Yazar "Günay, Mediha" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 1 / 1
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Myelodisplastik sendrom tanılı hastalarda rutin gönderilen PNH klonu sıklığının belirlenmesi bakılan hemogram ve bazı biyokimyasal parametrelerin sağkalım ile ilişkisi(Selçuk Üniversitesi, Tıp Fakültesi, 2020) Günay, Mediha; Baştürk, AbdulkadirAmaç: Çalışmamızda hastaların tanı anındaki tam kan sayımı ve bazı biyokimyasal parametlerinin, risk gruplarına ve sınıflandırmalarına göre sağkalımla ilişkisinin araştırılması amaçlanmıştır. Ayrıca bu hastalardan rutin olarak gönderilen Paroksismal Nokturnal Hemoglobinüri ( PNH ) klonu sıklığının saptanması amaçlanmıştır. Yöntem: Çalışmaya 01.01.2010 – 01.01.2020 tarihleri arasında Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Hematoloji Bilim Dalı tarafından takip edilen myelodisplastik sendrom tanılı 105 hasta dahil edilmiştir. Çalışmaya dahil edilen hastaların dosyaları ilgili üniversite etik kurulu ve kurum izinleri doğrultusunda hastane veri tabanından retrospektif olarak taranmış, başvuru sırasındaki ve güncel kontrollerindeki değerleri çalışma kapsamında incelenmiştir. Hastaların tanı anındaki hemogram parametreleri ( lökosit, nötrofil, lenfosit, monosit, hemoglobin, MCV, trombosit, nötrofil / lenfosit oranı, lenfosit / monosit oranı, trombosit / lenfosit oranı ) ve bazı biyokimyasal parametreler (üre, kreatinin, albümin, total protein, ürik asit, LDH, bilirubinler, vit-B12, folik asit, ferritin, eritropoietin) not edildi. Her bir parametrenin sağkalımla ilişkisine bakıldı. Sayısal verilerin özetlenmesinde; aritmetik ortalama, standart sapma, minimum ve maximum değerleri, kategorik verilerin özetlenmesinde frekans dağılımları ve yüzdelikler kullanıldı. Kategorik verilerin karşılaştırılamasında ki-kare testi veya veya Fisher testi kullanıldı. Sayısal verilerle kategori değişkenleri arasındaki farklılık Student- T ve Man-Whitney U testleri ile değerlendirildi. Bulgular: Çalışmaya dahil edilen 105 hastanın %55.2 (58)'si erkek ve %44.8 (47)'si kadındı. Tarih olarak 30.06.2020 itibariyle poliklinik takibi devam eden 45 hasta (%42.9), ex kaydı bulunan 60 hasta ( %57.1) vardı. Hastaların tanı anındaki yaşlarının ortalaması 67.6 ±11.69 yıl olarak tespit edildi. IPSS'e göre risk sınıflaması yapıldığında tüm hastaların % 54.2'si düşük riskli; %40'ı orta-1; %4.7'si orta-2; % 0.9'u yüksek riskli idi. R-IPSS'e göre risk sınıflaması yapıldığında % 30.4'ü çok düşük riskli; %52.3'ü düşük riskli; % 8.5'i orta riskli; %8.5'u yüksek riskli idi, çok yüksek riskli hasta yoktu. Ex olan 60 hasta için, tanı anında bakılan hemogram ve biyokimyasal parametrelerin yaşam süreleri ile ilişkisine bakıldığında; trombosit sayısı (p değeri: 0.049), lenfosit sayısı (p değeri: 0.019) ve albümin (p değeri: 0.037) değeri ile pozitif yönde anlamlı korelasyon saptandı. Yaşam süresi sınırı 1 yıl olarak alındığında; iki grup arasında, hemoglobin (p değeri: 0.021), trombosit (p değeri: 0.034), lenfosit (p değeri: 0.046) değerleri ve nötrofil / lenfosit oranı (p değeri: 0.021) için anlamlı farklılık saptandı. Yaşam süresi sınırı 2 yıl olarak alındığında; iki grup arasında hemoglobin (p değeri: 0.021), trombosit (p değeri: 0.032), lenfosit (p değeri: 0.006) değerleri ve nötrofil / lenfosit oranı (p değeri: 0.007) için anlamlı farklılık saptandı. Hemoglobin, lenfosit, trombosit değerleri daha yüksek olanların yaşam süreleri anlamlı olarak daha uzunken; nötrofil / lenfosit oranı daha yüksek olanların yaşam süreleri anlamlı olarak daha kısaydı. Çalışmamızda ex olan 60 hasta ve ex olan düşük riskli 48 hastada lenfosit sayısı sınır değerleri 0.8 × 109 ve 1.2 × 10 9 alınarak gruplar arasında yaşam süreleri açısından farklılık olup olmadığına bakıldığında her iki grupta da her iki sınır değeri için yaşam süreleri arasında anlamlı farklılık saptandı. Gözyaşı hücrelerinin artışının kötü prognozla ilişkili olup olmayacağını tespit etmek amacıyla poliklinik takipleri devam eden 15 hastanın periferik yaymalarında gözyaşı hücresi oranlarına bakıldı. Ancak bakılan periferik yayma sayısının yetersiz olması nedeniyle anlamlı istatistiksel değerlendirme yapılamadı. Ayrıca PNH testinin de sadece 20 hastadan gönderilmesi nedeniyle istatistiksel değerlendirme yapılamadı. Sonuç: Çalışmamızda tanı anındaki lenfosit sayısı ve nötrofil / lenfosit oranı ile yaşam süreleri arasında anlamlı ilişki saptanması, bu değerlerin prognostik faktör olarak kullanılabileceğini göstermiştir. Bu amaçla daha çok sayıda MDS'li hasta ile yapılacak çalışmalara ihtiyaç vardır. PNH testi sadece 20 hastadan gönderilmişti. Retrospektif verilerimiz; MDS hastalarında PNH klonunun tespiti için literatürde önerildiği gibi tüm hastalara yılda bir kez rutin olarak FLAER testinin yapılması gerekliliğini göstermiştir.