Yazar "Ertuğrul, Sabahattin" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 6 / 6
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Distal Ekstremite Kısalığı ve Tek Atriumla Gözüken Bir Kondroektodermal Displazi (Ellis-van Creveld Sendromu) Olgusu(2010) Ertuğrul, Sabahattin; Annagür, Ali; Altunhan, Hüseyin; Örs, RahmiNadir görülen otozomal resesif bir bozukluk olan Ellis-van Creveld sendromu veya kondroektodermal displazi ilk olarak 1940 yılında Ellis ve van Creveld tarafından tanımlanmıştır. Bu kıkırdak ve ektodermal displazi, kısa kaburga, postaksiyal polidaktili, displastik tırnak ve diş anomalileri, büyüme geriliği ve konjenital kalp hastalığı ile karakterizedir. Hastaların yaklaşık %60’ında bir kardiak defekt olup, en sık atrial septal defekt, genellikle de tek bir atrium vardır. Bu yazımızda distal ekstremite kısalığının yanı sıra tek atriumu olan bir Ellis-van Creveld sendromu olgusu sunuldu.Öğe Duktus bağımlı konjenital kalp hastalıklarında oral prostaglandin E1 tedavisinin değerlendirilmesi(2012) Altunhan, Hüseyin; Annagür, Ali; Ertuğrul, Sabahattin; Konak, Murat; Şap, Fatih; Karaaslan, Sevim; Örs, RahmiAmaç: İntravenöz prostaglandin E1 (PGE1) infüzyonu duktus bağımlı konjenital kalp hastalarında etkisi kanıtlanmış bir ilaçtır. Ancak intravenöz PGE1 oldukça pahallı, sürekli intravenöz infüzyon gerektiren ve her merkezce temini zor bir ilaçtır. Uzun süre kullanılması gerektiğinde bu sorunlar daha önemli hale gelmektedir. Bu çalışmada Oral PGE1in intravenöz PGE1 temin edilinceye kadar duktusun açık kalmasını sağlayıp sağlamadığını göstermek amaçlanmıştır. Yöntem: Yenidoğan yoğun bakım ünitesine duktus bağımlı konjenital kalp hastalığı tanısıyla yatırılıp intravenöz PGE1 temin edilinceye kadar oral PGE1 verilen 10 hasta retrospektif olarak incelendi. Hastaların oral PGE1 ve intravenöz PGE1 başlanmadan önce ve sonra arteryal kan gazında pO2 ve ciltten bakılan sO2 değerleri kaydedildi. Bulgular: Oral PGE1 tedavisine ortalama başlama yaşı 5.5 saat (0.525), verilme süresi 28 saat (1846) idi. Hastaların oral PGE1 başlandıktan 2 saat sonra alınan pO2 ve sO2 değerlerinin başlanmadan önceki değerlerine göre istatistiksel olarak anlamlı bir şekilde arttığı gözlendi. PO2 ve SO2 düzeyindeki düzelme intravenöz PGE1 başlanıncaya kadar devam etti. İntravenöz PGE1 başlandıktan 2 saat sonra bakılan PO2 ve SO2 değerlerinin intravenöz PGE1 başlanmadan önce bakılan değerlerine göre bir miktar daha artış gösterdiği gözlendi. Sonuç: Kısa süreli kullanımda intravenöz PGE1 oral PGE1den daha etkili olsa da oral PGE1de duktusun açık kalmasında yeterince etkilidir. Bu nedenle intravenöz PGE1 temin edilinceye kadar oral PGE1 alternatif bir seçenek olarak kullanılabilir. Uzun süreli kullanımda ise damar yoluna ve hastanede yatışa gerek duyulmadan, kullanımı kolay ve oldukça ucuz olan oral PGE1in intravenöz PGE1 yerine kullanılabileceğini düşünüyoruz. Ancak bunun için daha ileri çalışmalara ihtiyaç vardır.Öğe Klasik galaktozemili bir yenidoğanda Candida albicans menenjiti(2012) Altunhan, Hüseyin; Annagür, Ali; Konak, Murat; Ertuğrul, Sabahattin; Yüksekkaya, Hasan Ali; Örs, RahmiKlasik galaktozemi nadir görülen bir karbonhidrat metabolizma bozukluğudur. Galaktozemili hastalarda sepsis sıklığı belirgin derecede artmıştır. En sık görülen sepsis etkeni E. coli’dir. Mantar sepsisi galaktozemi hastalarında nadiren bildirilmiştir. Kandida sepsisi yenidoğan yoğun bakım ünitelerinde özellikle prematürite ve düşük doğum ağırlığı gibi altta yatan bir risk faktörü olan bebeklerde önemli bir sepsis nedenidir. Galaktozemi hastalarında en sık sepsis etkeni E. coli olmasına rağmen altta yatan bir risk faktörü olmasa da kandidiyazisin de bu hastalarda bir sepsis ve menenjit etkeni olabileceği akılda tutulmalıdır. Ayrıca kandidiyaziste klinik ve laboratuar bulgular silik olabilir. Bu nedenle özellikle neonatal kandida menenjitinde erken tanı ve tedavi için şüphe indeksini yüksek tutmak gerekir. Böyle hastalarda BOS analizi, kültürü ve beyin görüntülenmesi mutlaka yapılmalıdır. Çünkü erken tanı ve tedavi hayat kurtarıcı olacaktır. Bu yazıda yatışının dördüncü gününde alınan kan kültüründe Candida albicans üreyen ve menenjit tanısı konan bir klasik galaktozemi olgusu sunuldu.Öğe Nadir bir neonatal menenjit etkeni: Grup A streptokok(2013) Annagür, Ali; Altunhan, Hüseyin; Ertuğrul, Sabahattin; Konak, Murat; Örs, RahmiGrup A streptokoklar neonatal menenjitin oldukça nadir etkenlerindendir. Biz literatür ışığında A grubu beta hemolitik streptokokun neden olduğu bir yenidoğan menenjit olgusunu tartıştık. Daha önce sağlıklı olan 24 günlük erkek bebek; bir gündür devam eden ateş, emmeme ve sola lokalize konvülziyonla başvurdu. Yapılan lomber ponksiyonu pürülan menenjit ile uyumluydu. Hem kan hem de beyin omurilik sıvısı kültüründe A grubu beta hemolitik streptokok üredi. Hasta Penisilin G ile tedavi edildi. Klinik seyrinde tetra ventriküler hidrosefali geliştiği gözlendi. Ancak şant takılmasına ihtiyaç duyulmadı. Takiplerinde de işitme kaybı geliştiği tespit edildi. Grup A streptokok menenjiti yenidoğan döneminde oldukça nadir görülmesine rağmen yenidoğan sepsis ve menenjit olgularında akılda bulundurulması gereken etkenlerdendir. Grup A streptokok menenjiti diğer yenidoğan menenjit etkenleri gibi ciddi nörolojik sekellere yol açabilir.Öğe Prematüre bebeklerde geç sepsis tanısında urinary neutrophil gelatinase-associated lipocalin'in yeri, CRP ve prokalsitonin ile karşılaştırılması(Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2011) Ertuğrul, Sabahattin; Örs, RahmiAmaç: Neonatal sepsisin erken tanısı yenidoğanlarda hala sorun olmaya devam etmektedir. Son yıllarda yapılan sınırlı çalışmalarda, çocuk ve erişkin popülasyonlarında sepsisin tanısında uNGAL'ın yararlı bir belirteç olduğu öne sürülmüştür. Bu çalışmayla prematürelerde geç başlangıçlı sepsisin erken tanısında uNGAL düzeylerinin değerini belirlemeyi, CRP ve prokalsitonin ile karşılaştırmayı amaçladık. Gereç ve Yöntem: Şubat ? Mayıs 2011 tarihleri arasında YYBÜ'ne yatırılan, yaşları 7 ile 28 gün arasındaki prematüre bebekler; klinik sepsis tanısı almış olan 24 olgu sepsis grubu ve 20 olgu kontrol grubu olarak iki gruba ayrıldı. Tedavinin başlangıcında, iki grubun sepsis tarama testlerine ve uNGAL düzeylerine bakıldı. Tedavinin 7. gününde sepsis grubunda uNGAL düzeylerine tekrar bakıldı. Bulgular: Sepsis grubunda ortalama doğum ağırlığı ve gebelik yaşı sırasıyla 32.88 ± 1.45 hafta ve 1792 ± 516.49 gram ve yaş ortalamaları 12.54 ± 5.06 gündü. Hastaların demografik özellikleri açısından, iki grup arasında anlamlı bir fark yoktu. Sepsis grubunda, tedavinin birinci ve yedinci gün uNGAL düzeyleri sırasıyla 45.69 ± 18.37 ng/ml, 7.89 ± 4.19 ng/ml bulundu. Kontrol grubunda ise uNGAL düzeyi 5.78 ± 1.6 ng/ml bulundu. Gruplar arasında CRP, PCT ve uNGAL düzeyleri açısından anlamlı farklılık saptadık. Tedavinin 7. gününde CRP, PCT ve uNGAL düzeylerindeki görülen düşüş anlamlıydı. Çalışmamızda duyarlılık, özgüllük, pozitif ve negatif tahmin değerleri sırasıyla: CRP için %58.3, % 80, % 77.8 ve % 61.5; PCT için % 91.7, % 75, % 81.5 ve % 88.2; uNGAL için % 91.7, % 100, % 100 ve % 90.9 olarak tespit ettik. Sonuç: Erken tanıda uNGAL düzeyleri, CRP ve PCT'den daha güvenilir, duyarlı ve özgül bir biyobelirteç gibi görünmektedir. İdrar-NGAL'ının diğer biyobelirteçlerin aksine kan örneği gerektirmeyen, noninvaziv ve non steril şartlarda küçük miktarlarda idrar toplanması ile yenidoğan sepsisinde ideal bir biyobelirteç olabileceğini düşünmekteyiz.Öğe Shaken baby syndrome suggestive of the diagnosis of osteogenesis ımperfecta in newborn(2013) Annagür, Ali; Altunhan, Hüseyin; Annagür, Bilge Burçak; Ertuğrul, Sabahattin; Örs, RahmiFiziksel çocuk istismarı, hafif yumuşak doku yaralanmasından ölüme neden olan ağır beyin hasarına kadar değişen geniş bir yel- pazede ortaya çıkabilmektedir. Çocuklarda ciddi ve ölümcül yaralanmaların başlıca nedeni fiziksel istismar sonucu oluşan kafa travmasıdır ve başlıca; dıştan gözlenen travma izleri, subdural hemoraji, retinal hemoraji klinik triadı ile ortaya çıkmaktadır. Yazımızda geç neonatal sepsis ve osteogenezis imperfekta tanısı ile merkezimize sevk edilen 20 günlük bir bebekte hırpalanmış bebek sendromu olgusunu sunduk. Yirmi günlük iken huzursuzluk, emmeme şikâyeti ile dış merkez çocuk acil servisine götürülen hasta sepsis düşünülmüş ve bu sırada çekilen grafilerinde çok sayıda kırık saptanması üzerine, osteogenezis imperfekta tanısı da düşünülerek hastanemize sevk edilmişti. Ekstremite muayenesinde her iki kol ve sol baldırda şişlik, ekimoz ve hareket kısıtlılığı mevcuttu. Ekstremite grafilerinde her iki humerus ve sol femurda cisim kırığı saptandı. Çoğunlukla aile bireyleri tarafından ver- ilen yanlış öykü veya hekimin dikkatsiz aldığı öykü ile tanısı güçleşen, ciddi mortalite ve morbiditeye neden olan fizik istismarın tanısında radyolojik incelemelerin önemi büyüktür. Ailenin verdiği öykü ile radyolojik bulgular arasındaki uyumsuzluk hekim için uyarıcı olmalı ve radyolojik veriler dikkatle incelenmelidir.