Yazar "Ertekin, Ersen" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 5 / 5
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe An analysis of meniscal extrusion and associated knee joint lesions by magnetic resonance imaging(TURKISH ASSOC ORTHOPAEDICS TRAUMATOLOGY, 2009) Kiresi, Demet; Ertekin, Ersen; Yel, Mustafa; Açıkgözoğlu, SaimObjectives: We investigated the frequency of meniscal extrusion and associated knee joint lesions by magnetic resonance imaging (MRI) in patients with meniscal tears. Methods: We retrospectively evaluated MRI findings of 100 patients (41 males, 59 females; mean age 54 +/- 10 years; range 27 to 76 years) with meniscal tears in 126 knee joints. Using coronal images, extrusion was defined as a distance of >= 3 mm between the peripheral border of the meniscus and the edge of the tibial plateau. All the knees were assessed with respect to the localization and type of meniscal tear and extrusion, accompanying joint effusion. cruciate ligament pathologies, and degenerative bone and cartilage changes. Results: Meniscal extrusion was detected in 31 knee joints (24.6%), with a mean extrusion of 3.72 mm. At I extrusions were found to be in the posterior horn of the medial meniscus and were associated with radial tears (n=18, 58.1%), radial-oblique tears (n=9, 29%), complex tears (n=2, 6.5%), and flap tears (n=2, 6.5%). Meniscal tears with extrusion differed significantly from those without extrusion with respect to the localization of all the tears being in the posterior horn of the medial meniscus (100% vs. 60%) and the higher frequency (58.1% vs. 20%) of radial tears (p<0.05). There were no significant differences in the types and frequencies of accompanying pathologies seen in meniscal tears with and without extrusion (p>0.05). Conclusion: Meniscal extrusion is a common finding particularly in osteoarthritis. It is mostly seen in the medial meniscus and accompanied by radial tears. Therefore, its presence should alert to the possibility of a radial tear extending to the meniscal root.Öğe Çok kesitli BT'de trifazik protokol yöntemiyle renal hücreli karsinomaların subtiplerinin belirlenmesinde kontrastlanma özellikleri ve evreleme bulgularının rolü(Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2009) Ertekin, Ersen; Açıkgözoğlu, SaimÇalışmamızda çok kesitli bilgisayarlı tomografi ile, kontrastlanma ve evreleme özelliklerine göre renal hücreli karsinomların subtiplerinin belirlenmesini araştırdık. Materyal ve Methot: Çalışmamızda 57 hastada tespit edilen 59 kitle lezyonunu inceledik. BT çekimleri tüm hastalarda çok kesitli bilgisayarlı tomografi ile trifazik protokol (kontrastsız, kortikomedüller, nefrografik ve ürografik fazlar) kullanılarak yapıldı. 5 subtip RHK hastası (34 berrak hücreli, 15 kromofob, 7 papiller, 2 sarkomatoid ve 1 toplayıcı kanal tipi RHK) incelendi. Kitleler 5 subtip için hasta yaşı, cinsiyeti, kitle boyutu, kontrastlanma paterni, kontrastlanma özellikleri, tümör yayılım paternleri (perinefrik değişiklik, vasküler invazyon, lenfadenopati, uzak metastaz), kalsifikasyon varlığı açısından karşılaştırıldı. Kontrastlanma özelliklerini değerlendirmede BT atenuasyon değeri, kontrast tutma farkı, aorta ya da börek parankimine göre düzeltilmiş değerler ve bu değerlerin relatif değerlerini araştırdık. İstatistik çalışmalar en çok görülen üç subtip (berrak hücreli, kromofob ve papiller subtipler) arasında yapıldı. Bulgular: Berrak hücreli karsinom kortikomedüller fazda diğer subtiplere göre daha yoğun kontrastlanma göstermektedir. Berrak hücreli subtipi diğerlerinden ayırt etmek için atenuasyon değerleri olarak cut-off değerini 86-89 HU arasında aldığımızda doğruluk oranları %81-86 arasında değişmektedir. Aorta göre düzeltilmiş değerlerde cut-off değerini 89-95 HU aldığımızda %86-88 doğruluk oranları, böbrek parankimine göre düzeltilmiş değerlerde cut-off değerini 87-95 HU aldığımızda %74-78 doğruluk oranları elde ettik. Relatif kontrastlanma değerleri açısından 2,42-2,72 cut-off değeri ile % 83-88 doğruluk oranı, aorta göre düzeltilmiş relatif kontrastlanma değeri için 2,59-2,74 cut-off değeri ile %88-90 doğruluk oranı, böbrek parankimine göre düzeltilmiş atenuasyon değeri için 2,63- 2,76 cut-off değerleri ile % 81 doğruluk oranları elde ettik. Nefrografik fazda berrak hücreli ile kromofob subtip arasında, ürografik fazda üç subtip arasında kontrastlanma özellikleri açısından istatiksel olarak anlamlı fark saptanmamıştır. Kontrastlanma paternleri, tümör yayılım paternleri, hasta yaşı, cinsiyeti açısından da subtipler arasında anlamlı fark bulunmamıştır. Sonuç: Renal hücreli karsinomları subtiplerine ayırmada en değerli parametre kitlelerin kontrastlanma dereceleridir. Berrak hücreli subtip kortikomedüller fazda diğerlerinden daha yoğun kontrastlanmaktadır. Berrak hücreli subtipi diğerlerinden ayırmak için en yüksek doğruluk oranına sahip olan parametre aorta göre düzeltilmiş atenuasyon değeri ve aorta göre düzeltilmiş relatif kontrastlanma değerleridir.Öğe Menisküs taşması ve beraberinde görülen diz eklemi lezyonlarının manyetik rezonans görüntüleme ile değerlendirilmesi(2009) Kıreşi, Demet; Ertekin, Ersen; Yel, Mustafa; Açıkgözoğlu, SaimAmaç: Menisküs yırtığı olan olgularda menisküs taşması (extrusion) sıklığı ve eşlik eden diz eklemi patolojileri manyetik rezonans görüntüleme (MRG) ile araştırıldı. Çalışma planı: Diz eklemine yönelik MRG incelemesi ile menisküs yırtığı saptanan 100 hastanın (41 erkek, 59 kadın; ort. yaş 5410; dağılım 27-76) 126 diz eklemi geriye dönük olarak değerlendirildi. Koronal görüntüde, tibia platosu kenarı ile menisküsün dış sınırı arasındaki mesafenin 3 mm olması menisküs taşması olarak kabul edildi. Tüm diz eklemlerinde, menisküs yırtığının ve taşmanın yeri, yırtığın tipi, eşlik eden eklem sıvısındaki artış, çapraz bağ patolojisi, kemik ve kıkırdak patolojileri araştırıldı. Sonuçlar: Otuz bir diz ekleminde (%24.6) ortalama 3.72 mm ölçülen menisküs taşması görüldü. Taşma tüm menisküslerde medial menisküsün arka boynuzundaydı. Taşma görülen 31 menisküsün 18’inde (%58.1) radial, dokuzunda (%29) radial-oblik, ikisinde (%6.5) kompleks, ikisinde (%6.5) flep yırtık bulundu. Taşma olmayan menisküslerle karşılaştırıldığında, taşma görülen menisküslerde tüm yırtıkların medial menisküs arka boynuzunda olması (%100 ve %60) ve bu grupta radial yırtıkların daha sık (%58.1 ve %20) görülmesi anlamlı bulundu (p0.05). Çıkarımlar: Menisküs taşması özellikle osteoartritli hastalarda sık görülen bir bulgudur ve genellikle medial menisküste ve en sık radial yırtık tipiyle birlikte görülmektedir. Bu nedenle, menisküs taşması özellikle menisküs köküne uzanan radial yırtık varlığı açısından uyarıcı olabilir.Öğe Onarılmış Tendonlarda İyileşme Sürecinin Ultrason ve Strain Elastografi ile Değerlendirilmesi(Selçuk Üniversitesi, 2020 Aralık) Ertekin, Ersen; Kasar, Zehra Seznur; Başaloğlu, HulkiAmaç: Rüptür sonrası tendon iyileşmesi zorlu bir süreçtir. Tedavi sırasında erken dönemde kas iyileşmesini tespit etmek için, bazı uygulama güçlükleri olan kas gücü testi dışında etkin bir yöntem yoktur. Bu çalışmanın amacı, önkol fleksör tendonlarında kesi sonrası onarılmış tendonların iyileşme sürecinin değerlendirilmesinde Strain Elastografinin etkinliğini belirlemektir. Gereç ve Yöntem: Çalışma öncesi kurumumuz ‘İnvazif Olmayan Klinik Araştırmalar Etik Kurulu’ndan onay alındı (No: 2015-687). Çalışmaya katılan tüm katılımcılardan imzalı bir gönüllü onam formu alındı. Kesi sonrası tendon onarımı yapılan 38 hasta çalışmaya dahil edildi. Aynı hastaların yaralanmamış ekstremite ölçümleri kontrol grubu olarak kaydedildi. Onarılmış tendonlar, ilk önce 4 haftalık Kleinert rehabilitasyon programı ve ardından 8 hafta boyunca fizik tedavi ile tedavi edildi. Onarılmış tendonlar ve yaralanmamış kontrol tendonları, Ultrason ve Srain Elastografi ile belirli aralıklarla üç kez değerlendirildi. Tedaviden önce ve sonra, onarılmış tendonlara kas gücü testi yapıldı. Onarılmış tendonlardan elde edilen veriler grup içinde ve kontrol grubu ile karşılaştırıldı. Bulgular: Fizik tedavi öncesi ve sonrası onarılmış tendonlarla kontrol grubu arasında çap ve gerinim oranları açısından anlamlı bir fark vardı (p <0,01). Onarılmış tendonlar ile zarar görmemiş tendonlar arasındaki korelasyon analizi, hem tendon çapları hem de strain oranları bakımından yüksek korelasyon gösterdi (sırasıyla r = 0,688 ve r = 0,685). Sonuç: Sonoeolastografi, tedavi yanıtının değerlendirilmesinde takip görüntüleme yöntemi olarak etkin bir şekilde kullanılabilir.Öğe Role of Contrast Enhancement and Corrected Attenuation Values of Renal Tumors in Predicting Renal Cell Carcinoma (RCC) Subtypes: Protocol for a Triphasic Multi-Slice Computed Tomography (CT) Procedure(INT SCIENTIFIC INFORMATION INC, 2017) Ertekin, Ersen; Amasyalı, Akın Soner; Erol, Bülent; Açıkgözoğlu, Saim; Küçükdurmaz, Faruk; Nayman, Alaaddin; Erol, HalukBackground: To distinguish RCC subtypes based on contrast enhancement features of CT images. Material/Methods: In total, 59 lesions from 57 patients were included. All patients underwent multi-slice CT imaging with a triphasic protocol, which included non-contrast, corticomedullary, nephrographic and urographic phases. Contrast enhancement features of renal masses were evaluated in terms of CT attenuation values (AV) and differences in contrast density; the aorta or renal parenchyma were evaluated based on corrected or relative values. Results: Clear cell RCC (ccRCC) showed more intense contrast enhancement than other RCC subtypes. When differentiating ccRCC from other RCC subtypes, a cut-off AV of 86-89 HU, aorta-based corrected AV of 89-95 HU and renal parenchyma-based corrected AV of 87-95 HU showed a diagnostic accuracy of 81-86%, 86-88% and 74-78%, respectively, in the corticomedullary phase. Furthermore, a cutoff of 2.42-2.72 for the relative contrast enhancement ratio, a cutoff of 2.59-2.74 for the aorta-based corrected relative contrast enhancement ratio and a cutoff of 2.63-2.76 for the renal parenchyma based attenuation ratio showed a diagnostic accuracy of 83-88%, 88-90% and 81%, respectively. Conclusions: The most reliable parameters for differentiating ccRCC from other RCC subtypes are aorta-based corrected AV and aorta-based corrected relative contrast enhancement values in the corticomedullary phase.