Yazar "Kanat, Fikret" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 40
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Aberran Sağ Subklavyen Arter Sendromu ve Kronik Öksürük(2013) Tülek, Baykal; Yıldırım, Gülfem; Kanat, Fikret; Süerdem, MecitAmaç: Aberran sağ subklavyen arter (ASSA) nadir görülen ve genellikle asemptomatik bir seyir gösteren konjenital bir anomalidir. Erişkin ASSA'lı hastalarda en sık karşılaşılan yakınma yutma güçlüğü olduğu için "disfaji lusoria" olarak ta adlandırılmaktadır. Solunum yakınmaları ise çok daha nadirdir. Gereç ve Yöntem: Bu çalışmada kliniğimizde çeşitli solunumsal patolojiler nedeniyle tetkik edilirken ASSA saptanan 8 hasta incelenmiştir. Bulgular: Hastalardan 3'ünde ASSA ile ilişkili yutma güçlüğü yakınması, bu hastaların 2'sinde ise yutma güçlüğüne eşlik eden kronik öksürük saptanmıştır. Mediastinal kitle şüphesiyle sevk edilen bir hastada ise kontrastlı bilgisayarlı tomografi ile ASSA tanısı konulmuştur. Semptomatik hastalarda diyet ve antireflü tedaviyle yakınmalarda olumlu sonuçlar elde edilmiştir. Sonuç: Özellikle yutma güçlüğünün eşlik ettiği kronik öksürüklü hastalarda ASSA nadir karşılaşılan öksürük nedenlerden biri olarak, ayırıcı tanıda yer almalıdırÖğe Adma Levels in Acute and Stable Chronic Obstructive Pulmonary Disease(Blackwell Publishing, 2006) Erdem, S.; Abuşoğlu, Sedat; Ünlü, Ali; Kanat, Fikret[Abstract not Available]Öğe Astımda Akciğer Difüzyon Kapasitesinin Hava Yolu Obstrüksiyonu ile İlişkisi(2007) Kanat, Fikret; Çiçek, Hüseyin; Teke, TurgutAmaç: Karbon monoksit difüzyon kapasitesinin (DLco) ölçümü, alveole-kapiller membranda gaz değişimi hakkında bilgi veren önemli bir solunum fonksiyon testidir. Çalışmada astımlı hastalarda obstrüksiyon derecesiyle DLco arasındaki ilişki araştırılmaktadır. Yöntem: Çalışmaya önceden astım tanısı almış ve DLco’yu etkileyecek ilave bir hastalığı olmayan ve sigara içmeyen 91 (ortalama yaş: 37.29.4, 18-56 yaş) ve kontrol grubu olarak gönüllü 47 (ortalama yaş: 38.08.7, 22-56 yaş) kişi katıldı. Tüm olguların akım hızları, akciğer volümleri ve DLco ölçümleri Vmax22 spirometre cihazı ile yapıldı. Hastalar Global Initiative for Asthma (GINA) rehberinde tanımlanan FEV1 ve PEF parametreleri kullanılarak obstrüksiyon derecesine göre 3 gruba ayrıldı. Buna göre; FEV1 ve PEF değeri % 80 olan hastalar Grup 1’e (n:25), FEV1 veya PEF değeri % 80 olup FEV1 veya PEF değerinin herhangi biri % 60-80 arasında olanlar Grup 2’ye (n:29) ve FEV1 veya PEF değerinin herhangi biri % 60 olan hastalar Grup 3’e (n:37) dahil edildi. Bulgular: Astımlı hastalarla kontrol grubu arasında DLco, DLco (%), alveoler volüm (VA) ve DLco/VA değerleri bakımından istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmadı. Sonuç: Astımlılarda DLco obstrüksiyon derecesinden etkilenmemektedir Bu da astımda efektif VA azalmamasına bağlıdır. DLco ölçümü kronik hava yolu obstrüksiyonu olan hastalarda astımın özellikle amfizemden ayrımında önemli bir yere sahiptir.Öğe Attentional control is partially impaired in obstructive sleep apnea syndrome(WILEY, 2013) Tulek, Baykal; Atalay, Nart Bedin; Kanat, Fikret; Suerdem, MecitObstructive sleep apnea syndrome is associated with executive cognitive impairment. An important question is whether impairment in executive functioning in obstructive sleep apnea syndrome is independent of dysfunction in attention. Attentional control is a subcomponent of executive functioning that is mediated by frontal lobe processing. In the current study, we investigated whether attentional control is deficient in obstructive sleep apnea syndrome. Attentional control processes were investigated through conflict adaptation and conflict frequency paradigms. These neuropsychological paradigms were assessed by using the Simon, Flanker and Stroop tasks. We additionally analysed post-error slowing data within these tasks. Error processing is another index of cognitive control that is mediated by frontal lobe functioning. Our sample consisted of 14 healthy adults and 24 patients with untreated moderate-severe obstructive sleep apnea syndrome. Results indicated that attentional control is partially dysfunctional among patients with obstructive sleep apnea syndrome. Attentional control processes were deficient when focal attention (Flanker task) processes were involved, but were intact when observed using the Simon and Stroop tasks. A non-significant trend in post-error slowing data suggested that error processing, assessed with the Flanker task, was diminished among patients with obstructive sleep apnea syndrome. These results support the view that obstructive sleep apnea syndrome leads to some amount of frontal lobe dysfunction, and that attentional control and error processing might be particularly affected by obstructive sleep apnea syndrome.Öğe Behçet hastalığında iyatrojenik sağ internal mamaryan arter çalma sendromu(2014) Erol, Cengiz; Paksoy, Yahya; Kanat, Fikret; Özbek, Seda; Kıvrak, A.Sami; Koplay, Mustafa; Özbek, OrhanSubklaviyan arter anevrizması nedeniyle opere edilen bir Behcet olgusunda anevrizmaya açılan vertebral arter ve sağ internal mamaryan arterin, anevrizma kesesi içerisinde bırakılması sonucu, post operatif dönemde iatrojenik olarak ortaya çıkan sağ internal mamaryan arter çalma sendromunun görüntüleme bulgularını sunmak istedik. Bizim bilgilerimize göre bugüne kadar, sağ internal mamaryan arterin sorumlu olduğu çalma sendromu literatürde tariflenmemiştir. Kesitsel noninvaziv radyolojik görüntüleme yöntemleri, bu olguda anatomik detayın gösterilmesi, cerrahi sonrası değişen ve yeni ortaya çıkan anatominin ortaya konmasında oldukça başarılı olmuştur.Öğe Bilinen risk faktörlerine bağlı astım ataklarına duyarlılık ile hasta yaşı arasındaki ilişki(2013) Doğru, Sibel; Kanat, Fikret; Özer, Faruk; Maden, Emin; Akoğlu, Sebahat; Babayiğit, CenkAMAÇ: Astım atağı nedeniyle yatırılarak tedavi edilen hastaların çeşitli risk faktörlerinin yaş gruplarına göre atak ağırlığındaki belir- leyiciliği ve ilişkisi araştırıldı.GEREÇ VE YÖNTEMLER: Astım atağı tanısıyla hastaneye yatırılan 80 hasta çalışmaya dâhil edildi. Olgular 65 yaş altı (n36; 52,57,6) ve üstü (n44; 72,55,2) olmak üzere 2 gruba ayrılarak değerlendirildi. Hastaların demografik özellikleri, astım başlangıç yaşı ve astım süresi, astım ağırlık derecesi, atak şiddeti, atopi, atopik hastalıklar, ilaç ve besin alerjisi, ek hastalıklar, son 1 ay ve 3 ay içindeki tedavi durumu, atak nedeni, yatış süresi, astım nedeniyle son 1 yıl içinde acil servis ve hastaneye yatış sayısı, astım nede- niyle yaşamı boyunca toplam hastaneye yatış sayısı kaydedildi. Hastaların yatış ve çıkışta solunum fonksiyon testleri ve arter kan gazları alındı. BULGULAR: Altmış beş yaş üstü hastalarda osteoporoz varlığı, küf mantarı için cilt testi pozitifliği, son 1 aydaki teofilin kullanımının atak ağırlığını artırdığı tespit edildi. 65 yaş üstünde astım ağırlığın- dan bağımsız olarak atak şiddetinin daha ağır olduğu tespit edildi. Son 1 ay ve son 3 ayda her iki yaş grubundaki hastaların düzensiz tedavi aldığı belirlendi. SONUÇ: Yaşlı astım hastalarında teofilin kullanımı, küf mantarı duyarlılığı, biomas maruziyeti gelecekteki astım ataklarını önle- mek için daha dikkatli sorgulanmalı ve rehberler doğrultusunda gerekli koruyucu önlemler önerilmelidir.Öğe Cognitive function in chronic obstructive pulmonary disease: Relationship to global initiative for chronic obstructive lung disease 2011 categories(WILEY-BLACKWELL, 2014) Tulek, Baykal; Atalay, Nart Bedin; Yildirim, Gulfem; Kanat, Fikret; Suerdem, MecitBackground and objective: Recently, comorbidities such as impaired cognitive function have been attracting more focus when considering the management of chronic obstructive pulmonary disease (COPD). Here we investigated the relationship between cognitive function and the categories given in the Global Initiative for Chronic Obstructive Lung Disease (GOLD) guidelines in 2011. Specifically, after controlling for non-COPD covariates, we assessed the clinical features that may be predictive of cognitive impairment in patients with COPD. Methods: We recruited 119 stable patients with mild to very severe COPD. We administered a broad array of standardized neuropsychological tests that assessed cognitive functions in the domains of attention, memory, psychomotor coordination and language. Results: Cognitive scores were significantly different between patients falling within GOLD 2011 categories. Scores were lower in patients with high future risk compared with low future risk. In parallel, there were significant differences in cognitive function between COPD patient subgroups when patients were grouped according to the forced expiratory volume in 1 s, exacerbation history and C-reactive protein levels. After controlling for non-COPD predictors, only exacerbation history remained a significant predictor of cognitive scores. Conclusions: The number of exacerbation events in a year may be used as a predictor of cognitive impairment in patients with COPD.Öğe Cold Abscess of the Chest Wall as an Unusual Complication of BCG Vaccination(Elsevier Science Bv, 2002) Arıbaş, Olgun Kadir; Kanat, Fikret; Görmüş, Niyazi; Türk, EmelBacillus-Calmette-Guerin (BCG) vaccination often results in local adverse effects; however, serious or long-term complications are rare. The involvement of sternum among skeletal BCG osteomyelitis is a rarely seen complication of BCG vaccination. Such a complication may confuse with a chest wall tumor and a surgical intervention may be needed for the definite diagnosis. A 9-month-old infant who had a parasternal cold abscess in the anterior chest wall and sternal osteomyelitis of tuberculosis in the late period of BCG vaccination of whom the etiological diagnosis was histopathologically confirmed after surgery is presented and the preoperative diagnostic problems are discussed.Öğe Comparison Between Pulmonary and Hepatopulmonary Hydatidosis(ELSEVIER SCIENCE BV, 2002) Arıbaş, Olgun Kadir; Kanat, Fikret; Türk, Emel; Kalayci, Mustafa UygarObjectives: To compare the clinical features and the surgical approaches between single pulmonary (SPH) and hepatopulmonary hydatidosis (HPH). Methods: The hospital and follow-up records of 141 patients who had undergone surgery for pulmonary hydatidosis in our clinic between January 1991 and January 2001 were reviewed. Forty-nine patients (34.8%) had concomitant liver cysts in addition to the pulmonary cysts and they were regarded as HPH (Group I). The remaining 92 (65.2%) patients had SPH (Group II). Both groups were compared according to their clinical, radiological and surgical features. Results: Seventeen (34.7%) male and 32 (65.3%) female patients had HPH, The mean age of the patients with HPH was significantly higher than the age of those with SPH (P < 0.05) and the frequency of hepatopulmonary localization, which is contrary to single pulmonary cyst, was significantly higher in females (P < 0.05). The majority (67.3%) of the cysts located in the liver were solitary. Multiple pulmonary cysts were in higher ratio in Group II, compared to Group I (45.7 vs. 22.8%) and bilateral pulmonary cyst ratio was higher in Group II, as well (26.5 vs. 13%) (P < 0.05). In 14 patients (28.6%), the concomitant cysts localized in the dome of liver were extirpated via right thoracophrenotomy, and in one of them sternophrenotomy was performed. There was no statistically significant difference associated with the postoperative complications and hospital stay between groups. No recurrence and mortality were recorded in Group II. Conclusions: Multi-organ localizations (especially liver) should be examined in all patients with pulmonary hydatid cysts. HPH is more frequent in female patients over 40 years of age. The pulmonary cysts in HPH show a tendency to be bilateral and multiple. HPH should be regarded as a different entity since it can cause either economic or tabour loss due to the multi-operations and prolonged postoperative care. The operative strategy and approach should be different in hepatopulmonary cysts especially if they locate in the right or bilateral lung. One-session operation with the improvements of its techniques and methods should be considered in selected cases. (C) 2002 Elsevier Science B.V. All rights reserved.Öğe Dirençli Granülomatöz Polianjiitis Olgusu(Selçuk Üniversitesi, 2019 Mart) Limon, Muhammet; Gülcemal, Semral; Kanat, Fikret; Yılmaz, SemaVaskülitler, kan damarlarının inflamatuvardestrüksiyonu ile karakterize heterojen bir grup hastalıktır. Vaskülitler tutulan damar özelliğine göre klinik bulgu verebilir. Primer vaskülitler damar tutulum özelliklerine göre büyük, orta ve küçük damar vasküliti olarak ayrılır. Granülomatöz polianjiitis(GPA) ANCA ilişkili küçük damar vaskülitidir. GPA sınırlı ve sistemik tutulumla seyredebilir. Bu olgu, akciğer tutulumu olan sistemik ve sınırlı GPA olgularında tedavive yan etkileri paylaşmak için sunulmuştur.Öğe The effect of cognitive functions on the ability to learn how to use a Diskus device in patients with chronic obstructive pulmonary disease(TURKISH RESPIRATORY SOC, 2018) Tulek, Baykal; Atalay, Nart Bedin; Kurtipek, Ercan; Yildirim, Gulfem; Kanat, Fikret; Suerdem, MecitOBJECTIVE: Dry powder inhalers are a group of inhaled medications commonly used for the treatment of chronic obstructive pulmonary disease (COPD). Although they can be more easily administered than metered dose inhalers, there is a high rate of errors in device use. The present study aims to evaluate the relationship between the ability to learn how to use a Diskus device and cognitive functions in patients with COPD. MATERIALS AND METHODS: The study included 30 inhaler-naive patients who were newly diagnosed with COPD. During their first visit, patients were administered a broad array of standardized neuropsychological tests and given a training on inhaler use. During the second visit, patients were divided into two groups according to their performance in the use of Diskus device: effective and ineffective. RESULTS: Twenty-nine patients who completed the study showed a negative correlation between the cognitive test scores and Diskus training parameters. The number of errors and duration of training increased as the cognitive scores decreased. In Visit 2, a comparison between patients with ineffective and effective use of the Diskus device showed that cognitive function scores were higher in those with effective use. CONCLUSIONS: Evaluation of cognitive functions in COPD patients is important in establishing an effective inhalation treatment.Öğe The effect of costal cartilage resection on the chest watt development: a morphornetric evaluation(OXFORD UNIV PRESS INC, 2007) Calik, Mustafa; Aribas, Olgun Kadir; Kanat, FikretObjective: In repair of thoracic wall deformities, there is a debate in the literature regarding the optimal age and the type and number of costal cartilage resections. We evaluated the effect of costal. cartilage resections on the chest wall development in young rabbits. Methods: Fifty apparently healthy, 6 weeks of age, mate New Zealand white rabbits were evaluated in five groups, each including 10 subjects. Group I served as control for the observation of normal thoracic development. Rabbits in group 2 underwent partial and rabbits in group 3 underwent total resections of the right third and fourth costal cartilages; those in group 4 underwent partial and rabbits in group 5 underwent total resections of the right third to sixth costal, cartilages. Anteroposterior, horizontal and vertical diameters of the chest were measured before operation and repeated at 24 weeks of age. Results: Upper and lower anteroposterior diameters of the thoracic wall and horizontal diameters of the left hemithorax differed significantly among groups (p = 0.011, p = 0.004, and p = 0.002, respectively). Upper anteroposterior diameter was 49 mm in group 1 and 44 mm in group 3 (p = 0.009). Lower anteroposterior diameter in group 5 (66 mm) was significantly less than that in group 1 (70 mm) (p = 0.039) and there was also a statistically significant difference between group 4 (71 mm) and group 5 (66 mm) (p = 0.002). Horizontal diameters of the left hemithorax in group 3 (32 mm; p = 0.005) and 5 (32 mm; p = 0.008) were significantly different when compared to group 1 (26 mm). Growth in right hemithorax was statistically less than that in left side in all operated groups except in group 2. Conclusions: Thoracic resections in young rabbits have demonstrated that the costal cartilage resection is not an innocent procedure as it severely affects the chest watt development especially in anteroposterior direction and the thoracic growth is markedly retarded when growth centers of the ribs are not preserved and/or four or more ribs are resected. (C) 2007 European Association for Cardio-Thoracic Surgery. Published by Elsevier B.V. All rights reserved.Öğe An Epidural Emphysema Due to the Tracheal Laceration That Occurred After a Blunt Trauma: an Extremely Rare Condition(Oxford Univ Press Inc, 2003) Arıbaş, Olgun Kadir; Kanat, Fikret; Emlik, Dilek[Abstract not Available]Öğe Flexible bronchoscopy may decrease respiratory muscle strength: premedicational midazolam in focus(BIOMED CENTRAL LTD, 2012) Tulek, Baykal; Kanat, Fikret; Tol, Sule; Suerdem, MecitBackground: Flexible bronchoscopy (FB) is a procedure accepted to be safe in general, with low complication rates reported. On the other hand, it is known that patients with pre-existing respiratory failure have developed hypoventilation following FB. In this study the effects of FB on respiratory muscle strength were investigated by measuring maximum respiratory pressures. Methods: One hundred and forty patients, aged between 25 and 90 years, who had undergone diagnostic bronchoscopy between February 2012 and May 2012, were recruited to the study. Pre- and post-procedure maximal inspiratory pressure (MIP) and maximal expiratory pressure (MEP) were measured. A correlation between the MIP and MEP changes and patient characteristics and FB variables were investigated. Results: Significant decreases in both MIP and MEP values were observed following FB (p < 0.001 for both). Decreases were attributed to the midazolam used for sedation. Significant decreases in respiratory muscle strengths were observed especially in the high-dose midazolam group, compared to both low-dose and non-midazolam groups. Conclusions: It was determined that respiratory muscle weakness may arise post-procedure in patients who have undergone FB, and this is constitutively related to midazolam premedication. Respiratory muscle weakness might play a role in potential hypoventilation in critical patients who undergo FB.Öğe Giant Localized Solitary Fibrous Tumors of the Diaphragmatic Pleura: Report of Two Cases(Springer, 2002) Arıbaş, Olgun Kadir; Görmüş, Niyazi; Kanat, Fikret; Avunduk, Mustafa CihatWe report two cases, of 48- and 53-year-old women, with huge intrathoracic extrapulmonary tumors which originated from the diaphragm. In these cases the totally resected tumors were examined histologically and immunohistochemically. and based on these studies benign localized solitary fibrous tumors originating from the diaphragmatic pleura were diagnosed. We observed no recurrence in the long-term follow-up. which was necessary for these cases due to the tumors' unpredictable clinical behavior even when they were thought to he benign histologically. Because of the huge sizes of these tumors. originating from the diaphragmatic pleura with pedicles. and benign clinical outcome correlating with the histological examination. these cases are thought to he worthy of interest.Öğe Hemoptysis Secondary to Fistulisation of Pott's Abscess(Int Union Against Tuberculosis Lung Disease (I U A T L D), 2003) Kanat, Fikret; Aydemir, Yusuf; İmecik, Oktay[Abstract not Available]Öğe Malignite Kaynaklı Plevra Sıvılarında Lipide Bağlı Sialik Asit Düzeyi Tayinin Tanısal Değeri(2003) Bektemür, Güven; Özer, Faruk; Kanat, Fikret; İmecik, OktayBu çalışmada, Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı'nda yatırılarak tetkik edilen plevral efüzyonlu 68 hastanın plevra sıvısı ve serum lipide bağlı sialik asit (LBSA) düzeyleri ile kontrol grubu olarak seçilen 30 sağlıklı bireyin serum LBSA düzeyleri araştırıldı. Olgular plevral efüzyonun Biyolojisine göre malignite kaynaklı ve malignite dışı nedenli plöreziler olmak üzere iki gruba ayrıldı. Malignite grubunda 32, malignite dışı grupta ise 36 olgu yer aldı. Gerek malignite gerekse malignite dışı hasta gruplarında ortalama serum LBSA düzeyinin kontrol grubuna göre belirgin derecede arttığı saptandı (p 0.001, p 0.001). Hasta gruplarının ortalama serum LBSA değerleri arasındaki fark ise istatistiksel olarak anlamlı değildi. Malignite grubunun ortalama plevra sıvısı LBSA düzeyi (23.34 mg/dL) malignite dışı grup (17.97 mg/dL) ile karşılaştırıldığında anlamlı derecede yüksek bulundu (p 0.05). Hasla gruplarında saptanan ortalama plevra sıvısı / serum LBSA oranları arasında istatistiksel olarak anlamlı fark olmadığı gözlendi. plevra sıvısında LBSA düzeyi ölçümünün malignite kaynaklı plevral efüzyonların ayırıcı tanısında sensitivitesi %91 ve spesifitesi %51 olarak belirlendi. Sonuç olarak, malignite kaynaklı plevral efüzyonların ayırıcı tanısında bir tümör belirteci olarak LBSA düzeyinin lanısal değeri beklenen düzeyde olmamakla birlikte, tanı zorluğu ile karşılaşılan olgularda yüksek plevra sıvısı LBSA konsantrasyonunun maligniteyi destekleyici bir parametre olarak kullanılabileceği kanısına varıldı.Öğe Malignite Kaynaklı Plevra Sıvılarında Lipide Bağlı Sialik Asit Düzeyi Tayininin Tanısal Değeri(2003) Bektemür, Güven; Ozer, Faruk; Kanat, Fikret; Imecik, OktayBu çalışmada, Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı’nda yatırılarak tetkik edilen plevral efüzyonlu 68 hastanın plevra sıvısı ve serum lipide bağlı sialik asit (LBSA) düzeyleri ile kontrol grubu olarak seçilen 30 sağlıklı bireyin serum LBSA düzeyleri araştırıldı. Olgular plevral efüzyonun etyolojisine göre malignite kaynaklı ve malignite dışı nedenli plöreziler olmak üzere iki gruba ayrıldı. Malignite grubunda 32, malignite dışı grupta ise 36 olgu yer aldı. Gerek malignite gerekse malignite dışı hasta gruplarında ortalama serum LBSA düzeyinin kontrol grubuna göre belirgin derecede arttığı saptandı (p< 0.001, p< 0.001). Hasta gruplarının ortalama serum LBSA değerleri arasındaki fark ise istatistiksel olarak anlamlı değildi. Malignite grubunun ortalama plevra sıvısı LBSA düzeyi (23.34 mg/dL) malignite dışı grup (17.97 mg/dL) ile karşılaştırıldığında anlamlı derecede yüksek bulundu (p< 0.05). Hasta gruplarında saptanan ortalama plevra sıvısı/serum LBSA oranları arasında istatistiksel olarak anlamlı fark olmadığı gözlendi. Plevra sıvısında LBSA düzeyi ölçümünün malignite kaynaklı plevral efüzyonların ayırıcı tanısında sensitivitesi %91 ve spesifitesi %51 olarak belirlendi. Sonuç olarak, malignite kaynaklı plevral efüzyonların ayırıcı tanısında bir tümör belirteci olarak LBSA düzeyinin tanısal değeri beklenen düzeyde olmamakla birlikte, tanı zorluğu ile karşılaşılan olgularda yüksek plevra sıvısı LBSA konsantrasyonunun maligniteyi destekleyici bir parametre olarak kullanılabileceği kanısına varıldı.Öğe Medical Treatment of Multiple Pleural Hydatid Cysts [3](2003) Özer, Faruk; Kanat, Fikret; Arıbaş, O. K.; Ödev, Kemal[Abstract not Available]Öğe Multipl Primer Tümörler (I?ki Olgu Sunumu)(2001) Arıbaş, Olgun; Kanat, Fikret; Ceran, SamiAmaç: Akciğer kanserlerinin seyrinde metastazlar daha sık görülmekle birlikte ender rastlanılan multipl primer tümörlerin tanımlanması amaçlanmıştır. Olgu sunumu: Biri akciğer ve cilt altı, diğeri akciğer ve böbrek yerleşimli eşzamanlı olarak saptanan multipl primer tümörlü iki olgu sunuldu. Cerrahi rezeksiyon uygulanan olgulardan ilkinde histopatoloji; akciğerde adenokarsinom ile gluteal bölgede cilt altında miksoid liposarkom, ikincisinde ise akciğerde küçük hücreli karsinom ve böbrekteki hipernefroma idi. Tedaviyi takiben 1. olgu 20 aydır tümörsüz ve sağlıklı yaşamını sürdürürken 2. olguda ise adjuan kemoterapiyi takiben 16. ayda serebral ve multipl akciğer metastazları saptandı. Sonuç: Eşzamanlı saptanan bu tümörlerin gerek lokalizasyonları gerekse histopatolojik kombinasyonları dolayısıyla ender rastlanmaları nedeniyle, multipl primer tümörler literatür ışığında gözden geçirilmiştir.