Yazar "Eker, Hediye" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 1 / 1
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Rinoplasti yapılan hastalarda postoperatif demodeks yoğunluğu ve kutanöz bulgular üzerine etkisinin değerlendirilmesi(Selçuk Üniversitesi, Tıp Fakültesi, 2023) Eker, Hediye; Akyürek, Fatma TunçezSeptorinoplasti, bozulan burun fonksiyonu ya da görünümü veya her ikisini birden düzeltmek amacıyla dünyada en sık yapılan cerrahi işlemlerden birisidir. Başarılı bir operasyondan bahsedebilmek için sadece cerrahi yetenek, teknik ve anatomik yapı değil aynı zamanda burun derisinin özellikleri de dikkate alınmalıdır. Operasyon sonrasında hastaların önemli bir kısmında akne, sebore, eritem gibi semptom ve bulgular görülmektedir. D. folliculorum ve D. brevis insan pilosebase ünitesinde flora üyesi olarak yaşamını sürdüren, belirli durumlarda patojenite kazanıp demodikozis adı verilen birtakım deri hastalıklarına neden olan demodeks akarlarıdır. Hastalık klinikte ilgili lokalizasyonda yanma, batma, eritem, kaşıntı, papül, püstül ve nodüllerle seyretmektedir. Etyopatogenezle ilgili yapılan çalışmalar en çok rozasea ve akne tanılı hastalarla yapılmış olup demodeks varlığı ile rozasea insidansı arasında anlamlı bir birliktelik saptanmış olsa da günümüzde hala mekanizma üzerinde net bir görüş birliği yoktur. Literatürde rinoplasti operasyonu sonrası hastalarda gelişebilen kutanöz değişikliklerde demodeks akar ilişkisi incelenmemiştir. Bu nedenle çalışmamızda rinoplasti operasyonu geçiren hastalarda demodeks yoğunluğu ve sebum ölçümü yaparak gelişebilecek kutanöz bulgular ile olan ilişkisini araştırmayı planladık. Çalışmamıza 66 septorinoplasti operasyonu geçiren hasta dahil edildi. Preoperatif dönemde, postoperatif 2. ve 4. haftalarda hastalara Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Deri ve Zührevi Hastalıklar Anabilim Dalı Polikliniğinde burun derisi sebum ölçümü, dermoskopik muayene ve standart yüzeyel deri biyopsisi ile demodeks akar yoğunluğu ölçümü yapıldı. Araştırmada elde edilen veriler SPSS 25 istatistik paket programı kullanılarak değerlendirildi. Verilerin değerlendirilmesinde sayı, yüzde, standart sapma, Wicoxon testi, Friedman testi, Mann Whitney–U testi, Ki-kare testi, Fischer testi ve Yetes süreklilik düzeltmesi kullanıldı. Cinsiyet dağılımı ve yaş ortalaması açısından anlamlı farklılık olmayan 66 hastanın burun derisi sebum ölçümlerinde postoperatif 2. ve 4. hafta Sebumeter skorları preoperatif dönemden anlamlı şeklide daha yüksek idi. (her iki karşılaştırma için p<0.001). Postoperatif 4. hafta skoru ise postoperatif 2. haftadan daha düşük bulundu (p<0.001). GAD skorları incelemesinde ise preoperatif GAD skoru postoperatif 2. ve 4. haftadan anlamlı şeklide daha düşüktü. (her iki karşılaştırma için p<0.001). Postoperatif 4. hafta skoru ise postoperatif 2. haftadan daha düşük bulundu (p<0.028). Hastaların GAD derecelerinde preoperatif dönemle postoperatif 2. ve 4. hafta arasında anlamlı farklılık saptanmışken (her iki karşılaştırma için p<0.001), postoperatif 2. ve 4. hafta arasında anlamlı farklılık saptanmadı (p=0.102). Hastaların preoperatif ve postoperatif 2. ve 4. hafta nazal tip ve lateralde demodeks yoğunluğunun >5/cm2 olma sıklığına bakıldığında nazal tip için preoperatif dönemde % 4,5(3/66), postoperatif 2. haftada % 53,0 (35/66) ve postoperatif 4. haftada ise % 33,3 (22/66) bulunmuştur. Lateral için demodeks yoğunluğunun >5/cm2 olma sıklığı preoperatif dönemde %10,6 (7/66), postoperatif 2. haftada % 65,2 (43/66) ve postoperatif 4 haftada ise %51,5 (34/66) bulunmuştur. Nazal tip ve lateral demodeks yoğunluğunun >5/cm2 olma sıklığı açısından preoperatif dönem ile postoperatif 2. hafta ve preoperatif dönemle postoperatif 4. hafta arasında anlamlı farklılık saptanmıştır (p<0.001) Çalışmamızın sonucunda; rinoplasti operasyonunun demodikozis gelişimi için bir kolaylaştırıcı faktör olduğunu, rinoplasti operasyonu geçiren hastalarda postoperatif deri bulguları değerlendirilirken demodikozisin de akla gelmesi ve buna yönelik tanı ve tedavinin belirlenmesi gerektiğini düşünmekteyiz. Bununla birlikte; bu çalışma gelecekte yapılacak olan çok merkezli prospektif çalışmalarla desteklenmelidir.