Yazar "Peker, İlkay" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 5 / 5
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Dental İmplantlardaki Komplikasyonların Konik Işınlı Bilgisayarlı Tomografi İle Retrospektif Olarak Değerlendirilmesi(Selçuk Üniversitesi, 2021) Pamukçu, Umut; İspir, Nebiha Gözde; Alkurt, Meryem Toraman; Altunkaynak, Bülent; Peker, İlkayAmaç: Dental implantlar günümüzde kısmi ve/veya tam dişsiz çenelerin rehabilitasyonu için yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu çalışmanın amacı, dental implantı mevcut hastaların konik-ışınlı bilgisayarlı tomografi (KIBT) görüntülerinde belirlenen komplikasyonlarının tiplerini ve yaygınlığını değerlendirmektir. Gereç ve Yöntemler: Radyoloji kliniğinde çeşitli dental nedenlerden dolayı elde edilmiş 1025 hastaya ait KIBT görüntüleri incelendi; bunların içinde dental implant tespit edilen 103 görüntü komplikasyonlar açısından retrospektif olarak değerlendirildi. Belirlenen komplikasyonların sayısı, lokalizasyonu ve tipi (maksiller sinüs, mandibular kanal, kortikal kemik, nazal kavite, ve nazopalatin kanalda perforasyon; hatalı açılandırma; implant fraktürü; komşu diş kökü ile temas; implant çevresindeki vertikal kemik rezorpsiyonu ve periapikal radyolusensi) kaydedildi. Elde edilen veriler deskriptif istatistik ve ki-kare testleriyle istatistiksel olarak analiz edildi. Bulgular: Toplam 341 dental implant değerlendirildi ve bunların % 87.1’inde en az bir komplikasyon tespit edildi. Komplikasyonlu 297 dental implantta toplam 505 komplikasyon (implant başına 1.7 komplikasyon) gözlendi. Hasta başına düşen implant sayısı 3.3 ± 2.3, komplikasyonlu implant sayısı 2.9 ± 2.1’di. En fazla gözlenen komplikasyonlar sırasıyla implant çevresindeki vertikal kemik rezorpsiyonu (% 59.6), kortikal kemik perforasyonu (% 40.1) ve hatalı açılandırmaydı (% 24.9). En fazla komplikasyon maksiller posterior bölgede belirlendi. Sonuç: Bu çalışmanın sonuçları, dental implantlardaki komplikasyon görülme sıklığının yüksek olduğunu gösterdi. En fazla gözlenen komplikasyonun vertikal kemik rezorpsiyonu olduğu ve çoğunlukla maksiller posterior bölgede görüldüğü tespit edildi.Öğe Dental protez kullanıcılarında hijyen alışkanlıkları, protez stomatiti ve diş hekiminin rolü(Selçuk Üniversitesi, 2020) Yıldırım, Arzu Zeynep; Zor, Zeynep Fatma; Peker, İlkayAmaç: Bu çalışmanın amacı, hareketli protez kullanan hastaların protez hijyen alışkanlıklarını, bu hastalardaki protez stomatiti görülme sıklığını ve diş hekiminin rolünü değerlendirmektir. Gereç ve yöntem: Çalışmaya hareketli protez kullanan 301 hasta dahil edilmiştir. Katılımcıların sosyo-demografik özellikleri, protez hijyen alışkanlıkları ve klinik muayene bulgularını içeren ve toplam 11 maddeden oluşan standardize formlar hazırlanmıştır. Formlar, bir protez uzmanı tarafından, karşılıklı konuşma ile doldurulmuştur. Elde edilen veriler, tanımlayıcı istatistikler, t-testi, Fisher’ın kesin testi ve ki-kare testi kullanılarak istatistiksel olarak analiz edilmiştir. Bulgular: Çalışmaya 39 ile 93 yaşları arasında, 154’ü kadın, 147’si erkek katılımcı dahil edilmiştir. Katılımcıların eğitim seviyeleri ile; protezlerindeki diş taşı varlığı, gece protezlerini çıkarma alışkanlıkları ve protez stomatiti görülme sıklığı arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişki bulunmuştur (p<0.05). Katılımcıların gelir seviyeleri ile; protezlerindeki diş taşı varlığı ve protez stomatiti görülme sıklığı arasında anlamlı ilişki bulunmuştur (p<0.05). Diş hekimleri tarafından protez hijyen alışkanlıkları hakkında bilgilendirildiğini ifade eden katılımcıların protezlerinde, bilgilendirilmeyenlerden daha az oranda plak/diş taşı olduğu gözlenmiştir. Protez kullanım süresi arttıkça protezlerdeki plak/diş taşı varlığı ve protez stomatiti görülme sıklığının arttığı belirlenmiştir. Sonuç: Hareketli protezlerin kullanım süresini uzatmak ve hareketli protezlere bağlı olarak oluşabilecek lezyonların önlenmesi için hastalar protezlerinin hijyeni ve periyodik kontrolleri konusunda diş hekimleri tarafından bilgilendirilmelidir.Öğe Erupted Odontoma: A Report of Three Cases and A Review of the Literature(Selçuk Üniversitesi, 2021) Pamukçu, Umut; Bağcı, Nuray; Peker, İlkayOdontomas are most common benign odontogenic tumors composed of enamel, dentine, cement, and pulp tissue. The eruption of an odontoma is extremely rare. It may be associated with some complications such as pain, inflammation of the adjacent soft tissues and delayed eruption of permanent teeth. In this report, clinical and radiographic findings of three erupted odontoma cases and a review of the literature are presented. Three of our patients were male and the oldest was 80 years old. Two of the patients were symptomatic and one was asymptomatic. Panoramic radiographs and cone-beam computed tomography images were obtained. In the literature review, we reached 66 papers published between 1989 and 2020, with a total of 74 cases presented. An erupted odontoma may be associated with pain, inflammation of the adjacent soft tissues, and delayed eruption of permanent teeth. Dentists should pay attention to erupted odontoma because of these serious complications.Öğe Maksilla ve mandibulada izlenen santral ameloblastomaların histopatolojik ve radyografik özelliklerinin değerlendirilmesi: Vaka serisi(Selçuk Üniversitesi, 2019) Karataş, Muhsin Said; Üçok, Cemile Özlem; Sulaiman, Wisam; Pamukçu, Umut; Peker, İlkayAmaç: Ameloblastoma agresif, lokal invaziv aynı zamanda asemptomatik ve yavaş büyüyen benign bir epitelyal tümördür. Radyografik olarak lezyon görünümü değişkendir ve çeşitli kist ve tümörler ile karışabilir. Bu çalışmanın amacı, histopatolojik olarak ameloblastoma tanısı konulan 25 vakanın demografik ve radyografik özelliklerinin dağılımının belirlenmesidir. Gereç ve Yöntemler: Hastaların yaşı, cinsiyeti, lezyonların yeri, radyografik özellikleri ve histopatolojik özellikleri açısından veriler analiz edildi. Bulgular: Ortalama yaş erkeklerde 34.5 ± 17.9, kadınlarda 44.5 ± 23.5 ve erkek kadın oranı 1.27 : 1 bulundu. Histolojik olarak 13 vaka solid/multikistik, 10 vaka unikistik, iki vaka desmoplastik tipteydi. 24 (% 96) vaka mandibulada, 1 (% 4) vaka maksillada göründü. 16 (% 64) lezyonda hem bukkal hem lingual kortikal kemikte ekspansiyon izlendi. Lezyonların 14’ü (% 56) uniloküler, 11’i (% 44) multiloküler görünümdeydi. Multiloküler lezyonların ikisi (% 8) örümcek ağı, sekizi (% 32) sabun köpüğü, biri (% 4) bal peteği görünümündeydi. Sadece bir (% 4) lezyonun sınırları kötü, diğer hepsi (% 96) iyi tanımlıydı. 16 (% 72) lezyonun sınırları düzgün, dokuzu (% 36) deniz tarağı şekildeydi. Sonuç: Ameloblastomalar genel olarak kadın hastalarda erkeklere göre daha geç yaşlarda ortaya çıkar. Bu çalışmadaki ameloblastomaların radyografik olarak baskın özellikleri sırasıyla iyi tanımlanmış kortikal sınır, bukkal ve lingual kortikal kemikte ekspansiyon, düzgün kenar sınırları, unilokuler radyolusensi, multilokuler radyolusensi, kök rezorpsiyonu, deniz tarağı şeklinde kenar sınırları, sabun köpüğü görünümü ve dişlerde yer değişikliğidir.Öğe Orofasiyal bölgeyi etkileyen sendromlar: Vaka serisi(Selçuk Üniversitesi, 2019) Özdede, Melih; Pamukçu, Umut; Başman, Adil; Peker, İlkayOrofasiyal bölgeyi etkileyen birçok sendrom bulunmaktadır. Ehlers-Danlos sendromu (EDS), bağ doku kaynaklı olan ve genellikle otozomal dominant geçişli bir genetik bozukluktur. Genel klinik özellikleri, aşırı deri esnekliği, yara iyileşmesinde gecikme, bağ dokusunda kırılganlıktır. Orofasiyal bölgedeki bulguları ise, diş çekim sonrası yara iyileşmesinde gecikme, temporomandibular bozukluklar, derin damak, dil elastikliğinde artma ve çeşitli dental anomalilerdir. Mukopolisakkaridoz (MPS), mukopolisakkaritlerin katabolizmasında bozukluk sonucu dokularda birikmesi sonucu oluşan bir hastalıktır. Genel özellikleri, zeka geriliği, hiperaktivite, hareket kısıtlılıkları, konuşma-işitme-görme sorunları ve kemik gelişim bozukluklarıdır. Orofasiyal bölgedeki bulguları ise, geniş alın, makroglossi, temporomandibular eklemin kemik komponentlerinde değişiklikler, diş eti büyümeleri ve dişlerde anomalilerdir. Bu raporda, kifoskolyoz tip EDS olan bir hasta ve tip VI MPS sendromu olan iki kardeş hastaya ait klinik ve radyolojik bulgular sunulacaktır. Orofasiyal bölgeyi etkileyen sendromların tanısı multi-disipliner yaklaşımla konur ve tedavisi semptomlara yönelik olarak yapılır. Diş hekimleri bu hastalarla karşılaştığında, gerekli dental tedavilerini yapabilmeli ve ilgili hekimlere hastayı konsülte etmelidirler.