Yazar "Maden, Mustafa" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 3 / 3
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Hemodiyaliz ve periton diyaliz hastalarında ekokardiyografi ile tespit edilen kardiyak bulguların değerlendirilmesi(Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2008) Maden, Mustafa; Selçuk, N. YılmazDiyaliz hastalarında en önemli morbidite ve mortalite nedeni kardiyovasküler hastalıklardır. Bu hastalarda kardiyovasküler olay gelişme riski genel populasyona göre 5-30 kat artmıştır. Son dönem böbrek yetmezliği (SDBY) olan hastalarda ekokardiyografi ile kardiyak hastalıkların (Sol ventrikül hipertrofisi, kalp yetmezliği, kapak hastalıkları?vb.) epidemiyolojik dağılımı konusunda yeterli bilgi bulunmamaktadır. Çalışmamızda Konya merkezinde takip ve tedavi edilen hemodiyaliz(HD) ve periton diyalizi(PD) hastalarının iki boyutlu doppler ekokardiyografi bulgularının epidemiyolojik analizlerini yaparak, kardiyak sorunları, boyutlarını ve etkileyici faktörlerini ortaya koymayı amaçladık.. Materyal ve Metod: Çalışmaya, Konya ili merkezinde bulunan 10 HD ve 3 PD merkezindeki, 18 yaş üzerindeki ve en az 3 aydır renal replasman tedavisi yapılan 695 HD ve 117 PD hastası alındı. Tüm hastaların en son bakılan 3 tam kan, biyokimya parametreleri ile en son bakılan 2 PTH sonucu laboratuar değerleri olarak alındı. Tüm hastaların daha önce çekilmiş olan standart EKG'lerinde P, QT aralıkları ve dispersiyonları büyüteç yardımı ile hesaplandı. Hastaların ekokardiyografileri 2 merkezde bulunan deneyimli kardiyologlar tarafından yapıldı. Ekokardiyografide özellikle sol ventrikül hipertrofisi, kapak kalsifikasyonu, perikardiyal efüzyon, ejeksiyon fraksiyonu, kalbin boşlukları ve duvar hareketlerine bakıldı. Hastaların vücut yüzey alanı DuBois DuBois formülü [Vücut yüzey alanı (VYA) = ( Kilo0,425 x Boy(cm)0,725 )x 0,007184] ile sol ventrikül kitlesi(SVK) ise Devereux ve Reichek formülü (SVK = 0,8x (1,04x[(sol ventrikül diyastol sonu çapı + sol ventrikül arka duvar kalınlığı + interventriküler septum kalınlığı)3 ?(sol ventrikül diyastol sonu çapı)3] ) + 0,6 gr ) ile hesaplandı. Çalışmada renal replasman tedavisi tipinin ve diyabetin etkisini daha iyi inceleyebilmek için 2 alt grup çalışması da yapıldı. Alt Grup Çalışması-I'de 111 HD ve 111 PD hastası yaş, cinsiyet, diyabetik hasta oranı, renal replasman tedavi süreleri, hipertansiyon süreleri, vücut kitle indeksi ve vücut yüzey alanı gibi parametreler bakımından eşleştirilip, kardiyak yönden karşılaştırıldı. Alt Grup Çalışması-II'de ise 100 diyabetik ve 100 non-diyabetik HD hastası bazı parametreler bakımından (yaş, cinsiyet, renal replasman tedavi süresi, hipertansiyon süresi, kilo, boy, vücut yüzey alanı, vücut kitle indeksi... gibi) eşleştirilip kardiyak durumları karşılaştırıldı. Bulgular: HD hastalarının Hgb değeri, K, P, CaxP, albümin değerleri PD hastalarına göre daha yüksek bulunurken; CRP, AKŞ, total kolesterol, HDL ve LDL kolesterol değerleri daha düşük bulundu. PD hastalarının günlük idrar miktarları ve glomeruler filtrasyon hızları HD hastalarından daha fazlaydı.Alt Grup Çalışması-I'deki PD hastalarının günlük idrar miktarları da HD hastalarından daha yüksek bulundu. HD hastalarında PD hastalarına göre EKG'de QTmax, QTmin ve QTcmax, QTcmin değerleri daha uzun iken, P ve QT dispersiyonu açısından fark yoktu. Alt Grup Çalışması-I'de de benzer EKG bulguları tespit ederken, Alt Grup Çalışması-II'de diyabetik ve non-diyabetik hastalar arasında P ve QT değerleri ve dispersiyonu açısından fark bulunamadı. HD hastalarının tüm kalp boşlukları(sol atriyum çapı, aort çapı, sol ventrikül sistol sonu çapı, sol ventrikül diyastol sonu çapı?vb) ve arka duvar kalınlığı ile sol ventrikül kitlesi, ve sol ventrikül kitle indeksini, PD hastalarına göre daha yüksek; ejeksiyon fraksiyonunu daha düşük tespit ettik. Yine HD hastalarında PD hastalarına göre sol ventrikül hipertrofisi(HD'de %55.6, PD'de %32.4), kapak kalsifikasyonu(HD'de %46.5, PD'de %14.5) ve Koroner Arter Hastalığı (HD'de %8.9, PD'de %3.4) oranlarını anlamlı derecede yüksek tespit edildi. Alt Grup Çalışması-I'de ekokardiyografi bulgularını genel verilerle benzer bulduk. Alt Grup Çalışması-I'deki HD hastalarının tüm kalp boşlukları(sol atriyum çapı, aort çapı, sol ventrikül sistol sonu çapı, sol ventrikül diyastol sonu çapı?vb) ve arka duvar kalınlığı ile sol ventrikül hipertrofisi, sol ventrikül kitle indeksini, PD hastalarına göre daha yüksek tespit ettik. Yine HD hastalarında PD hastalarına göre sol ventrikül hipertrofisi (HD'de %59.5, PD'de %32.4), kapak kalsifikasyonu(HD'de %39.6, PD'de %15.3) ve Koroner Arter Hastalığı (HD'de %9, PD'de %1.8) oranlarını daha yüksek bulundu. Alt Grup Çalışması-II'de ise diyabetik HD hastalarında non-diyabetik HD hastalarına göre Koroner Arter Hastalığı oranını(diyabetiklerde %15, non-diyabetiklerde %5.4), perikardiyal efüzyon oranını (diyabetiklerde %24 non-diyabetiklerde %13) ve duvar hareket skor indeksini daha yüksek idi. Sonuç: HD hastaları PD hastalarına göre daha geniş sol ventrikül ve sol atriyum boşlukları olan (Sol ventrikül diyastol sonu çapı, sol ventrikül sistol sonu çapı, sol atriyum ve aort çapları yüksek ), daha fazla arka duvar kalınlığı, sol ventrikül hipertrofisi, kapak kalsifikasyonu görülen ve daha fazla Koroner Arter Hastalığı oranına sahip hastalardı. PD hastalarında HD hastalarına göre ortalama günlük idrar miktarının daha fazla olması, rezidü renal fonksiyonlarının daha iyi olması, ortalama sistolik kan basıncının daha düşük olması ve 24 saatlik volüm dengelerinin daha stabil olmasından dolayı bu hastalardaki ekokardiyografi(Sol ventrikül hipertrofisi, kapak kalsifikasyonu, ejeksiyon fraksiyonu, perikardiyal efüzyon?vb) ve EKG bulgularının daha iyi durumda olduğunu tespit ettik. Klasik HD hastalarında diyalizler arası günlerde sıvı birikimi ve diyaliz günlerinde ultrafiltrafiltrasyon yapılması ile volüm ve kan basınçlarında büyük değişikliklerin olması, rezidüel renal fonksiyonun yetersizliği ve renal osteodistrofinin iyi yönetilememesinin ekokardiyografi ile belirlenen kardiyak bulguların meydana gelmesine yol açtığı düşünülmektedir. Kardiyovasküler prognozun iyi olduğu çeşitli çalışmalarla ortaya konmuş olan günlük HD'lerle volüm ve kan basıncı oynamalarının ortadan kaldırılmasının kardiyovasküler prognoz üzerinde önemli rolünün olduğu kanaatindeyiz. Bu sebeple rezidüel renal fonksiyonu iyi olmayan hastalarda kısa, günlük veya nokturnal HD tedavileri ile hipervolemi, kan basıncı ve üremi daha iyi kontrol edilerek kardiyoprotektif HD yapılabilir.Öğe Kur'an'da Er-Rahman ismi ve bu isme yönelik iddialara muhatap olan ayetlerin yorumu(Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2009) Maden, Mustafa; Ersöz, İsmetKur'ân'da er-Rahmân İsmi ve Bu İsme Yönelik İddialara Muhatap Olan Âyetlerin Yorumu? isimli çalışmamız tefsir ilminin verilerine ve metotlarına dayanarak ulûhiyyetin ikinci ismi olan er-Rahmân vasfını incelemeye yöneliktir. Araştırmamız giriş ve üç bölümden oluşmaktadır. Girişte araştırmanın konusu, önemi ve metodu belirtilmiştir. Birinci bölümde öncelikle ?RHM? kökü ve bu kökten türeyen diğer el-esmâü'l-hüsnâ incelenmiş ve aralarındaki biçimsel ve anlamsal farklar bulunmuştur. Daha sonra er-Rahmân isminin etimolojik yapısı hakkında bilgiler verilmiştir. İkinci bölümde öncelikle Kur'ân'da er-Rahmân vasfının geçtiği âyetlerde bu vasfın biçimsel ve anlamsal farkları ortaya konulmuş daha sonra er-Rahmân vasfıyla ilgili âyetler muhteva bakımından değerlendirilmiştir. Üçüncü Bölümde ise Kur'ân'ın nâzil olmaya başladığı ilk dönemden itibaren er-Rahmân ismi etrafında müşriklerin ve müsteşriklerin ortaya attıkları birtakım iddialara yer verilmiş, daha sonra bu iddialara hem Kur'ân'a, hem de bu konuyla ilgilenmiş zevâtın eserlerine müracaatla cevaplar bulunmaya çalışılmıştır. Sonuç bölümünde ise genel bir değerlendirme ve ulaşılan sonuçlar yer almaktadır.Öğe Myelodisplastik sendrom olgularımızın genel ve morfolojik özellikleri ile eritropoetin tedavisine yanıtlarının değerlendirilmesi(2004) Kurtoğlu, Erdal; Maden, MustafaAmaç: Kliniğimize başvuran ve MDS tanısı konulan hastaların klinik özelliklerini, periferik kan ve kemik iliği bulgularını ve uygulanan tedavilere verdikleri yanıtları değerlendirmeyi amaçladık. Yöntem: MDS tanısı konulan 45 olgu (29 kadın, 26 erkek) çalışmaya alındı. Morfolojik olarak; diseritropoez, disgranülopoez ve dismegakaryopoez bulguları değerlendirildi. Bulgular: Çalışmamıza alınan 45 olgunun 29’u (% 64.4) kadın, 16’sı (% 35.6) erkek idi. 6 (% 13) olguda hepatomegali, 2 (% 4.5) olguda lenfadenopati ve 6 (% 13) olguda splenomegali bulundu. 38 (% 84.5) olguda anemi, 7 (% 15.5) olguda lökopeni, 13 (% 29) olguda trombositopeni ve 22 (% 49) olguda pansitopeni vardı. Periferik yayma değerlendirmesinde karşılaşılan en önemli diseritropoez bulgusu 37 (% 82) olguda karşılaşılan anizositoz, en önemli disgranülopoez bulgusu 17 (% 38) olguda karşılaşılan hipogranülasyon ve en önemli distrombopoez bulgusu ise; 21 (% 46.5) olguda karşılaşılan dev trombositlerin varlığı idi. Kemik iliği incelemesinde saptanan en önemli diseritropoez bulgusu 29 (% 64.4) olguda saptanan megaloblastik değişim, en önemli disgranülopoez bulgusu 13 (% 28.8) olguda saptanan hipogranülasyon ve en önemli dismegakaryopoez bulgusu 14 (% 31) olguda karşılaşılan mikromegakaryositler idi. Eritropoetin uygulanan 38 olgunun 18’inde (% 47) tedaviye yanıt alınırken 20 olguda (% 53) yanıt alınamadı. Sonuç: Eritropoetin, anemisi olan MDS olgularında transfüzyon ihtiyacını azaltan veya tümden ortadan kaldırabilen etkili bir ilaçtır. Anemi ile prezente olan MDS olgularında ilk tercih olarak dikkate alınması önerilir.