Yazar "Korkmaz, Hüseyin" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 10 / 10
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Changes in Serum Levels of ADMA, SDMA and L-NMMA with Helicobacter Pylori Eradication(AVES, 2017) Baldane, Süleyman; Korkmaz, Hüseyin; İpekci, Süleyman Hilmi; Sözen, Mehmet; Abuşoğlu, Sedat; Akar, Tarık; Ünlü, AliObjective: Increased asymmetric dimethylarginine (ADMA) levels are associated with reduced nitric oxide (NO) levels in many systems, particularly the cardiovascular system, and cause adverse effects. The objective of this study is to evaluate the effect of eradication therapy in patients infected with Helicobacter pylori (H. pylori) on the serum level of ADMA and other metabolic products of methylarginine. Methods: Patients who were found positive both in urea breath tests and stool antigen tests were considered to have H. pylori infection. These patients received eradication therapy for 14 days (twice daily pantoprazole 40 mg, twice daily amoxicillin 1000 mg, and twice daily clarithromycin 500 mg). Blood samples were taken to measure serum ADMA, symmetric dimethylarginine (SDMA), and N-monomethyl-Larginine (L-NMMA) levels before eradication therapy and 3 months after the therapy for patients for whom eradication was achieved. Results: A total of 23 of the 45 patients included in the study were female, whereas 22 were male. The mean age of the patients was 32.4 +/- 8 years. Significant reductions in the serum ADMA, SDMA, and L-NMMA levels of the patients were observed post-eradication therapy versus pre-eradication therapy. Conclusion: This study demonstrated significant reductions in serum ADMA, SDMA, and L-NMMA levels with H. pylori eradication. Further extensive long-term studies are needed to evaluate the positive effects that reduced serum ADMA, SDMA, and L-NMMA levels after H. pylori eradication can have on all systems, particularly the cardiovascular system.Öğe Endoskopi yapılan hastalarda eroziv reflü hastalığının sıklığı, endoskopik, klinik ve histopatolojik özellikleri ve Helicobacter pylori ile ilişkisi(2015) Korkmaz, Hüseyin; Kerpiç, OnurAmaç: Gastroözofageal reflü hastalığı, noneroziv reflü hastalığı (NERH), eroziv reflü hastalığı (ERH) ve Barrett özofagus olmak üzere 3 grup olarak tanımlanır. Bu çalışmanın amacı, endoskopi yapılan hastalarda ERH'nin sıklığı, endoskopik, klinik özellikleri ve Helicobacter pylori (H. pylori) infeksiyonu ile ilişkisini değerlendirmektir. Gereç ve yöntem: Üst gastrointestinal sistem endoskopisi yapılan ve histopatolojik değerlendirme ve H. pylori için antrum-korpusdan biyopsi alınan 1840 hasta geriye dönük olarak değerlendirildi. ERH tanısı Los Angeles sınıflandırmasına göre yapıldı. Bulgular: Endoskopik olarak, 1840 hastanın 531'inde (%28.9) ERH tespit edildi. ERH olan hastaların ortalama yaşı 49.418.8 yıldı. Hastaların 251'i (%47.2) kadın iken, 280'i (%52.7) erkek hastaydı. ERH olan hastaların 60'ında (%11.2) hiatal herni, 38'inde (%7.1) Barrett özofagus ve 233'ünde (%43.9) H. pylori pozitif saptandı. ERH hastalarının %66.1'inde evre A, %29.0'unda evre B, %3.9'unda evre C ve %0.9'unda evre D özofajit izlendi. H. pylori varlığı ve özofajit evresi arasında anlamlı bir ilişki yoktu. Sonuç: ERH olan hastaların büyük çoğunluğu düşük evre (evre A ve B) özofajite sahipti. H. pylori'nin özofajit evresine bir etkisi gözlenmedi. H. pylori'nin varlığından ziyade oluşturduğu histolojik gastrit tipi özofajit ile ilişkili olabilir.Öğe Examining the relationship between Vitamin D levels and Helicobacter pylori infection and its effect on the hypothalamic-pituitary-adrenal axis in dyspeptic patients(Ondokuz Mayis Universitesi, 2015) Korkmaz, Hüseyin; İpekci, Süleyman Hilmi; Baldane, Süleyman; Sözen, Mehmet; Abuşoğlu, Sedat; Kebapcılar, LeventThe purpose of this study was to determine whether or not Helicobacter pylori (H. pylori) infection affects the hypothalamic-pituitary-adrenal (HPA) axis and to evaluate the association between vitamin D levels with H. pylori infected and eradicated patients. The glucagon stimulation test (GST) was used to assess the HPA gland axis. An H. pylori infection was diagnosed based on the rapid urease test and histology. All infected patients received triple eradication therapy. Three months after the treatment, 14C urea breath test was reinstituted, and GST was repeated in patients who were negative for H. pylori. Of the 43 patients, 20 (46%) were found to have a lower mean value of peak cortisol than normal responses to the GST in the H. pylori-infected subjects. In 29 subjects, H. pylori infection was successfully eradicated. Twelve (41%) out of 29 subjects were defined as having a blunted GST response and 17 (%59) subjects had normal HPA axis response to GST in the H. pylori-eradicated subjects. A significant correlation between low 25-hydroxyvitamin D3 (25(OH)D3) level and low peak cortisol response to GST was identified in the H. pylori-infected subjects. After H. pylori eradication, the positive correlation between 25(OH)D3 level and high peak cortisol response to GST was also identified. Mean 25(OH)D3 levels were lower in the H. pylori-infected subjects than in the H. pylori-eradicated subjects. Our results indicate an increased prevalence of blunted glucocorticoid response to GST in patients with infected H. pylori. Vitamin D deficiency is also common in the H. pylori-infected subjects and associated with blunted glucocorticoid response. These findings suggest that H. pylori eradication increases the cortisol response to GST. Vitamin D supports adrenal/cortisol production whereby a deficiency can result blunted glucocorticoid response to GST in patients with infected H. pylori. © 2015 OMU.Öğe Gastroenteroloji ünitemizdeki kolonoskopi sonuçlarımızla birlikte, endikasyonlar komplikasyonlar ve işlem başarısının değerlendirilmesi(2015) Korkmaz, Hüseyin; Kendir, İsmail Can; Kerpiç, OnurBu çalışmadaki amacımız, merkezimizde yapılan kolonoskopilerde; (I) işlem isteme endikasyonlarının, (II) işlemin tamamlanma sıklığı ve tamamlanmasını engelleyen nedenlerin, (III) işlemle ilgili komplikasyonların analizi yanında, kolonoskopide tespit edilen (IV) patolojiler ve bunların makroskopik ve histopatolojik tanılarının retrospektif olarak analiz edilmesidir.GEREÇ ve YÖNTEMBu çalışmamızın sonucunda kolonoskopi endikasyonlarının geniş tutulduğu, ayrıca kolon temizliğinin yaklaşık beş hastanın birinde yetersiz olduğu, bunun da ikinci bir iş yükü ve maliyet getirdiği tespit edilmiştirÖğe Helicobacter Pylori Eradikayonu ile ADMA, SDMA ve L-NMMA Serum Düzeylerinin Değişimi(2017) Baldane, Süleyman; Korkmaz, Hüseyin; İpekçi, Süleyman Hilmi; Sözen, Mehmet; Abuşoğlu, Sedat; Akar, Tarık; Ünlü, AliAmaç: Artmış asimetrik dimetil arjinin (ADMA) düzeyleri başta kardiyovasküler sistem olmak üzere birçok sistemde nitrik oksit (NO) düzeylerini azaltarak olumsuz etkilere neden olur. Helicobacter pylori (H. pylori) enfeksiyonun ADMA düzeylerinde artışa neden olduğu bilinmektedir. Bu çalışmanın amacı H. pylori ile enfekte bireylerde eradikasyon tedavisinin ADMA ve diğer metilarjinin metabolizma ürünlerinin serum düzeylerine etkisini değerlendirmek olarak belirlendi.Yöntemler: 14C üre nefes testi ve gaita antijen testlerinin her ikisinde pozitiflik tespit edilen hastalar H. pylori ile enfekte kabul edildi. Hastalara 14 günlük eradikasyon tedavisi (günde 2 kez 40 mg pantoprazol, günde iki kez 1000 mg amoksisilin ve günde iki kez 500 mg klaritromisin) verildi. Eradikasyon tedavisi öncesinde ve eradikasyon sağlanan hastalarda tedaviden 3 ay sonra ADMA, simetrik dimetil arjinin (SDMA) ve N-monometil-L-arjinin (L-NMMA) serum düzeylerinin ölçümü için kan örnekleri alındı. Bulgular: Çalışmaya dahil edilen 45 hastadan 23'ü kadın ve 22'si erkek idi. Hastaların ortalama yaşı 32,48 idi. Hastaların serum ADMA, SDMA ve L-NMMA düzeylerinde eradikasyon tedavisi sonrasında, tedavi öncesine göre anlamlı düzeylerde azalma olduğu görüldü.Sonuç: Bu çalışmada H. pylori eradikasyonu ile plazma ADMA, SDMA ve L-NMMA düzeylerinde anlamlı azalma olduğu gösterildi. H. pylori eradikasyonuna bağlı azalan serum ADMA, SDMA ve L-NMMA düzeylerinin, başta kardiyovasküler sistem olmak üzere bütün sistemlerde oluşturabileceği yararlı etkilerin değerlendirilmesi için geniş çaplı, uzun süreli çalışmalara ihtiyaç vardırÖğe İnce bağırsak hastalıklarının değerlendirilmesinde MR enterografinin tanısal değeri(2017) Allahverdiyev, Ilgar; Emiroğlu, Halil Haldun; Korkmaz, Hüseyin; Erdoğan, Hasan; Koplay, Mustafa; Uysal, EmineAmaç: Bu çalışmamızda kolay elde edilebilen ve iyi bir bağırsak distansiyonu sağlayan %3 mannitol ile manyetik rezonans (MR) enterografi yönteminin tanısal etkinliğinin değerlendirilmesini amaçlıyoruz. Yöntemler: Yaşları 7-71 yıl arasında değişen 42 hasta çalışmaya dahil edildi. MR enterografi protokolü 1.5 Tesla MRG (Magnetom Aera; SiemensMedical Solutions, Erlangen, Germany) cihazı ile yapıldı. Bulgular cerrahi-fiberoptik kolonoskopiden elde edilen histopatolojik sonuçlarla karşılaştırıldı. Duyarlılık, özgüllük, pozitif ve negatif öngörü değerleri, tanısal doğruluk oranı istatiksel olarak hesaplandı. Bulgular: Duyarlılık %83, özgüllük %93, pozitif öngörü değeri %83, negatif öngörü değeri %93 ve tanısal doğruluk oranı %90 olarak saptanmıştır. Yalancı negatif olan iki hasta radyolojik olarak normal değerlendirildi, ancak patolojik inceleme nonspesifik inflamasyon olarak geldi. Yalancı pozitif olan bir hastada patolojik inceleme ülseratif kolit olarak, bir hastada ise invajinasyona neden olan ektopik pankreas dokusuna ait polipoid kitle saptandı. Gerçek pozitif olan dokuz hastada patoloji sonucu Crohn hastalığı, diğer hastada ise tipik olmamakla birlikte Crohn hastalığı lehine değerlendirildi. Ayrıca Crohn hastalığ ile takip edilen bir hastada iki yerde ince bağırsak segment tutulumu, diğer bir hastada da ileoileal fistül izlendi. Sonuç: MR enterografi, Crohn hastalığının takibinde, hastalığın aktif sürecindeki inflamasyonun, fibrostenoz evredeki striktürlerin, obstrüksiyonların, komplikasyonların belirlenmesinde ve tedavi seçeneğinin değerlendirilmesinde önemlidir. Gelecekte, mevcut MR sekansları ve yeni geliştirilen sekans teknikleriyle yapılacak geniş hasta katılımlı karşılaştırmalı çalışmalara ihtiyaç vardır. MR, ince bağırsağın diğer hastalıklarının değerlendirilmesinde de umut vericidir.Öğe Kolon poliplerinin boyut, lokalizasyon ve histopatolojik yapılarının değerlendirilmesi(2016) Korkmaz, Hüseyin; Kendir, İsmail Can; Akkaya, ÖzgülGiriş ve Amaç: Kolonoskopi sırasında saptanan poliplerin, potansiyel kan- ser riski nedeniyle çıkartılması ve patolojik tanısının konması önerilmek- tedir. Çalışmadaki amacımız merkezimizde çeşitli nedenlerle yapılan kolo- noskopi sonucunda saptanan poliplerin prevalans, lokalizasyon ve boyutları ile birlikte histopatolojik sonuçlarını ortaya koymaktır. Gereç ve Yöntem: Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Gastroenteroloji Bilim Dalı Endoskopi Ünitesi'nde Kasım-2011 ile Aralık-2014 arasındaki kolonoskopi raporları endoskopi arşiv sisteminden retrospektif olarak tarandı. Yerleşim özellikleri ve histopatolojik tiplerine göre polipler kaydedildi. Bulgular: Kolonoskopi raporlarına göre 304 hastada (%14.4) toplam 360 adet polip tespit edildi. Hastaların 189'u erkek (%62.1), 115'i kadın (%37.8) idi. Yaş dağılımı 18-90 yıl arasında değişmekte iken, yaş ortalaması 57.4 yıl ve ortalama boyut 7 mm olarak saptandı. Kolon poliplerinin büyük kısmının rektumda 136 (%37.7) oldukları tespit edildi. Poliplerde histopatolojik tip açısından en büyük hasta grubunu 242 (%67.2) olgu ile tübüler adenom oluştururken, diğer neoplas- tik özellikte olan poliplerin 23 tanesi (%6.4) tübülovillöz adenom, 3 tanesi de (%0,8) villöz adenom olarak saptandı. Sonuç: Bu çalışmada endoskopi ünitemizde yaklaşık 3 sene boyunca çeşitli nedenlerle kolonoskopi yapılan hastalarımızdaki kolon poliplerinin prevalansı, lokalizasyonu ve histolojik sonuçları ortaya konmuştur. Çalışmamızdaki tüm sonuçların genel olarak literatür ile uyumlu olduğu gözlendi.Öğe Malatya ilindeki süt sığırcılık işletmelerinde yetiştiricilerin demografik özellikleri ve işletmedeki üreme, sürü sağlığı ve hijyen konularında bilgi düzeylerinin belirlenmesi(Selçuk Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi, 2016) Köseman, Abdurrahman; Rişvanlı, Ali; Kaygusuzoğlu, Erdal; Saat, Nevzat; Korkmaz, Hüseyin; Şeker, İbrahimAmaç: Bu araştırma, Malatya ilinde süt sığırcılık işletmelerindeki yetiştiricilerin demografik özelliklerini belirlemek, yetiştiricilerin üreme, sürü sağlığı, sağım ve meme hijyenine yönelik bilgi, beceri ve deneyimleri ile bu konulardaki saha sorunlarını tespit etmek amacıyla yapılmıştır. Gereç ve Yöntem: Çalışmada, 80 adet süt sığırcılık işletmesi sahibiyle yüz yüze yapılan anket uygulamalarından elde edilen veriler kullanıldı. Araştırmaya dahil edilen 50 baş ve üzerinde sağmal sığıra sahip işletmelerin seçiminde tesadüfi örnekleme metodu kullanıldı. İstatistiki analizlerde, her soru için ayrı ayrı sayısal yüzde (%) ve frekanslar SPSS istatistik paket programı kullanılarak hesaplandı. Seçenekler arasındaki frekanslar arası karşılaştırmalarda ki-kare testinden yararlanıldı. Bulgular: Yapılan çalışmada, kızgınlık zamanını vajinasından çara akıntısı gelmesinden tespit edenlerin oranı %63.8, düvelerini ilk olarak 15-16 aylıkken tohumlatanların oranı %27 olarak tespit edildi. Makine ile sağım yapanların, sağım makine ve ekipmanlarını dezenfekte edenlerin ve sağım öncesi ve sonrası meme temizliği yapanların oranları da sırayla %88.3, %77.9, %81.8 olarak hesaplandı. Mevcut araştırmadan elde edilen bulgular, yetiştiricilerin süt sığırcılığı ile ilgili bilinç düzeylerinde ve sürü sağlığı, üreme-döl verimi, sağım, sağım hane ve meme hijyeni bakımından işletme koşullarında birçok problemin bulunduğunu ortaya koymaktadır. Öneriler: Çalışmada varlığı belirlenen sorunların, uygun ve yeterli eğitim takviyesiyle aşılabileceği düşünülmektedir. Genel toplantılar, eğitici seminerler, işletme çalışanlarına birebir eğitim çalışmaları yapılması, sorunların yerinde tespiti ve problemlerin anında çözümlenmesi oldukça önemlidir. İşletme sahiplerinin, sorunlara anında müdahale edebilecek ve modern işletme koşullarında üretim yapılmasını sağlayacak veteriner hekimleri tam gün istihdam etmeleri de önerilmektedir.Öğe Relationship between mean platelet volume and low-grade systemic coagulation with vitamin D deficiency in primary ovarian insufficiency(SPRINGER HEIDELBERG, 2013) Kebapçılar, Ayşe Gül; Kulaksızoğlu, Mustafa; İpekçi, Süleyman Hilmi; Korkmaz, Hüseyin; Kebapçılar, Levent; Akyürek, Fikret; Taner, Cüneyt EftalPremature menopause in young women is associated with an increased incidence of cardiovascular disease. The present study was designed to determine vitamin D (vit D) and the coagulation parameters such as activated partial thromboplastin time (APTT), PT, D-dimer, white blood cell (WBC), and mean platelet volume (MPV) levels, in primary ovarian insufficiency (POI) patients and control women with a normal menstrual cycle. A total of 43 patients with non-diabetic POI were studied in order to evaluate and compare with the control group comprising 33 women with a normal menstrual cycle. There was no significant difference between the groups for age and body mass index (BMI). D-dimer, WBC, MPV, PT, total cholesterol, and LDL cholesterol were higher in women with POI. APTT levels were also increased but missed the significance in POI group. Women with POI had significantly lower serum vit D levels compared with healthy control group. FSH level was positively correlated with D-dimer, WBC, MPV, and negatively correlated to vit D and serum D vit level was inversely correlated with MPV, APTT, D-dimer, FSH levels in individual women. The obtained results seem to indicate that POI patients had low-grade systemic coagulation and fibrinolytic activation as evidenced by elevated D-dimer, WBC, MPV, PT values potentially be used as indicators of risk factor for thrombosis and atherosclerosis in POI women. All of our patients with POI were deficient in vit D. These results also suggest that vit D deficiency plays important roles of POI women and associated with coagulation, independently from age and BMI.Öğe Risk Factors for Diabetes Mellitus in Women with Primary Ovarian Insufficiency(HUMANA PRESS INC, 2013) Kulaksızoğlu, Mustafa; İpekçi, Süleyman Hilmi; Kebapçılar, Levent; Kebapçılar, Ayşe Gül; Korkmaz, Hüseyin; Akyürek, Fikret; Baldane, SüleymanPrimary ovarian insufficiency (POI) is not only a gynecological problem but also has serious effects on women's health such as changes in hormone levels that can trigger fluctuations in blood sugar level and inflammation status. The present study was designed to determine vitamin D, copper, zinc, metabolic parameters [insulin, homeostasis model of assessment-insulin resistance (HOMA-IR)], inflammation parameters such as procalcitonin and high sensitivity C reactive protein (hs-CRP), and lipid profile in POI patients and control subjects with normal menstrual cycles. A total of 43 patients with nondiabetic POI were studied in order to evaluate and compare the findings with those of the control group, which comprised 33 women with normal menstrual cycles. The women with POI had higher levels of serum copper, serum insulin, glucose, LDL-cholesterol, total cholesterol, HOMA-IR, hs-CRP, and procalcitonin, whereas serum vitamin D and zinc levels were lower compared with the healthy control group. Follicle-stimulating hormone (FSH) levels were positively correlated with insulin, glucose, HOMA-IR, hs-CRP, procalcitonin, and copper and negatively correlated with vitamin D and zinc levels. In multivariate statistic analyses with body mass index and FSH as dependent variables, FSH was positively associated with copper and HOMA-IR negatively with vitamin D levels. The present study demonstrated that women with POI have traditional risk factors for diabetes mellitus, including lower levels of vitamin D, whereas higher levels of copper and HOMA-IR.