Yazar "Parlak, Kurtuluş" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 14 / 14
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Clinical Experience of Interlocking Nail Stabilization of Long Bone Fractures in Dogs - A Retrospective Study of 26 Cases(ISRAEL VETERINARY MEDICAL ASSOC, 2017) Arıcan, Mustafa; Alkan, Feyzanur; Altan, Semih; Parlak, Kurtuluş; Yavru, NuriThe aim of the study is to report the clinical and radiographic outcome after use of an interlocking nail (ILN) for stabilization of long bone fractures in dogs. Twenty-six dogs were evaluated. There were ten femoral fractures, 12 tibial fractures and four humeral fractures. The equipment was manufactured by Orthovet (Orthovet, Izmir, Turkey). Three ILN lengths with three different diameters (4, 6 and 8 mm) were used. Each ILN had a trocar tip on one end and four screw holes (two distal and two proximal). Ten fractures (four femoral, five tibial, one humeral) were associated with other orthopedic problems. Nine (39.1%) patients had aseptic nonunion and malunion fractures. A static fixation mode was used for nine fractures and a dynamic fixation mode was used in 17 (65.3%). The surgical time recorded was 45-52 minutes. Three dogs had a major complication requiring surgical intervention. At 6 months, the functional outcome was excellent in 15 (57.6%) animals, good in seven (26.9%), fair in three (11.5%), and poor in one (3.8). In conclusion, the use of ILNs to repair diaphyseal fractures of the femur, tibia, and humerus in dogs resulted in a good or excellent functional outcome in most patients.Öğe Clinical experience of interlocking nail stabilization of long bone fractures in dogs – a retrospective study of 26 cases(Israel Veterinary Medical Association, 2017) Arıcan, Mustafa; Alkan, Feyzanur; Altan, Semih; Parlak, Kurtuluş; Yavru, NuriThe aim of the study is to report the clinical and radiographic outcome after use of an interlocking nail (ILN) for stabilization of long bone fractures in dogs. Twenty-six dogs were evaluated. There were ten femoral fractures, 12 tibial fractures and four humeral fractures. The equipment was manufactured by Orthovet (Orthovet, Izmir, Turkey). Three ILN lengths with three different diameters (4, 6 and 8 mm) were used. Each ILN had a trocar tip on one end and four screw holes (two distal and two proximal). Ten fractures (four femoral, five tibial, one humeral) were associated with other orthopedic problems. Nine (39.1%) patients had aseptic nonunion and malunion fractures. A static fixation mode was used for nine fractures and a dynamic fixation mode was used in 17 (65.3%). The surgical time recorded was 45-52 minutes. Three dogs had a major complication requiring surgical intervention. At 6 months, the functional outcome was excellent in 15 (57.6%) animals, good in seven (26.9%), fair in three (11.5%), and poor in one (3.8). In conclusion, the use of ILNs to repair diaphyseal fractures of the femur, tibia, and humerus in dogs resulted in a good or excellent functional outcome in most patients. © 2017, Israel Veterinary Medical Association. All rights reserved.Öğe Comparison of the effects of intraocular pressure with phacoemulsification and extra- capsular cataract extraction methods in dogs with cataract(2014) Arıcan, Mustafa; Erol, Hanifi; Parlak, Kurtuluş; Kamış, Ümit; Yavru, NuriAmaç: Bu çalışmada intraoküler lens (IOL) konularak veya konulmadan yapılan ekstrakapsüler ekstraksiyon (EKKE) ve fakoemülsifikasyon (FAKO) yöntemlerinin 28 gün süre içinde göz içi basınçlarına etkilerini araştırılması amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Materyal olarak her iki cinsiyetten farklı yaşlarda vücut ağırlıkları 10 ile 30 kg arası olan katarakt teşhisi konulan 20 köpek kullanıldı. Katarakt teşhisi, direkt ve indirekt oftalmoskop, ultrasonografi, biyomikroskop ile yapıldı. Katarakt olguları klinik muayene ve ultrason ile immatür (7 olgu), matür (7 olgu) ve hipermatür (6 olgu) olarak sınıflandırıldı. Köpekler 10'arlı iki gruba ayrıldı. Katarakt teşhisi konulan 10 köpeğe EKKE ve diğer 10 köpeğe ise FAKO operasyonları gerçekleştirildi. Her iki grup için 41 dioptrilik tek parça akrilik intraoküler lens kullanıldı. Bulgular: Göz içi basınçı IOL kullanılmayan EKKE grubunda 14. günde en düşük seviyede ölçüldü. IOL uygulanan grupta ise düzensiz seyir gösterdi. Fakoemülsifikasyon IOL uygulanmayan grupta ise göz içi basınçları 21. günde en düşük seviyede ölçüldü. Bununla birlikte 28. gün sonunda bütün değerlerin referans aralığında olduğu tespit edildi. Öneri: Kataraktlı olgularda göz içi basınçları dikkate alındığında her iki cerrahi uygulamanında kullanılabileceği kanısına varılmıştır. Cerrahinin başarısı doğru hasta seçimi, doğru cerrahi teknik, doğru ekipman ile olmaktadır. Bunun yanı sıra katarakt immatür dönemde teşhis edilirse fakoemülsifikasyonun başarı oranı artmaktadır.Öğe Comparison of the effects of intraocular pressure with phacoemulsification and extracapsular cataract extraction methods in dogs with cataract(Selçuk Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi, 2014) Erol, Hanifi; Arıcan, Mustafa; Parlak, Kurtuluş; Kamış, Ümit; Yavru, NuriAmaç: Bu çalışmada intraoküler lens (IOL) konularak veya konulmadan yapılan ekstrakapsüler ekstraksiyon (EKKE) ve fakoemülsifikasyon (FAKO) yöntemlerinin 28 gün süre içinde göz içi basınçlarına etkilerini araştırılması amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Materyal olarak her iki cinsiyetten farklı yaşlarda vücut ağırlıkları 10 ile 30 kg arası olan katarakt teşhisi konulan 20 köpek kullanıldı. Katarakt teşhisi, direkt ve indirekt oftalmoskop, ultrasonografi, biyomikroskop ile yapıldı. Katarakt olguları klinik muayene ve ultrason ile immatür (7 olgu), matür (7 olgu) ve hipermatür (6 olgu) olarak sınıflandırıldı. Köpekler 10’arlı iki gruba ayrıldı. Katarakt teşhisi konulan 10 köpeğe EKKE ve diğer 10 köpeğe ise FAKO operasyonları gerçekleştirildi. Her iki grup için 41 dioptrilik tek parça akrilik intraoküler lens kullanıldı. Bulgular: Göz içi basınçı IOL kullanılmayan EKKE grubunda 14. günde en düşük seviyede ölçüldü. IOL uygulanan grupta ise düzensiz seyir gösterdi. Fakoemülsifikasyon IOL uygulanmayan grupta ise göz içi basınçları 21. günde en düşük seviyede ölçüldü. Bununla birlikte 28. gün sonunda bütün değerlerin referans aralığında olduğu tespit edildi. Öneri: Kataraktlı olgularda göz içi basınçları dikkate alındığında her iki cerrahi uygulamanında kullanılabileceği kanısına varılmıştır. Cerrahinin başarısı doğru hasta seçimi, doğru cerrahi teknik, doğru ekipman ile olmaktadır. Bunun yanı sıra katarakt immatür dönemde teşhis edilirse fakoemülsifikasyonun başarı oranı artmaktadır.Öğe Evaluation of bacterial translocation in cats undergoing laparotomy(Selçuk Üniversitesi, 2022) Parlak, Kurtuluş; Altan, Semih; Alp, Simten Yeşilmen; Akyol, Eyüp Tolga; Uzunlu, Elgin Orcum; Zamirbekova, Nuriza; Alkan, FahrettinAim: This study aimed to evaluate the presence of bacterial translocation (BT) in cats undergoing laparotomy procedures for pathologies that are thought to increase intra-abdominal pressure or pressurize the intestinal wall. Materials and Methods: Twenty-five cats were evaluated that refered to Selcuk University Animal Hospital for laparotomy after the clinical, laboratory, ultrasonographic and radiographic examinations. Sterile swab samples were taken from the peritoneal fluid and an appropriate mesenteric lymph nodes (MLN) immediately after reaching the abdominal region during the laparatomy. Identification of bacterial strains was carried out and bacterial spectra were analyzed. Antibiotic resistance of bacterial strains was determined by the Kirby-Bauer disc diffusion method. Results: BT was diagnosed in 4 (16%) of 25 cats as a result of deteriorated intestinal perfusion due to foreign body. It was determined that 2 of the BT were isolated from swap samples taken from only MLNs and 2 of them were isolated from swap samples taken from both the peritoneal cavity and MLNs. It was determined that 50% of the bacteria growing in the peritoneum were E. faecalis (n=2) and 50% were E. faecium. It was determined that the bacteria growing in the MLNs formed P. fluorescens and E. faecalis. Conclusion: BT should be considered in the presence of pathologies that affect intra-abdominal pressure or affect the intestinal wall. It is thought that the suspicion of bacterial translocation should increase in pathologies that directly affectthe intestinal wall. Itis thoughtthatthe use of specific antibiotics will be more positive in terms of prognosis by performing an antibiogram.Öğe Köpeklerde articulatio genu lezyonlarının tanısında artroskopi uygulamaları(Selçuk Ünivesitesi Veterinerlik Fakültesi, 2015) Arıcan, Mustafa; Parlak, Kurtuluş; Satılmış, FatmaAmaç: Bu çalışma ile köpeklerde sık rastlanan Articulatio genu (art. genu) lezyonlarının tanımlanması için artroskopi yönteminin kullanılması ve sonuçlarının tartışılması amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Yirmisekiz adet değişik ırk, cins, yaş ve ağırlıkta topallık şikayetleri ile getirilen köpeğin sağ, sol veya her iki art. genu eklemi değerlendirildi. Operasyonda 2.7 mm çapında 0. ve 30 derecelik artroskopik teleskop ve Storz marka kamera sistemi kullanıldı. Ligamentum patellare’nin sağ veya solundaki bölgeden, 19 numara iğne ile eklem içine girildi. Sodyum izotonik veya laktat ringer solusyonundan 10-20 mL eklem içine verilerek eklem kapsulası gergin hale getirildi. Lig. patellare’nin lateralinden 0.5 cm boyunda deri ensizyonu yapıldı. Keskin uçlu obturator, eklem içine yönlendirilerek femur ile patella arasından mediale ilerletildi. Art. genu’nun muayenesine art. femorotibialis’in medial kompartmanından başlandı. Condylus femoralis medialis, medial meniscus, medial tibial plato, meniscal ligament ve sinovyal zar muayene edildi. Daha sonra intercondyler boşluk ve lig. cruciata’lar değerlendirildi. Bulgular: Yirmisekiz eklemde (%100) synovial hiperplazinin değişik dereceleri ile karşılaşıldı. 8 eklemde (%28.5) periartiküler osteofit, 3 eklemde (%10.7) menisküslerde horizontal yırtıklar, 17 eklemde (%60.7) anterior cruciate ligamentin parsiyel yırtıkları, 3 eklemde (%10.7) kıkırdak dejenerasyonu (eburnasyon, erozyon), 4 olguda osteofit üreme ve 2 eklemde (%7.1) eklem faresi gözlendi. Öneri: Artroskopi, art. genu hastalıklarının tanı ve sağaltımında gelişmiş görsellik sağlayan bir yöntemdir. Eklem içi yapılarını büyüterek anatomik detaylar ve patolojik değişiklikler hakkında bilgi almamızı sağlayan minimal invaziv bir uygulamadırÖğe Köpeklerde dirsek ekleminin radyolojik ve bilgisayarlı tomografi sonuçlarının karşılaştırılması(2018) Yılmaz, Canan Kondak; Parlak, Kurtuluş; Uzunlu, Elgin Orçum; Yalçın, Mustafa; Arıcan, MustafaAmaç: Köpeklerde dirsek ekleminde önemli patolojik bir problemolan dirsek displazisinin erken teşhisinde klinik, radyolojikve bilgisayarlı tomografi sonuçlarının değerlendirilmesi ve karşılaştırılmasıamaçlanmıştır.Gereç ve Yöntem: On iki adet dirsek eklemi displazisine yatkınköpek çalışmanın materyalini oluşturdu. Bu amaçla köpeklerinrutin sistemik ve klinik muayeneleri yapıldı. Köpeklerde ekstremitelerdekieşit olmayan ağırlık dağılımını ölçmek için basışanalizatörü kullanıldı. Olguların radyolojik muayeneler için; tektüplü sabit radyografi cihazı kullanılarak, sağ dirsek eklemlerininfleksiyon ve tam ekstensiyon pozisyonlarda medio-lateral vecranio-caudal pozisyonlarda radyografileri alındı. Aynı eklemlerbilgisayarlı tomografi ile muayene edildi.Bulgular: Cranio-caudal radyografi ile humerus’un condyluslateralis ve medialis’i, olecranon, fossa olecrani, processuscoronoideus lateralis ve medialis ayırt edilmiştir. Processusanconeus’un birleşmemesi problemi için medio-lateral ve medio-lateralfleksiyon pozisyonlarda, processus anconeus’un subratrochlearforamen’den ayrılışı anatomik olarak gözlenmiştir.Processus anconeus’un birleşmemesi ve medio-lateral, mediolateralfleksiyon pozisyonunda kesin teşhis edilebildi. Processuscoronoideus medialis’in birleşmemesinin teşhisinde radyolojikmuayene anatomik unsurların süperpozisyonundan dolayı yanıltıcıolabileceğinden daha kesin bilgi almak için bilgisayarlıtomografi ile teşhis kesinleştirildi. Özellikle, her iki tanı aracıylateşhis edilebileceği kanısına varıldı.Öneri: Processus anconeus’un birleşmemesinin radyolojik muayeneile kolayca teşhis edilebileceği, tomografinin bu amaçlakullanılmasına gerek olmadığı düşünülmüştür. Fakat, processuscoronoideus medialis’in birleşmemesinin teşhisinde bilgisayarlıtomografinin (BT)’nin radyolojik görüntülemeye üstün olduğuortaya konulmuştur.Öğe Köpeklerde gözün anterior ve posterior segmentin ultrasonografik muayenesi ile göz içi basıncı arasındaki ilişkinin araştırılması(2017) Erkan, Özgür; Parlak, Kurtuluş; Arıcan, MustafaErkan Ö, Parlak K, Arıcan M. Köpeklerde gözün anterior ve posterior segmentin ultrasonografik muayenesi ile göz içi basıncı arasındaki ilişkinin araştırılması.Amaç: Sunulan çalışmada; akut göz hastalıklarının hızlı teşhis ve tedavisinde göz içi basınç ile gözün ön ve arka segmentinin muayenesi arasındaki ilişkinin belirlenmesi amaçlandı.Gereç ve Yöntem: Çalışma materyalini, S.Ü. Veteriner Fakültesi Cerrahi Anabilim Dalı kliniğine getirilen farklı yaş, ırk, cinsiyet ve göz hastalıkları ayırımı yapılmadan 50 adet klinik olarak sağlıklı köpeğin sadece sağ gözleri değerlendirildi. Yaş ortalaması 31 yıl, ağırlıkları ortalaması 281 kg olan, 33'ü dişi, 17'si erkek 50 köpekten 41'i Kangal melezi olmak üzere Golden (4), Boxer (1), Cocker (1) ve Terrier (3) ırkları oluşturdu. Göz muayenesinde; gözün davranış testleri, schirmer göz yaşı testi ile göz yaşı sekresyonunun kantitatif olarak miktarı ölçüldü. Gözlerde sırasıyla inspeksiyon, palpasyon ve ışık kaynağı ile direkt oftalmoskopik muayene yapılıp, göz içi basınçları ölçümü için Tonovet rebound tonometre kullanılarak ultrasonografik muayene yapıldı.Bulgular: Çalışmada, ölçülen göz içi basınç değerleri ile ultrasonografik veriler arasında yapılan korelasyon analizinde; göz içi basıncı yüksek olan grubun (n:6) istatistik sonuçları; göz içi basınç ile ön segment derinliği arasında (0.4-0.6, r:0,551) orta derecede pozitif korelasyon belirlendi. Göz içi basıncı ile ön segment genişliği arasında ise (0.6-0.8, r:0,609) pozitif yüksek korelasyon belirlendi. Göz içi basıncı yüksek olan olgularda ön ve arka segmentin ölçümlerinde istatistiksel olarak pozitif bir değişim olduğu görüldü. Bundan dolayı glakomlu ve göz içi basıncının yükselmesine sebep olabilecek diğer patolojik durumlarda ultrasonografi ile desteklenen muayenelerde göz içi basınç artışının kesin teşhisinin konulabileceği kanısına varıldı.Öneri: Yapılan çalışmada göz içi basıncı ile gözün ön segmentindeki ultrasonografik değişimler arasında ilişki olmasına rağmen, mutlaka olgu sayısının arttırılması önerilmiştir.Öğe Köpeklerde laparoskopik destekli gastropeksi ile klasik gastropeksi operasyonunun karşılaştırılması(2014) Arıcan, Mustafa; Parlak, Kurtuluş; Erol, Hanifi; Yavru, NuriAmaç: Profilaktik gastropeksi özellikle büyük ırk köpeklerde gastrik dilatasyon volvulus (GDV)'un önlenmesi için yapılan cerrahi bir uygulamadır. Bu çalışmada, GDV'nin profilaksisinde etkili olan klasik gastropeksi ile laparoskopik destekli gastropeksi yöntemleri iyileşmedeki etkileri ve uygulanma kolaylığı açısından karşılaştırıldı. Gereç ve Yöntem: Araştırma materyalini 12 adet köpek oluşturdu. Köpeklerin ağırlıkları ortalama 20-30 kg olarak belirlendi. Köpekler iki gruba ayrıldı. 1. Gruptaki köpeklere klasik gastropeksi (ventral orta hat gastropeksi) yöntemi uygulandı. 2. Gruptaki köpeklere ise laparoskopik destekli gastropeksi operasyonu uygulandı. Biyokimyasal analizler ve kan gazı muayeneleri için preoperatif dönem ve postoperatif 9. günde kan alınarak incelendi. Ultrasonografik muayeneler 5-7.5 MHz'lik konveks problar ile gerçekleştirildi. Postoperatif dönem 9. günde köpeklere direkt ve indirekt radyografik muayeneler yapıldı. Bulgular: Post-operatif olarak köpeklerin, 9 gün süreyle operasyon sonunda günlük kontrolleri yapıldı. Sonuçlar, her iki operatif tekniğin hızlı ve kolay uygulanabilirliğini ortaya koydu. Klasik gastropeksi için ortalama operasyon süresinin 20 dakika olduğu belirlenirken, laparoskopi grubunda bu sürenin 41.5 dakika ortalamasında olduğu belirlendi. Her iki cerrahi müdahalenin sonucunda post-operatif bakımda dikişlerin alınmasına kadar komplikasyonla karşılaşılmadı. Ultrasonografik muayenede, her iki grup için gastrik peristaltik kontraksiyonlar postoperatif 7. günde sayıldı. Klasik gastropeksi ve laparoskopik gastropekside 4-5 kontraksiyon ortalaması bulundu. Radyolojik muayene, midenin lokalizasyonu, ölçüsü, şekli, içeriği, gastrik rugal ve duvarda herhangi patolojik bir durum ile karşılaşılmadı. Öneri: Çalışma sonunda laparoskopik gastropeksi ve klasik gastropeksinin acil cerrahi müdahalelerde ve profilaktik amaç için uygulanabileceği önerildi.Öğe Köpeklerde laparoskopik destekli gastropeksi ile klasik gastropeksi operasyonunun karşılaştırılması(Selçuk Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi, 2014) Erol, Hanifi; Arıcan, Mustafa; Parlak, Kurtuluş; Yavru, NuriAmaç: Profilaktik gastropeksi özellikle büyük ırk köpeklerde gastrik dilatasyon volvulus (GDV)’un önlenmesi için yapılan cerrahi bir uygulamadır. Bu çalışmada, GDV’nin profilaksisinde etkili olan klasik gastropeksi ile laparoskopik destekli gastropeksi yöntemleri iyileşmedeki etkileri ve uygulanma kolaylığı açısından karşılaştırıldı. Gereç ve Yöntem: Araştırma materyalini 12 adet köpek oluşturdu. Köpeklerin ağırlıkları ortalama 20-30 kg olarak belirlendi. Köpekler iki gruba ayrıldı. 1. Gruptaki köpeklere klasik gastropeksi (ventral orta hat gastropeksi) yöntemi uygulandı. 2. Gruptaki köpeklere ise laparoskopik destekli gastropeksi operasyonu uygulandı. Biyokimyasal analizler ve kan gazı muayeneleri için preoperatif dönem ve postoperatif 9. günde kan alınarak incelendi. Ultrasonografik muayeneler 5-7.5 MHz’lik konveks problar ile gerçekleştirildi. Postoperatif dönem 9. günde köpeklere direkt ve indirekt radyografik muayeneler yapıldı. Bulgular: Post-operatif olarak köpeklerin, 9 gün süreyle operasyon sonunda günlük kontrolleri yapıldı. Sonuçlar, her iki operatif tekniğin hızlı ve kolay uygulanabilirliğini ortaya koydu. Klasik gastropeksi için ortalama operasyon süresinin 20 dakika oldu- ğu belirlenirken, laparoskopi grubunda bu sürenin 41.5 dakika ortalamasında olduğu belirlendi. Her iki cerrahi müdahalenin sonucunda post-operatif bakımda dikişlerin alınmasına kadar komplikasyonla karşılaşılmadı. Ultrasonografik muayenede, her iki grup için gastrik peristaltik kontraksiyonlar postoperatif 7. günde sayıldı. Klasik gastropeksi ve laparoskopik gastropekside 4-5 kontraksiyon ortalaması bulundu. Radyolojik muayene, midenin lokalizasyonu, ölçüsü, şekli, içeriği, gastrik rugal ve duvarda herhangi patolojik bir durum ile karşılaşılmadı. Öneri: Çalışma sonunda laparoskopik gastropeksi ve klasik gastropeksinin acil cerrahi müdahalelerde ve profilaktik amaç için uygulanabileceği önerildi.Öğe Köpeklerde sementsiz Pamuk’s Total Kalça Protezi (PTKP) uygulanması ve sonuçlarının ilk değerlendirilmesi(Selçuk Ünivesitesi Veterinerlik Fakültesi, 2015) Arıcan, Mustafa; Parlak, KurtuluşAmaç: Bu çalışmada, kalça eklemi problemli köpeklerde, Pamuk’s Total Kalça Protezi (PTKP) sistemi uygulama ve sonuçlarının değer-lendirilmesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Kalça problemi olan (displazi, çıkık ve kırık) 12 adet köpek değerlendirildi. Kalça protez ekipmanı (Ortho-Pet), İzmir (Türkiye)’de imal edilmiştir. Kalça ekleminin craniodorsal yüzüne trochanter major düzeyinde, craniolateral ensizyonla yaklaşıldı. Ca-put femoris’in eksizyonundan sonra acetabulum genişletildi. Aceta-bular komponent yerleştirildikten sonra vidalarla sabitlendi. Daha sonra collum femoris’e femur komponenti yerleştirildi. İmplant başı, implantın boyun kısmının üzerine çakılarak, kalça eklemi yerine yer-leştirildi. Operasyondan sonra 15. gün ile 1, 3 ve 6. aylarda inspeksi-yon, palpasyon ve radyografik muayeneler yapıldı. Bulgular: Yedi köpekte (%58.3) postoperatif dönemde prognozun iyi ve çok iyi olduğu görüldü. Prognozu iyi olan olguların klinik muayeneleri 15 ve 30. günde birbirlerine benzerlikler gösterirken, post-operatif 90. günde ise post-operatif 15 ve 30. günde yürüyüş problemlerinin ortadan kalktığı ve ekstremitenin istenildiği gibi kul-lanıldığı tespit edildi. 5 köpekte (%41.6) ise ekstremitenin iyi kul-lanılamadığı ve çeşitli derecelerde topallıkları olduğu gözlendi. Bu olgularda radyografik muayenelerde collum femoris aparatının gev-şemesi, sublukzasyon ve acetabular komponentin acetabulum içine tam sabitlenmediği tespit edildi. Öneri: Sementsiz PTKP’nin ilk sonuçlarında bazı teknik problemler görülmesine rağmen köpeklerde kalça problemlerinde ekonomik, geliştirilebilecek ve sonuçlarının cesaret verici olması açısından yararlı olduğu ifade edilebileceği kanısına varıldı. Ayrıca, PTKP’nin 6 aydan daha uzun dönem sonuçlarının takip edilmesi kullanılabilir-liği ve geliştirilebilirliği açısından önemli bilgiler vereceği düşünül-müştür.Öğe Osteoartritisli köpeklerde ıntra-artiküler otolog trombositten zengin plazma (TZP) uygulaması ile bio-fiziksel aktivatörlü otolog trombositten zengin plazma uygulamasının yangısal mediatörler ve metalloproteinaz (MMP-2 ve MMP-9) enzimlerine etkisinin araştırılması(Selçuk Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2018) Parlak, Kurtuluş; Arıcan, MustafaBu çalışmada; köpeklerde sık görülen, multifaktöriyel patogenezisi olan OA tedavisinde trombositten zengin plazma (TZP) ve Bio-aktivatörlü TZP'nin tek ve çift eklem içi uygulamalarının klinik seyir ve eklem sıvısı analizinde yangısal mediatörler (IL-6, IL-10, TNF-α IL-1β) ve metalloproteinaz (MMP-2 ve MMP-9) enzimlerine etki sonuçlarının araştırılması amaçlanmıştır. S.Ü. Veteriner Fakültesi, Cerrahi Anabilim Dalına A. genu'daki topallık şikayeti ile getirilen ağırlıkları ortalaması 30±1, yaş ortalaması 5±1, cinsiyet dağılımı; 6 dişi, 30 erkek, ırk dağılımı; 11 Kangal, 18 Melez, 3 Akbaş, 1 Golden Retriver, 1 Boxer ve 2 Alman Çoban olmak üzere 36 adet köpek çalışmanın materyalini oluşturdu. 36 osteoartritisli köpekten eklem içi TZP, Bio-aktivatörlü TZP (BTZP) ve Kontrol (% 0.9 İzotonik) olmak üzere rastgele 3 ana grup oluşturuldu. Bu 3 ana grup kendi içinde 0. gün ve 0., 30. gün eklem içi uygulaması sayısına göre tek ve çift 2 alt gruba ayrıldı. Her gruba 0. 15. 30. 60. ve 90. günlerde eklem sıvısı analizleri, klinik muayene (Yürüyüş derecelendirme testi (HVAS-Hudson Visual Scale), Ağrı derecelendirme testi (Canine Brief Pain Inventory)), radyografik muayene, ultrasonografik muayene ve termografik muayeneleri yapıldı. Çalışmada istenilen düzeyde trombosit sayısının standardize edilmiş Genesis Autologous Cell System 2 (30ml) markalı TZP ve Bio-aktivatörlü TZP hazırlama kitlerinden yararlanıldı. 0. 15. 30. 60. ve 90. günlerde her bir hayvandan alınan sinovyal sıvı örneklerinin yangısal mediatör görevi yapan bazı sitokinler (IL-1β, IL-6, IL- 10, TNF-α) yönünden ELISA yöntemi ile metalloproteinaz (MMP-2 ve MMP-9) enzimleri ise zymografi yöntemi ile ölçümleri gerçekleştirildi. Yürüyüş ve ağrı derecelendirme testleri (HVAS-CBPI)'nde alınan kayıtlar SPSS 20.0 istatistik analiz programı ile istatistiğe tabi tutularak Mann Whitney U testi yapıldı. ELISA ve Zymografi sonuçlarına ise Tukey testi yapılarak değerlendirildi. TZP ve BTZP grubundaki olgular topallık derecelendirmesinde yürüyüş analizleri ve klinik muayenelerde pozitif yönde ilerleme göstermiştir. MMP-2 ve MMP-9 aktivitelerine zymografi yöntemi ile bakıldığında; 0. gün ile 90. gün arasında TZP ve BTZP çift uygulama grubu ile tek uygulama grubu karşılaştırılmasında istatistiksel olarak fark bulunmamasına rağmen MMP-2 ve MMP-9 0. gün ile 90. gün arasında azalan bir eğri göstererek, çift uygulamaların tek uygulamalara göre daha üstün olduğu görülmüştür. IL- 10'un değerlendirilmesinde 90. günde BTZP tek ile çift uygulama arasında istatistiksel olarak fark bulunmuştur. IL-6, TNF- α ve IL-1β seviyelerinde ise post-operatif dönemlerde düşüşler olmakla birlikte istatistiki değişimler olmamıştır. Sonuç olarak; TZP ve BTZP grubundaki olguların klinik değerlendirmelerinde olumlu sonuçlar gözlenmiştir. Fakat, alınan veriler birbirlerine olan üstünlükleri için yeterli olmamaktadır. Ayrıca, OA'nın ilerleyen döneminde oluşan osteofitik üremelere pozitif bir etkinliği radyolojik olarak görülmemiştir. TZP ve BTZP'nin hazırlığının kolay olması, uygulamasında herhangi bir komplikasyon oluşturmaması, antiinflammatuar etkinliğinden dolayı OA'nın alternatif tedavi yöntemleri arasında değerlendirilebilir. Bu tedavi uygulamasında olgu seçimleri önemlidir.Öğe Surgical Treatment of Paraphimosis in Dogs: 4 Cases(Selçuk Üniversitesi, 2024 Mart) Zamirbekova, Nuriza; Parlak, Kurtuluş; Satıcı, İremsu; Ergin, Hilmican; Yazıcı, Sena; Eriş, Ebrar Merve; Yıldız, Melek; Alkan, FahrettinÖz Amaç: Bu çalışma, kalıcı paraphimosis teşhisi konulan 4 köpekte, klinik semptomlara göre uygulanan cerrahi yöntemleri değerlendirmek amacıyla yapılmıştır. Gereç ve Yöntem: Çalışma materyalini kalıcı paraphimosis teşhisi konan 4 köpek oluşturdu. Anamnez ve klinik muayene bulgularına göre 3 köpeğe idiyopatik kalıcı paraphimosis, bir köpekte ise travmatik paraphimosis tanısı konuldu. Teşhis ve bulgulara göre hastalara prepusyal ilerletme, parsiyel penil amputasyon ve preputioplasti, fallopeksi ve total penil amputasyon operasyon teknikleri uygulandı. Bulgular: Prepusiyal ilerletme operasyonu uygulanan birinci olguda operasyondan 1 hafta sonra hastalık nüks etmiştir. Kısmi penis amputasyonu uygulanan ikinci olgunun postoperatif sürecinde 3 gün boyunca devam eden aralıklı kanama tespit edildi. Üçüncü olgunun tedavisinde uygulanan prepusyal ilerletme ve fallopeksi işlemleri sonucunda herhangi bir komplikasyonla karşılaşılmadı. İkinci ve üçüncü olgularda cerrahi yara iyileşme süresi bir hafta olarak kaydedildi. Dördüncü vakada operasyon sonrası 12 gün devam eden aralıklı kanama ve operasyon bölgesinde hafif dermatit kaydedildi. Operasyon sonrası 30. günde hasta sahiplerinden alınan bilgiye göre hastalığın nüksü görülmediği ve herhangi bir komplikasyona rastlanmadığı ifade edildi. Öneri: Çalışmanın sonuçlarına göre, kalıcı parafimozis hastalarında prepusyumdan prolabe olan penisin uzunluğu 1,5 cm veya daha fazla ise prepusyal ilerletme operasyon tekniğinin tek başına yetersiz olduğu görüldü. Ayrıca penis gövdesi ve üretradaki bozukluğun izin verdiği durumlarda, total penil amputasyon yerine kısmi penil amputasyonu tercih edilmelidirÖğe Treatment of complete urethral obstruction by using pneumatic lithotripsy in a dog: A preliminary report(2016) Maden, Mehmet; İder, Merve; Parlak, Kurtuluş; Öztürk, AhmetBu olgu sunumunda bir köpekte tam üretral obstrüksiyonun tedavisinde minimal invaziv sistoskopik pnömatik litotripsi tekniğinin kullanımı anlatıldı. Olgunun hayvan materyalini idrar yaparken zorlanma ve son iki gündür idrar yapamama şikâyetleri ile getirilen, postrenal azotemia ve hematuria tespit edilen Chihuahua ırkı, 5 yaşlı bir köpek oluşturdu. Tam üretral obstrüksiyona neden olan üretral taşlar sistoskopi ile görüntülendi, pnömatik litotriptör kullanılarak parçalandı ve taş fragmanları voiding urohydropulsiyon yöntemiyle dışarıya alındı. Sonuç olarak, pnömatik litotripsi yöntemi tam üretral obstrüksiyonun tedavisinde başarılı bir şekilde kullanıldı.