Yazar "Soba, Mustafa" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 8 / 8
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Gi?ri?şi?mci?li?kte I?ş Ahlâkı ve Sosyal Sorumluluk Algısı: Afi?kad Örneği?(Selçuk Üniversitesi, 2018 Ekim) Tekin, Mahmut; Soba, Mustafa; İlter, BerfuBir toplumda bireylerden girişimcilere kadar sağlıklı, huzurlu ve güvenilir bir yaşamın temel unsurunu ahlâki kurallara uygun davranılması oluşturmaktadır. Girişimcilerin, dünyanın her yerinde, her durumda iş ahlâkına uygun olarak davranmaları gerekmektedir. Girişimcinin, dürüst, tutarlı ve ahlaka uygun davranışı, işletmenin etkileşimde bulunduğu taraflar nezdinde de güvenilirliğini ve saygınlığını artıracaktır. Diğer taraftan girişimcinin, işletmesinde kâr elde etmenin yanında toplumdaki kişi ve kuruluşlara karşı sorumlu olması ve beklentilerine cevap vermesi de arzulanmaktadır. Hem iş ahlakı hem de sosyal sorumluluğunun bilincinde olan girişimcinin toplumdaki saygınlığı, imajı ve piyasa değerinin uzun vadede fark yaratması beklenmektedir. Çalışmada günümüz girişimcilerinin iş ahlakı ve sosyal sorumluluk algılarının araştırılması amaçlanmaktadır. Bu bağlamda, Afyon İş Kadınları Derneği (AFİKAD)’ın konuya bakış açıları nitel araştırma teknikleri ile incelenmiştir. Çalışmamızda ilk olarak literatür taraması yapılmıştır. Daha sonra ahlak, iş ahlakı ve sosyal sorumluluk kavramları açıklanmıştır. Açıklanan bu kavramlar doğrultusunda, girişimcilikte iş ahlakı ve sosyal sorumluluk algısı ve olması gereken algı üzerinde durulmuştur. Uygulama kısmında ise AFİKAD üyelerinin konuya yaklaşımları irdelenmiştir. Sonuç olarak, görüşleri alınan girişimcilerin; “iş ahlâkı ve sosyal sorumluluk algısının” girişimcilik kavramını tamamlayan değer olduğu görüşünü taşıdıkları verisine ulaşılmıştır.Öğe GİRİŞİMCİLİKTE İŞ AHLÂKI VE SOSYAL SORUMLULUK ALGISI: AFİKAD ÖRNEĞİ(Selçuk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, 2018) Soba, Mustafa; İlter, BerfuBir toplumda bireylerden girişimcilere kadar sağlıklı, huzurlu ve güvenilir bir yaşamın temel unsurunu ahlâki kurallara uygun davranılması oluşturmaktadır. Girişimcilerin, dünyanın her yerinde, her durumda iş ahlâkına uygun olarak davranmaları gerekmektedir. Girişimcinin, dürüst, tutarlı ve ahlaka uygun davranışı, işletmenin etkileşimde bulunduğu taraflar nezdinde de güvenilirliğini ve saygınlığını artıracaktır. Diğer taraftan girişimcinin, işletmesinde kâr elde etmenin yanında toplumdaki kişi ve kuruluşlara karşı sorumlu olması ve beklentilerine cevap vermesi de arzulanmaktadır. Hem iş ahlakı hem de sosyal sorumluluğunun bilincinde olan girişimcinin toplumdaki saygınlığı, imajı ve piyasa değerinin uzun vadede fark yaratması beklenmektedir. Çalışmada günümüz girişimcilerinin iş ahlakı ve sosyal sorumluluk algılarının araştırılması amaçlanmaktadır. Bu bağlamda, Afyon İş Kadınları Derneği (AFİKAD)’ın konuya bakış açıları nitel araştırma teknikleri ile incelenmiştir. Çalışmamızda ilk olarak literatür taraması yapılmıştır. Daha sonra ahlak, iş ahlakı ve sosyal sorumluluk kavramları açıklanmıştır. Açıklanan bu kavramlar doğrultusunda, girişimcilikte iş ahlakı ve sosyal sorumluluk algısı ve olması gereken algı üzerinde durulmuştur. Uygulama kısmında ise AFİKAD üyelerinin konuya yaklaşımları irdelenmiştir. Sonuç olarak, görüşleri alınan girişimcilerin; “iş ahlâkı ve sosyal sorumluluk algısının” girişimcilik kavramını tamamlayan değer olduğu görüşünü taşıdıkları verisine ulaşılmıştır.Öğe IMF’ni?n Yöneti?msel Reformlarını Engelleyen Etmenler ve Çözüm Öneri?leri?(Selçuk Üniversitesi, 2018 Ekim) Tekin, Mahmut; Soba, Mustafa; Akıncı, Özden SevgiUluslararası Para Fonu (IMF veya Fon), küresel ekonominin ihtiyaçlarına cevap verebilmek adına büyük umutlarla kurulduğu 1944’ten günümüze kadar neredeyse yerkürenin her bölgesinde etkinlikte bulunmuştur. IMF programlarının uygulandığı ülkelerde sosyal politikaları da içine alan çeşitli alanları –ekonomik temelli bir kurum olmasına rağmen– etkileyebilecek biçimde hizmet veren IMF’nin etkinlikleri, yerkürenin barındırdığı hammadde ve insan kaynağının kullanım kapsamını doğrudan etkilemektedir. Bu bağlamda IMF’nin kısa ve uzun vadede gerçekleştirdiği ve gerçekleştirmesi gerektiği halde gerçekleştirmediği her girişim önemli sonuçlar doğurmaktadır. Etkinlikleriyle, yeryüzünde bulunan tüm toplumları, kurumları ve bireyleri bu boyutta etkileyebilen IMF’nin tarafsız ve yönetiminde ve karar alma aşamalarında her üye ülkenin gözetildiği adaletli bir söz hakkı dağılımının olması gerekmektedir. Sonuç olarak bunların başarılabilmesi ve küresel ekonominin daha sürdürülebilir ve istikrarlı olabilmesi için de IMF’de önemli reformların acil olarak hayata geçirilmesinin gerekliliği öne çıkmaktadır. Çalışma kapsamında yönetimsel reformların IMF tarafından öngörülmesine rağmen hayata geçirilememelerinin temel nedenleri ve önlerindeki engeller ile az gelişmiş ülkeler (AGÜ) ile gelişmekte olan ülkeler (GOÜ) başta olmak üzere, bu konuda dünya genelindeki hoşnutsuzluğun boyutu irdelenmiştir. IMF’de ağırlıklı oy sisteminin uygulanması nedeniyle reformların gerçekleştirilebilmesini de kapsayan önemli kararların alınmasının ve uygulanmasının önündeki en önemli engelin başta Amerika Birleşik Devletleri (ABD) olmak üzere politik bağlar ve çeşitli alanlardaki çıkarlarıyla birbirlerine bağlı olan gelişmiş ülkeler olduğu sonucuna varılmıştır. GOÜ ve AGÜ’nün daha etkin ve daha çok söz hakkının olduğu bir IMF’nin daha kapsayıcı bir role bürünebileceği ve sadece gelişmiş ülkeler yerine küresel ekonominin çıkarlarına daha etkin olarak hizmet verebileceği anlaşılmaktadır.Öğe IMF’NİN YÖNETİMSEL REFORMLARINI ENGELLEYEN ETMENLER VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ(Selçuk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, 2018) Soba, Mustafa; Akıncı, Özden SevgiUluslararası Para Fonu (IMF veya Fon), küresel ekonominin ihtiyaçlarına cevap verebilmek adına büyük umutlarla kurulduğu 1944’ten günümüze kadar neredeyse yerkürenin her bölgesinde etkinlikte bulunmuştur. IMF programlarının uygulandığı ülkelerde sosyal politikaları da içine alan çeşitli alanları –ekonomik temelli bir kurum olmasına rağmen– etkileyebilecek biçimde hizmet veren IMF’nin etkinlikleri, yerkürenin barındırdığı hammadde ve insan kaynağının kullanım kapsamını doğrudan etkilemektedir. Bu bağlamda IMF’nin kısa ve uzun vadede gerçekleştirdiği ve gerçekleştirmesi gerektiği halde gerçekleştirmediği her girişim önemli sonuçlar doğurmaktadır. Etkinlikleriyle, yeryüzünde bulunan tüm toplumları, kurumları ve bireyleri bu boyutta etkileyebilen IMF’nin tarafsız ve yönetiminde ve karar alma aşamalarında her üye ülkenin gözetildiği adaletli bir söz hakkı dağılımının olması gerekmektedir. Sonuç olarak bunların başarılabilmesi ve küresel ekonominin daha sürdürülebilir ve istikrarlı olabilmesi için de IMF’de önemli reformların acil olarak hayata geçirilmesinin gerekliliği öne çıkmaktadır. Çalışma kapsamında yönetimsel reformların IMF tarafından öngörülmesine rağmen hayata geçirilememelerinin temel nedenleri ve önlerindeki engeller ile az gelişmiş ülkeler (AGÜ) ile gelişmekte olan ülkeler (GOÜ) başta olmak üzere, bu konuda dünya genelindeki hoşnutsuzluğun boyutu irdelenmiştir. IMF’de ağırlıklı oy sisteminin uygulanması nedeniyle reformların gerçekleştirilebilmesini de kapsayan önemli kararların alınmasının ve uygulanmasının önündeki en önemli engelin başta Amerika Birleşik Devletleri (ABD) olmak üzere politik bağlar ve çeşitli alanlardaki çıkarlarıyla birbirlerine bağlı olan gelişmiş ülkeler olduğu sonucuna varılmıştır. GOÜ ve AGÜ’nün daha etkin ve daha çok söz hakkının olduğu bir IMF’nin daha kapsayıcı bir role bürünebileceği ve sadece gelişmiş ülkeler yerine küresel ekonominin çıkarlarına daha etkin olarak hizmet verebileceği anlaşılmaktadır.Öğe İMKB’ye Kayıtlı Seçilmiş İşletmelere Yönelik Etkinlik Ölçümü ve Performans Değerlendirmesi: Veri Zarflama Analizi ve Topsis Uygulaması(Selçuk Üniversitesi, 2012) Soba, Mustafa; Akcanlı, Fatma; Erem, IşılNüfusun hızla artmakta olduğu dünyada bireylerin ihtiyaçlarını karşılamak ve gelişmekte olan teknolojiler karşısında esnek ve uygun bir yapıya sahip olmak işletmeler için büyük bir önem arz etmektedir. Bu durum sektörlerde ilerleme kaydedebilmek ve az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerde belli bir istikrar seviyesini yakalayabilmek bağlamında önemli bir rol oynamaktadır. Üretim sektörünün alt dallarından olan taş ve toprağa dayalı sektör ile metal eşya makine ve gereç yapım sektörleri, son yıllarda inşaat ve beyaz eşya sektörlerinde yaşanan gelişmelere paralellik göstermektedir. Özellikle taş ve toprağa dayalı sektörlerde yer alan çimento sektörü de Türkiye’de inşaat sektöründeki gelişmelerden büyük ölçüde etkilenmektedir ve uzun yıllar boyunca devam edeceği beklenmektedir. Bu sebepten dolayı petrol ve enerji maliyetlerini minimize etmek ve bu duruma uygun bir çözüm getirebilmek amacıyla birçok faaliyetlerde bulunulmaktadır. Türkiye’deki 2010 ihracat verilerine göre; 113,7 milyar dolarlık toplam ihracat rakamı içerisinde otomotiv sektörü %15’lik pay ile diğer sektörler arasında ilk sırada yer almaktadır. Bu durum daha kapsamlı bir gözlem yapabilmek amacıyla; hem üretim hem de finansal performansın farklı yöntemlerle ölçülmesi gerektiğini göstermektedir. Bu çalışmada taş ve toprağa dayalı sektörde faaliyet gösteren 26 işletme ile metal eşya makine ve gereç yapım sektöründe faaliyet gösteren 28 işletmenin 2008-2010 yılları arasındaki etkinlik ölçümü ve performans değerlendirmeleri Veri Zarflama Analizi ve TOPSIS yöntemleriyle yapılması amaçlanmıştır. Veri Zarflama Analizi uygulanmasında DEA-Solver-LV programı kullanılırken TOPSIS yöntemi uygulamasında ise Sanna programından yararlanılmıştır. İlk olarak 1957 yılında; Farrell, tek bir sektörden bütün bir ekonomiye uygulanabilme imkânı olan bir model oluşturulabileceği, yani herhangi bir kavramın etkinliğini ölçmede etkinliğin de kendi içinde parçalara ayrılabileceği fikrini ortaya atmıştır (Eken ve Kale, 2011: 889-901). Daha sonra 1978 yılında Charnes, Cooper ve Rhades tarafından karar alma birimlerinin etkinliğini ölçme konusunda bir çalışma yapılmış ve Farrell’in öne sürdüğü model Veri Zarflama Analizi (VZA) olarak adlandırılmıştır. Bu yöntemle üretim teknolojilerinin etkinliğini ölçme konusunda bir uygulama gerçekleştirilmiştir (Ebnerasoul ve Yavarian, 2009: 42-48). VZA; yöneylem araştırması, yönetim bilimi ve ekonometriyi bir araya getiren yeni bir çalışma alanıdır. Bu yöntem; üretim ve hizmet faaliyetlerinin etkinliğini ölçmede ve geliştirmede gün geçtikçe artan bir önem kazanmaktadır. Charnes’in yönetim ve ekonomi bilimi gibi farklı alanlarda yaptığı çalışmaların, diğer VZA çalışmalarının yapılmasında büyük bir etkisi olduğu gözlemlenmiştir (Wei, 2001: 1321-1332). Veri Zarflama Analizi ile değerlendirilecek işletmeler ayrı girdi ve çıktıya sahip olmaları zorundadır. İlgili girdi ve çıktıların belirleyiciliği Veri Zarflama Analizi kullanımı için büyük önem arz etmektedir. Aksi halde söz konusu metottan doğru bir sonuca ulaşılamayabilir. TOPSIS; çoklu karar verme yöntemlerinden uygulanması kolay olan ve etkin sonuçların alınmasını sağlayan tekniklerden biridir. TOPSIS yönteminin uygulanma sürecinde; performans dereceleri ve kriterlerin ağırlıkları düzenli değerler halinde oluşturulmaktadır. Bu nedenden dolayı ağırlıkların ve sayısal özelliklerin ölçümlenmesi, herhangi bir rakam üzerindeki kişisel tercihler ile ilgili belirsizlikleri dikkate almaz (Soba, Akcanlı, Erem ve Eren, 2011: 413-420). TOPSIS yönteminin aşamaları aşağıdaki gibidir (Demireli, 2010: 104-106): Karar matrislerinin oluşturulması, Karar matrislerinin normalleştirilmesi, Normalleştirilen karar matrislerinin ağırlıklandırılması, Matrislerin maksimum ve minimum değerleri, Pozitif ideal çözüme yakınlık değerleri negatif ideal çözüme uzaklık değerleri, Alternatiflerin göreceli sıralanması olarak ifade edilebilir. Bu çalışmanın konu alanı İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’na kayıtlı ve taş-toprağa dayalı sektörler ile metal eşya, makine ve gereç yapım sektörlerini kapsamaktadır. Kullanılan Veri Zarflama Analizi modelinde değişkenlerin tanımlanması aşağıdaki tabloda gösterilmiştir: Veri zarflama analizi yönteminden elde edilen sonuçlara göre: Taş ve toprağa dayalı sektörde 2008 yılında 26 işletme arasından 14 tane göreli etkin işletme olduğu, 2009 yılında ise 8 tane etkin işletme olduğu sonucu elde edilmiştir. Ayrıca Adana çimento, Anadolu cam, Çimsa, Eczacıbaşı yapı, Göltaş çimento, Mardin çimento ve Uşak seramik işletmelerinin 2008 yılındaki etkinliklerini 2009 yılında da koruyabildikleri gözlemlenmiştir. Söz konusu sektörde 2010 yılında 11 tane etkin işletme olduğu sonucuna varılmıştır. Bu üç yıllık değerlendirme göz önüne alındığında; Adana çimento, Çimsa, Eczacıbaşı yapı, Göltaş çimento, Mardin çimento ve Uşak seramik işletmelerinin etkinliklerini korumayı başardıkları görülmüştür. Metal eşya, makine ve gereç yapım sektöründe 2008 ve 2009 yıllarında 25 işletme arasından göreli etkin olan işletme sayısı 9 tanedir (Esas olarak söz konusu sektörde faaliyet gösteren işletme sayısı 28 tanedir, ancak bu işletmelerden Uzel Makine, Katmerciler Ekipman ve Bosch Fren Sistemleri işletmelerinin bilanço ve gelir tablolarına ulaşılamaması sebebiyle çalışma kapsamı dışında tutulmuştur). Söz konusu sektörde 2010 yılında etkin olan işletme sayısı 11 tanedir. Ayrıca etkin olmayan işletmeler arasından Emek Elektrik işletmesinin etkinlik değerine (1,0000) en yakın işletme olduğu sonucuna varılmıştır. Benzer yorumlar diğer işletmeler için de yapılabilmektedir. TOPSIS yönteminden elde edilen sonuçlara göre; Taş ve toprağa dayalı sektörde 2008 yılında Batı Söke çimento işletmesinin 26 işletme arasında ilk sırada yer aldığı ve Eczacıbaşı yapı işletmesinin ise en düşük performans derecesine sahip olduğu görülmüştür. Mardin çimento işletmesi 2009 yılında en yüksek performans derecesine sahip iken, Konya çimento ikinci ve Ünye çimento üçüncü sırada yer almıştır. Konya çimento 2010 yılında birinci sırada yer almış ve Eczacıbaşı yapı tekrardan en düşük performans derecesine sahip olmuştur. Metal eşya, makine ve gereç yapım sektöründe 2008 yılında F-M İzmit Piston işletmesi 25 işletme arasında en yüksek performans derecesine sahip olmuş ve diğer iki yılda da performans derecesine düşürmesine rağmen birincilik konumunu korumayı başarmıştır. Sonuç olarak; performans değerlemesi ve ya etkinlik ölçümü birçok farklı analiz teknikleri uygulanarak yapılabilmektedir. Fakat en uygun girdi-çıktı bileşimini belirlemenin çalışmanın sonuçları üzerinde önemli bir etkisi olduğu gerçeği de göz ardı edilmemelidir.Öğe Organize sanayi bölgelerindeki işletmelerin lojistik eğilimlerinin değerlendirilmesi ve lojistik köylerin gelişme olanakları (uşak ili örneği)(2014) Tekin, Mahmut; Soba, Mustafa; Özen, ErcanKüresel rekabetle birlikte ürün, hizmet ve insan gibi kaynakların, ihtiyaç duyulan yerde ve istenen zamanda temin edilmesiyle, tedarik zinciriyle ilgili süreçlerin etkin ve verimli bir şekilde yönetilmesini konu alan Lojistik kavramı daha önemli hale gelmiştir. Lojistik kavramının öneminin giderek artması organize sanayi bölgelerindeki işletmelerin lojistik eğilimlerini derinden etkilemiştir. Bunun sonucunda ortaya çıkan gelişmeler ulusal veya uluslararası düzeydeki nakliye ve lojistik faaliyetlerinin çeşitli işletmeciler tarafından belli bölgelerde yürütüldüğü lojistik köylerin oluşmasına neden olmuştur. Bu durum, lojistik köylerin gelişme ve büyümelerini sağlamıştır. Uşak, geçmişten günümüze girişimcilerin, girişim ruhlarını taşıyarak sanayi ve hizmet üretim işletmelerini kurduğu bir şehir olmuştur. Uşak'ta mevcut iki Organize Sanayi Bölgesinde 441 işletme faaliyet göstermektedir. Çalışmada Uşak Organize Sanayi Bölgelerinde faaliyet gösteren işletmelerin lojistik alanında yatırıma yönelme eğilimlerinin tespiti ve Uşak'ta lojistik sektörünün potansiyelini ortaya koyarak lojistik köylerin gelişme olanakları belirlenmiştir. Karayolu ve demiryolu bağlantılarıyla kombine edilmesi düşünülen Uşak Lojistik Köy Merkezi ve Lojistik hakkında 277 işletmeciye anket uygulanıp Lojistik Köy ile ilgili algıları ve beklentileri tespit edilmeye çalışılmıştır. İşletmecileri ve kamuoyunu lojistik köy hakkında bölge ekonomisine getireceği faydaları basın ve medyada biraz daha fazla tartışılmasında yarar olacaktır. Çalışma sonucu; Uşak'ta işletmelerin lojistik köyüne ihtiyaç duyduklarını gösterirken, yeterli bilgilendirme, kontrol kaygısının giderilmesi ve sürecin sağlıklı organize edilmesinin gerekli olduğunu belirtmektedirÖğe Sürdürülebi̇li̇rli̇k Endeksi̇ni̇n Bankacılık Sektörü Hi̇sse Senedi̇ Değerleri̇ne Etki̇leri̇, Bi̇st Sürdürülebi̇li̇rli̇k Endeksi̇ Üzeri̇ne Bi̇r İnceleme(Selçuk Üniversitesi, 2017 Ekim) Altınay, Ayşenur; Kaki, Barış; Kestane, Ali; Soba, Mustafa; Dinçer, Ömer; Şık, EserKurumsal sürdürülebilirlik, işletme literatüründe sık sık kullanılmaya başlayan işletmelerin geleneksel amaçları arasında sayılan sürekli büyüme ve kar maksimizasyonuna alternatif olabilecek, işletmelerin amaçlarına çağdaş bir bakış açısı getirebilecek, iş piyasasında farklılık yaratabilecek ve klasik rekabet anlayışının farklı bir bakış açısıyla yorumlanabilmesini sağlayabilecek bir kavramdır. Sürdürülebilirlik Endeksi, kurumsal sürdürülebilirlik kavramının finansal piyasalardaki yansımasıdır. Bu çalışmanın amacı, BİST Sürdürülebilirlik Endeksinde işlem gören ve bankacılık sektöründe faaliyet gösteren 4 bankanın sürdürülebilirlik endeksine girmeden önceki hisse senedi değerleri ile sürdürülebilirlik endeksine girdikten sonraki hisse senedi değerlerine ilişkin değişimin istatistiki olarak yorumlanmasıdır. Bankaların hisse senetleri ortalamaları endeks öncesinde, endeks sonrasına göre daha yüksek olsa da istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık gerçekleşmemiştir (p>0,05). Hisse senedi değerlerinde görülen düşüşün sürdürülebilirlik endeksinin henüz yeni yeni tanınmaya başlamasından kaynaklandığı ve çalışma kapsamında incelenen dönemde Türkiye’de yaşanan olumsuz gelişmelerin endeksi olumsuz yönde etkilediği düşünülmektedir. Sürdürülebilirlik endeksi ortalamasının tersine BİST 100 endeksi istatistiksel olarak anlamlı bir yükseliş göstermiştir. Bunun altında yatan en önemli neden BİST 100 endeksinin derinleşmiş bir endeks olmasıdır.Öğe Topsis yöntemini kullanarak finansal ve finansal olmayan oranlara göre performans değerlendirilmesi, şehirler arası otobüs sektöründe bir uygulama(Selçuk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, 2011) Soba, Mustafa; Eren, Kudret; TR31138Her geçen gün artan rekabet ortamında piyasada konumunu muhafaza etmek isteyen işletmeler, birçok alanda değişikliğe gitmekte ve bu değişimi yönetmek zorundadırlar. Bu yüzden işletmeler, alacakları her türlü kararda en doğruyu ve en uygunu seçmek durumundadırlar. Alınan karaların işletmeler açısından güvenilirliği ve objektif olması çok önemlidir. Şayet kararlar yüzeysel ve sadece tahmini olursa işletme vizyonu da yüzeysel ve tahmini olur. Bu sebeple klasik karar verme yöntemlerinin yerini çağdaş karar yöntemleri almıştır. TOPSIS (Technique for Order Preference by Similarity to Ideal Solutions)gibi çağdaş karar verme yöntemlerinin en önemli özelliklerinden bir tanesi, karar alıcıya birçok kriteri de değerlendirmeye dâhil edip, daha objektif bir performans değerlendirme yapabilmesini sağlamasıdır. Bu yönüyle, Çok Kriterli Karar Verme Yöntemlerinden biri olarak bilinen TOPSIS, günümüzde özel sektörden kamu sektörüne kadar birçok alanda yaygın bir kullanıma sahiptir. Bu çalışmada, ülkemizde ulaştırma sektörüne yakın bir tarihte girmiş olmasına rağmen yüksek bir performans sergileyen Anadolu Ulaşım Anonim Şirketi’nin dört yıllık finansal ve finansal olmayan verileri TOPSIS Yöntemiyle değerlendirmeye alınmıştır. Bu değerlendirmede, ulaşım sektöründe başarı yakalayan bu firmanın 2008 Global Mali Krizi öncesinde ve sonrasında nasıl bir performans gösterdiği incelenmektedir. Çalışmanın ilk bölümünde TOPSIS Yöntemi ile ilgili detaylı bir literatür taraması yer almaktadır. İkinci bölümde ise, TOPSIS Yönteminin Matrisleri adım adım anlatılmıştır. Üçüncü bölümde ise, işletmenin finansal ve finansal olmayan verileri kullanılarak yıllar itibariyle karar matrisleri oluşturulmuş ve yakınlık değerleri belirlenmeye çalışılmıştır. Çalışmanın dördüncü ve son bölümünde ise, işletmenin başarı sıralaması yıllar itibari ile ortaya çıkarılıp yorumlanmış ve bir çizgi grafiği şeklinde işletme performansı gösterilmiştir.