Yazar "Kibar, Ertuğrul" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 4 / 4
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Ciddi burun tıkanıklığına neden olan dev konka bülloza(2016) Erdur, Ömer; Elsürer, Çağdaş; Kibar, Ertuğrul; Bozkurt, Mete KaanSinonazal bölgenin en sık görülen anatomik varyasyonu olan konka bülloza, orta konkanın pnömatizasyonu olarak tanımlanır. Konka bülloza genellikle asemptomatik olsa da boyutuna bağlı olarak nazal septum ve osteomeatal bölge ile ilişkisine göre semptomatik hale gelebilir. En sık karşılaşılan semptomlar burun tıkanıklığı, baş ve yüz bölgesinde ağrı, koku problemleri, sinüzit, postnazal akıntı ve hipozmidir. Tanı; anterior rinoskopi, endoskopik muayene ve paranazal sinüs tomografisiyle konulur. Tedavide yeterli burun açıklığı sağlamak amacıyla endoskopik yöntemle orta konkanın parsiyel rezeksiyonu yapılır. Bu yazıda kronik baş ağrısı, burun tıkanıklığı ve koku alma bozukluğuna neden olan tek taraflı dev konka büllozası olan 34 yaşında bir kadın hasta literatür eşliğinde sunuldu.Öğe Otosklerozlu olguların analizi(2016) Çolpan, Bahar; Öztürk, Kayhan; Elsürer, Çağdaş; Kibar, Ertuğrul; Erdur, ÖmerAmaç: Bu çalışmada, otoskleroz ameliyatı olan hastaların ameliyat yöntemi, işitme sonuçları ve komplikasyonları literatür eşliğinde değerlendirildi.Hastalar ve Yöntemler: Haziran 2010 - Haziran 2015 tarihleri arasında kliniğimizde otoskleroz tanısı konularak ameliyat edilen 50 hastanın (21 erkek, 33 kadın ort. yaş 3815 yıl; dağılım 18-67 yıl) dosyaları retrospektif olarak incelendi. Hastaların muayene bulguları, uygulanan ameliyat yöntemleri, kullanılan protezler, işitmedeki kazanç ve değişiklikler ile karşılaşılan komplikasyonlar değerlendirildi. Ameliyat öncesi ve sonrası hava-kemik yolu eşikleri karşılaştırılarak fonksiyonel kazanç oranları hesaplandı.Bulgular: Elli otoskleroz hastasının 54 kulağına stapedotomi ameliyatı uygulandı. Ameliyat sonrasında hastaların hava yolu işitme eşikleri ve hava-kemik aralıklarında istatistiksel olarak anlamlı oranda azalma saptandı. Ameliyat sonrası 46 hastada (%85.1) fonksiyonel başarı elde edildi. Hastaların birinde inkus dislokasyonu, üçünde korda timpani hasarı, birinde yüzen taban ve iki hastada da total sensörinöral işitme kaybı gözlendi. Beş hastada da geçici vertigo şikayeti gözlendi.Sonuç: Klasik yöntemle uygulanan stapedotomi, yüksek başarı oranı ve düşük komplikasyon oranları ile başarılı bir tedavi yöntemidir. Ameliyatın nadir de olsa ciddi morbiditeye neden olan komplikasyonlarının olabileceği akılda tutulmalı ve medikolegal sorunlar ile karşılaşmamak için hastalar ameliyat öncesi bilgilendirilmelidir.Öğe Rekürren nazal septal piyojenik granülomun endoskopik eksizyonu(2016) Elsürer, Çağdaş; Erdur, Ömer; Dağıstan, Hakan; Bozkurt, Mete Kaan; Kibar, Ertuğrul; Karabağlı, PınarNazal kavitenin lobüler kapiller hemanjiomları (Piyojenik granülom) benign bir tümör olup etyolojisi tam olarak bilinmemektedir. En çok üzerinde durulan nedenler nazal travma ve hormonal faktörlerdir. Genellikle bir pedinkül ile anterior septum mukozasından kaynaklanırlar. Tek taraflı burun tıkanıklığı ve burun kanaması en önde gelen semptomlardır. Hızlı büyümeleri ve ülseratif görünümlerinden dolayı bazen nazal maligniteler ile karıştırılabilmektedir. Bu yazıda 46 yaşında bir kadın hastada daha önceki tedavilerinden sonra iki kez nüks eden piyojenik granülom olgusunun endoskopik olarak tüm sınırları görülerek tutunduğu mukoza ve perikondrium ile birlikte çıkarılması sunuldu. Nazal piyojenik granülom olgularının cerrahi tedavilerinin endoskopik yöntemle mukoza ve perikondrium ile birlikte çıkarılmasının gerekliliği literatür eşliğinde tartışıldı.Öğe Vokal kord patolojisi olan hastalarda üst özefageal sfinkter basıncının değerlendirilmesi(Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2016) Kibar, Ertuğrul; Öztürk, KayhanMide asidinin yukarıya yani üst özofageal sfinkterini (ÜES) geçerek larenks ve farenkse geri akımı larengofarengeal reflü (LFR) olarak isimlendirilir. Gastroözofageal reflü varlığında, ÜES tonusunda ve özofagus lümen basıncında artış görülür. Bunun yanında asidik ve non-asidik reflü durumlarında ÜES kontraksiyonunda artış görülür. LFR, vokal kord lezyonu gelişiminde önemli bir risk faktörüdür. VK patolojisi olan hastalarda üst özefagus sfinkter basınç değerleri, VK lezyonlarının oluşumu için bir etken olup olmadığını değerlendirmek tanı ve tedavide faydalı olabilir. Bu amaç doğrultusunda kliniğimize başvuran vokal kord lezyonlu hastaların ÜÖS manometri sonuçları retrospektif olarak incelendi ve kontrol grubuyla karşılaştırıldı. Çalıma grubu için alınan VK benign lezyonu olan 23 hasta, 20 tane kontrol grubu ile karşılaştırıldı. Tüm hastaların ÜÖS dinlenim, relaksasyon basıncı ve farenks basıncı kayıtları incelendi. VHİ indeksi ile birlikte objektif ses analizleri yapıldı. LFR için geçerliliği kanıtlanmış olan RBS ve RSİ skalaları dolduruldu. Veriler non-parametrik istatistiksel analiz yöntemi ile değerlendirildi. Literatüre göz attığımızda bizim çalışmamız, normal vokal korda sahip hastalar ile vokal kordunda patoloji olan hastaların ÜÖS basıncı bakılarak karşılaştırma yapıldığı ilk çalışmadır. Elde ettiğimiz sonuçlarda; vokal kord lezyonu gelişmiş hastalar ile normal olan kontrol grubu arasında basınç yönünden anlamlı fark olmadığını gördük. İki grup arasında LFR' yi gösteren skalalar yönünden istatistiksel farklılık mevcut idi. Vokal kord lezyonu gelişmesinde tek faktörün LFR olmadığı gibi, LFR' nin sadece ÜÖS basınç değişikliği sonucu meydana geldiğini söylemek doğru değildir.