Yazar "Limoncu, Mustafa" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 3 / 3
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Ceza Muhakemesi Hukukunda Halka Açıklık İlkesi(Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2023) Limoncu, Mustafa; Aksan, MuratDemokratik toplumda; parlamentonun yasa hazırlama süreçleri, idarenin iş ve işlemleri, yargılama faaliyetleri halkın gözü önünde cereyan eder. Şeffaflık olarak tanımlanabilecek bu durum sayesinde; yasama, yürütme ve yargı erklerinin toplumsal denetimi sağlanmış olur. Her üç erkin de denetlenmesi hesap verebilirlik açısından son derece önemlidir. Zira erklere meşruiyet kazandıran olgu, görünür olmakla ilgilidir. Ayrıca halka açık yargılama, ceza hukukunun temel amaçlarından genel ve özel önleme etkilerine katkı sağlamaktadır. Halka açıklık ya da aleniyet olarak adlandırılan ilke eski zamanlardan beri bilinmektedir. Demokratik hukuk devletinin tekemmül sürecinde; meydanlarda, mabetlerde ve nihayetinde mahkeme binalarında yapılan yargılamaların herkese açık olması şeklinde bir yol benimsenmiştir. Pozitif hukuk kapsamında pek çok ulus üstü metinde halka açıklığa önem verilmiştir. Aynı şekilde ilke, iç hukukumuzda; anayasa ve kanunlarda yer bulmuştur. Zira yargıya olan güvenin sağlanması ve yargının toplumsal denetimi adli vakalar hakkında kamuoyunun bilgi sahibi olması, ancak açık yargılama ile mümkündür. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi halka açık yargılamayı, adil yargılanma hakkı içerisinde değerlendirmektedir. Yine Anayasa duruşmaların herkese açık olduğu hükmüne yer vermiştir. İlke; kanun önünde eşitlik, ayrımcılık yasağı, insanlık onuru ve masumiyet karinesi ile yakından ilgilidir. Bununla birlikte halka açık yargılama, yargılamanın her aşamasında farklı karakter göstermektedir. Bu nedenle, insan hakları ve ceza muhakemesi hukuku müesseseleri ile halka açıklık ilkesi arasındaki ilişkinin ortaya konulması önem taşır. Özellikle, temel bir hak olarak değerlendirilen halka açıklık ilkesi ile başka hakların çatışması halinin tartışılması, makul, dengeli ve adil bir çözüm bulunması gerekmektedir. Halka açıklık kuralı, sadece izleyicilerin muttali olduğu yargılama demek değildir. Aynı zamanda burada olup bitenlerin dışarıya aktarılması/aktarılabilmesi de ilkenin koruduğu değerler kapsamındadır. Zira bilgi ve haber paylaşımındaki hızlı gelişmeler, yargılamaların adliye binası dışında da ilgi görmesine yol açmıştır. Kamuoyu; internet ve medya yoluyla yargılamaları takip etmekte, kural olarak gizli olan soruşturma evresi bile bu araçlarla paylaşılır hale gelmektedir. Bu nedenle halka açıklık ilkesine yönelik çeşitli eleştiriler bulunmaktadır. Özellikle sanığın masumiyet karinesinin koruması altında olmasına rağmen, suçlu olarak teşhir edilmesi, yargılamaların gereğinden fazla ilgi nedeniyle salimen devam edememesi, yargıçların konsolide olmuş bazı grupların baskısı nedeniyle adil karar verememesi gibi hallerde, ilkenin mahzurları ortaya çıkabilmektedir. Aynı şekilde kamuoyunun, adli olaylara ilgisi fazla iken, beraat kararları yeterince ilgi görmemekte, çoğu zaman beraat etse dahi fail toplum nezdinde aklanamamaktadır. Bazı hallerde organize olmuş baskı gruplarının yargılamayı etkilemeleri ve mahkemeleri töhmet altında bırakmaları da mümkündür. Konu bu yönüyle basın hukuku, bilişim hukuku ve adil yargılamanın etkilenmesi ile ilişki içerisindedir. Halka açık yargılamanın abartılı uygulandığı vakit ortaya çıkabilecek mahzurları nedeniyle; ilkenin bazı hallerde sınırlanabileceği kabul edilmektedir. Aleniyetin kısıtlanabileceği ya da kaldırılabileceği durumları da sınırlamak gerekmektedir. Zira halka açık yargılama bir insan hakkıdır. İnsan haklarına yönelik sınırlamaların nasıl yapılacağı ise Anayasa'da gösterilmiştir. Bu nedenle sadece AİHS ve Anayasa'da yer alan sebeplerin varlığı halinde, halka açık yargılama ilkesine kısıtlama getirilebilmektedir. Bunun yanı sıra sanığın on sekiz yaşından küçük olduğu yargılamaların mutlak surette kapalı yapılması, normatif olarak benimsenmiştir. Halka açık yapılması gereken yargılamanın kapalı yapılması, hukukumuzda mutlak bozma nedenleri arasındadır. Ancak kapalı yapılması gereken yargılamanın açık yapılması halinde kararın bozulmasının anlamı kalmamaktadır. Bu durumda hakkı ihlal edilen ilgiliye tazminat ödenmesi gerekmektedir.Öğe Terör suçlarına iştirak(Selçuk Üniversitesi, 30.12.2022) Limoncu, MustafaHukukumuzda örgüt ve terör örgütü kavramları önemli bir yer tutar. Örgüt üyeliği, yöneticiliği ve kuruculuğu bağımsız birer suç tipidir. Bunun yanı sıra, bazı suçların bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi nitelikli hal olarak sayılmıştır. Bu nedenle örgüt kavramının iyi anlaşılması gerekmektedir. Örgüt üyeliği ya da örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarda failin durumunun belirlenmesi önem taşımaktadır. Suçun özel görünüş biçimlerinden olan iştirak kurumunun, terör suçları açısından ele alınması gerekmektedir. İhlal edilen norm açısından kişilerin fail olarak mı şerik olarak mı sorumlu tutulması gerektiği ortaya konulmalıdır. Terör suçları zorunlu olarak çok failli suçlar sınıfındandır. Bu suçlar bakımından, yardım etme kavramı şerikliğin bir türü olan yardım kavramını aşmaktadır. Yine terör örgütüyle bağlantılı olmayan kişilerin azmettirmesi zor görünmektedir.Öğe Türk hukukunda suça sürüklenen çocukların infazı(Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2017-10-13) Limoncu, Mustafa; Avcı, MustafaÜlkemizde suça sürüklendiği gerekçesiyle soruşturulan ve kovuşturulan çocuk sayısı giderek artmaktadır. Adli istatistiklere göre, bu artış nüfus artışından daha fazladır. Suç işleme yaşı giderek düşmektedir. Kovuşturmaya muhatap olsa bile hatta infaza konu olsa bile tekerrür önlenememektedir. Çocuklar için hürriyeti bağlayıcı cezalara ancak son çare olarak başvurulabileceği malumun ilamıdır. Kamu vicdanı, mağduriyetin giderilmesi, onarıcı adalet ve ıslah birlikte tasavvur edildiği zaman; ıslahın çocuk açısından önemi diğer hususlara tercih edilmelidir. Çocukların dürüst, ahlaklı, namuslu ve toplum için faydalı –en azından zararsız- bireyler olarak yetişmesi, içerisinde bulundukları toplum, aile, ekonomik şartlar, eğitim imkânları gibi pek çok parametreye bağlıdır. Bu cümleden olarak, çocukların tedibi ve ıslahı multi-disipliner bir çalışma alanıdır. Çocukların, isnat edilen suçların mana ve mahiyetini kavrayıp kavrayamadıkları konusundaki ihtilaf, denklemi daha da zor bir hale getirmektedir. Ülkemizde çocuk yargılaması ve münhasıran çocuk infazı bu çalışmada incelenirken, suç ve cezaya kavramsal yaklaşımlar, infazın hukukumuzdaki yeri, adli istatistikler ışığında suça sürüklenen çocuk ve çocuk infazındaki başlıca sorunlar da ele alınmıştır. Adli verilerin geleceğimiz ve gençliğimiz adına iç açıcı olmadığını itiraf ederek önlem almak durumundayız. Şüphesiz, böyle sofistike bir konuda başarılı olmak, sosyal nitelikli devlet aygıtı ile sivil toplumun kolektif, müşterek çalışması ile mümkün görünmektedir.