Yazar "Duran, Remzi" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 7 / 7
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Balat-İlyas Bey Külliyesinin Medrese Binası Üzerine Bazı Değerlendirmeler(Selçuk Üniversitesi, 2002) Duran, Remziİlyas Bey Complex in Balat, the second capital after Peçin, being composed of a mosque, a hamam (bath), and a medrese (theological school) is an important monument of Menteşe Principality regained its independence following the Ankara War in 1402. However, the construction program was interrupted due to the influence of the Ottoman authority, which was increasingly felt again in the region. The medrese, only the remains of the walls exist at present, is located to the north of İlyas Bey Mosque, the inscription panel of which contains a remarkable word, imaret. The medrese is thought to be built by the Ottomans in the first quarter of the 15th Century. It possesses a disordered plan in the shape of deformed "U". In this plan, the spaces around the open courtyard (with a fountain - şadırvan) shows neither a uniform layout, nor an architectural harmony. The eyvan, surmounted with a dome in the north, and the two larger spaces in the center of the cast and west wings exhibit some constructional similarities to the mosque, which was built first. Although, the building gained a character which is identical to a medrese by the attachments of the cells to those larger spaces, one can understand that the building, in fact, converted from a zaviye, when the word imaret in the inscription of the mosque and its architectural features are considered. A well-ordered row composed of cells found during the excavations in 1994, probably belongs to a medrese, but, to the one with a relatively larger program planned later but not completed. By a detailed examination of the architectural features of the medrese, in this study, the original state of the medrese was tried to be revealed in the light of historical data as well as the architectural trends of the period.Öğe Oğuzların Kayı boyu damgasının Anadolu Türk mimari süslemesinde motif olarak kullanılması üzerine(Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, 2018) Duran, Remzi; Baş, AliTürkler tarih sahnesine çıktıkları dönemden itibaren, hayvanlarına, kulanım eşyalarına ve inşa ettikleri küçük veya büyük mimari eserlere ait olduklarını düşündükleri boylarının damgalarını vurmayı gelenek haline getirmişlerdir. Anadolu’nun fethinde rol alan Türk boyları, fethettikleri yerlere de çoğunlukla kendi boy adlarını vermişlerdir. Bu boyların en etkili olanlarından biri de Kayı boyudur. Kayı boyu damgasının sadece damga olarak değil damga-motif olarak ta kullanıldığını görmekteyiz. Bu çalışma Selçuklu’dan Osmanlı’ya bu damganın mimaride damga-motif kullanımı üzerinedir.Öğe Ortaçağ Türk Mimarisinin Önemli Bir Eseri Eski Çine - Ahmed Gazi Câmii(Selçuk Üniversitesi, 2003) Duran, RemziThe Old Çine – Ahmet Gazi Mosque, from Menteşe Principality Period well-known for its revolutionary architectural style among other West Anatolian Principalities, is a supreme example of, so-called, mosques with single dome t adition r in the beginning of the 14 th Century. Although, the edifice mentioned as Ahmet Gazi Mosque in the literature, having no inscription panel which indicates its construction date or any repair if happened, the date of its waqf found in the archives of the General Directorate of Pious Endowments (V.G.M.) is 1308. However, this date refers that Ahmet Gazi doesn’t seem to be the donor of the mosque. Ahmet Gazi, since he became the ruler of the Menteşe Principality just before 1375. Therefore, it could be assumed that he had been involved in the restoration of the mosque as once he had in a restoration work for Menteşe Bey Tomb in Fethiye. Thus, in this study, Ahmet Gazi Mosque is reevaluated and suggested that the donor was Menteşoğlu Hızır Bey who was in power in the first half of the 14th Century in Çine. The evaluation has been done by a further examination of the history of the Menteşe Principality and by the considerations of the architectural similarities to Hızırşah Mosque in Datça.Öğe Türk Sanatında “Cennet” Damgası ve Türk Kültüründe Sekize “8” Yüklenen Anlamlar(Selçuk Üniversitesi, 2021 Nisan) Aslan, Yunus; Duran, RemziSayıların, matematikteki karşılıklarının ve kullanımının yanı sıra sayılara yüklenen kültürel ve sembolik anlamlar da oldukça önem arz etmektedir. Bu bağlamda sayılara yüklenen anlamlar, dolayısıyla sayı sembolizmi, çeşitli dini metinlerde, mitlerde ya da destanlarda karşımıza çıkmaktadır. Türk mitolojisinde sekiz “8” genellikle dünyanın köşeleri, kutsal bir ağaç ya da gök katmanlarıyla beraber anılmaktadır. Sekiz sayısı, Türk kültüründe eskiden beri kullanılan “bir, üç, yedi, dokuz, otuz, kırk, kırk bir, yetmiş, doksan” gibi sayıların yanında, daha nadir bir kullanıma sahiptir. Sekiz sayısına yüklenen anlamlar, arasında en çok öne çıkan Cennet temsilidir. Türk mitolojisinde yaratılan ilk ağacın dokuz kollu olduğu, kollardan birinin Tengri’nin kapısının önüne, diğerleri ise sekiz köşeli olduğuna inanılan dünyanın sekiz köşesine uzanmaktadır. İslami bağlamda sekiz Cennet kapısından yola çıkılarak, “sekiz Cennet” ibaresi önem kazanmaktadır. Sekiz sayısının sembolik olarak sanata yansımalarının bizim tanımlama ve isimlendirmemizle “Cennet” damgası özelinde şekillendiği görülmektedir. Cennet damgası, sekiz sayısıyla bağlantılı olarak özellikle Orta Çağ Türk İslam mimarisinde, geometrik süslemelerle birlikte, motifleşmiş biçimde karşımıza çıkmaktadır. Türk kültürünün etkisi ile saygın bir konumda olan damga, İslam sanatında yaygın olarak kullanılmaktadır. Kendi içinde alt tiplere sahip olan bu damga, pek çok yapıda karşımıza çıkmaktadır. Bu çalışma, tarihi süreçte sekiz sayısına yüklenen farklı anlamlar ve Cennet damgasının Türk sanatındaki kullanımı üzerinedir.Öğe Türk Sanatında “Tanrı” ve “Cennet” Damgalarının Beraber Kullanımı Üzeri?ne(Selçuk Üniversitesi, 2022 Nisan) Aslan, Yunus; Duran, Remziİnanış noktasında, Tanrı ve Cennet gibi kavramlardan her biri genellikle semavi dinlere inanan kişilerin karşılaştığı öncelikli kutsal kavramlardandır. Bu iki kavramın sanata yansımaları, soyut birer kavram oldukları için, semboller yoluyla olmak durumundadır. Türk sanatında yer alan sembolik işaretlerin kullanımı, damga vurma geleneği ile doğrudan bağlantılıdır. Damga, Türk devletlerinin ve halklarının kendi benliklerini yansıttığı simgeler olarak, hemen her türlü malzemede kullanılmıştır. Türk sanatında karşılaşmış olduğumuz Tanrı ve Cennet damgalarının beraber kullanımı, Orta Asya’dan ve İran bölgesinden Anadolu’ya kadar, yoğunlukla mimari gelenek yoluyla taşınmıştır. Çalışmamızda örneklerle izlerini takip ettiğimiz bu kutsal geleneğin taş, alçı, tuğla, kerpiç, çini gibi pek çok malzemede, ince bir işçilikle uygulandığını görmekteyiz. Birer sanat eseri olarak üretilmiş bu damgaların beraber kullanımı, Cennet ve Tanrı kavramlarının, insan zihnindeki anlamlarının benzerlik göstermesi ile yakından ilgilidir. Bu çalışmada, Türk damgalarından kutsallık ifade eden Tanrı ve Cennet damgalarının beraber kullanımı, anlam noktasında irdelenmiş ve sorgulanmıştır.Öğe Türk Süsleme Sanatlarındaki Motif ve Kompozisyonların Kültürel Kaynakları: Mitler ve Destanlar Üzerine(Selçuk Üniversitesi, 2002) Duran, RemziOne of the elements shaping the work of art has been culture involving beliefs and traditions. Myths and legends are most significant among those elements. Myths and legends are the expression of the adventure of man who has lived throughout history. Turkish Nation with its own long past and rich culture has its own legends and mythology. Turkish mythology and Turkish legends are the inspiring sources of the emergence of Turkish art. The Turks after converting to Islam brought the motives of their old beliefs and traditions into their new religion. It is possible to see patterns and motives ranging from architecture to handcrafts in many fields, reflecting the symbols that belong to their former system of belief or to their mythology and legends. The sources of those motives' iconographic meanings depend on Turkish culture's long past. This work comprises the study of mythology and legends as the main influence on the art of Turkish decoration and ornamentation.Öğe UPON THE USE OF THE TAMGA OF THE TRIBE KAYI FROM OGHUZS AS A MOTIF IN THE ANATOLIAN TURKIC ARCHITECTURAL DECORATION(SELCUK UNIV, INST TURKISH STUDIES, 2018) Duran, Remzi; Bas, AliSince the Turks took the stage of history, they have made it a tradition to mark the tamgas of their tribes of which they belonged to on their animals, on the things they used and on the small or big architectural works they built. The Turkic tribes that had a part in the conquest of Anatolia, mostly gave the name of their own tribes to the places they conquered as well. One of the most effective of these tribes was the tribe Kayi. We see that the tamga of the tribe Kayi was used not only as tamga but also as tamga-motif. This study is upon the use of this tamga as tamga-motif in architecture from the Seljuks to the Ottomans.