It is suggested that endocrinological changes seen in anorexia nervosa are not due to primary endocrinological disorders and that they are usually common consequences of long duration fasting and excessive weight loss. There are several serious negative effects of loosing weight and long duration fasting on the organ systems. Anorexia nervosa has a high mortality rate due to the metabolic effects that can reach dangerous levels although the disease may become chronic.Öğe İki Uçlu Bozukluğu Olan Kadınların Sosyal ve Üreme Yaşamları: Türkiyeden Tanımlayıcı Bir Çalışma(2013) Annagür, Bilge Burçak; Bozkurt, Selma Zincir; Bez, Yasin; İnanlı, Ikbal; Şahingöz, Mine; Ateş, Nazlı; Alpak, GökayAmaç: İki uçlu bozukluk (İUB) cinsiyetler arasında bazı farklılıklar göstermektedir. Kadın hastaların tedavileri hamilelik, doğum ve emzirme gibi nedenlerle sıklıkla aksamaktadır. Ülkemizde İUB tanısı olan kadınların durumu henüz yeterince incelenmemiştir. Bu çalışmanın amacı, İUB tanısı olan kadınların evlilik yaşamı, fertilite durumu ve sosyal yaşamı ile ilgili özelliklerini ortaya koymaktır. Yöntem: Çalışma Türkiyenin üç bölgesinden beş farklı merkezde Ocak Haziran 2011 ayları arasında gerçekleştirildi. İUB tanısı olan toplam 231 kadın çalışmaya dâhil edildi. İUB tanısı DSM-IV Eksen I bozuklukları için yapılandırılmış klinik görüşme ile doğrulandı. Sosyodemografik ve klinik özellikler önceden yazarlarca hazırlanmış yarı yapılandırılmış bir form kullanılarak kaydedildi. Bulgular: Yaşları 18-73 arasında olan hastaların yaş ortalaması 39.1911.2 yıldı. Hastalık başlangıç yaşı ortalama 24.227.5 yıl idi. Hastaların 220si İUB Tip-I (%95.2), 11i ise İUB Tip- II (%4.8) olarak saptandı. Depresyon atak sayısı ortalama 3.363.4, manik atak sayısı ortalama 3.753.6, hipomanik atak sayısı ortalama 1.682.0 olarak saptandı. Hastaneye yatış sayısı ortalama 3.433.8 idi ve hastaların %92.3ü (n 213) en az bir kez hastaneye yatmıştı. Hastaların %32.5i (n 75) en az bir kez özkıyım girişiminde bulunmuştu. Hastaların %18.2si (n42) gebelik döneminde en az bir kez atak geçir- mişti, %20.7sinde (n48) ise geçirilmiş puerperal atak öyküsü mevcuttu. Hastaların neredeyse beşte biri (%18.6) hastalığı nedeniyle eğitimine ara vermek zorunda kalmışken, %12.1si eğitimini hiç sürdüremediği tespit edildi. Hastaların %19.5i düzenli bir işte çalışmayı halen sürdürüyordu. Tüm hastaların %23.8i bekâr, %51.1i evli, %2.2si nikahsız olarak birlikte yaşıyor, %20.3ü boşanmış ve %2.6sı ise dul idi. Kadınların %11.3i hastalık etiketi nedeni ile evlenemediklerini, %16sı hastalık nedeniyle boşandıklarını belirttiler. Ortalama gebelik sayısının 3.022.0 olduğu, sahip olunan çocuk sayısının orta- lama 2.181.4 olduğu saptandı. Hastaların %51.5i ilaca bağlı menstrüel düzensizlikleri olduğunu belirtti. Hastalık sürecinin bir döneminde kullandıkları ilaca bağlı amenorenin %13.9, galaktorenin ise %22.5 oranında olduğu saptandı. Hastaların yalnızca %28.6sı doktoru tarafından kontrasepsiyon hakkında bilgilendirildiğini belirtti. Sonuçlar: Sosyal yaşama etkileri ve üreme yaşamı ile ilişkisi göz önüne alındığında İUB kadın hastalar açısından incelenmesi ve akılda tutulması gereken birçok özel durumu içerisinde barındırmaktadır. Bu çalışma, Türkiyede yaşayan ve İUB tanısı olan kadınların sosyal ve üreme yaşam özelliklerini kesitsel olarak ortaya koymuştur. Bu konuda ülkemizde yapılmış ilk geniş ölçekli çalışma olması açısından bulguları itibariyle önemlidir.