Yazar "Göğercin, Ahmet" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 6 / 6
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Albert Camus'nün 'Düşüş' ve Tahsin Yücel'in 'Vatandaş' anlatıları üzerine mukayeseli bir çalışma(Selçuk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi, 2006) Göğercin, AhmetBu ÇtJlışmada, benzer ekonomik, tarihsel ve toplumsal gelişmeler altında, eş zamanlı bir süreçte ortaya çıkmış olan Tahsin Yücel'in Vatandaş ile Albert Camus'nün Düşüş an/ahları arasındaki illşkl ele alınarak, insanlığın evrensel bel/e!JI aracıfığıyla yazarların kalemine yansıyan benzerlikler ve farklıfıklar, biçim ve içerik düzleminde araştırılmışhr. Bunun için öncelikle eserler ayn ayrı incefenmiş, daha sonra iki yapıt arasında ki benzerlik/er ve farklılık/ar tespit edilmeye çalışılmıştır. Ancak, çalışma bir etki çalışması değildir; tek tar.aftı ya da karşılıktı bir etkilenme araştırmasına girişilmemiştir. Aynı dönemlerde dünyada gelişmekte ofan, il. Dünya Savaşı, açlık, yoksulluk, soykırım, insani sorumsuzluk/ar, askeri darbeler gibi benzer tarihse/ ve toplumsal o/ayfara şahitlik eden ue çalışmanın konusunu o/U§turan yapıtları hemen hemen aynı zamanlarda yayımlayan iki yaıarın, bir birey ve yazar olarak, yaşama ve dünyaya bakışlarındaki ortak noktalar tespit edilerek, iki farklı ulus ve küttür arasındaki kesişme ve ayrışma noktalan ortaya konmaya çalışılmıştır. Sonuçta, iki ayn ırka, kültüre ve dile sahip yazarlar, dünyada yaşanan benzeri olaylar ve kültürel aktarımlar sonucunda, özgün yapılarına rağmen, biçim ve içerik bakımından benzer yapıtlar ortaya koymuşlardır. Anlatılan birbirinden ayıran küçük farklıfıklar ise yapıtların özgünlüğünü ortaya çıkarmaktadır.Öğe Edebiyat ve sinema ilişkisinde farklı bir örnek: Roger Grenier'in 'Sine Roman'ı(Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi, 2003) Göğercin, Ahmetİnsanlık tarihine bakıldığında, insanoğlunun sürekli çabaları sonucunda meydana getirdiği her yeni buluşun sanat ve edebiyat eserleri üzerinde küçümsenemeyecek bir etkisi olduğu görülür. Sinema bu etkiyi sağlayan yeniliklerin içinde ilk sırayı almaktadır. Günümüzde artık, fotoğraf ve sinema gibi görüntü teknolojilerinin etkisi altında oluşturulmamış eser yok gibidir. Roger Grenier'in Sine Roman' adlı eseri de bütünüyle bu etkileşimin bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Yazarın, ilk gençlik yıllarından itibaren etkisi altında kaldığı filmler ve görüntüler eserde yeniden hayat bularak bir 'sinema hikaye'sinin oluşmasını sağlamıştır. Bununla birlikte, belirli bir dönemin filmlerine, olaylarına ve sinemanın toplumun yaşamı üzerindeki etkilerine tanıklık etmesi nedeniylede eser, belgesel bir nitelik kazanmıştır.Öğe Kumru Yarma 'Bovarizm'in son kurbanı mı?(Selçuk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi, 2007) Göğercin, AhmetBu çalışmada, Tahsin Yücel'in 'Kumru ile Kumru' adlı romanının ana kahramanı Kumru Yarma, Jules de Gaultier'nin, Flaubert'in romanı 'Madame Bovary'den hareketle temel ilkelerini belirlediği 'Bovarizm' büyüteci altına alınarak incelenmiş ve onu Flaubert'in eponimik kahramanı Emma Bovary'ye yaklaştıran özellikler araştırılmıştır. Çalışmanın temel amacını, romanın kahramanının, sergilediği davranışlar, düşünceleri ve genel yaşam çizgisiyle 'bovarist' bir kahraman olup olmadığını tespit etmek oluşturmaktadır. Çalışma sırasında, 'Kumru ile Kumru'nun yazarının genel yazın an layışı, Fransız yazını ile olan ilişkileri de dikkate alınarak, bu konuda daha önce çalışm ış araştırmacıların düşünceleri ışığında, romandan aldığımız örnek pasajlarla, ortaya attığımız tez kanıtlanmaya çalışılmıştır. Çalışmanın sonucunda, YUcel'in kahramanının, yetiştirilme tarzı, ruh hali, yaşam biçimi, sergilediği davranış ve düşüncelerle Flaubert'in kahramanı Emma Bovary'ye birçok bakımdan benzediği tespit edilmiş ve Kumru Yanna'nın , Türk romanının ilk dönemlerinde sıkça örneği görülen 'bovarist' kahramanların edebiyatımızdaki yeni bir örneği olduğu sonucuna varılmıştır.Öğe L'univers romanesque de Tahsin Yücel et ses sources Francaises(Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, 2016) Göğercin, AhmetEtant l’un des écrivains les plus importants de la littérature turque, Tahsin Yücel est un universitaire et écrivain qui a consacré toute sa vie à la recherche de la littérature française et à faire établir la sémiologie et le structuralisme en tant que des domaines scientifiques dans notre pays. Il est également le traducteur d’une centaine d’oeuvres françaises importantes des écrivains comme Camus, Sartre, Flaubert, Montherlant, Gide, Proust, Baudelaire, Lévi-Strauss, Duras, Balzac, Tournier, Malraux, Saint-Exupéry, Colette et Marcel Aymé. Il occupe aujourd’hui une place très importante en tant que traducteur à coté de ses identités d’écrivain et de professeur universitaire. Outre son identité de chercheur de littérature et de traducteur, il est également un romancier et nouvelliste connu qui a un grand nombre de lecteurs. Il a publié, jusqu’aujourd’hui, 10 recueils de nouvelles, 8 romans, 1 conte et une vingtaine de livres de recherches et d’essais dont certains ont été traduits en français et en suédois. Il a obtenu également le Prix de Nouvelle de Sait Faik (1956), le Prix de Roman d’Orhan Kemal (1993), le Lauréat des Palmes d’or de La République Française (1997) et le Prix de Roman de Yunus Nadi (2003). Ayant consacré toute sa vie à la recherche de la littérature française, Tahsin Yücel a été bien influencé de cette littérature et ses oeuvres en portent bien les traces. Dans ce travail, nous allons étudier les traces de la littérature française dans son oeuvre romanesque et essayer de les montrer avec des exemples empruntés aux oeuvres de l’auteur.Öğe Litterature et cinema(Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi, 2001) Göğercin, AhmetSinemanın 1895'te, Lumiere kardeşler tarafından icadı sadece görsel sanatlar üzerinde değil, edebiyat dahil olmak üzere, tüm sanat dalları üzerinde önemli bir etki yapmış, bu sanatlarda hem biçim hem de içerik düzleminde önemli değişikliklere neden olmuştur. Yazarların bir çoğu sadece sinema için yazılar, senaryolar yazmakla kalmamış bizzat kendileri kamera arkasına geçerek film yapmaya çalışmışlardır. Bununla da kalmamış, bazı yayıncılarla elbirliği ederek her iki sanat dalının kesiştiği yeni bir tür yaratabilmenin yolunu aramışlardır. Bu çabaların sonucunda, 'roman-cinéma', 'Cinario', 'romans cinéoptiques' gibi edebi koleksiyonlar ortaya çıkmış, gelecekte Alain Robbe-Grillet'in 'ciné-roman'larına giden yolu açmışlardır. Zaten Robbe-Grillet'in kuramcısı olarak ortaya çıktığı 'Yeni Roman' akımının ortaya koyduğu eserler bazı eleştirmenlerce 'sinematografik romanlar' olarak değerlendirilmiştir. Bu akıma üye yzaraların çoğunluğunun edebiyat için olduğu kadar sinema için de çalışmaları, hatta Robbe-Grillet ve Duras gibi, bizzat kendilerinin film çevirmeleri bu tezi doğrular gözükmektedir. Sonuç itibariyle, bütün bu çabaların sonucunda edebi eserlerin yapısında önemli değişiklikler meydana gelerek günümüzün sinematografik olarak nitelendirebileceğimiz görsel romanları, öyküleri hatta şiirleri oluşmuş ve bunun sonucunda da okuyucu geleneksel konumundan sıyrılarak seyirci koltuğuna geçmek zorunda kalmıştır.Öğe Tahsin Yücel'in 'Yalan' ve Gustave Flaubert'in 'Bouvard ile Pecuchet' adlı romanlarında entelektüel söylem ve 'entelektüel'in sorunsallaştırılması(Selçuk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi, 2008) Göğercin, AhmetKültürlerarası iletişim çalışmalarının giderek arttığı bir dönemde, biri Doğuya, diğeri Batıya ait iki yazarı ve yapıtlarını yüzleştirerek, be/il bir olgu çerçevesinde temel benzerlik ve farkl lık/arı ortaya koymak bu çal şmanın temel amacını oluşturmaktadır. Yücel ve Flaubert, birbirinden yüz yıl arayla yaşamış, farklı dil ve kültürlere sahip iki önemli yazardır. Her ikisi de, söz konusu romanlarında, döneminin aydın ve bilim adamını ele alarak sorgulamışlardır. Bilim adamı ve aydın olma iddiasındaki kahraman/ar aracılığıyla, dönemlerinin bilim anlayışını ve aydın kimliğini ironik bir dille eleştirmi lerdir. Bunu yaparken, değişik romanesk yöntemler aracılığıyla, kendi aydın kimliklerini üstü kapalı bir şekilde ortaya koyarak entelektüel bir söylem oluşturmuşlar; sık s k başka yazar ve aydınların yapıtlarına, tarihi ve sosyal olaylara göndermelerde bulunarak, üst kurmaccı niteliği taşıyan metinler ortaya koymuşlardır. Çalışmam zda, yazarların bu söylemi oluşturma biçimleri ve 'aydın' kavramına bakış açıları ortaya konmaya ve biri Fransız diğeri Türk, iki yazarın yapıtlarındaki söylem ve izlekler aydın' kavramı çevresinde incelenerek, benzerlikler ue farklılıklar tespit edilmeye çalışılmış ır