Yazar "Koyuncu, Nuran" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 7 / 7
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Celal Nuri’nin Aile Hukukuna Dair Görüşlerinin Hukuk-ı Aile Kararnamesi’ne Yansımaları(Selçuk Üniversitesi, 2019 Aralık) Koyuncu, Nuran; Yılmaz, YasinCelal Nuri, Osmanlı son döneminde Batıcılık fikrinin önemli savunucularındandır. Bu fikir akımı içerisinde hukukçu kimliği ile ön plana çıkar. Dönemin hukuki meselelerine dair yayımladığı makale ve kitaplarla etkili olmuş bir isimdir. Hukuk-ı Aile Kararnamesi, Türk hukuk tarihi bakımından önemli bir yere sahiptir. Tanzimat’tan sonra çıkarılan kanun metinleri arasında dönemin fikir akımlarından etkilenmiş olması itibariyle de dikkate değerdir. Bu makalede batıcı fikir akımının hukukçu temsilcisi olarak Celal Nuri’nin kararname üzerindeki etkisi tartışılmıştır. Onun aile hukukuna dair hukuki bir düzenleme yapılması talebinin karşılanmasının yanısıra; evlilik şekli, evlilik yaşı, çok evlilik ve boşanma konularındaki görüşleri ile kararname hükümleri paralellik arzetmektedir.Öğe İslam Hukuku'nda ve Osmanlı uygulamasında Şûra(Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2006) Koyuncu, Nuran; Akyılmaz, GülTezimizin amacı İslami bir ilke olan şûranın İslam hukukundaki anlamını ve Osmanlı uygulamasında nasıl bir yere sahip olduğunu ortaya koymaktır. Şûra, Kuran'ın çeşitli bölümlerinde bazen açıkça bazen zımni olarak vurgulanmış ve Hz. Peygamberin sünnetiyle açıklığa kavuşturulmuştur. Hz Peygamber ve sahabe döneminde titizlikle uygulanan bu ilkenin kurumsallaşma süreci Emevi ve Abbasiler döneminde sekteye uğramıştır. İslam hukukundaki şûra, Osmanlı padişahlarının uymakla yükümlü hissettikleri ilkelerden biri olmuştur. Divan-ı Hümayun, danışmanın en yüksek düzeyde yapıldığı, sahip olduğu statü ve yüklendiği fonksiyonlarla Osmanlı devlet yönetimine damgasını vurmuş önemli bir organdır. III. Selim ve sonrası dönemi, şûra kurumunun gelişimi açısından oldukça önemlidir. II. Mahmut döneminde şûra uygulaması ile ilgili en önemli gelişme ise meşveret meclislerinin devamı niteliğindeki Meclis-i Valay-ı Ahkâm-ı Adliye'nin kurulmasıdır. Osmanlı devletindeki kurul organlar bir bütün olarak değerlendirildiğinde salt şûra meclisi olmaktan ziyade bir karar organı niteliği taşıdıkları görülmektdir. Şûra prensibi İslam ve Türk hukuk tarihinde kendi çağı içerisinde önemli bir fonksiyonu yerine getirmiştir. Bu da devlet iktidarının tek başına hareketini engellemesi ve kendisine danışılan bir organın karar alma sürecine katılımıdır.Öğe İslam Hukukunda ve Osmanlı Uygulamasında Şûra(Selçuk Üniversitesi, 2007 Haziran) Koyuncu, NuranÇalışmamızın amacı İslami bir ilke olan Şûranın İslam hukukundaki anlamını ve Osmanlı uygulamasında nasıl bir yere sahip olduğunu ortaya koymaktır. Şûra, Kuran'ın çeşitli bölümlerinde bazen açıkça bazen zımni olarak vurgulanmış ve Hz. Muhammed'in sünnetiyle açıklığa kavuşturulmuştur. Hz Muhammed ve sahabe döneminde titizlikle uygulanan bu ilkenin kurumsallaşma süreci Emevi ve Abbasiler döneminde sekteye uğramıştır. İslam hukukundaki Şûra, Osmanlı padişahlarının uymakla yükümlü hissettikleri ilkelerden biri olmuştur. Divan-ı Hümayun, danışmanın en yüksek düzeyde yapıldığı, sahip olduğu statü ve yüklendiği fonksiyonlarla Osmanlı devlet yönetimine damgasını vurmuş önemli bir organdır. Osmanlı Devletinde Divan-ı Hümayunun dışında İkindi Divanı, Cuma ve Çarşamba divanı gibi önemli kurullar Şûranın izlerini taşımıştır. Örfi hukukun meşruluğunun sağlanması, padişahın seçimi ve azli, dış politika ve maliyeyle ilgili önemli kararlar bu kurullarda alınmıştır. Osmanlı devletindeki kurul organlar bir bütün olarak değerlendirildiğinde salt Şûra meclisi olmaktan ziyade bir karar organı niteliği taşıdıkları görülmektedir.Öğe İslamiyetin Teokratik bir devlet düzeni öngörüp öngörmediği üzerine düşünceler(2008) Koyuncu, Nuranslam'ın ilahi kaynaklı bir din oluşu onu uygulayan devletlerin de teokratik bir düzene sahip olduğu veya olmadığı konusunu yoğun bir şekilde tartışılır hale getirmiştir. Asıl uygulaması ortaçağ Hıristiyan düzeninde görülen teokratik modelin en belirgin özelliği yöneticilerinin ve organlarının ilahi vasıflı olduğu kabul edilen din adamlarından oluşmasıdır. Dolayısıyla bu sistem ruhban adı verilen özel bir zümrenin oluşumuna izin vermiştir. Bu çalışmanın amacı teokrasiye ait bu özelliğin İslam devlet modelinde var olup olmadığının belirlenmesidir.Öğe Osmanlı Devleti'nde Esnaf Gediklerinin Hukuki Esasları, Gelişimi ve İlgası(Selçuk Üniversitesi, 2018 Eylül) Koyuncu, NuranOsmanlı Devleti’nde gedik askeri, idari, iktisadi ve hukuki alanlarda farklı anlamlarda kullanılan bir terim olarak karşımıza çıkar. Aynı zamanda bir İslam hukuku terimi olan gedik kaynaklarda bir tasarruf hakkı veya sınırlı ayni bir hak olarak düzenlenir. Osmanlı uygulamasına bakıldığında gedik özellikle on sekizinci yüzyıldan sonra İslam hukukundaki tasarruf hakkı anlamının dışına çıkarak esnaf kesiminde sahip olunan bir imtiyaz veya ayrıcalığı ifade etmiştir. Dolayısıyla hukuki bir terim olarak gedik, Osmanlı Devleti’ndeki inhisarilik anlamını kazanıncaya kadar bilinen ve uygulanan bir kurumdu. Makalede gediğin Osmanlı Devleti’nde esnaflar arasında yaygın olarak kullanıldığı hukuki veya iktisadi anlamı ile gelişimi ve ilgası üzerinde durulacaktır.Öğe Osmanlı Medresesi’nin Kurucusu Kayserili Davud’un Hayatı, Eserleri ve Fikirleri Üzerine Bir Bakış(Selçuk Üniversitesi, 2019 Ağustos) Koyuncu, Nuran; Kılıç, Yusuf“Davud bin Mahmud bin Muhammed” veya bilinen adıyla “Kayserili Davud”, 1331 yılında fethedilen İznik şehrine kurulacak ilk Osmanlı medresesine Orhan Gazi tarafından davet edilir ve bu davete icabet eder. Böylece ilk Osmanlı müderrisi olarak görev alır. İlk müderris oluşu onu ve hakkında yapılacak çalışmaları Türk Hukuk Tarihi açısından da önemli kılmaktadır. Kayserili Davud’un müderrislik geçmişi hakkında ayrıntılı bilgilere ulaşılamamaktadır. Ayrıca hukukçu kimliğiyle alakalı çalışmalar da yok denecek kadar azdır. Hakkındaki eserlerin çoğunluğu onun tasavvuf kimliğiyle ilgilidir. Bu bilgiler genel olarak İbn Arabi’nin sistemleştirdiği “Vahdet-i Vücut” felsefesine yoğunlaşmıştır. Dolayısıyla bu çalışmalar, Osmanlı medrese sisteminin kurucusu olan büyük bir alimin duygu ve düşünce dünyasını aydınlatması bakımından önemlidir.Öğe Osmanlı'nın Son Yüzyılında Hukuk Düşüncesinin Dönüşümü ve Dönemin Başlıca Tartışma Konuları(Selçuk Üniversitesi, 2018 Eylül) Koyuncu, Nuran; Yılmaz, YasinOsmanlı hukuk düşüncesi araştırmalarında hukukta batılılaşma, kanunlaştırma, yeni bir fıkıh usulü, hukuk ve din ilişkisi, laiklik gibi halen tartışılan konuların ilk defa ciddi biçimde ele alındığı Tanzimat ve Meşrutiyet dönemlerini kapsayan son yüzyıllık kesitin, klasik döneme ve Cumhuriyet dönemine nazaran daha önemli bir birikimi ifade ettiğini düşünüyoruz. Ancak bu dönemdeki hukuk düşüncesi, siyasetin ve siyasi düşüncesinin gölgesinde kalmış, farklı fikir akımları arasında yapılan bereketli tartışmaların semerelerinden yeterince istifade edilememiştir. Hukuk düşüncesini bu tartışmalar üzerinden oluşturan bürokrat ve aydınlar Osmanlı devlet geleneğinin getirdiği uzun bir tarihi tecrübeye sahip ve aydınlanma felsefesi etkisinde gelişen Batılı hukuk teorilerine hakimlerdi. Ayrıca bu dönem İslam ve Türk hukuk tarihinde en önemli dönüm noktalarından biridir. İslam hukuk tarihi için ilk tedvin asrından sonra ilk ciddi tedvin hareketlerinin ortaya çıkması ve Türk hukuk tarihi için ise İslam dininin ve dolayısıyla hukuk sisteminin kabulünün getirdiği değişime denk bir değişim yaşanmış olması açısından böyledir.