Arşiv logosu
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
Arşiv logosu
  • Koleksiyonlar
  • DSpace İçeriği
  • Analiz
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
  1. Ana Sayfa
  2. Yazara Göre Listele

Yazar "Durdu, Mustafa" seçeneğine göre listele

Listeleniyor 1 - 5 / 5
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    İsyanları Sebebiyle Bazı Arnavutların Anadolu'ya Sürgün Edilmelerine Dair Sosyo-Politik Bir İnceleme (1847-1851)
    (Selçuk Üniversitesi, 2020) Durdu, Mustafa
    Toskalık olarak bilinen Güney Arnavutluk'ta Tanzimat'ın vergi ve askerlik ile ilgili yeni uygulamalarından rahatsız olan Arnavut bey ve ileri gelenlerinin tahrikleri ile 1847 yılında bir isyan zuhur etmiştir. İsyan bastırıldıktan sonra yakalanan asiler, İstanbul'da Tersane-i Amire'de suçlarının derecesine göre kürek cezalarına çarptırılmıştır. Cezalarını tamamlayanlar da Anadolu'nun muhtelif yerlerine sürülmüşlerdir. İsyanda tahrikçi oldukları gerekçesi ile bir kısım Arnavut bey ve ileri gelenleri de Konya'da zorunlu iskâna tabi tutulmuştur. İleri gelenlerin memleketleri ile ilişkilerini tamamen kesmek ve temelli olarak Konya'da yerleşmelerini temin etmek maksadıyla memleketlerinde bulunan mülklerinin sattırılması yoluna gidilmiştir. Ayrıca memleketlerinde kalan ailelerinin de Konya'ya gönderilmeleri için harekete geçilmiştir. Bu konuda, Rumeli Müşiriyeti ve Yanya Valiliği ile Bâbıâlî arasında yoğun bir yazışma trafiği yaşanmıştır. Aileler, yanlarında memurlar olduğu hâlde Anadolu'ya doğru yola çıkarılmıştır. Fakat güzergâh üzerinde kolera salgını sebebiyle ailelerin bir süre Tırhala ve Yenişehir'de tutulmaları kararlaştırılmıştır. Daha sonra, bazı aileler de Selanik'e götürülmüştür. Konya'da bulunan Arnavut ileri gelenleri ve Anadolu'nun çeşitli yerlerinde bulunan diğer sürgünler, sık sık dilekçeler takdim ederek memleketlerine dönmek istediklerini ifade etmişlerdir. Bâbıâlî, yaklaşık üç yıl sonra, Güney Arnavutluk ile ilgili politika değişikliğine gitmiş ve Tepedelenli Ali Paşa'nın torunu İsmail Paşa'yı Yanya'ya vali olarak tayin etmiştir. Daha sonra, ilk etapta hâlâ Selanik, Tırhala ve Yenişehir'de bulunan ailelerin memleketlerine dönmelerine izin verilmiş, kısa bir süre sonra da Konya'da bulunan ileri gelenlere af çıkmıştır. Böylece 1851 yılına gelindiğinde Arnavut ileri gelenleri, memleketlerine dönmüşlerdir. Bu makalede yukarıda bahsedilen hadiseler, devletin bu konudaki politikası ve sürgünlerin sosyal ve psikolojik durumları, Osmanlı arşiv belgeleri ışığında analiz edilerek bir sonuca ulaşılacaktır.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Mütercim Mehmed Rüşdi Paşa
    (Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2017) Durdu, Mustafa; Gök, Dursun
    Mehmed Rüşdi Paşa, 1811 (Hicrî 1226) - 1882 (Hicrî 1299) yılları arasında yaşamış, önemli bir devlet adamıdır. Sultan Abdülmecid ve Abdülaziz devirlerinde toplamda beş defa Seraskerlik görevine getirilmiştir. Sultan Abdülmecid, Abdülaziz, V. Murad ve II. Abdülhamid zamanlarında da toplam beş kez Sadrazamlık vazifelerinde bulunmuştur. Rüşdi Paşa'nın en bariz özelliği, Sultan Abdülaziz'i tahttan indiren grubun içerisinde yer almış olmasıdır. Mehmed Rüşdi Paşa, uzun yıllar devlet görevlerinde bulunduğundan bürokraside tecrübe sahibi olmuş, Yeni Osmanlılar ile Saray arasında denge unsuru kabul edilmiştir. Doğru bildiği konularda taviz vermeyen, rüşvet almayan bir portre çizen Rüşdi Paşa, her kesimle iyi ilişkiler kurabilen bir devlet adamıdır. Rüşdi Paşa, Âli ve Fuad Paşaların seviyesine ulaşamasa da özellikle 1876'daki duruşu ile kendisine tarihte önemli bir yer edinmiştir. Sultan Abdülaziz'in hal edilmesinde rolü olsa da katil olayına iştiraki söz konusu değildir.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Nüfus ve Temettüat Defterleri?ne Göre Çi?rmen Kazası Kovancılar ve Gölcük Köyleri? (1844-1845)
    (Selçuk Üniversitesi, 2022 Ağustos) Durdu, Mustafa
    Osmanlı tarih araştırmalarında, XIX. yüzyılda tertip edilmiş olan nüfus ve temettüat defterleri, sosyal tarih ve ekonomi tarihi çalışmalarında önemli veriler sunmaktadır. Bu makalede, Osmanlı Rumeli’sinde önemli bir kaza olan Çirmen kazası içerisinde bulunan ve bir Müslüman köyü olan Kovancılar ile gayrimüslim (zimmî) köyü olan Gölcük’ün demografik ve sosyal yapısı ile ekonomik vaziyeti, karşılaştırmalı olarak tetkik edilmiştir. Kullandığımız temel kaynaklar, adı geçen köylerin nüfus ve temettüat defterleridir. Buna göre 26 haneli Kovancılar köyünün temel geçim kaynağı, tarım ve hayvancılıktır. 14 haneli olan ve daha yüksek gelire sahip gayrimüslim Gölcük köyünde ise en önemli geçim kaynağı kömürcülüktür. Tanzimat’ın getirdiği yeni vergi sistemine uygun olarak her iki köyden de şer’î vergiler dışında vergi-yi mahsûsa adıyla bir vergi tahsil edilmiştir. Tanzimat’ın, herkesin gelirine göre vergi verme prensibinin Rumeli’deki bu iki köyde uygulandığı görülmüştür. Nüfusu daha az olan Gölcük köyünün toplam yıllık geliri, Kovancılar köyünden daha yüksektir. Gölcük köyü, toplam yıllık gelirin çoğunluğunu kömürcülükten elde etmektedir. Oysa Kovancılar köyünde toplam yıllık gelirin yarıdan fazlası, tarım ve hayvancılıktan sağlanmaktadır.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Osmanlı Askerlerinin Sırbistan'dan Çekilmesi ile İlgili Müzakereler ve Belgrad'da Yapılan Merasim
    (Selçuk Üniversitesi, 2018) Durdu, Mustafa
    1804 yılında başlayan ve 1816'ya kadar devam eden Sırp isyanları neticesinde Sırbistan'a özerklik idaresi verilmiş ve böylece Sırbistan Emareti (Prenslik) kurulmuştur. Sırbistan, özerkliği elde ettikten sonra, bağlı olduğu Osmanlı Devleti'nden yeni haklar elde etme yoluna gitmiştir. Avrupa'nın ve Rusya'nın da desteğini alan Sırp yönetimi, öncelikle Sırbistan'da kale harici yerlerde bulunan Osmanlı askerlerinin çekilmesini temin etmiştir. Sırbistan'da mukim Müslümanların da ülkeyi terk etmeleri için her türlü girişimde bulunmuş ve büyük ölçüde muvaffak olmuştur. Sırbistan yönetimi, son olarak, Sırbistan'da Belgrad başta olmak üzere diğer kalelerde yer alan Osmanlı askerlerinin de ülkeyi terk etmelerini istemiş ve bunda da başarılı olmuştur. Böylece Sırbistan fiilen bağımsız bir ülke hâline gelmiştir. Bu çalışmada, Sırbistan Emareti'nin istekleri karşısında Osmanlı hükümetinin tutumu ve izlediği politika, Başbakanlık Osmanlı arşiv belgelerine göre irdelenmiş, Sırbistan yönetimi ile olan ilişkiler sebep-sonuç prensibine uygun olarak ele alınmış ve bir sonuca varılmıştır.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Türk edebiyatında nasihat
    (Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2008) Durdu, Mustafa; Yılmaz, Ahmet
    Türk Edebiyatında Nasihat adını taşıyan bu tezin asıl konusu, 14. ve 15. yüzyıllar arasında yaşamış olan ve divan edebiyatı sahasında en çok bilinen şairlerden Necâtî, Fûzûlî, Bâkî, Hayâlî, Nef'î, Nedîm ve Leylâ Hanım'ın divanlarındaki nasihat anlamı taşıyan beyitlerdir. Tezin ana konusu adı geçen şairlerin divanlarından nasihat örnekleridir. Asıl konuya geçmeden önce Türk edebiyatında nasihatin ne şekilde geliştiği örneklerle kısaca izah edilmiştir. Nasihat, insanları iyiye, doğruya yönlendiren öğütlerdir. Türk edebiyatının başlangıcından bu yana erdemli bir toplum oluşturmak ve ahlaki açıdan yetkin insanlar yetiştirmek için nasihate büyük önem verilmiş ve bu yönde eserler vücuda getirilmiştir. Türk edebiyatının ilk yazılı kaynaklarından olan Orhun Yazıtları'ndan günümüze kadar nasihat var olagelmiştir. İlk Türk İslam eserlerinde nasihatin her çeşidini görmek mümkündür. Türk halk edebiyatının şubelerinde de nasihate gereken önem verilmiştir. Tekke şairlerinin yanı sıra saz şairlerinin şiirlerinde de sosyal ve ahlaki nasihat örnekleri mevcuttur. Türk edebiyatında da özellikle İranlı şair Feridüddin Attar'ın Pendname adlı eserinin etkisiyle nasihatname veya pendname adı ile müstakil eserler neşredilmiştir. Bütün bunların yanında klasik şairlerimiz de divanlarında nasihat eden beyitler yazmışlardır. Bu tezde yukarıda isimlerini verdiğimiz yedi divan şairinin divanlarında yer alan ve sosyal, siyasi, iktisadi ve ahlaki konulardaki nasihat beyitleri, konularına göre tasnif edilmiş ve günümüz Türkçe'siyle verilmiştir. Tespit ettiğimiz örnekler içinde din ve tasavvuf, sabır, iyilik etmek, dünyaya fazla önem vermemek, güzel sözün önemi, dua etmenin fazileti gibi ahlaki ve sosyal konular yanında sultanlara devlet yönetimi ile ilgili nasihat beyitleri de bulunmaktadır. Özellikle Fuzûlî, Bâkî ve Leylâ Hanım'a ait olan bazı gazel, kaside ve mukattalar da tamamen nasihate hasredilmiştir. Bu tezden çıkan sonuç şudur: Yedi yüz yıl boyunca Türk edebiyatını yüksek mevkilere çıkaran divan şairleri sadece aşk ve şarap gibi konularda şiirler yazmamışlar, sosyal konulara değinerek ahlaklı bireylerden oluşan huzurlu bir toplum için gerekli olan yetkinliği öğütleyen şiirler de kaleme almışlardır.

| Selçuk Üniversitesi | Kütüphane | Açık Erişim Politikası | Rehber | OAI-PMH |

Bu site Creative Commons Alıntı-Gayri Ticari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile korunmaktadır.


Selçuk Üniversitesi Kütüphane ve Dokümantasyon Daire Başkanlığı, Konya, TÜRKİYE
İçerikte herhangi bir hata görürseniz lütfen bize bildirin

DSpace 7.6.1, Powered by İdeal DSpace

DSpace yazılımı telif hakkı © 2002-2025 LYRASIS

  • Çerez Ayarları
  • Gizlilik Politikası
  • Son Kullanıcı Sözleşmesi
  • Geri Bildirim