Yazar "Kunt, İbrahim" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 12 / 12
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Ankaralı mevlevî mehmed arısoy dede’nin hayatı ve mevlânâ müzesi kütüphanesinde mevlânâ kütüphanesinde bulunan defteri(2012) Kunt, İbrahim; Totan, HacerBu çalışma, ömrünü Mevlânâ dergâhında hizmete adamış Ankaralı Mevlevî Mehmed Arısoy Dede’nin hayatı, eserleri ve kendi el yazısıyla kaleme aldığı def- terlerinden biri olan Mevlânâ Müzesi Abdülbâkî Gölpınarlı Kütüphanesinde bulu- nan defterinin tanıtımını kapsamaktadır. Yazma eser ihtiva eden kütüphanelerde bulunan birçok defterin gerek edebî ve gerekse tarihî yönden büyük önem arz ettikleri bilinmektedir. Ankaralı Meh- med Dede’nin Mevlânâ Müzesi Abdülbâkî Gölpınarlı Kütüphanesinde 125 numa- ra ile kayıtlı defteri de bu açıdan önemli bir örnektir. Mehmed Dede, 1291/1874 yılında Ankara’da dünyaya gelmiş, yaşadığı dö- nemin şartlarına göre iyi bir eğitim aldıktan sonra Mevlânâ Dergâhında derviş olmuş bir Mevlevîdir.Öğe Beyânu's-Sınâ'a İsimli Yazma Eserde Bulunan Zanaat Konusundaki Bazı Açıklamalar(Selçuk Üniversitesi, 2010) Caycı, Ahmet; Kunt, İbrahimThis research consists of manuscript which was written Abu'l-Fazl Hubeyş b. Ibrahim et-Tiflisi in 629/1231. In principle, this writing has a general reference work. It is composed twenty chapters. Chemistry, physics, together with issues such as to contain, has been devoted to issues of art and craft. For example, ores painting, water to export precious stones, various weapons construction, the mixture of colors, such as preparation of the ink and the pen issues are discussed in the knowledge era. The piece of art and craft groups in need of raw material is obtained from the ways in which their experiences are put forward. Expression information is owned, directly beyond the creation of a work of art, in general, to obtain the raw material is defined. Therefore, scientific and artistic activities of the Anatolian Seljuks refinement emphasized that the culture and civilization through the work of some of the issues that will be exposed.Öğe Beyşehir Eşrefoğlu Süleyman bey külliyesindeki türbelerde yer alan mezar taşları(2014) Muşmal, Hüseyin; Kunt, İbrahim; Çetinaslan, MustafaBeyşehir Eşrefoğlu Süleyman Bey Külliyesi içerisinde bulunan iki türbede; Beyşehir ve çevresindeki farklı yapılar, mezarlık ve türbelerden getirilmiş çeşitli mezar taşları, sandukalar, kitabeler ve bazı mimari plastik parçalar yer almaktadır. Söz konusu taş ve mermer eserlerin bir kısmı bütün, bir kısmı ise parçalar halinde günümüze ulaşmış durumdadır. Bu çalışmada yalnızca türbelerde bulunan mezar taşları ele alınmıştır. Bazıları kırık durumda olan toplam 32 mezar taşı, tarih ve sanat tarihi ölçütlerine göre incelenmiş ve bu taşlar üzerinden genel bir değerlendirme yapılmıştır. Türbede yer alan mezar taşlarının önemli bir kısmı Osmanlı Türkçesi ile yazılmış olup, bazı mezar taşları Arapça ve Farsça dillerinde yazılmışlardır. Mezar taşları ele alınırken, Farsça?Arapça ve Osmanlı Türkçesiyle yazılmış olan metinler de günümüz Türkçesine çevrilmiş ve yorumlanmışlardır. Bu çerçevede mezar taşlarında kimlik ve tarih bilgisine ulaşılabilenlerin bir kısmı hakkında kaynaklarda ve arşiv vesikalarında elde edilebilen bilgiler de değerlendirilmiştir.Öğe Beyşehir Eşrefoğlu Süleyman Bey Külliyesindeki türbelerde yer alan mezar taşları(Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, 2014) Muşmal, Hüseyin; Kunt, İbrahim; Çetinaslan, MustafaBeyşehir Eşrefoğlu Süleyman Bey Külliyesi içerisinde bulunan iki türbede; Beyşehir ve çevresindeki farklı yapılar, mezarlık ve türbelerden getirilmiş çeşitli mezar taşları, sandukalar, kitabeler ve bazı mimari plastik parçalar yer almaktadır. Söz konusu taş ve mermer eserlerin bir kısmı bütün, bir kısmı ise parçalar halinde günümüze ulaşmış durumdadır. Bu çalışmada yalnızca türbelerde bulunan mezar taşları ele alınmıştır. Bazıları kırık durumda olan toplam 32 mezar taşı, tarih ve sanat tarihi ölçütlerine göre incelenmiş ve bu taşlar üzerinden genel bir değerlendirme yapılmıştır. Türbede yer alan mezar taşlarının önemli bir kısmı Osmanlı Türkçesi ile yazılmış olup, bazı mezar taşları Arapça ve Farsça dillerinde yazılmışlardır. Mezar taşları ele alınırken, Farsça? Arapça ve Osmanlı Türkçesiyle yazılmış olan metinler de günümüz Türkçesi’ne çevrilmiş ve yorumlanmışlardır. Bu çerçevede mezar taşlarında kimlik ve tarih bilgisine ulaşılabilenlerin bir kısmı hakkında kaynaklarda ve arşiv vesikalarında elde edilebilen bilgiler de değerlendirilmiştir.Öğe Beyşehir yöresinde XV-XVI. Yüzyıla tarihlenen sanduka örnekleri(2013) Çetinaslan, Mustafa; Muşmal, Hüseyin; Kunt, İbrahimGünümüzde Konyanın bir ilçesi olan Beyşehirin tarih, edebiyat ve sanat geçmişinin incelenmesi, hem o bölgenin hem de ilgili dönemin kültür tarihinin a çıklığa kavuşturulması açısından büyük önem arz etmektedir. Bu çalışmada, Beyşehir yöresinde bulunan ve XV -XVI. yüzyıllara tarihlenen altı sanduka ele alınarak tarih, sanat tarihi ve edebiyat bilim dallarının ölçütlerine göre incelenmektedir. Makalede incelenen sandukaların çoğunluğu, Anadolu Selçuklu Devletinin yıkılmasından sonra, Karamanoğulları ile Osmanlıların Beyşehir çevresinde iktidar mücadelesi verdikleri geçiş dönemine tarihlenmektedir. Sandukaların bir tanesi ise bölgede kesin olarak Osmanlı hâkimiyetinin tesis edildiği döneme aittir. Genel anlamda Selçuklu dönemi üslubunu devam ettiren sandukalar boyut, yazı stili, süslemesi, kullanılan dil ve ifadeler açısından Karamanoğulları -Osmanlı izlerini de taşımakta dır. Bu çalışma ile Anadolu Selçuklu Devletinden sonraki Beylikler ve Osmanlı Devleti dönemlerinde Beyşehir ve çevresinde yaşanan kültürel değişimin izleri aranmış, sandukalar üzerinde elde edilen bulgularla bu geçiş döneminin bazı özellikleri ortaya konulmaya çalışılmıştır.Öğe Beyşehir’de Moğol Emiri İsmail Ağa dönemine ait Farsça-Arapça sandukalar(2014) Kunt, İbrahim; Muşmal, Hüseyin; Çetinaslan, MustafaBeyşehir ve çevresi, Anadolu Selçuklu Devleti'nin yıkılmasıyla birlikte Eşrefoğulları'nın merkezi olmuş, Eşrefoğulları'ndan sonra ise Moğol Emiri Halil Ağa-zâde İsmail Ağa'nın hâkimiyetine girmiştir. İsmail Ağa Beyşehir yöresinde yaklaşık 44 yıl (1335-1379) hüküm sürmüş ve bu dönemde gerek Beyşehir merkezinde gerekse Beyşehir'e bağlı bazı köylerde birtakım eserler yaptırmıştır. Beyşehir merkezindeki Vuslat Parkında iki, Vuslat Parkı devamındaki Sevgi adasında iki ve Eşrefoğlu Külliyesi içerisinde bulunan Yarım Türbe'de (Emir Türbesi) bir adet olmak üzere, Moğol Emiri İsmail Ağa dönemine tarihlenen toplam beş sanduka bulunmaktadır. Bu çalışmada Moğol Emiri İsmail Ağa dönemine tarihlenen söz konusu sandukalar, tarih, sanat tarihi ve dil özellikleri açısından incelenmiştir. Sandukaların baş taraflarında yer alan kimlik bilgileri ve ayak taraflarında yer alan vefat tarihi ile ilgili ifade ve bilgilerden hareketle söz konusu sandukaların XIV. yüzyılın ikinci yarısına tarihlendiği görülmektedir. Sandukaların baş ve ayak taraflarındaki metinler Arapça, sağ ve sol cephelerindeki metinler ise bütünüyle Farsça olarak hazırlanmıştır. Sandukalar üzerinde yapılan incelemelerde, bunlardan iki tanesinin özgün yerinin İsmail Ağa tarafından yaptırılan Çilledar Sultan Zaviyesi olduğu kesin olarak anlaşılmıştır. Diğer üç sandukanın ise tarih, dil ve sanat özellikleri açısından yine İsmail Ağa döneminde yaptırılan Kalenderhâne ve Afşar Bey zaviyelerine ait olması muhtemeldirÖğe Ferri'nin Farsça bir Terci-i bendinin Türkçe'ye çevirisi ve açıklanması(Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, 2010) Kunt, İbrahimDivan sairlerinden Ferrî mahlaslı Mehmet Efendi XVIII. yy. da Osmanlı Devleti’nde yaşamıştır. Onun tek eseri Dîvân’ıdır. Çoğunluğu Türkçe şiirlerden oluşan Dîvân’ında bazı Farsça şiirler de bulunmaktadır. Bu makalede Ferrî’nin Farsça bir tercî-i bendi incelenmiş, sairin kullandığı tasavvufî terimler açıklanmaya çalışılmıştır. Böylece Ferrî’nin tasavvufî bilgi birikimi ortaya çıkarılıp ilim âlemine sunulmuştur. Ayrıca, Osmanlı döneminde yaşamış bir sairin Farsça siir söylemedeki yeteneği de belirlenmeye çalışılmıştır. Netice itibariyle Ferrî’nin kullandığı tasavvufi terimlerinden geniş bir tasavvufî birikimi olduğu söylenebilir.Öğe Keşan Yöresi Tarihi Mezar Taşları(Selçuk Üniversitesi, 2023 Ağustos) Karademir, Murat; Kunt, İbrahim; Demirtaş, MelikeTürk sanatının en küçük anıtlarından biri olan mezar taşları, inşa edildikleri dönemin kültürünü, sanat zevkini, sosyal ve ekonomik durumunu yansıtması, şehirlerin geçmişine ışık tutması bakımından oldukça önemlidir. Anadolu’nun çoğu yerinde olduğu gibi Osmanlı Devleti’ne başkentlik yapmış olan Edirne’de de mezar taşları hızla bozulmaya başlamıştır. Bu bozulmalardan daha çok mezarlıklar etkilenmekte, cami hazireleri biraz daha iyi durumdadır. Hazire ve mezar taşlarına karşı ilgi ve sorumluluk son dönemde büyük gelişmeler kaydetmiştir. Bu konu ile ilgili yayınlarda giderek çoğalmıştır. Bir yerleşim yerinin tarihi seyrini izleyebilmek adına mezar taşları oldukça önemli bir yere sahip olup Keşan’daki mezar taşları da bu bölgenin tarihi seyrini sunmaktadır. Çalışmamız Keşan ilçe merkezinde yer alan Hersekzade Ahmet Paşa, Bekir Varnalı ve Hacı Mehmet Ağa Camilerinin hazirelerinde bulunan mezar taşları ile Keşan ilçe merkezine 34 km uzaklıkta bulunan Erikli Köyü Mezarlığı ile ilçe merkezinde yer alan Tepe Mezarlığında tespit edilmiş mezar taşlarını kapsamaktadır. İncelenen mezar taşlarından en erken tarihlisi H. 925/ M.1519 en geç tarihlisi ise H. 1332/ M.1913-14 yıllarına aittir. Türk sanatında yüzyıllara göre ortaya çıkan motif, kompozisyon ve üslup, gelişim ve değişimlerini Keşan yöresindeki mezar taşlarında görmek mümkündür. Bu açıdan çalışma Keşan’ın Osmanlı tarihine de ışık tutmak adına önemlidir.Öğe Mehmed Ra'if'in Hatıra-i Eslaf isimli eserinde bulunan Farsça beyitler(Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, 2010) Kunt, İbrahimMehmed Râ’if, 1863 yılında İstanbul’da dünyaya geldi. İlköğrenimini İstanbul’da, liseyi Sam’da, Mekteb-i Harbiye’yi de İstanbul’da tamamladı. Ömrü boyunca askerî okullarda öğretmenlik yapan Mehmed Râ’if, edebî ve tarihî birçok kitap yayımladı. Yayımladığı ilk kitap olan Nükât-ı Edebiyye içerisinde Türkçe, Farsça ve Arapça birçok edebî nükte bulunmaktadır. Hâtıra-i Eslâf onun aynı tarzda yayımladığı ikinci edebî eseridir. Yazar eserin girişinde, Arapça ve Farsçanın kolayca anlaşılmayan edebî nüktelerini açıklamayı hedeflediğini söylemektedir. Eserde elli civarında Arapça ve Farsça edebî nükte ile birçok Türkçe beyit ve mısra bulunmaktadır. Eser; tarih düşürme beyitleri, muammalar, bilmeceler, görsel şiirler, İslam tarihinden meşhur kişilerle ilgili mizahî ve ibret verici hikâyelerden oluşmaktadır. Bu çalışmada, Mehmed Râ’if’in Hâtıra-i Eslâf isimli eserinde bulunan Farsça manzumeler ele alındı; bazı beyitlerde Türkçe yapılan açıklamalar günümüz alfabesine aktarıldı. Ayrıca yazarı belirtilmeyen bazı manzumelerin kime ait olduğu tespit edildi. Yapılan araştırmalara göre, bu zamana kadar üzerinde bir araştırma ve inceleme yapılmamış olan bu eser, ilk kez bilim dünyasına tanıtılmaya çalışıldı.Öğe Menûçihrî Dîvânında Gazneli yöneticiler ve Türkler(2012) Kunt, İbrahimMenûçihrî-i Dâmgânî, Gazneliler döneminde yaşamış, Fars edebiyatının ilk dönem şairleri arasında sayılan Dîvân sahibi önemli bir kişidir. Farsça Dîvânında öne çıkan özellikler, tabiat tasvirleriyle döneminin yöneticilerine yazdığı kasidelerdir. Fars Edebiyatında musammat tarzında şiir yazan ilk şair de Menûçihrî-i Dâmgânîdir. Fars edebiyatının en eski şairleri arasında bulunan Menûçihrînin Gazneli yönetici ve Türklere yaptığı atıflar, dîvânında önemli bir yer teşkil etmektedir. Gazneliler Devletinin yöneticilerinin Türklerden oluşması ve en önemli düşmanları arasında bulunan Selçuklu Devletinin yöneticilerinin de Türk olması, bu konuyu hassas bir konuma getirmektedir. Bu çalışmada önce Menûçihrî-i Dâmgânînin hayatı hakkında bilinenler aktarılmış, daha sonra dîvânında isimleri bulunan Türk yöneticilere yaptığı atıflar ortaya konulmuştur. Türk kelimesinin bulunduğu beyitler tespit edilmiş, tarihî konularda yaptığı aktarımlar da belirlenmeye çalışılmıştır.Öğe Süleyman Fikri Erten’in ‘İlm-i Belâgatdan Beyân ve Bedî‘ hulâsası adlı eseri(Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, 2015) Kunt, İbrahim; Kunul, Bahar; TR119248Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde Bosna’da dogup stanbul’da egitimini tamamlayan Süleyman Fikri Erten; bu karısık dönemde Lâzkiye ve Antalya’da ögretmenlik yapmıs, talyanlar Antalya’yı isgal ettiginde tarihî eserleri kaçırmalarına mani olmak için Osmanlı Devleti tarafından Antalya’da görevlendirilmistir. 1921- 1941 yılları arasında Antalya Müze Müdürlügü yapan yazar, yasının ilerlemesi nedeniyle 1941 yılında emekliye ayrılmıştır. Hırvatça, Sırpça, Almanca, Türkçe, Arapça ve Esperanto dillerini bilen Süleyman Fikri Erten, ömrü boyunca birçok esere imza atmıştır. Bu eserlerden biri de “ ‘1lm-i Belâgatdan Beyân ve Bedî‘ Hülâsası ” isimli eseridir. Antalya’daki Rum Kız Okulu’na Türkçe ögretmeni olarak atanınca, okulun ögrencilerine Türkçenin yazım ve konusma kurallarını daha iyi ögretebilmek içün yazdıgı bu eserde söz sanatlarından kısaca bahsetmis ve bunlarla ilgili manzum ve mensur örnekler vermiştir. Bu makalede; Süleyman Fikri Erten’in hayatı ve eserleri arastırılmıs, “ ‘İlm-i Belâgatdan Beyân ve Bedî‘ Hülâsası ” isimli eseri bugünkü harflere aktarılmıs, eserdeki Arapça ve Farsça ibâre ve beyitlerin anlamları verilmis, metinde geçen beyitlerin kime ait oldukları tarafımızdan eklenerek köseli parantez içinde [ ] belirtilmiştir. Metinde bazı yazım hataları vardır. Bazı yerlerde bu yazım hatalarını gidermek için köseli parantez içerisinde bazı kelime ya da ekler metne eklenmis, bazı yerlerde ise herhangi bir degisiklik yapılmamıstır. Metin hazırlanırken transkripsiyon alfabesi kullanılmamıs olmakla birlikte (ayn) harfi (‘) ve ? (sükûn hemze) harfi (’) isaretleriyle gösterilmistir.Öğe Veled Çelebi’nin Hayru’l-Kelâm adlı eseri(Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, 2016) Kunt, İbrahim; Şen, Mehmet Emin; TR1192481869’da Konya’da doğan ve 1950’de Ankara’da vefat eden Veled Çelebi İzbudak, Türk dili araştırmacısı, milletvekili, şair ve Mevlevîliğin son dönem temsilcilerindendir. Hem Konya Mevlana Dergâhında postnişinlik yapmış hem de 20 yıl boyunca Yozgat ve Kastamonu milletvekili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinde görev yapmıştır. Atatürk ile yakın ilişkileri olmuş, çalışmalarında Atatürk’ün desteğini görmüştür. Hayru’l-Kelâm, Veled Çelebi’nin yazdığı ilk eserdir. Konusu Mevlana Celaleddin-i Rumi’nin vasiyetnamesinin şerhidir. Mevlana’nın yaklaşık bir sayfalık Arapça vasiyetnamesi, Veled Çelebi İzbudak tarafından kelime kelime, cümle cümle açıklanarak 76 sayfalık Hayru’l-Kelâm isimli eser meydana gelmiştir. Bu bildiride Veled Çelebi İzbudak’ın Hayru’l-Kelâm isimli eseri genel hatlarıyla incelenecektir. Eserin bazı yazma nüshaları bulunmakla birlikte 1330 yılında İstanbul Necm-i İstikbal matbaasında yayımlanan metni bu inceleme için esas kabul edilecektir. Eserdeki nasihatlerden yola çıkarak şerh için anılan ayet ve hadisler ile meşhur şiirler ortaya konacak, Veled Çelebi İzbudak’ın gençlik dönemlerindeki ilmî durumu ortaya çıkarılmaya çalışılacaktır.