Yazar "Evlice, Burcu" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 4 / 4
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Çukurova Popülasyonunda Gelişimsel Diş Anomalisi Görülme Sıklığı: Radyografik Bir Çalışma(Selçuk Üniversitesi, 2023 Ağustos) Süsgün Yıldırım, Zehra; Evlice, Burcu; Sonkaya, Ezgi; Duyan Yüksel, HazalAmaç: Bu çalışmanın amacı, retrospektif olarak incelenen panoramik radyografilerde görülen dental anomalilerin tüm tip ve alt tiplerinin prevalansını değerlendirmekti. Gereç ve Yöntemler: 2019 yılının son 6 ayında, bir fakülte hastanesine başvuran ve panoramik röntgeni çekilen 14 – 70 yaş aralığındaki 1266 hastanın radyografisi incelendi. Durum, büyüklük, sayı, biçim ve doku olarak 5 tip, toplamda 21 alt tip (Transpozisyon, Ektopi, Enversiyon, Median diastema, Mikrodonti, Makrodonti, Hipodonti, Oligodonti, Anadonti, Supernumerer, Meziodens, Talon tüberkülü (dens evaginatus), Taurodontizm, Dilaserasyon, Geminasyon, Füzyon, Concrescence, Dens in dente (dens invaginatus), Amelogenezis imperfekta, Dentinogenezis imperfekta, Dentin displazisi) gelişimsel diş anomalisi araştırıldı. Yaş ortalamaları için bağımsız örneklem t-testi, anomalilerin dağılımlarını değerlendirmek için ki-kare ve Fisher’s Exact testi kullanıldı. Bulgular: Yaş ortalaması 36.9 olan hastaların %27.8’inde dental anomali görüldü. Kadınlarda anomali görülme prevalansı (%30.3) erkeklere göre (%23.8) anlamlı olarak daha yüksekti. Anomaliye sahip kadınlarda ise biçim anomalisi (%68.6) ve alt tipi olarak talon tüberkülü (%40.3) prevalansı anlamlı olarak yüksekti. Diğer anomali alt tipleri ve cinsiyetler arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark yoktu. En sık, sırasıyla talon tüberkülü (%36.1), dilaserasyon (%15.3), median diastema (%12.8), tek diş eksikliği (%11.9) ve dens in dente (%11.6) alt tiplerine rastlanıldı. Sonuç: Her dört hastadan birinde dental anomaliye rastlama ihtimali olduğunu gösteren çalışmanın sonucu, başvuran her hastadan panoramik radyografi alınmasının ve detaylı bir incelemenin önemini bir kez daha ortaya koymuştur.Öğe İmplant dayanak bağlantı tiplerinin implant başarısına etkisinin retrospektif olarak değerlendirilmesi: Pilot çalışma(Selçuk Üniversitesi, 2020) Uslu, Fatma; Evlice, Burcu; Benlidayı, M. Emre; Uçar, YurdanurAmaç: Bu çalışmanın amacı farklı implant dayanak bağlantı tiplerinin (konik ve uç uca birleşim) implant başarısına etkisini değerlendirmektir. Gereç ve Yöntemler: Kliniğimizde 2016 yılında implant üstü sabit protetik tedavisi tamamlanmış ve yükleme sonrası en az 1 yıllık kontrolleri yapılmış hastalar, dental implant tedavisi için risk oluşturabilecek parametreleri (yaş, medikal durum, meslek, cinsiyet, sigara kullanımı) değerlendirebilmek için çalışmaya dahil edildi. Klinik (sondlamada kanama, cep derinliği, plak indeksi, gingival indeks) ve radyografik (kemik kaybı miktarı) değerlendirmeler kaydedildi. Konik ve uç uca (butt-joint) birleşimi olan implantların başarısı karşılaştırıldı. Farklı implant sistemleri de implant başarısı açısından karşılaştırıldı. Veri analizinde t-testi, tek yönlü ANOVA ve Tukey testleri kullanıldı (?=0.05). Bulgular: Kliniğimizde kullanılan farklı dental implantlar (Implantium, Nucleoss, Bego, Astra EV, Biohorizons) ile tedavi edilen 19 hastada uygulanan 11 konik ve 8 uç uca birleşimli implant dayanak bağlantısının implant başarısına etkisi yüklemeden bir yıl sonra değerlendirildi. Sondlamada kanama, cep derinliği, plak indeksi, gingival indeks ve kemik kaybı miktarı açısından değerlendirildiğinde iki implant dayanak bağlantı tipi arasında istatiksel olarak anlamlı bir fark bulunamadı (p>0.05). İmplant sistemleri kendi aralarında ayrı ayrı değerlendirildiğinde kısa dönem implant başarısı açısından istatistiksel olarak anlamlı bir fark görülmedi (p>0.05). Sonuç: Bu retrospektif pilot çalışma çalışmanın sınırlamaları dahilinde implant dayanak bağlantısının kısa dönem implant başarısı üzerinde fark yaratmadığını gösterdi. İmplant dayanak bağlantı tipinin implantın uzun dönem başarısı üzerine etkisini daha büyük örneklem kullanılarak uzun dönem değerlendiren klinik araştırmalara ihtiyaç duyulmaktadır.Öğe Non-sendromik dudak-damak yarıklı hastalarda 2.premolar ve 3.molar agenezisi(Selçuk Üniversitesi, 2019) Akgül, İmran Güner; Evlice, BurcuAmaç: Bu çalışmanın amacı non-sendromik dudak-damak yarıklı (DDY) hastalarda maksiller ve mandibular 2. premolar (2PM) ve 3. molar (3M) agenezisinin prevalansını belirlemek ve agenezinin yarık bölgesi ile olan ilişkisini saptamaktır. Gereç ve Yöntemler: Bu retrospektif çalışmada 2009-2018 tarihleri arasında Çukurova Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’ne başvuran 201 DDY’li hastanın radyografik verileri ve hasta kayıtları incelendi. Asgari yaş sınırı 12 olarak belirlendi ve hastalar farklı yaşlarda alınan en az 2 Ortopantomograf ve konik ışınlı bilgisayarlı tomografi görüntüsünün olması ve herhangi bir genetik/doğumsal sendromunun bulunmaması şartıyla çalışmaya dahil edildi. Bulgular: 201 hastanın 85’i kadın, 116’sı erkekti. Hasta grubunda tek taraflı DDY olan 139 hastanın 51’i sağ, 88’i sol tarafta yarık hattına sahipti. İki taraflı DDY olan hasta sayısı 62 idi. Hastaların % 38.3’ünde 3M agenezisi, %32.3’ünde 2PM agenezisi saptandı. 109 hastada (% 54.2) en az bir diş eksikliği olduğu görüldü. Tüm yarık tiplerinde maksillada (N=56), mandibuladan (N=6) veya her iki çenede olduğundan (N=47) daha fazla eksik dişe rastlanmıştır (p < 0.05). Sonuç: Elde ettiğimiz veriler DDY’li bireylerde 3M ve 2PM agenezisinin yaygın olduğunu göstermektedir. DDY’nin lokalizasyonu ile etkilenen ve karşı çenedeki eksik 2PM ve 3M arasında anlamlı bir ilişki bulunmamaktadır.Öğe Ortognatik cerrahinin maksiller sinüs ventilasyon hacmi üzerine etkisinin KIBT ile değerlendirilmesi(Selçuk Üniversitesi, 2020) Duyan, Hazal; Evlice, BurcuAmaç: Bu çalışmanın amacı Le Fort I osteotomisi sonrası maksiller sinüslerdeki anatomik ve morfolojik değişikliklerin konik ışınlı bilgisayarlı tomografi (KIBT) ile gösterilmesiydi. Gereç ve Yöntemler: Nisan 2015-Kasım 2017 tarihleri arasında Le Fort I osteotomisi yapılan ve operasyon öncesi ile prosedürden 3 ile 12 ay sonra KIBT taramaları mevcut olan 32 hasta çalışmaya dahil edildi. Planlanan cerrahi girişim tipi her hastanın spesifik deformitesine bağlıydı. Ameliyat öncesi ve sonrası sağ ve sol maksiller sinüs ventilasyon hacimlerinin volumetrik analizler ile 3 boyutlu bir yazılım kullanılarak ölçümleri yapıldı. Ayrıca maksillofasiyal deformite tipi ve septa varlığı her hasta için ayrı ayrı kaydedildi. Her bir değişken için tanımlayıcı istatistikler hesaplandı ve pre/postoperatif değerleri karşılaştırmak için bağımlı örneklemler t-testi kullanıldı. Bulgular: 32 olgunun (17 kadın, 15 erkek) verileri (yaş ortalaması 26.40±7.54; ortalama takip süresi 5.25 ay) incelendi. Hastalar çeşitli maksillofasiyal deformitelere sahipti (8 hasta sınıf II, 24 hasta sınıf III). Operasyon öncesinde 27 hastada sağ veya sol maksiller sinüslerde septa formasyonuna rastlandı. Postoperatif sol maksiller sinüs ventilasyon hacminde % 25.01; sağ maksiller sinüs ventilasyon hacminde % 18.01’lik bir azalma saptandı. Ameliyat sonrası hem sağ, hem de sol maksiller sinüs ventilasyon hacimlerindeki düşüş istatistiksel olarak anlamlıydı (p<0.05). Sonuç: Çalışma sonuçları Le Fort I osteotomilerinin sinüs sağlığı üzerinde önemli bir etkiye sahip olduğuna işaret etmektedir. Bu hastalarda maksiller sinüs enflamatuvar süreçlerinin postoperatif radyolojik bulguları, hasta takibinde KIBT taramalarının rutin olarak kullanılmasının yararlılığını göstermektedir.