Arşiv logosu
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
Arşiv logosu
  • Koleksiyonlar
  • DSpace İçeriği
  • Analiz
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
  1. Ana Sayfa
  2. Yazara Göre Listele

Yazar "Kapar, Mehmet Ali" seçeneğine göre listele

Listeleniyor 1 - 5 / 5
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Hz. Ali?'ni?n Öldürülmesi? ile I?lgi?li? Ri?vayetleri?n Değerlendi?ri?lmesi?
    (Selçuk Üniversitesi, 1994) Kapar, Mehmet Ali
    Tahkim olayından sonra, Abdurrahman b. Mülcem, Burak b. Abdilah ve Amr b. Bekr adındaki Hariciler biraraya gelerek Müslümanların durumunu müzakere etmişler, kendilerince iyi görmedikleri bu duruma bir çözüm aramışlardır. Çünkü Tahkim olayından sonra Muaviye taraftarları Muaviye'ye bey'at etmiş, O'nu Halife tanımışlar, Ali taraftarları ise Hz. Ali'nin halifeliğinin meşru olarak devamına inanmışlardır. Harici adı verilen ve önce Ali tarafında yer alan, ancak Hakem olayına razı olduğu için O'nun safından ayrılarak Hz. Ali'ye cephe alan grup ise, yerlerini kesin olarak tayin edememişler ve hem Hz. Ali'nin hem de Muaviye'nin muhalifi durumuna düşmüşlerdir.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    İki Seyyah Bir Kültür: Broquière ve İbn Battûta Seyahatnâmelerine Göre Türklerde Yemek Kültürü
    (Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, 2019) Kapar, Mehmet Ali
    Yemek ve içmek insan yaşamının devam edebilmesinin en temel ögesidir. Fakat insanlar sadece hayatlarını idame ettirmek için yemezler ve içmezler. Aynı zamanda yemek; bir sınıf göstergesi, milletler arasındaki ilişkilerde bir gösteri vesilesi, boş vakitlerde yapılacak bir faaliyet, şenlikler için bir vesile unsurudur. Yemek kültürü incelenerek toplumların tarihsel gelişimleri de izlemlenebilir. Türkler, köklü bir tarihe ve güçlü bir kültür birikimine sahiptirler. Sahip oldukları bu kültür birikiminin önemli bir parçası da yiyecek ve içecek alışkanlıkları ile bunun etrafında şekillenen kültürel unsurlardır. Türkler, genel olarak İslam öncesi Orta Asya bozkır hayatında şekillenen bu alışkanlıklarını göçlerle birlikte gittikleri coğrafyalara taşımışlar, yeni bölgelerdeki toplumları etkileyerek ve onlardan etkilenerek kültürlerini devam ettirmişlerdir. Ayrıca farklı inançlarla karşılaşmaları ve özellikle İslamiyet başta olmak üzere değişik dinlere tabi olmaları, yiyecek ve içecek alışkanlıklarının değişmesini de beraberinde getirmiştir. Yemek kültürünün izlerini günümüzde de görmek mümkündür. Seyyahlar, sadece üst yönetici sınıf ile görüşen olup onları yazan değil aynı zamanda toplumun alt sınıfları ile de muhatap olan ve bunları aktaran kişiler olması nedeniyle daha ayrıntılı bilgiler sunmaktadır. Çalışmamızda Orta Çağ’da Türklerin yaşadığı coğrafyaya seyahat eden seyyahların gözüyle Türklerdeki yemek kültürünü inceledik. Seyahatnâmelerinden istifade ettiğimiz seyyahları seçerken Bertrandon de la Broquière ve İbn Battûta gibi farklı bölgelerden ve dinlerden olanlarını tercih ettik. Ayrıca günümüze kadar gelen yeme içme kültürünü de tespit etmeye çalıştık. Bu araştırmada daha fazla seyahatnâmeye yer verilebilirdi fakat bir makale boyutunu aşacağı için iki seyyahın seyahatnâmesi ile sınırlı tuttuk.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Sovyetler Birliği dönemi ders kitaplarında Eskiçağ Tarihi ve Eski Türk Tarihi’nin öğretimi
    (Selçuk Üniversitesi Selçuklu Araştırmaları Merkezi, 2016) Kapar, Mehmet Ali
    Tarihsel süreçte Türk devletleri ile kadim sınır komşusu olan ve ilk dönemden günümüze kadar genellikle mücadele halinde bulunulan Rusya’nın, siyasi tarihinin yanı sıra kültürel ögelerinin bilinmesi de büyük önem taşımaktadır. Zira askerî ve siyasi başarılar elde edebilmek için muhakkak iyi bir eğitim sistemi uygulanmalıdır. Eğitimin bir parçası tarih öğretimi ise, onun da en önemli kısımlarından birisi komşu ülkeler ile olan ilişkilerin öğrenilmesidir. Bu çalışmamızda Sovyetler Birliği’nde tarih eğitiminin bir parçasını teşkil eden Eskiçağ Tarihi ve Eski Türk Tarihi’nin öğretimi incelenecektir. Çalışmanın hacmi gereği diğer dönemlere girilmeyecektir.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    XIII-XIV. Yüzyıllarda Karamanoğulları-Çukurova Ermenileri İlişkileri
    (Selçuk Üniversitesi, 2019) Kapar, Mehmet Ali
    XIII. yüzyıldan itibaren Cengiz Han’ın ve sonrasında iktidara gelen diğer hanlarının yapmış oldukları askerî harekâtlarla yeni bir dünya haritası çizen Moğollar, Türklerin yoğun yaşadıkları Horasan ve Mâverâünnehir bölgesinde de istila hareketleri gerçekleştirdi. Bu istilalar sonucunda yoğun Türkmen nüfusu Anadolu’ya doğru bir göç hareketi başlattı. Türkiye Selçuklu Devleti’nin 1243 yılında Kösedağ Savaşı’nda bozguna uğramasıyla birlikte Anadolu’ya hâkim olmaya başlayan Moğollar, Türkmenler üzerinde de baskı politikası uygulamışlardır. Anadolu Türk tarihinin kırılma noktası olarak değerlendirebilecek olan bu savaş, Anadolu halkının uzun süre Moğolların baskı ve zulmü altında kalmasına neden olmuştur. Moğollar, Anadolu’da tam olarak hâkimiyet kurabilmek ve özellikle bölgedeki Türk nüfuzuna hükmedebilmek için tek başına hareket etmek istememiş ve bölgesel güçlerle işbirliği arayışına girişmişlerdir. Bu noktada bölgedeki Ermeniler ile iyi ilişkiler kurarak Türkmenlere karşı müttefik olmak şeklinde bir siyaset izlediler. Bu dönemde Ermenilerin durumu özeldir. Zira Ermeniler, Türkiye Selçuklu Devleti’nin ve Anadolu’nun o andaki karışıklıklarından en çok faydalanan milleti idi. Özellikle Çukurova Ermenilerinin kendi istekleriyle Mengü Han’a giderek tabiliğini bildirmesi, Moğolların diğer Hristiyan devletlerine göre onlara daha ayrı imtiyazlar sağlamasına neden olmuştur. Çukurova Ermenileri, Türkiye Selçuklularının içinde bulunduğu karışıklıktan yararlanarak bölgedeki önemli kaleleri almaya çalışmışlardır. Moğol istilası sonucu batıya göç eden Türkmen gruplarıyla Anadolu’ya gelmiş olan Karamanoğulları, I. Alâeddin Keykubad tarafından Ermenek civarına yerleştirildiler. Karamanoğulları, bu coğrafyayı daimî gaza ve cihat sahası olarak değerlendirmiş ve her fırsatta Ermeniler üzerine harekâtlar düzenlemişlerdir. Giriştikleri mücadeleler sonucunda Ermenek Kalesi’ni ele geçirmişler ve bir üs olarak Ermeniler ile mücadelelerinde kullanmışlardır. Diğer taraftan Karamanoğulları Anadolu’da, Moğol-Ermeni ittifakına karşı Memlûkler ile müttefik olmuşlardır. Aynicâlût Savaşı’nda (1260) Moğolların Memlûklere yenilmesi üzerine, Karamanoğulları bu durumdan cesaret almış ve Ermeniler üzerine seferlerini artırmıştır. Bu ittifak neticesinde, Memlûkler tarafından ortadan kaldırılan Çukurova Ermenilerinin hâkimiyeti altındaki bölgeler, Anadolu Türkmen beylerinin ellerine geçmiştir. Bu çalışmada dönem kaynaklarında geçen veriler ışığında gerek Karamanlı Türkmenlerinin gerekse Karamanlı beylerinin Çukurova Ermeni Krallığı ile olan ilişkileri ortaya konulmaya çalışılacaktır.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Yöneti?me Etki?leri? Bağlamında Üç I?kti?dar ve Üç Kadın: Terken Hatun, Hayzürân, Eleanor of Aqui?tai?ne
    (Selçuk Üniversitesi, 2022 Ağustos) Kapar, Mehmet Ali
    Kadın ilk çağlardan itibaren her alanda varlık savaşı vermiştir. Genel olarak varoluşlarından itibaren içgüdüsel bir şekilde her şeyi paylaşan kadın ve erkeğin arasında, medeniyetlerin gelişimiyle, özellikle yönetim alanında büyük bir uçurum oluşmuştur. Zamanla erkek egemen toplumlar meydana çıkmış ve kadınlar yönetimde arka planda kalmışlar, çoğu zaman erkek egemenliği kadın üzerinde genel bir tahakküm kurmuştur. Fakat mücadelesinden vazgeçmeyen kadın, bazı dönemlerde bu tahakkümü kırmayı başarabilmiş ve toplumun her kesiminde kendine yer edinmiştir. Toplumların oluşması ile yönetici erkler ortaya çıkmış ve yöneten ile yönetilen sınıflar doğmuştur. Nadiren de olsa yönetimi kadınların elinde tuttuğu bazı toplumlar olmakla birlikte genel olarak yönetim erkeklerin elinde olmuştur. Bu durumda ise kadın yönetime doğrudan müdahale edemese bile dolaylı yollardan müdahalelerde bulunarak etkisini sürdürmüştür. Kadının yönetime olan bu etkisi zaman, mekân ve toplumlara göre değişmiştir. Kadının doğrudan ülke yönetiminde bulunamadığı durumlarda etkilerini kocaları üzerinden gerçekleştirdiği de görülmüştür. Özellikle hükümdar eşleri yönetimdeki etkinliklerinin devamlı olması için sadece kendi eşleri üzerinden harekete geçmemişler, aynı zamanda ileride de kendi çocuklarının -hatta kendi çocukları arasından da kendilerinin daha rahat etkileyebilecekleri çocuklarının- hükümdar olması için mücadele etmişlerdir. Bu etkide en önemli unsur ait oldukları toplumların yönetimle ilgili örf, adet ve anlayışlarıdır. Zira inançlar, gelenek ve görenekler, toplumsal değerler kadınların etki alanlarını da belirlemiştir. Bu çalışmamızda üç farklı coğrafya -Batı Asya, Orta Aysa, Avrupa- ve üç farklı millete Arap Türk, Frank- ait hükümdar eşlerinin yönetime olan etkileri incelenecek ve kıyaslama metodu uygulanarak yönetime etkilerinin benzer ve farklı yönleri ortaya konulmaya çalışılacaktır. Karakterler incelenirken dönem kaynakları merkezli olarak ele alınacaktır.

| Selçuk Üniversitesi | Kütüphane | Açık Erişim Politikası | Rehber | OAI-PMH |

Bu site Creative Commons Alıntı-Gayri Ticari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile korunmaktadır.


Selçuk Üniversitesi Kütüphane ve Dokümantasyon Daire Başkanlığı, Konya, TÜRKİYE
İçerikte herhangi bir hata görürseniz lütfen bize bildirin

DSpace 7.6.1, Powered by İdeal DSpace

DSpace yazılımı telif hakkı © 2002-2025 LYRASIS

  • Çerez Ayarları
  • Gizlilik Politikası
  • Son Kullanıcı Sözleşmesi
  • Geri Bildirim