Yazar "Erol, Hanifi" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 19 / 19
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Atlarda desfluran-detomidin ve medetomidin anestezi kombinasyonlarının klinik, laboratuar ve kardiyopulmoner etkilerinin karşılaştırılması(Selçuk Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2012) Erol, Hanifi; Arıcan, MustafaBu çalışmanın amacı; atlarda desfluran-detomidin ve medetomidin kombinasyonlarının klinik, laboratuar ve kardiyopulmoner etkilerinin karşılaştırılmasıdır. Çalışma Selçuk Üniversitesi Veteriner Fakültesi Cerrahi Anabilim Dalında gerçekleştirildi. Çalışma materyalini ağırlıklar ortalaması 275+ 56 kg, yaşları ortalaması 6,8+ 5, 4 erkek ve 4 dişi olmak üzere her biri 8 sağlıklı atlardan oluşan toplam 4 adet grup oluşturdu. Gruplar; detomidin-desfluran, detomidin-desfluran-atipamezol, medetomidin-desfluran, medetomidin-desfluran-atipamezol olarak oluşturuldu. Çalışmada bireysel farklılıkların ortadan kaldırılması için, oluşturalan gruplarda aynı atlar değerlendirildi. Her bir çalışma grubu başlamadan önce atlar 15 gün süre ile dinlendirildi. Hayvanlara premedikasyon uygulaması detomidin (25µg/kg) (Domosedan, 50mg/10ml, Pfizer) ve medetomidin (7µg/kg) (Domitor, 10mg/10ml, Pfizer) ile yapıldı. İndüksiyon ise midazolam (0,03mg/kg) (Demizolam 15mg/3ml, DeltaSelect Gmbh) ve ketamin (2,2mg/kd) (Ketasol %10, 2500mg/25ml, Bremer Pharma Gmbh) ile gerçekleştirildi. Volatil ajan olarak desfluran (Suprane, Eczacıbaşı Baxter) kullanıldı. Anestezi bitiminde II ve IV. gruplara atipamezol (0,06mg/kg) IV olarak (Antisedan 50mg/10ml, Pfizer) uygulandı. Anesteziden önce atların genel muayeneleri yapılarak sonuçlar oluşturulan formlara kaydedildi. Hayvanların vücut ağırlıkları tartılarak anestezi öncesi hematolojik, biyokimyasal ve kardiyovasküler değerlendirmeler için kan ve EKG traseleri (0. dakika) alındı. Tüm hayvanlardan anestezi süresince de 15, 30, 60, 90 dakikalarda ve 24. saatte aynı amaçla kan alınıp, EKG değerleri kaydedildi. Hayvanların anestezisi sırasında, uyanma aşamasında ve ayağa kalkışında ise; preanestezik enjeksiyon etki süresi, midazolam+ketamin enjeksiyon etki süresi, hayvanın yere düşme zamanı, palpebral refleks kaybolma zamanı, spontan solunum kaybolma, palpebral refleks geri dönüş zamanı, spontan solunumun geri dönüş zamanı ve ekstübasyon zamanı gibi parametreler dikkate alındı ve kaydedilip değerlendirildi. Bu çalışmanın sonucunda uygulanan anestezi prosedürünün atlarda güvenli olarak kullanılabileceği ve desfluranın atlar için ideal bir volatil ajan olduğu görüldü. Desfluran'ın özellikle kardiyovasküler sistem, karaciğer ve üriner sistem hastalarında rahatlıkla kullanılabileceği fakat MAC değerinin üstündeki değerlerde dikkatli kullanılması önerilmektedir. Çünkü desfluranın alveoler konsantrasyonun hızlı değişimi kardiyovasküler sistemde olumsuzluk oluşturabileceği kanısına varıldı. Premedikatif ajanlarla beraber kullanılmalı ve bu sayede kalp atımını hızlandırması ve arteriyel kan basıncını düşürmesinin önüne geçilmelidir. Ayrıca kullanılan premedikatif ilaçların etki sürelerinin, organ ve sistemlere etkilerinin dikkate alınmasının gerekli olduğu görüldü. Anestezi sonrası kullanılacak olan ?-2 adrenoseptör antagonistlerinin özellikle uzun süreli anestezi sonrası uygulanacaksa daha yüksek dozlarda kullanılması gerektiği önerildi.Öğe Atlarda detomidin-desfluran ve medetomidin anestezi kombinasyonlarının preanestezi öncesi ve sonrası klinik bulgularının değerlendirilmesi(2013) Erol, Hanifi; Arıcan, MustafaYapılan çalışmada preanestezik ajan olan detomidin ve medetomidinin atlar üzerindeki klinik etkileri, indüksiyon sonrası klinik bulgular ve anestezi esnasında çevresel faktörlerin anestezik ajanlarla etkileşimlerinin araştırılması amaçlanmıştır. Çalışma materyalini 27556 kg ağırlığında, 6.85.4 yaşında, 4 grupta 8 sağlıklı atlardan (4 erkek, 4 dişi) oluşan toplam 32 hayvan oluşturdu. Gruplar; detomidin-desfluran, detomidin-desfluran-atipamezol, medetomidin-desfluran, medetomidindesfluran-atipamezol olarak oluşturuldu. Çalışmada bireysel farklılıkların ortadan kaldırılması için oluşturulan gruplarda aynı atlar değerlendirildi. Her bir çalışma grubu başlamadan önce atlar 15 gün süre ile dinlendirildi. Atların preanestezi öncesi genel sağlık durumları, preanestezi ve indüksiyon uygulama sonrasında klinik bulgular kayıt edilerek değerlendirildi. Kayıt edilen klinik bulgularda grupları oluşturan aynı hayvanların genel görünüm ve davranış, vücut tutuluşu, vücut ısısı ve preanestezi sonrası yapılan değerlendirmelerde farklılıklar görüldüğü tespit edildi. Anestezi bitimi uygulanan atipamezolün ise hayvanların anesteziden uyanma sürelerini kısaltmadığı görüldü. Sonuç olarak detomidin ve medetomidinin atlar üzerine göstermiş oldukları klinik etkilerin istatistiki olarak farklı olmadıkları ve çevresel faktörlerin preanestezi öncesi ve indüksiyon sonrası yapılan değerlendirmelerde etkili olabileceği kayıt edildiÖğe Bir atta mandibulada ossifiye fibrom olgusu(2011) Arıcan, Mustafa; Ortatatlı, Mustafa; Erol, Hanifi; Kanat, Özgür; Yavuz, OrhanBu vakada Selçuk Üniversitesi Veteriner Fakültesi Cerrahi Anabilim Dalı Kliniğine getirilen 7 yaşlı, 300 kg ağırlığında, dişi bir Rahvan atta sağ ramus mandibula'da bulunan ossifiye fibrom olgusunun klinik, radyolojik, laboratuar ve histo-patolojik bulguları sunuldu.Öğe Clinical Comparison of Medetomidine with Isoflurane or Sevoflurane for Anesthesia in Horses(UNIV AGRICULTURE, FAC VETERINARY SCIENCE, 2015) Arican, Mustafa; Erol, Hanifi; Esin, EvrenThe effects of anesthesia using medetomidine combined with isoflurane or sevoflurane on hemodynamic parameters, blood biochemistry, and intraocular pressure was evaluated in horses. Healthy horses (n=12) with a mean body weight of 438 +/- 51kg were used. Premedication was provided by administering medetomidine (7 mu g/kg) intravenously (IV), and general anesthesia was induced by administering ketamine (2.2 mg/kg) and midazolam (0.03 mg/kg) IV after which isoflurane (n=6) or sevoflurane (n=6) was administered for inhalation anesthesia. Blood gases, respiratory rate, heart rate, electrocardiogram, body temperature, and oxygen saturation, as well as systolic, diastolic, and mean arterial blood pressure were recorded at 0, 5, 15, 30, and 60 min after administering medetomidine. Statistically non-significant differences in the study variables were observed between the isoflurane and sevoflurane groups. Blood gases and electrolyte parameters in both groups were unchanged. Intraocular pressure and liver enzymes levels were similar to reference values. Anesthesia protocols of study using medetomidine combined with isoflurane or sevoflurane produced minimal complications in horses. Medetomidine with sevoflurane provided deep anesthesia, and had fewer cardiopulmonary effects than medetomidine with isoflurane. (C) 2015 PVJ. All rights reservedÖğe A Comparasion of Laboratory and Cardiopulmonary Effects of Desflurane, Detomidine and Medetomidine Anaesthetic Combinations in Horses(UNIV FED RIO GRANDE DO SUL, 2017) Erol, Hanifi; Arican, MustafaBackground: Equine anesthesia morbidity and mortality rates are greater than in other domestic animals because of hypotension and hypoventilation. The important features desired in general anesthesia for horses are a rapid effect, rapid emergence and balanced anesthesia. The long duration of action of currently used anesthetic agents cause various complications in horses. The aim of the present study was to compare the clinical effects of combination of the anesthetics desflurane, detomidine and medetomidine in horses. Materials, Methods & Results: Eight healthy mixed-breed horses (four males and four females) with weighing 275 +/- 56 kg [mean +/- standard deviation (SD)] and aged 6.8 +/- 5 years [(mean +/- SD)] were used for this study. The horses were placed into one of four groups: group I (detomidine-desflurane), group II (detomidine-desflurane-atipamezole), group III (medetomidine-desflurane), or group IV (medetomidine-desflurane-atipamezole). Horses were rested for 15 days before each group starts to study. Intravenous detomidine (25 mu g/kg) was used for premedication in groups I and II, and intravenous medetomidine (7 mu g/kg) was used for premedication in groups III and IV. Ketamine hydrocholoride (2 mg/kg) and midazolam (0.03 mg/kg) were intravenously administered in the same syringe to induce anesthesia. After induction of anesthesia, horses were placed in the left lateral recumbent position, and the trachea was intubated with a cuffed endotracheal tube with an internal diameter of 28 mm. The endotracheal tube was attached to a large animal circle breathing system anesthesia machine, and anesthesia was maintained with desflurane for 90 min. The initial dosage of desflurane was 14% + 4 LO2/min, and was reduced by 2% every 10 min over the first 30 min of anesthesia. After 30 min, the desflurane dose was changed to 8% + 4 L, which was maintained until the end of anesthesia (90 min). After 90 min, the administration of desflurane was discontinued, and all animals were supported by O-2, with groups II and IV receiving 0.06 mg/kg atipamezole in addition to oxygen. Anaesthetic action times, hematological parameters, blood gas levels, electrolyte levels, biochemical values, electrocardiography values and end-tidal carbon dioxide volume were measured before, during, at the end of, and 24 h after anesthesia. Discussion: In this study, medetomidine (7 mu g/kg) and detomidine (25 mu g/kg) were intravenously administered, which was adequate and suitable for sedating horses. At the end of anesthesia, 0.06 mg/kg atipamezole was intravenously administered in groups II and IV. However, atipamezole did not affect the clinical parameters. Stress, excitement, fear, catecholamine exchange in blood circulation, hyperglycemia, and hypoxia can all cause changes in venous blood parameters. These are potential reasons for the changes in venous blood parameters (i.e., WBC and Hb) observed at the beginning of and during anesthesia in the present study. During and after the anesthetic period, serum biochemical values can be different from baseline values. They are dependent on the effects of anesthetic agents. During anesthesia, the decrease and increase of biochemical values stabilize the changes in the enzyme system that develops because of the effects of anesthetic agents. In the present study, it was considered that the changes in the biochemical values aimed to stabilize the changes induced by anesthesia. Regarding the electrolyte parameters evaluated in the study, there was a statistical difference detected in Na values between 90 min after induction of anesthesia and 24 h after induction of anesthesia in group IV. However, in previous studies, the changes in Na values did not influence the cardiac pressure during general anesthesia. In our study, significant changes were not seen in any electrolyte parameters except Na, and atrioventricular block was not detected in ECG traces. Generally, decreased ETCO2 levels are evidence of lung perfusion deficiency. It depends on the effects of anesthetic agents on the cardiopulmonary, cardiovascular, and respiratory systems. In particular, the higher pressure and dose of desflurane supress respiratory system. Oxygen supplementation in general anesthesia increases respiratory rate, but a-2 agonists and ketamine-midazolam effects can eliminate the increasing respiratory rate in general anesthesia.Öğe Comparison of the effects of intraocular pressure with phacoemulsification and extra- capsular cataract extraction methods in dogs with cataract(2014) Arıcan, Mustafa; Erol, Hanifi; Parlak, Kurtuluş; Kamış, Ümit; Yavru, NuriAmaç: Bu çalışmada intraoküler lens (IOL) konularak veya konulmadan yapılan ekstrakapsüler ekstraksiyon (EKKE) ve fakoemülsifikasyon (FAKO) yöntemlerinin 28 gün süre içinde göz içi basınçlarına etkilerini araştırılması amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Materyal olarak her iki cinsiyetten farklı yaşlarda vücut ağırlıkları 10 ile 30 kg arası olan katarakt teşhisi konulan 20 köpek kullanıldı. Katarakt teşhisi, direkt ve indirekt oftalmoskop, ultrasonografi, biyomikroskop ile yapıldı. Katarakt olguları klinik muayene ve ultrason ile immatür (7 olgu), matür (7 olgu) ve hipermatür (6 olgu) olarak sınıflandırıldı. Köpekler 10'arlı iki gruba ayrıldı. Katarakt teşhisi konulan 10 köpeğe EKKE ve diğer 10 köpeğe ise FAKO operasyonları gerçekleştirildi. Her iki grup için 41 dioptrilik tek parça akrilik intraoküler lens kullanıldı. Bulgular: Göz içi basınçı IOL kullanılmayan EKKE grubunda 14. günde en düşük seviyede ölçüldü. IOL uygulanan grupta ise düzensiz seyir gösterdi. Fakoemülsifikasyon IOL uygulanmayan grupta ise göz içi basınçları 21. günde en düşük seviyede ölçüldü. Bununla birlikte 28. gün sonunda bütün değerlerin referans aralığında olduğu tespit edildi. Öneri: Kataraktlı olgularda göz içi basınçları dikkate alındığında her iki cerrahi uygulamanında kullanılabileceği kanısına varılmıştır. Cerrahinin başarısı doğru hasta seçimi, doğru cerrahi teknik, doğru ekipman ile olmaktadır. Bunun yanı sıra katarakt immatür dönemde teşhis edilirse fakoemülsifikasyonun başarı oranı artmaktadır.Öğe Comparison of the effects of intraocular pressure with phacoemulsification and extracapsular cataract extraction methods in dogs with cataract(Selçuk Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi, 2014) Erol, Hanifi; Arıcan, Mustafa; Parlak, Kurtuluş; Kamış, Ümit; Yavru, NuriAmaç: Bu çalışmada intraoküler lens (IOL) konularak veya konulmadan yapılan ekstrakapsüler ekstraksiyon (EKKE) ve fakoemülsifikasyon (FAKO) yöntemlerinin 28 gün süre içinde göz içi basınçlarına etkilerini araştırılması amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Materyal olarak her iki cinsiyetten farklı yaşlarda vücut ağırlıkları 10 ile 30 kg arası olan katarakt teşhisi konulan 20 köpek kullanıldı. Katarakt teşhisi, direkt ve indirekt oftalmoskop, ultrasonografi, biyomikroskop ile yapıldı. Katarakt olguları klinik muayene ve ultrason ile immatür (7 olgu), matür (7 olgu) ve hipermatür (6 olgu) olarak sınıflandırıldı. Köpekler 10’arlı iki gruba ayrıldı. Katarakt teşhisi konulan 10 köpeğe EKKE ve diğer 10 köpeğe ise FAKO operasyonları gerçekleştirildi. Her iki grup için 41 dioptrilik tek parça akrilik intraoküler lens kullanıldı. Bulgular: Göz içi basınçı IOL kullanılmayan EKKE grubunda 14. günde en düşük seviyede ölçüldü. IOL uygulanan grupta ise düzensiz seyir gösterdi. Fakoemülsifikasyon IOL uygulanmayan grupta ise göz içi basınçları 21. günde en düşük seviyede ölçüldü. Bununla birlikte 28. gün sonunda bütün değerlerin referans aralığında olduğu tespit edildi. Öneri: Kataraktlı olgularda göz içi basınçları dikkate alındığında her iki cerrahi uygulamanında kullanılabileceği kanısına varılmıştır. Cerrahinin başarısı doğru hasta seçimi, doğru cerrahi teknik, doğru ekipman ile olmaktadır. Bunun yanı sıra katarakt immatür dönemde teşhis edilirse fakoemülsifikasyonun başarı oranı artmaktadır.Öğe Comparison of Thermographic Imaging and Other Diagnostic Techniques in Diagnosis of Cattle with Laminitis(UNIV FED RIO GRANDE DO SUL, 2018) Arican, Mustafa; Hatipoglu, Fatih; Erol, Hanifi; Kanat, Ozgur; Yavuz, Orhan; Parlak, Kurtulus; Koc, OsmanBackground: Lameness results in major economic losses on dairy farms. The proportion of lameness in cows are between 4-55%, the origin of 90% lameness are caused by foot diseases. Hoof abnormalities such as laminitis are major contributors to lameness. Aim of the study, compared with thermographic imaging (IRT) and radiographic, magnetic resonans (MR), computer tomography (CT), histopathological analysis on the diagnosis of laminitis. Materials, Methods & Results: Preliminary, the animals (20 Holstein-Fresian) were selected by lameness examination for evaluation of the for any obvious signs of disease. The animals were examined when rising and walking of the free stalls. Walking was very painful and clinical symptoms of general distress become present for laminitic group. The cows were scored on a 1 to 5 scale for their locomotion (1 = normal locomotion; 5 = severely lame). Thermographic examinations were performed the all animals after the routine clinical examination methods. The infrared images were taken from the dorsal view of all hooves to monitor the temperature of coronary band. All images were scanned using a hand-held portable infrared camera (Wahl, Thermal Imager HSI3000 Series), which was calibrated to ambient temperature and absorptive conditions. Incentives radiological examinations, dorso-palmar and latero-medial shooting was done for using of (Regius Model 110 Konica, Minolta) 70 kV and 30 mAs for each claws. MRI images of all isolated digits were performed at the Department of Radiology, by using Siemens Symphony Erlangen, Germany. Continuous series of transversal, sagital and dorsoplantar scan were obtained from all digit. Computer tomography (CT), isolated digits were performed at the Imaging Department of Radiology, by using Siemens Symphony Erlangen, Germany. CT scanner was used to obtain contiguous slices from the region of the proximal sesamoid bones to the toe. Anterior side (laminar and perilaminar tissues) of the claws was uncovered with electric wheel. Tissue samples were taken 10% buffered formaldehyde solution after establishing a routine laboratory procedure following the prepared paraffin blocks 5 micrometers thick sections with hematoxylineosin dye method according to the staining. It was finally examined by light microscopy. The computer soft ware of the infrared thermal camera showed increased local temperature, by 0.5-1.5 degrees C, between the normal and suspected regions for laminitic cases. Clinically, animals suspected of laminitis were showed general stiffness, lameness during walking difficulty. Examination of the claws was demonstrated of rings and plump appearance was evident in paries ungulae. The main damage was seen during trimming of the sole from no hemorrhages or discoloration of control group. The transversal MRI images provided excellent depictions of anatomical structures when compared to their corresponding pictures. Identifiable anatomic structure was labeled on the line drawings of the limb sections and on the corresponding CT images. Twenty out of 30 claws (65%) were shown laminitis statistical with histopathological examination. In histopathological examination; mononuclear cells and neutrophil granulocytes infilrations and edema, haemorrhagia, mild hyperemia in the lamellar region was remarkable in laminitic cases. Discussion: As a results, thermographic examination may have potential as a detection tool for laminitis. MR transversal images provided excellent depiction of anatomical structures and many biometric research in the bovine hoof can be easily investigated. The usefulness of IRT, MRI, CT in evaluating laminitis in the acute patient remains stil open. The use of diagnostic techniques during the initial active phase of laminitis as a means to increase the understanding of the disease and also serves as a justification for the development of an experiment involving live cows induces laminitis.Öğe Effect of Multiple-Dose Administration of Cefquinome on Hematological and Biochemical Parameters in Horse(2019) Altan, Feray; Erol, Hanifi; Altan, Semih; Arıcan, Mustafa; Elmas, Muammer; Üney, KamilThe negative impact of multiple ascending doses of cefquinome (CFQ) on hematological and serum biochemical profile of horseunknown. The objective of this study was to evaluate the effect of multiple ascending doses of cefquinome (CFQ) in horses on thefollowing hematological (WBCs, LYM, MON, GRA, RBCs, HB, HT, MCV, MCH, MCHC, RDW, and PLT) and biochemical parameters (ALB,ALP, ALT, AST, CH, CR, GGT, LDH, TB, TP, TRIG, and BUN). The study was performed on the sixteen mature horses (4.6 2.1 years, 302 38 kg). Four dosages of CFQ were applied as Group I; 1 mg/kg, Group II; 2 mg/kg, Group III; 4 mg/kg and Group IV; 6 mg/kg, and eachanimal received intravenously a total of 13 injections, administered every 12 h for 7 days. The hematological and biochemicalparameters of horses were monitored on the before 0 day and 1, 3, 7, and 14 days after the administration of the first CFQ. Nosignificant differences in serum biochemical parameters were found amongst the groups (p0.05). Significant differences were found incertain hematological parameters (MONO, GRAN, RBC, HB, HCT, MCH, and PCT) amongst the groups (p0.05) within the referenceranges. These results indicate that the administration of multiple doses of up to 6 mg/kg of CFQ in the horse had no clinically significantimpact on the blood parameters measured.Öğe Erkek bir buzağıda meckel divertikulumu: Olgu sunumu(2014) Erol, Hanifi; Alkan, Fahrettin; Koç, YılmazBu olgu sunumunda erkek bir buzağıda görülen Meckel diverticulumunun operatif sağaltımı ve sonucu değerlendirilmiştir. Çalışma materyalini beş aylık, erkek, 100 kg ağırlığında melez bir buzağı oluşturdu. Klinik ve ultrason muayenesi sonucunda hayvan strangulasyon ve invaginasyon şüphesi ile operasyona alındı. Abdominal kavitede bağırsak segmentinin göbek deliğine kısmen yapıştığı görüldü. Yapışan kısım eş zamanlı olarak dışardan bir yardımcının ventro-dorsa yönde basınç uygulaması ile küt olarak ayrıştırıldı. Küt diseksiyon sonrası ayrıştırılan kısmın abdominal kaviteden dışarı alındığında ileum olduğu tespit edilerek olgunun Meckel diverticulumu olduğu saptandı.Öğe Evaluation of the outcomes of right paralumbar fossa colostomy for type II colonic atresia in calves: a report of 24 cases(POLISH SOC VETERINARY SCIENCES EDITORIAL OFFICE, 2019) Erol, Muharrem; Erol, Hanifi; Altan, Semih; Yavru, NuriThe aim of the present study was to evaluate the effectiveness of right fossa paralumbar colostomy on the survival rate of calves with atresia coli maintained under Anatolian farming conditions. The clinical diagnosis was confirmed by clinical findings, pain and contrast radiographic examination. In clinical and indirect radiographic examination, rectum and descending colon were seen as more constricted than usual. In surgery, the abdominal cavity was opened through a vertical incision from the right paralum bar fossa. The blind end of the ascending colon was fixed to the abdominal wall in order to create a stoma. The postoperative course of the calves was obtained from the owners of the calves during a period of four months. It was learned that only one calf survived and the others died because of diarrhea within the four month period. In conclusion, this study demonstrated that although right fossa paralumbar colostomy was successfully performed for type-II atresia coli, severe functional impairment and fluid imbalance due to the loss of an important fluid resorption resulted in the death of most calves that were kept under Anatolian farming conditions.Öğe Hematologic, Blood Gas, Cardiac Biomarkers and Serum Biochemical Parameters in Calves with Atresia Coli and Theirs Relationship with Prognosis(UNIV FED RIO GRANDE DO SUL, 2017) Coskun, Alparslan; Aydogdu, Ugur; Altan, Semih; Erol, Muharrem; Erol, Hanifi; Guzelbektes, Hasan; Sen, IsmailBackground: Atresia coli is an intestinal anomaly. Generally, absence of defecation in calves less than 10 days old, diminishing appetite, progressing abdominal distention and time-developing depression are reported in atresia coli. Although a calf consumes its milk normally in first days, loss of appetite develops over time. Occasional minor pain indications are observed. The objective of this study was to evaluate of hematologic, blood gases, cardiac biomarkers and serum biochemical parameters before operation in calves with atresia coli, and to investigate relationship with prognosis of these parameters. Materials, Methods & Results: Thirty calves with atresia coli and 6 healthy calves for control were used as material. Poor suction reflex, anorexia, dehydration, abdomen-kicking, frequent leg movement, abdominal distension and depression were observed in calves brought to the clinic. Some calves presented swashing sound depending on content of intestines when abdomen was shaken. Intestine atresia was diagnosed by history and clinical examination. After clinical examination, operation was performed. All calves were observed during 10 days after operation. Fifteen of 30 calves died during 10 days after operation. The blood lactate, WBC, LDH and CK-MB levels in non-surviving calves with atresia coli were significantly higher compared to control calves. The venous blood pH level was significantly lower in non-surviving calves compared to surviving calves. In addition, when compared to the control group, the blood pCO(2) level was significantly higher in non-surviving and surviving calves with atresia coli while the pO(2) and O-2 saturation levels were significantly lower. Discussion: In calves with intestinal atresia, hematologic parameters are normal in first 48 h of disease. However, leukocytosis and shift to the left have been reported over time. However, leukocytosis due to peritonitis, bacterial overgrowth, etc. have been reported over time. It was seen that leukocyte numbers of non-surviving calves with atresia coli in this study were significantly higher, but leucocyte increase in surviving calves was seen to be statistically insignificant. Leukocyte increased in non-surviving calves with atresia may be associated with excessive bacterial reproduction and peritonitis. Blood lactate level is a commonly used marker for severity of disease in humans and lactate has a prognostic value in adult horses with colic and foals with critical disease. In this study, lactate level in non-surviving calves with atresia coli was significantly higher with respect to surviving calves and control calves. In this result, lactate can be evaluated as a prognostic indicator in calves with atresia coli. Creatine kinase-MB fraction and troponins are used in determination of cardiac damage in veterinary medicine. The fact that serum blood cTnI and CK-MB levels of non-surviving calves with intestinal atresia in this study were higher than surviving calves with atresia coli and control calves suggested that endotoxemia related cardiac damage may have developed. Surgical operation is necessary in the treatment of intestinal atresia. It was determined that the importance of calves age and colon integrity during time of surgical operation in survival of calves with atresia coli. The studies showed that survival rate in surgical operation conducted on calves under 3 days old was higher than calves over 5 day-old. Average of age of non-surviving calves with atresia coli in this study (4.67 +/- 1.23 days) was higher than average of age of surviving calves with atresia coli (3.27 +/- 0.51 days). It was also observed in our study that elapsed time affected prognosis of calves negatively. Thus, performing surgical operations as soon as possible may raise survival rate of calves with intestinal atresia as stated in previous studies.Öğe Köpeklerde laparoskopik destekli gastropeksi ile klasik gastropeksi operasyonunun karşılaştırılması(Selçuk Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi, 2014) Erol, Hanifi; Arıcan, Mustafa; Parlak, Kurtuluş; Yavru, NuriAmaç: Profilaktik gastropeksi özellikle büyük ırk köpeklerde gastrik dilatasyon volvulus (GDV)’un önlenmesi için yapılan cerrahi bir uygulamadır. Bu çalışmada, GDV’nin profilaksisinde etkili olan klasik gastropeksi ile laparoskopik destekli gastropeksi yöntemleri iyileşmedeki etkileri ve uygulanma kolaylığı açısından karşılaştırıldı. Gereç ve Yöntem: Araştırma materyalini 12 adet köpek oluşturdu. Köpeklerin ağırlıkları ortalama 20-30 kg olarak belirlendi. Köpekler iki gruba ayrıldı. 1. Gruptaki köpeklere klasik gastropeksi (ventral orta hat gastropeksi) yöntemi uygulandı. 2. Gruptaki köpeklere ise laparoskopik destekli gastropeksi operasyonu uygulandı. Biyokimyasal analizler ve kan gazı muayeneleri için preoperatif dönem ve postoperatif 9. günde kan alınarak incelendi. Ultrasonografik muayeneler 5-7.5 MHz’lik konveks problar ile gerçekleştirildi. Postoperatif dönem 9. günde köpeklere direkt ve indirekt radyografik muayeneler yapıldı. Bulgular: Post-operatif olarak köpeklerin, 9 gün süreyle operasyon sonunda günlük kontrolleri yapıldı. Sonuçlar, her iki operatif tekniğin hızlı ve kolay uygulanabilirliğini ortaya koydu. Klasik gastropeksi için ortalama operasyon süresinin 20 dakika oldu- ğu belirlenirken, laparoskopi grubunda bu sürenin 41.5 dakika ortalamasında olduğu belirlendi. Her iki cerrahi müdahalenin sonucunda post-operatif bakımda dikişlerin alınmasına kadar komplikasyonla karşılaşılmadı. Ultrasonografik muayenede, her iki grup için gastrik peristaltik kontraksiyonlar postoperatif 7. günde sayıldı. Klasik gastropeksi ve laparoskopik gastropekside 4-5 kontraksiyon ortalaması bulundu. Radyolojik muayene, midenin lokalizasyonu, ölçüsü, şekli, içeriği, gastrik rugal ve duvarda herhangi patolojik bir durum ile karşılaşılmadı. Öneri: Çalışma sonunda laparoskopik gastropeksi ve klasik gastropeksinin acil cerrahi müdahalelerde ve profilaktik amaç için uygulanabileceği önerildi.Öğe Köpeklerde laparoskopik destekli gastropeksi ile klasik gastropeksi operasyonunun karşılaştırılması(2014) Arıcan, Mustafa; Parlak, Kurtuluş; Erol, Hanifi; Yavru, NuriAmaç: Profilaktik gastropeksi özellikle büyük ırk köpeklerde gastrik dilatasyon volvulus (GDV)'un önlenmesi için yapılan cerrahi bir uygulamadır. Bu çalışmada, GDV'nin profilaksisinde etkili olan klasik gastropeksi ile laparoskopik destekli gastropeksi yöntemleri iyileşmedeki etkileri ve uygulanma kolaylığı açısından karşılaştırıldı. Gereç ve Yöntem: Araştırma materyalini 12 adet köpek oluşturdu. Köpeklerin ağırlıkları ortalama 20-30 kg olarak belirlendi. Köpekler iki gruba ayrıldı. 1. Gruptaki köpeklere klasik gastropeksi (ventral orta hat gastropeksi) yöntemi uygulandı. 2. Gruptaki köpeklere ise laparoskopik destekli gastropeksi operasyonu uygulandı. Biyokimyasal analizler ve kan gazı muayeneleri için preoperatif dönem ve postoperatif 9. günde kan alınarak incelendi. Ultrasonografik muayeneler 5-7.5 MHz'lik konveks problar ile gerçekleştirildi. Postoperatif dönem 9. günde köpeklere direkt ve indirekt radyografik muayeneler yapıldı. Bulgular: Post-operatif olarak köpeklerin, 9 gün süreyle operasyon sonunda günlük kontrolleri yapıldı. Sonuçlar, her iki operatif tekniğin hızlı ve kolay uygulanabilirliğini ortaya koydu. Klasik gastropeksi için ortalama operasyon süresinin 20 dakika olduğu belirlenirken, laparoskopi grubunda bu sürenin 41.5 dakika ortalamasında olduğu belirlendi. Her iki cerrahi müdahalenin sonucunda post-operatif bakımda dikişlerin alınmasına kadar komplikasyonla karşılaşılmadı. Ultrasonografik muayenede, her iki grup için gastrik peristaltik kontraksiyonlar postoperatif 7. günde sayıldı. Klasik gastropeksi ve laparoskopik gastropekside 4-5 kontraksiyon ortalaması bulundu. Radyolojik muayene, midenin lokalizasyonu, ölçüsü, şekli, içeriği, gastrik rugal ve duvarda herhangi patolojik bir durum ile karşılaşılmadı. Öneri: Çalışma sonunda laparoskopik gastropeksi ve klasik gastropeksinin acil cerrahi müdahalelerde ve profilaktik amaç için uygulanabileceği önerildi.Öğe Köpeklerde Yabancı Cisme (Kulak Küpesi) Bağlı Şekillenen Mekanik İleus’un Operatif Sağaltım ve Sonuçlarının Değerlendirilmesi: 6 Olgu(2019) Erol, Hanifi; Atalan, Gültekin; Alpman, Umut; Yönez, Muhammed Kaan; Onmaz, Ali CesurEvcil hayvanların mide ve bağırsaklarında batıcı ve batıcı olmayan yabancı cisimlere oldukça sık rastlanılmaktadır. Yabancı cisimlerin yol açtığı tıkanmalarda en güvenilir sağaltım yönteminin operasyon olduğu bildirilmektedir. Çalışma materyalini Erciyes Üniversitesi Veteriner Fakültesi Hayvan Hastanesine getirilen 6 (4 erkek, 2 dişi) adet kangalköpeği oluşturdu. Klinik ve laboratuvar muayenesi yapılan hayvanlar rutin operasyon hazırlıkları tamamlandıktan sonraoperasyona alındı. Yapılan operasyonlarda yabancı cismin 2 olguda piloriste, diğer 4 olguda ise ileumda olduğu tespitedildi. Postoperatif 30. ve 60. günlerde kontrolleri yapılan hayvanların tamamen düzelmiş olduğu ve herhangi bir komplikasyon şekillenmediği görüldü. Sunulan bu çalışmada, köpeklerde tespit edilen yabancı cismin koyun kulak küpesiolduğu görüldü. Tespit edilen yabancı cisimler hayvanlara beslenme amacı ile verilen gıdalara dikkat edilmesi gerekliliğini gösterdi. Ayrıca gastrointestinal yabancı cisimlerin laboratuvar bulguları ışığında net olarak tespit edilmesinin güçlüğü ve bu nedenle görüntüleme yöntemleri ile desteklenmesi gerektiği bir kez daha ortaya koyuldu. Özellikle radyoopak cisimlerin tespiti için radyografik görüntülemenin gerekli ve yeterli olduğu kanısına varıldı.Öğe Plasma and synovial fluid pharmacokinetics of cefquinome following the administration of multiple doses in horses(WILEY, 2017) Üney, Kamil; Altan, Feray; Altan, Semih; Erol, Hanifi; Arıcan, Mustafa; Elmas, MuammerThe plasma and synovial fluid pharmacokinetics and safety of cefquinome, a 2-amino-5-thiazolyl cephalosporin, were determined after multiple intravenous administrations in sixteen healthy horses. Cefquinome was administered to each horse through a slow i.v. injection over 20min at 1, 2, 4, and 6mg/kg (n=4 horses per dose) every 12h for 7days (a total of 13 injections). Serial blood and synovial fluid samples were collected during the 12h after the administration of the first and last doses and were analyzed by a high-performance liquid chromatography assay. The data were evaluated using noncompartmental pharmacokinetic analyses. The estimated plasma pharmacokinetic parameters were compared with the hypothetical minimum inhibitory concentration (MIC) values (0.125-2g/mL). The plasma and synovial fluid concentrations and area under the concentration-time curves (AUC) of cefquinome showed a dose-dependent increase. After a first dose of cefquinome, the ranges for the mean plasma half-life values (2.30-2.41h), the mean residence time (1.77-2.25h), the systemic clearance (158-241mL/h/kg), and the volume of distribution at steady-state (355-431mL/kg) were consistent across dose levels and similar to those observed after multiple doses. Cefquinome did not accumulate after multiple doses. Cefquinome penetrated the synovial fluid with AUC(synovial fluid)/AUC(plasma) ratios ranging from 0.57 to 1.37 after first and thirteenth doses, respectively. Cefquinome is well tolerated, with no adverse effects. The percentage of time for which the plasma concentrations were above the MIC was >45% for bacteria, with MIC values of 0.25, 0.5, and 1g/mL after the administration of 1, 2, and 4 or 6mg/kg doses of CFQ at 12-h intervals, respectively. Further studies are needed to determine the optimal dosage regimes in critically ill patients.Öğe A Retrospective Study of Fractures in Neonatal Calves: 181 Cases (2002-2012)(UNIV AGRICULTURE, FAC VETERINARY SCIENCE, 2014) Arican, Mustafa; Erol, Hanifi; Esin, Evren; Parlak, KurtulusThe purposes of this study were to evaluate, etiology, radiological findings, treatment management, and to look at advantages and disadvandages of intramedullary nailing results of fractures in calves. One hundered eigthy one calves with fractures were used in the study. Distribution of calves was 130 Holstein (71.8%), 29 Brown Swiss (16.0%), 18 Simmental (9.9%), and 4 Charolais (2.2%). Fracture treatment was depending on the clinical findings. Conservative fracture treatment (walking cast technique), operative treatment intramedulary nailing or plate fixation) and/or amputation of the extremity were performed. To estimate of the etiology appeared that fractures of 59 (31.5%) calves had obtained during birthing due to excessive forced and inaccurate aiding, other 122 fracture (67.4%) cases were caused after trauma and badly care. Fractures were mostly happened on the metacarpal bones (60.6%) followed by femur (14.9%), metatarsal bones (7.1%), tibia (8.8%), ulna and radius(6%) and humerus (n=6, 3.2%), Success of fracture healing depend on timing and proper selection of treatment. This study shows that intramedullary pinning fixation give a satisfactory results of calves with fracture. (C) 2013 PVJ. All rights reservedÖğe Surgical treatment of a calf with jejunum intussusception: Case report(Selçuk Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi, 2015) Erol, Muharrem; Altan, Semih; Erol, HanifiBu vaka sunumunda 5 aylık bir erkek buzağıda teşhis edilen jejunum invaginasyonunun klinik, laboratuar ve operasyon bulguları değerlendirildi. Tanımlanan klinik vakada hayvanın 3 gündür iştahsız olduğu ve defekasyon yapmadığı sahibinden öğrenildi. İç Hastalıkları kliniğinde yapılan klinik ve laboratuar muayenelerinden sonra hayvan cerrahi kliniğine sevk edildi. Sol açlık çukurluğundan laporatomi operasyonu yapıldı. Operasyonda bağırsaklar patolojik vaziyet değişikliği yönünden kontrol edildi. Operasyon esnasında yapılan muayenede ventral hattın hafif sağında katı kıvamlı bağırsak segmenti palpe edildi. Palpe edilen bağırsak segmenti karın boşluğundan çıkarıldığında invagine olmuş jejunum olduğu görüldü. İnvagine kısım ödematöz, siyanotik ve fibröz adezyonların bulunmasından dolayı rezeksiyonu ve uç uca anostomozu yapıldı. Taburcu edilen buzağı hakkında hasta sahibinde bilgi alındı. Sonuç olarak bağırsak invaginasyonunun 5 aylık buzağılarda nadiren görüldüğü, teşhisinin experimental laparotomi ile koyulabileceği ve bu sürede rutin cerrahi operasyon ile tedavisinin yapılabileceği kanısına varıldı.Öğe Surgical treatment of a calf with jejunum intussusception: Case report(2015) Erol, Muharrem; Erol, Hanifi; Koç, Yılmaz; Altan, SemihBu vaka sunumunda 5 aylık bir erkek buzağıda teşhis edilen jejunum invaginasyonunun klinik, laboratuar ve operasyon bulguları değerlendirildi. Tanımlanan klinik vakada hayvanın 3 gündür iştahsız olduğu ve defekasyon yapmadığı sahibinden öğrenildi. İç Hastalıkları kliniğinde yapılan klinik ve laboratuar muayenelerinden sonra hayvan cerrahi kliniğine sevk edildi. Sol açlık çukurluğundan laporatomi operasyonu yapıldı. Operasyonda bağırsaklar patolojik vaziyet değişikliği yönünden kontrol edildi. Operasyon esnasında yapılan muayenede ventral hattın hafif sağında katı kıvamlı bağırsak segmenti palpe edildi. Palpe edilen bağırsak segmenti karın boşluğundan çıkarıldığında invagine olmuş jejunum olduğu görüldü. İnvagine kısım ödematöz, siyanotik ve fibröz adezyonların bulunmasından dolayı rezeksiyonu ve uç uca anostomozu yapıldı. Taburcu edilen buzağı hakkında hasta sahibinde bilgi alındı. Sonuç olarak bağırsak invaginasyonunun 5 aylık buzağılarda nadiren görüldüğü, teşhisinin experimental laparotomi ile koyulabileceği ve bu sürede rutin cerrahi operasyon ile tedavisinin yapılabileceği kanısına varıldı.