Yazar "Sak, Vesile Albayrak" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 4 / 4
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Kadıoğlu Şeyh Mehmed ve İnşirahu's-sadr adlı Mesnevisi(Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, 2012) Sak, Vesile Albayrakİnsirâhu’s-Sadr, Mantıku’t-Tayr’ın 1578’de Kadıoğlu Şeyh Mehmed tarafından yazılan tercümelerinden biridir. Eser 4859 beyittir. Fâilâtün/Fâilâtün/Fâilün aruz kalıbıyla yazılmış olup 30 bölüm, 160 hikâye 12 temsilden mütesekkildir. İnsirâhu’s-Sadr, Doğu edebiyatında kaynak eser olma özelliğine sahip Attar’ın Mantıku’t-Tayr’ının manzum bir tercümesidir. Mantıku’t- Tayr’ın edebiyatımızda 14. yüzyıldan başlayarak 18. yüzyıla kadar her yüzyılda tercüme ve benzerleri yazılmıştır. Gülşehrî’nin Mantıku’t-Tayr‘ı (1317), Ali Sir Nevâî’nin Lisânü’t-tayr’ı (1498/1499), İranlı Semsî’nin Deh Murg ‘u(1514), Zaîfî’nin Gülsen-i Sîmurg’u (d. 1559), Ârifî Mehmed’in Ravzatü’t-Tevhid’i (d.1563), İbrahim Gülsenî’nin Sîmurg-nâme’si (d. 1533), Şemseddin Sivâsî’nin Gülsenâbâd’ı (d. 1595) ve Fedâî Dede’nin Mantıku’l- Esrâr’ı (d.1635) bu eserlerdendir. Eserinden edindiğimiz bilgilere göre Kadıoğlu Şeyh Mehmed III. Murad döneminde yaşamıştır. Siroz’da ikamet ettiğini, Arapça ve Farsçayı çok iyi bildiğini, Şeyhî mahlasını kullandığını İnsirâhu’s-Sadr’dan öğrenmekteyiz. Attar ve Mevlânâ’ya olan sevgisi de yine eserinde açıkça görülmektedir. Mesnevi nazım sekliyle kaleme alınan İnsirâhu’s-Sadr 16. yüzyılda yazılmış olup vahdet-i vücut temasını işlemektedir.Öğe Kadıoğlu Şeyh Mehmed ve İnşirahu's-Sadr mesnevisi(Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2009) Sak, Vesile Albayrak; Sevgi, Ahmetİnşirâhu's-Sadr, 1578'de Kadıoğlu Şeyh Mehmed tarafından yazılmış bir eserdir. Ne yazık ki Kadıoğlu Şeyh Mehmed ve eseri hakkındaki bilgilerimiz yok denecek kadar azdır. Eserlerindeki bilgilere göre Kadıoğlu Şeyh Mehmed, müderris olup III. Murad döneminde yaşamıştır. Siroz'da ikamet ettiğini, Arapça ve Farsça'yı çok iyi bildiğini ve Şeyhî mahlasını kullandığını İnşirâhus-Sadr'dan öğrenmekteyiz. Attar ve Mevlana'ya olan sevgisi de yine eserinde açıkça görülmektedir. İnşirâhus-Sadr, Doğu edebiyatında kaynak eser olma özelliğine sahip Attar'ın Mantıku't-Tayr'ının manzum tercümelerinden biridir. Mantıkut-Tayr'ın edebiyatımızda 14. yüzyıldan başlayarak 17.yüzyıla kadar her yüzyılda tercüme ve benzerleri yazılmıştır. Gülşehrî'nin Mantıku't-Tayr (1317)'ı, Ali Şir Nevâî'nin Lisânü't Tayr (1498/1499)'ı İran'lı Şemsî'nin Deh Murg (1514)'u, Zaîfî'nin Gülşen-i Simurg (öl. 1559)'u, Ârifî Mehmed'in Ravzatü't Tevhid (öl.1563)'i, İbrahim Gülşenî'nin Simurg-nâme (öl.1533)'si, Şemseddin Sivasî'nin Gülşen-âbâd (öl. 1595)'ı ve Fedâî Dede'nin Mantıku'l-Esrâr (öl. 1635)'ı bu eserlerdendir. Mesnevî nazım şekliyle kaleme alınan İnşirâhu's-Sadr 16. yüzyılda yazılmış olup vahdet-i vücût temasını işlemektedir. Bütün kuşların bir araya toplanıp yeryüzündeki hiçbir yerin yöneticisiz olmadığını ifade edip padişahsız kalmayacaklarını belirtmelerinden sonra padişahlarını arayıp bulma istekleriyle ana hikâye başlatmakta Hüthüt'ün kılavuz seçilmesi, yol meşakkatleri, kuşların itirazları, aşılması gereken yedi vadi (istek, aşk, marifet, istiğnâ, tevhit, hayret, fakr u fenâ) ile ana hikâye devam etmektedir. Sonuçta yüzlerce kuşun çıktıkları bu yolda meşakkatlerine katlanamayanlar telef olurken otuz kuş bu zorlukları aşıp simurg'a ulaşmaktadır. Allegorik bu eserde kuşlar sâlikleri yani hakikat yolcularını, hüthüt kılavuzlarını yani mürşidi, Simurg'da Allah'ı temsil etmektedir. 4886 beyitlik eser III. Murad'a sunulmuştur. Fâilâtün/Fâilâtün/Fâilün aruz kalıbıyla yazılan eser 30 bölüm, 160 hikâye 12 temsilden müteşekkildir. Vahdet-i vücût temasını ele alan, temsilî ögelerle işlenen ana hikâye ve yine didaktik mahiyetteki diğer hikâyelerle zenginleştirilen dînî-tasavvufî bu eserde Kadıoğlu Şeyh Mehmed sadece konuya bağlı kalmakla yetinmemiş Attar'ın eserinden her yönüyle yararlanarak (vezin, kafiye, kelime kullanımındaki tercihler ile) tercüme bir eser ortaya koymuştur. Kısacası İnşirâhu's-Sadr, 16. yüzyılda Kadıoğlu Şeyh Mehmed tarafından yazılmış bir Mantıku't-Tayr tercümesidir.Öğe Kanunî’nin Şiir ve Şair Sevmeyen Paşaları: Rüstem Paşa ve Ayas Paşa(Selçuk Üniversitesi, 2023) Sak, Vesile AlbayrakOsmanlı Devleti’nin her yönden yükseliş dönemi olan Kanunî dönemi klasik Türk edebiyatının Bâkî, Fuzûlî, Zâtî, Hayâlî, Taşlıcalı Yahya, Lâmiî Çelebi gibi tanınmış şairlerinin yaşadığı bir yüzyıl olmuştur. Döneminin şairlerini seferlerde dahi beraberinde götürüp caizelerle desteklemekten geri durmayan Kanunî, hamilik geleneğini de layıkıyla yerine getirmiştir. Ne var ki döneminin iki paşası Rüstem Paşa ve Ayas Paşa bu geleneği yerine getirmedikleri gibi şairlere bağlanan ulufe, salyâne gibi gelirleri de kesmiştir. Rüstem Paşa Şehzade Mustafa’nın öldürülmesi hadisesinde dahli olduğu düşüncesiyle katil olayının tarihine mekr-i Rüstem şeklinde tarih düşürülmüş devlet adamıdır. Kaynaklarda iyi tedbir sahibi, tutumlu, zengin, yararlı düşünceli gibi sıfatlarla tavsif edilmiş aynı zamanda “şairlerden hoşlanmayan” ifadesi de kendisi için kullanılmıştır. Ayas Paşa ise “saltanata yararları olmadığı” düşüncesiyle şairlere ödenek ayrılmasının gereksiz olduğunu savunmuştur. Çalışmamız bu görüşleri sebebiyle Kanunî döneminin bu iki veziriazamının öfkesine maruz kalıp himaye geleneğinden mahrum bırakılan şairlerimizi incelemeyi ve himayenin şiir sanatı üzerindeki etkisini analiz etmeyi esas almaktadır.Öğe Zâtî’nin Şiirlerinde Denize ve Denizciliğe Ait Terimler(Selçuk Üniversitesi, 2023 Ağustos) Sak, Vesile AlbayrakXVI. yüzyıl, Osmanlı donanmasının denizcilik konusunda başlangıca göre büyük aşama kaydettiği bir yüzyıldır. Bu gelişim sürecinde Karesi Beyliği’nin donanmasının da önemli bir yeri vardır. Yıldırım Bayezid tarafından Gelibolu’da yaptırılan ilk tersane, bu bölgenin Osmanlı Devleti adına denizcilik merkezi hâline gelmesine katkı sağlamıştır. Osmanlı Devleti’nin bütün denizcilik işlerinin yönetildiği yer olan İstanbul’daki tersanede kızak sayısının iki yüze çıkarılmasıyla Kanuni döneminde denizcilik faaliyetleri en ileri seviyeye ulaşmıştır. Bu gelişimle birlikte Osmanlı’nın denizcilikte yegâne rakibi Venedikliler olmuştur. Bu asır Kemal Reis, Barbaros Hayreddin Paşa, Pîrî Reis gibi Türk denizcilik tarihinin önemli isimlerine ve onların zaferlerine tanık olunan bir yüzyıldır. Karesi Vilayeti’nde doğan, doğup büyüdüğü yerin deniz ve denizcilikle ilgili kültürel mirasını eserlerine taşıyan önemli Osmanlı şairlerinden birisi de Zâtî’dir. Zâtî; II. Bayezid, Yavuz Sultan Selim, Kanuni Sultan Süleyman olmak üzere üç padişah döneminde de yaşamıştır. II. Bayezid’in denizde Venediklilerin üstünlüğünü görüp sessizce hazırlıklara başlayışına, Yavuz’un Mısır Seferi’ne ve Kanuni dönemindeki deniz zaferlerine tanıklık etmiştir. Bu çalışma kapsamında Zâtî’nin şiirlerine Osmanlı deniz hâkimiyetinin ne ölçüde yansıdığını; şiirlerinde denize ve denizciliğe ait terimlerin gerçek veya mecaz hangi anlamlarda, nasıl kullanıldığını ortaya koymak amaçlanmıştır.