Yazar "Kartal, Mustafa" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 4 / 4
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Avrupa borç krizinin nedenleri, yayılması ve Türkiye ekonomisine etkileri(Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2019) Kartal, Mustafa; Mucuk, Mehmet2007 yılında Amerika Birleşik Devletleri'nde mortgage piyasasından kaynaklanan sıkıntıların kısa süre içerisinde küresel bir krize dönüşmesi, dünya ekonomisinde ciddi bir durgunluğa yol açmıştır. Küresel krizin en ağır etkisi, özellikle Euro'nun ortak para birimi olarak kabul edilmesinin ardından yapısal sorunları giderek şiddetlenen bazı Avrupa Birliği ülkelerinde hissedilmiştir. Küresel krizle birlikte faiz oranlarının yükselmeye başlaması ve kredi arzında gerçekleşen daralma, söz konusu ülkelerin borç yüklerini artırarak krizin temel belirleyicilerinden birisi olmuştur. Bunun yanısıra AB içerisinde uygulanan ortak para politikasına rağmen; ülkelerin maliye ve bütçe politikalarında bağımsız hareket etmeleri, kredi derecelendirme kuruluşlarının değerlendirmeleri ve krizin öngörülememesi Avrupa borç krizinin diğer temel dinamikleri arasında gösterilmektedir. Avrupa borç krizi, Avrupa ekonomisinde şimdiye kadar görülen en şiddetli iktisadi şoklardan birisidir. Avrupa Birliği ülkelerinde ilk olarak Yunanistan'da etkisini göstermeye başlayan krizin daha sonra çevre ülkelerini (İrlanda, İtalya, İspanya, Portekiz) de etkisi altına alması krizin maliyetini artırmıştır. Nitekim 2011 yılından itibaren giderek şiddetlenen borç krizinin etkisi, özellikle yatırım ve ticaret kanalları aracılığıyla Avrupa Birliği ülkeleriyle yakın ilişki içerisinde bulunan ülkelere de yansımıştır. Bu çalışmada, Avrupa borç krizinin Avrupa Birliği ticaretinde en yüksek paya sahip 20 ülke arasından seçilmiş 15 ülke üzerindeki etkileri 2006-2017 dönemine ait verilerden hareketle dinamik panel veri modelleri kullanılarak araştırılmıştır. Elde edilen bulgulara göre GIIPS ülkelerinin GSYH düzeyleri ile doğrudan yabancı sermaye yatırımları, ihracat, büyüme oranı, enflasyon ve dış borç değişkenleri arasında istatistiksel olarak anlamlı ve pozitif bir ilişki söz konusudur. İşsizlik ve mali denge değişkenleri üzerinde ise GIIPS ülkelerinin geliri anlamlı bir etkiye sahip değildir. Diğer taraftan borç krizinin Avrupa Birliği'ne aday ülke konumunda yer alan Türkiye ekonomisi üzerindeki etkileri 2006-2017 dönemine ait üçer aylık verilerden hareketle zaman serisi yöntemleri kullanılarak analiz edilmiştir. Bu kapsamda enflasyon oranları ve döviz kurlarından GIIPS ülkelerinin gelirlerine doğru bir nedensellik ilişkisi bulunmuştur. Ayırca GIIPS ülkelerinin gelirlerinden doğrudan sermaye yatırımları, büyüme oranı ve bütçe dengesi değişkenlerine doğru bir bağıntı saptanmıştır.Öğe Emek piyasasında kadın çalışanlara yönelik cinsiyet ayrımcılığı: K. Maraş tekstil sektörü örneği(Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2014-06-16) Kartal, Mustafa; Çoban, OrhanToplumsal yaşamın her alanında erkek ile kadının biri olmadan diğerinin düşünülemeyeceği bilinen bir gerçektir. Kadın ile erkek birbirini tamamlayan iki unsur olmasına rağmen toplumsal yaşamda erkek kadınlara göre daha fazla söz sahibidir. Kadının bir birey olarak özgürleşmesinin önündeki engellerden biri ekonomik yaşam içerisinde aktif bir görev alamamasıdır. Kadınlar doğumları ile birlikte ayrımcı uygulamalarla karşı karşıya kalabilmektedir. Toplum tarafından kadın ve erkeklere geleneksel olarak belli rol ve sorumluluklar yüklenmiştir. Geleneksel olarak kadının anne ve eş olma görevi ve toplum tarafından kadınların ve erkeklerin yapabileceği işlerin cinsiyet temelli olarak ayrıştırılması yönündeki bakış açısı ayrımcı uygulamaların ilk safhasında yer almaktadır. Bunun dışında çalışma yaşamına girmek isteyen kadın işe alım aşamasında, çalışma yaşamı içerisinde ve hatta çalışma yaşamından çıkarken çeşitli ayrımcı uygulamalar ile karşı karşıya kalabilmektedir. Ekonomik yaşamda kadının yaşamış olduğu sıkıntılar ve ayrımcı uygulamalar neticesinde kadının toplumdaki yerini güçlendirmek, toplumsal yaşamın her alanında temsil oranlarını artırmak ve ekonomik yaşam içerisinde karşılaştığı ayrımcı uygulamaları azaltmak hatta ortadan kaldırmak ekonomik büyümenin ve kalkınmanın sağlanmasında son derece önem arz etmektedir. Sonuç olarak geçmişten günümüze kadar toplumsal yaşamın her alanında kadının statüsünü artırmak, ekonomik yaşam içerisinde kadın istihdam oranını artırmak ve kadınlara daha iyi koşullarda özellikle cinsiyete dayalı ayrımcılığın olmadığı bir iş yaşamı sunabilmek için ulusal ve uluslararası düzeyde pek çok kanun, politika ve uygulama yürürlüğe konmuştur. Yapılan bu düzenlemeler sayesinde kadının her alanda temsili artmış, kadın hakları daha fazla dile getirilmeye başlanmış, çalışma yaşamında ayrımcı uygulamalar gözle görülür neticede azalmış ve kadınlara daha yaşanabilir toplumsal bir yapı oluşturulmaya başlanmıştır. Fakat günümüzde kadın ve erkek arasında fırsat eşitliğinin tam anlamıyla sağlandığını söylemek güçtür. Bu doğrultuda uygulamada yetersiz kalan kısımların da en kısa zamanda giderilerek kadın ve erkek arasında özellikle de çalışma yaşamında tam anlamıyla fırsat eşitliğinin sağlanması, toplumsal yaşamda daha eşitlikçi bir yapının oluşması, ekonomik büyümenin sağlanması ve kalkınmanın gerçekleşmesi için ön koşullardan biri olarak son derece önem arz etmektedir.Öğe Emek Piyasasında Kadın Çalışanlara Yönelik Cinsiyet Ayrımcılığı: Kahramanmaraş Tekstil Sektörü Örneği(Selçuk Üniversitesi, 2018) Kartal, Mustafa; Çoban, OrhanCinsiyet ayrımcılığı, bireylere cinsiyetlerinden dolayı farklı davranılmasıdır. Ayrımcı uygulamalara aile ilişkilerinde, eğitim hayatında, siyasal yaşamda, sosyal ilişkilerde ve çalışma yaşamında sıklıkla karşılaşılmaktadır. Daha çok negatif ayrımcılık şeklinde ortaya çıkan bu tür uygulamalara genellikle kadınlar maruz kalmaktadır. Kadın ve erkek arasında eşitsizliği yol açan söz konusu uygulamaların temelinde ise toplumun sahip olduğu geleneksel değer yargıları yatmaktadır. Söz konusu değer yargılarına göre erkeğin ilk ve asli görevi iş yaşamında yer alarak evinin geçimini sağlamak iken, kadından ilk olarak beklenen şey ise iyi bir eş ve anne olmasıdır. Bu düşünceler sonucunda kadın sosyal, ekonomik ve siyaset alanında erkeklerden temsil hakkı elde edememiştir. Kadınların cinsiyet temelli ayrımcı uygulamalara en çok maruz kaldığı alan çalışma yaşamıdır. İşe yönlendirme sürecinden itibaren başlayan ayrımcı uygulamalar, işe alım süreci ve iş yaşamı içerisinde de devam etmektedir. Böylece kadın, zorlukla iş yaşamına kendini kabul ettirmekle kalmayıp çalışma yaşamında da çeşitli güçlükle karşılaşmaktadır. Üstelik maddi olanaksızlıklar yüzünden çalışmak zorunda olan kadın, gerek işini kaybetmemek gerekse çevresinden çekindiği için uğramış olduğu ayrımcı uygulamaları çok fazla dile getirememektedir. Diğer yandan çalışma yaşamında yer alan kadının karşılaşmış olduğu bir diğer durum ise ev işlerindeki sorumluluklarını da yerine getirmek zorunda olmasıdır. Kadın çalışanlardan hem evdeki hem de iş yaşamındaki sorumluluklarını eksiksiz bir şekilde yerine getirmesi beklenmekte olup, böyle bir durumda kadın ev ve iş yaşamı arasında sıkışıp kalmakta ve psikolojik olarak ciddi sorunlar yaşamaktadır. Bu yüzden kadınları yaşamış olduğu ayrımcı uygulamaları azaltmak ve hatta ortadan kaldırmak amacıyla ulusal ve uluslararası platformda konuya gereken önem verilmekte ve konuyla ilgili pek çok düzenleme hayata geçirilmektedir. Bu çalışmanın amacı Kahramanmaraş Tekstil sektörü örneğinden hareketle emek piyasasında kadınların cinsiyet ayrımcılığına maruz kalıp kalmadıklarının ortaya konulmasıdır. Analizlerde kullanılan veri seti anket yöntemiyle elde edilmiştir. Bu kapsamda Kahramanmaraş tekstil sektöründe faaliyet gösteren büyük ölçekli 5, orta ölçekli 4 ve küçük ölçekli 3 olmak üzere toplam 12 işletmede çalışan 480 kadın işçiden alınan cevaplar, SPSS 15 istatistik analiz programında değerlendirilmiştir. Analiz sonuçları, emek piyasasında cinsiyet ayrımcılığının her geçen gün azaldığını göstermektedir.Öğe Kamusal ve Özel Sermayeli Bankaların CAMELS Performans Analizi: Türkiye Örneği(2017) Karaçor, Zeynep Öztürk; Kartal, Mustafa; Mangır, Fatih; Kodaz, Şevket Süreyya1980'li yıllardan sonra krizlerin sayısı ve şiddeti giderek artmış olup; finansal krizlerin öngörülebilirliği ve öncü göstergeleri konusu daha fazla önem kazanmaya başlamıştır. CAMELS analizi, finansal açıdan sorun yaşayan bankaların tespit edilmesi amacıyla ABD'de geliştirilen bir yöntemdir. Söz konusu analiz yardımıyla bankaların performansları edilebilmektedir. Bu çalışmanın amacı, Türkiye'de faaliyet gösteren bankaların 20032015 dönemindeki performanslarını CAMELS modeli yardımıyla karşılaştırmalı olarak analiz etmektir. Çalışmada örneklem olarak Türkiye'de faaliyet gösteren 3 kamusal sermayeli ve 9 özel sermayeli banka olmak üzere toplam 12 banka ele alınmıştır. Elde edilen sonuçlara göre; özel sermayeli bankalar sermaye yeterliliği, yönetim kalitesi ve aktif (varlık) kalitesi açısından daha iyi bir görüneme sahipken; kazanç durumu ve likidite bakımından ise tam tersi bir durum söz konusudur. Diğer yandan kamusal sermayeli bankalar özel sermayeli bankalara oranla piyasa risklerine karşı daha duyarlıdırlar