Yazar "Narin, Cüneyt" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 8 / 8
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Böbrek Transplantlı Bir Hastada Mitral Kapak Replasmanı(2007) Narin, Cüneyt; Ege, Erdal; Dereli, Yüksel; Sarıgül, AliOrgan transplantlı hastalardaki hayatta kalım süreleri her geçen gün artmaktadır (1). Bu artış, organ transplantlı hastalarda en sık, kardiyak hastalıkların görülmesine neden olmaktadır (2). Bu makalede, mitral kapak replasmanı uygulanan böbrek transplantlı bir hastanın izlemi tartışılmıştır.Öğe Dizaltı periferik arteriyel hastalığa cerrahi yaklaşım(2008) Narin, Cüneyt; Ege, Erdal; Sarkılar, Gamze; Önoğlu, Raşit; Sarıgül, Ali; Yeniterzi, MehmetAmaç: Bu çalışmanın amacı, dizaltı periferik baypas cerrahisi uygulanan hastalara cerrahi yaklaşımımızı değerlendirmektir. Yöntem: Haziran 2005 ile Ağustos 2007 tarihleri arasında kliniğimizde dizaltı periferik baypas cerrahisi uygulanan 21 hasta cerrahi yaklaşımımız açısından değerlendirilmiştir. Hastaların ikisi bayan, diğerleri erkektir. Yaş ortalaması 6015.4 yıldır. Tüm hastalarda greft olarak otojen safen ven kullanılmıştır. Postoperatif dönemde hastalara Dextran 40 infüzyonu ve düşük molekül ağırlıklı heparin verilmiştir. Postoperatif ilk gün aspirin, klopidogrel ve statin tedaviye eklenmiştir. Greft açıklığı, manyetik rezonans anjiyografi (MRA) ile değerlendirilmiştir. Bulgular: Erkek hastaların tümünde sigara anamnezi mevcuttur. Öyküde, daha önce 11 hastaya uygulanan periferik damar cerrahisi bulunmaktadır ve en sık uygulanmış damar cerrahisi femoral embolektomidir. Hastalar ortalama 12.77.5 ay takip edilmiştir. Distal damar yatağı kötü olan bir hastanın cerrahi uygulanan alt ekstremitesi operasyondan 16 gün sonra dizaltı amputasyona gitmiştir. Diğer hastaların greftlerinin açık olduğu MRA ile gösterilmiştir. Sonuç: Dizaltı revaskülarizasyon yöntemleri için, safen ven greftinin kullanılmasının, etkin postoperatif antitrombotik tedavinin ve epidural anestezinin greft açıklığını sağlamada önemli etkenler olduğu düşünülebilir. MRA, greft açıklığını değerlendirmede değerli bir yöntemdir. (Damar Cer Der 2008;17(l): 1-8).Öğe Embolization of Atrial Septal Occluder Device Into the Pulmonary Artery(Elsevier Ireland Ltd, 2010) Doğan, Umuttan; Özdemir, Kurtuluş; Narin, Cüneyt; Akıllı, Hakan; Güleç, Hakan; Gök, HasanObjective: Percutaneous device closure of atrial septal defects (ASD) has been established as a safe and attractive alternative to surgical management. Besides advantages such as lower morbidity and hospital stay when compared to surgical closure, the number of the complications increase day by day as the number of percutaneous procedures increase. We present a case with embolization of a septal occluder device (SOD) to the main pulmonary artery. Methods: A 20–year old woman was referred to our cardiology department for percutaneous device closure. TTE findings were consistent with secundum type ASD occupying the entire fossa ovalis and percutaneous closure was scheduled as the left to right shunt ratio was >1.5. The length of superior, inferior and aortic rims were measured as 14, 9 and 4 mm respectively. It was noted that the aortic rim was thin and had a membranous appearance. Following general anesthesia, balloon stretched diameter was measured as 31 mm by using stop-flow method. A 34-mm Amplatzer SOD was employed after properly positioning the SOD on the atrial septum under the guidance of transesophageal echocardiography. The release of the device was performed after Minnesota Maneuver to ensure the stability. The views obtained by TEE were satisfactory with absence of a flow across the interatrial septum and the procedure was finalized. The patient did not have any symptoms.Öğe İnaortik Balon Pompasına Bağlı Damar Komplikasyonlarını Önlemede Dekstran 40 Kullanımı(2007) Narin, Cüneyt; Özkara, Ahmet; Sarkılar, Gamze; Can, İlknur; Ege, Erdal; Sarıgül, Ali; Yeniterzi, MehmetAmaç: Intraaortik balon pompası (IABP), dolaşım desteği sağlamak amacıyla, kardiyoloji ve kalp cerrahisinde yaygın olarak kullanılmaktadır. IABP kaynaklı tromboembolik damar komplikasyonlarını önlemek amacıyla, antitrombotik ajanlardan Dekstran 40 kullanılması araştırılmıştır. Gereç ve yöntemler: Kasım 2004 ile Ekim 2006 tarihleri arasında, koroner bypass operasyonu olan 37 hastaya IABP yerleştirilmiştir. Böbrek yetmezliği ve aşırı cerrahi drenaj tanısı alan hastalar dışındaki tüm hastalar, kateterin çekilmesinden 0.5 saat öncesine kadar Dekstran 40 infüzyonu almışlardır. Bu grupta heparin kullanılmamıştır. Bulgular: Olguların 26'sı (%70) erkek, 11'i (% 30) kadındır. Ortalama yaş, 63.4 + 8.4 yıl ve ortalama IABP kullanma süresi, 56.3 saat (6 ile 162 saat arası) bulunmuştur. Yirmidokuz hastaya (% 78.4) sadece koroner bypass operasyonu (CABG), 8 hastaya da (% 21.6) CABG'ye eşlik eden diğer açık kalp operasyonları uygulanmıştır. Hiçbir hastada Dextran 40 kullanımına bağlı yan etki görülmemiştir. Üç olguda (%8) bacak iskemisi gelişmiş olup, 2 olguda kateterin çekilmesi ile iskemi düzelmiş, I olguda Fogarty kateteri ile tromboembolektomi gerekli olmuştur. Hiçbir hastada büyük cerrahi girişim gereksinimi olmamıştır. Kateterin giriş yerinde belirgin kanama görülmemiştir. Olguların hiçbirinde trombositopeni gözlenmemiştir. Sonuç: Dekstran 40, IABP ilişkili damarsal yan etkileri azaltmak için güvenle kullanılabilir. Bu çalışma, IABP kaynaklı damar komplikasyonlarını önlemek açısından Dekstran 40 ile heparinin karşılaştırılacağı yeni çalışmalara öncülük edebilir.Öğe Mitral kapak değişimi sonrası gelişen sol ventrikül yırtılmasının sınıflaması(2011) Narin, Cüneyt[Abstract not Available]Öğe Mitral Kapak Değiştirilmesi Sonrası Gelişen Sol Ventrikül Yırtılmasına Yaklaşım(2007) Narin, Cüneyt; Reyhanoğülu, Hasan; Durmaz, İsaAmaç: Sol ventrikül yırtığı (SVY), mitral kapak değiştirilmesi (MKD) sonrası gelişen en ciddi komplikasyonlardan biridir. Bu çalışmada, dört yıllık bir süre içinde MKD sonrası SVY gelişen olgular değerlendirildi. Çalışma planı: Mayıs 2000-Mayıs 2004 tarihleri arasında, MKD uygulanan 218 hastanın dördünde (4 kadın; ort. yaş 538) SVY gelişti. Yırtılma iki hastada erken dönemde, ikisinde geç dönemde görüldü. Üç hastaya cerrahi onarım uygulandı. Bu olgularda yırtılma tip I idi. Tekrar ameliyat edilen bir olguda ise yetersiz süreden dolayı cerrahi onarım uygulanamadı. Cerrahi onarıma kardiyopulmoner bypass (KPB) desteğinde ve kalp durdurularak başlandı. Sol atriyum tekrar açıldı ve protez kapak çıkartıldı. Onarımda, ventrikül ve atriyum tarafında Teflon feltler kullanılarak, horizontal U dikişlerle yırtık kapatıldı. Onarımdan sonra, değiştirilen protez kapağın bir küçük boyu yerleştirildi. Bulgular: Onarım yapılan üç olguda da ana patoloji romatizmal mitral kapak darlığı idi ve sadece MKD uygulandı. Onarım uygulanamayan hastaya ise, açık mitral komissürotomi sonrası tekrarlayan mitral darlığı, aort yetmezliği ve sol atriyal trombüs nedeniyle MKD, aort kapak değiştirilmesi ve sol atriyal trombektomi yapıldı. Onarım uygulanan iki olgu, herhangi bir kalp yetmezliği bulgusu göstermeksizin hastaneden taburcu edildi. İki hasta kaybedildi. Sonuç: Mitral kapak değiştirilmesi sırasında mitral kapak arka yaprağının korunması, derin yerleşimli miyokardiyal dikişlerden kaçınılması, mitral kapak annulusunun çekiştirilmesinin en aza indirilmesi ve hava çıkarma sırasında, kalbin aşırı hareketinden kaçınılması, SVY’nin önlenmesi için önemli tedbirlerdir. Sol ventrikül yırtığı onarımı, KPB desteğinde ve durdurulmuş kalpte yapılmalıdır.Öğe Renal Arter Anevrizmalı Bir Hastanın Başarılı Cerrahi Tedavisi: Olgu Sunumu(2007) Özkara, Ahmet; Ege, Erdal; Narin, Cüneyt; Şahsıvar, Mehmet Orkun; Sarkılar, Gamze; Paksoy, Yahya; Sarıgül, Ali; Yeniterzi, MehmetRenal arter anevrizması viseral anevrizmalar içerisinde oldukça ender rastlanmaktadır. Hızla ilerlemekte olan görüntüleme teknikleri sayesinde birçok renal arter anevrizmasının sessiz kaldığı saptanmıştır. Yirmisekiz yaşında ve yeni teşhis edilmiş hipertansiyonu olan erkek hastada yapılan incelemede sol renal arterde, aortadan ayrıldığı yerin 3 cm distalinde yaklaşık 3 cm genişliğinde anevrizma belirlenmiştir. Yapılan cerrahi müdahalede; sol renal arter bağlanıp, anevrizma rezeke edildikten sonra safen ven bypass operasyonu uygulanmıştır. Anevrizma dokusunun patolojik incelenmesinde, aterosklerotik zeminde geliştiği saptanmıştır. Hasta, operasyon sonrası 5. günde düşük doz beta blokerle taburcu edildi. iki ay sonra yapılan kontrol manyetik rezonans (MR) anjiografik incelemede safen greftin patent olduğu saptanmıştır. Renal arter anevrizmalarında perkütan girişime uygun olmayan vakalarda, safen ven grefti ile bypass operasyonları kabul edilir tedavi seçeneği olabilir.Öğe Total Anormal Pulmoner Venöz Dönüş Anomalili Bir Hastada Cerrahi Tamir Sonrası Oral Sildenafil(2007) Sarıgül, Ali; Özkara, Ahmet; Narin, Cüneyt; Sarkılar, Gamze; Ege, ErdalÜç aylık kız çocuğunda, total anormal pulmoner venöz dönüş anomalisi nedeniyle tam düzeltme yapıldıktan sonra, nitrogliserin perfüzyonuna rağmen ameliyat sonrası ikinci gün pulmoner hipertansif kriz gelişti. Nazogastrik tüp yoluyla oral sildenafil tedavisi 0.5 mg/kg/24 sa dozuyla başlanıp, doz kademeli olarak artırılarak 2 mg/kg/24 sa dozuna kadar yükseltildi. Sildenafil pulmoner basıncı düşürdü ve hasta mekanik ventilasyon desteğinden pulmoner hipertansif kriz olmaksızın başarıyla ayrıldı. Komplike bir ameliyat sonrası döneminin sildenafile başlandıktan sonra düzelmesi pulmoner basıncın düştüğünü dolaylı olarak göstermektedir. Hastada sildenafile bağlı herhangi bir yan etki gelişmedi. Bu ilacın açık kalp cerrahisi geçirmiş bebeklerde pulmoner hipertansif profilaksisinde güvenli bir şekilde kullanılabileceğini ve etkin bir rol oynayabileceğini düşünüyoruz.