Yazar "Tamam, Lut" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 7 / 7
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Antipsikotik Kullanımına Bağlı Bilateral Temporomandibuler Eklem Dislokasyonu(Galenos Yayıncılık, 2010) Annagür, Bilge Burçak; Tamam, LutAcute dystonia is the most dramatic extrapyramidal side effect and occurs as the first adverse effect of neuroleptics during the antipsychotic drug therapy. Dystonias are involuntary, continuous or spasmodic contractions of muscles. They may cause abnormal twisting, rhythmic movements and abnormal postures. They generally affect the head and neck muscles. Acute dystonia is a situation of psychiatric emergency and may affect vital functions of the patients. Acute dystonia quickly responses to treatment, however, some cases may give late response to treatment and unexpected complications may occur. One of these complications is dislocation of the temporomandibular joint. In this report, we present a case, which developed acute dystonia after a depot injection of intramuscular zuclopenthixol and was diagnosed with bilateral temporomandibular joint dislocation during further investigations, which were conducted as the case did not improve despite the treatment. In this case, the adverse effects and complications were more dramatic and prolonged due to the unwarranted administration of antipyschotic drug. Development of temporomandibular joint dislocation may be misleading in that dystonia is unresponsive to treatment. Clinicians should be careful about the side effects of neuroleptics and the complications caused by these side effects.Öğe Antipsikotik Kullanımına Bağlı Bilateral Temporomandibuler Eklem Dislokasyonu(2010) Annagür, Bilge Burçak; Tamam, LutAkut distoni antipsikotik tedavi sırasında genellikle ilk olarak ortaya çıkan ve en dramatik seyreden ekstrapiramidal sistem yan etkisidir. Distoniler, istemsiz, sürekli veya spazmodik kas kasılmalarıdır. Anormal kıvrılmalara, ritmik hareketlere ve değişik postürlere sebep olabilirler. Genelikle baş ve boyun kaslarını tutar. Akut distoni psikiyatrik bir acildir ve hastanın yaşamsal fonksiyonlarını etkileyebilir. Genellikle tedaviye çabuk yanıt verir. Ancak kimi zaman tedaviye geç yanıt veren durumlar ve beklenmedik komplikasyonlar ortaya çıkabilir. Bu komplikasyonlardan birisi de temporomandibular eklem dislokasyonudur. Bu yazıda zuklopentiksolun depo formunun intramüsküler uygulaması sonrasında akut distoni gelişen ve tedaviye karşın düzelme görülmemesi üzerine yapılan incelemelerde bilateral temporomandibular eklem dislokasyonu olduğu saptanan bir olgu aktarılmıştır. Bu olguda endikasyon dışı antipsikotik kullanıldığı için yan etki ve komplikasyonlar daha dramatik ve uzun sürmüştür. Temporomandibular eklem dislokasyonu geliştiği zaman distoni tedavisine yanıt alınamadığı yanılgısı oluşabilir. Klinisyenler antipsikotik ilaçların yan etkileri ve yan etkilerin neden olduğu komplikasyonlar açısından dikkatli olmalıdır.Öğe A Case of Comorbid Obsessive Compulsive Disorder and Compulsive Buying Disorder(GALENOS YAYINCILIK, 2011) Annagur, Bilge Burcak; Tamam, LutNowadays, even though compulsive buying disorder itself is not placed under a separate diagnostic category in DSM-IV-TR, it is classified under the heading of "impulse control disorders not otherwise specified". In these cases, there is excessive buying and shopping, or inappropriate buying or shopping impulse or behaviors. The buying preoccupation, behaviors and impulses cause stress, social, professional and financial problems and are time-consuming. In these cases, the rate of psychiatric comorbidity is high. Especially major depression, mood disorders, anxiety disorder (particularly obsessive compulsive disorder), substance use, eating disorder (mainly bulimia) and personality disorders are frequently encountered. It was shown that compulsive buying is frequently seen in individuals with obsessive compulsive disorder. To draw attention that this subject is also a problem in our country, we reported a case followed in our outpatient clinic with the diagnosis of obsessive compulsive disorder and who showed depressive characteristics discordant with obsessive compulsive symptoms during follow-up controls, and in whom, after detailed evaluations, accompanying compulsive buying disorder was detected. This case is a good example to emphasize the importance of detecting comorbidities while developing treatment plan for psychiatric diseases. (Archives of Neuropsychiatry 2011; 48: 75-8)Öğe Comorbidity of Impulse Control Disorders Among Patients with Major Depression(AVES, 2011) Annagur, Bilge Burcak; Tamam, LutObjective: The aim of this study was to determine the prevalence rates of impulse control disorders among patients with major depression and evaluate the effect of comorbidity on the onset and the clinical course of depression. Methods: The study included 150 consecutive depressive psychiatric patients who have presented to our outpatient clinics within a one-year period. A demographic data form has been completed along with a structural clinical interview (SCID-I) to evaluate axis I psychiatric disorders according to the Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders-IV (DSM-IV). To determine the impulse control disorders and depression, the Minnesota Impulse Control Disorders Interview and the Hamilton Depression Rating Scale have been applied to all patients. Besides, all patients completed the Symptom Check List-90, the Beck Depression Inventory, the Zuckerman's Sensation Seeking Scale Form-V, the Barratt Impulsiveness Scale-11 and the Mood Disorders Questionnaire to help us find out the levels of psychopathology. Results: In a one-year period, 34.7% of depressive outpatients in our clinics had at least one comorbid impulse control disorder. The inclusion of patients with a diagnosis of impulse control disorders not otherwise specified increased the rate of comorbid impulse control disorders to 56.7%. The most common impulse control disorder in our sample was intermittent explosive disorder (31.3%) followed by skin picking (28%) and compulsive buying (14%). Depressive patients with a comorbid impulse control disorder had an earlier age of onset of the disorder than patients without any impulse control disorder. There were no differences between the groups in terms of gender, marital status, education level and number of hospitalizations. Pathological gambling was more common in male patients, whereas compulsive buying was more frequently seen in female patients. Lifetime suicide attempt rates were two times more common in depressive patients with comorbid impulse control disorder than in patients without it, but this difference did not reach statistical significance. Though there was not any statistically significant difference between these two groups, levels of general psychopathology, impulsivity scores and mood disorder questionnaire scores were significantly higher in patients with comorbid impulse control disorder. Conclusion: The results of this study show that one third of depressive patients who presented to our outpatient clinics within a one-year period were diagnosed with at least one lifetime comorbid impulse control disorder according to DSM-IV. Since impulse control disorders are frequently seen, in order to avoid eventual complications in the course of comorbid depression and establish proper treatment plans, close evaluation and recognition of impulse control disorders are necessary. (Archives of Neuropsychiatry 2011; 48: 22-30)Öğe Depresyon hastalarında dürtü kontrol bozuklukları eş tanıları(2011) Annagür, Burçak Bilge; Tamam, LutAmaç: Depresyon hastalarında Dürtü Kontrol Bozuklukları eş tanılarını ve dürtüselliğin depresyon başlangıcı ve kliniği üzerindeki etkilerini değerlendirmeyi amaçlamıştır. Yöntemler: Polikliniğimize bir yıllık süre boyunca ayaktan başvuran 150 depresyon hastası çalışmaya alınmıştır. Sosyodemografik Veri Formu, DSM-IV Eksen I Bozuklukları İçin Yapılandırılmış Klinik Görüşme Ölçeği, dürtü kontrol bozukluklarını saptamak için Minnesota Dürtü Kontrol Bozukluğu Görüşme Ölçeği, Ruhsal Belirti Tarama Listesi, Beck Depresyon Ölçeği, Hamilton Depresyon Ölçeği, Zuckerman Heyecan arama Ölçeği, Barratt Dürtüsellik Ölçeği-11 ve Duygudurum Bozuklukları Ölçeği kullanılmıştır. Bulgular: Bir yıllık bir süreçte polikliniğimize ayaktan başvuran depresyon hastalarının %34.7’sinde en az bir dürtü kontrol bozukluğu eş tanısı saptanmıştır. Başka Türlü Adlandırılamayan dürtü kontrol bozuklukları dâhil edildiğinde hastaların %56.7’sinde dürtü kontrol bozukluğu eş tanısı saptanmıştır. En sık saptanan Aralıklı Patlayıcı Bozukluk (%31.3), ikinci sırada Deri Yolma (%28), üçüncü sırada Kompülsif Satın Alma (%14)’dır. Dürtü kontrol bozukluğu eş tanısı konan ve konmayan hastalar arasında yaş açısından dürtü kontrol bozukluğu saptanan grupta anlamlı farklılık olup bu hastaların ilk depresyon atak yaşları da daha küçüktür. Cinsiyet, medeni durum, eğitim durumu ve hastaneye yatış açısından anlamlı bir farklılık saptanmamıştır. Patolojik kumar oynama erkeklerde, kompülsif satın alma kadınlarda daha fazladır. Yaşam boyu özkıyım girişimi istatistiksel olarak anlamlı farklılık göstermese de dürtü kontrol bozukluğu saptanan grupta iki kat daha fazladır. Öyküsünde dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu olan olguların hepsi yaşam boyu en az bir dürtü kontrol bozukluğu tanısı da almışlardır. Depresyon ölçek puanlarında iki grup arasında anlamlı bir farklılık olmamakla birlikte belirti tarama listesi puanları, heyecan arama ölçeği puanları, dürtüsellik puanları ve duygudurum bozuklukları ölçek puanları dürtü kontrol bozukluğu saptanan grupta anlamlı olarak yüksek çıkmıştır. Sonuç: Bu çalışma sonuçları bir yıllık süreçte polikliniğimize başvuran depresyon hastalarının ortalama üçte birinde DSM-IV’e göre en az bir dürtü kontrol bozukluğu eş tanısı aldıklarını göstermektedir. Dürtü kontrol bozukluklarının oldukça sık oranda görülmesi ve buna bağlı olarak depresyonun seyri sırasında ortaya çıkabilecek komplikasyonlardan kaçınabilmek ve tedavinin şekillenmesi açısından bu bozukluklar tanınmalıdır.Öğe Obezitede dürtüsellik ve emosyonel faktörler: Bir ön çalışma(2012) Annagür, Bilge Burçak; Orhan, Fatma Özlem; Özer, Ali; Tamam, Lut; Erhan, ÇiğdemAmaç: Bu çalışmanın amacı dürtüsellik ve emosyonel faktörlerin obezite ile olan ilişkisini incelemektir. Yöntemler: Çalışmaya dâhil edilen toplam 48 obez birey, 48 bireyden oluşan sağlıklı kiloya sahip kontrol grubuyla kıyaslanmıştır. Katılımcılara DSM-IV ölçeklerine göre yapılandırılmış klinik görüşme formu (SCID-I), Yeme Yutumu testi (YTT), Beck depresyon ölçeği (BDÖ), Barrat dürtüsellik ölçeği-11 (BİS-11) uygulandı. Bulgular: Çalışmaya dâhil edilen 48 obez birey tıkınırcasına yeme bozukluğu olanlar ve olmayanlar olarak iki alt gruba ayrıldı. Tıkınırcasına yeme bozukluğu olan 22 kişi (19 kadın, 3 erkek), tıkınırcasına yeme bozukluğu olmayan 26 kişiydi (25 kadın 1 erkek). Dürtüsellik puanlarında gruplar arasında bir fark saptanamadı (p0,05). Obez olan 48 kişinin 25’ine DSM-IV tanı ölçütlerine göre depresif bozukluk tanısı kondu. Kontrol grubundaki 48 kişiden 8’ine depresif bozukluk tanısı kondu. Yeme tutum testi ve Beck depresyon ölçek puanları obez grupta kontrol grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı oranda yüksekti (p0,05). Depresyonu olan ve olmayan gruplarda dürtüsellik puanları karşılaştırıldı. Depresyon olan grupta dürtüsellik puanları depresyonu olmayanlara göre anlamlı oranda yüksek bulundu (p0,05). Benzer şekilde obez bireylerin olduğu grup da depresyon varlığına göre ayrıldığında depresyonu olanların dürtüsellik puanları diğer gruba göre anlamlı olarak yüksek saptandı (p0,05). Sonuç: Bu çalışmada öne çıkan bulgu obezitenin emosyonel özelliklerle ilişkisinin dürtüsel özelliklerle ilişkisinden daha güçlü olduğudur. Çalışmada ayrıca depresyonu olanların dürtüsellik puanları da yüksek olarak saptanmıştır. Bu sonuç obezite ve dürtüsellik ilişkisinden çok depresyon ve dürtüsellik ilişkisine bağlanmıştır. Daha geniş örneklemlerin olduğu çalışmalara ihtiyaç vardır.Öğe Obsesif kompulsif bozukluk ve kompulsif satınalma birlikteliği olan bir olgu(2011) Annagür, Burçak Bilge; Tamam, LutGünümüzde DSM-IV-TR’de kompulsif satın alma kendi başına bir tanısal sınıf altında yer almamakla birlikte "başka türlü adlandırılamayan dürtü kontrol bozuklukları" başlığı altında sınıflandırılmaktadır. Bu hastalarda satın alma ve alışveriş ile ilgili aşırı uğraşı veya uygunsuz satın alma veya alışveriş dürtüleri veya davranışları vardır. Alışverişle uğraşıp durma dürtüleri ve davranışları strese neden olur, zaman tüketir, sosyal, mesleki ve finansal sorunlara neden olur. Bu hastalarda psikiyatrik eştanı görülme oranı yüksektir. Özellikle majör depresyon, duygudurum bozuklukları, anksiyete bozuklukları (özellikle obsesif kompulsif bozukluk), madde kullanımı, yeme bozuklukları (özellikle bulimia) ve kişilik bozuklukları sıkça görülür. Obsesif kompulsif bozukluğu olan hastalarda kompulsif satın almanın sık rastlandığı gösterilmiştir. Bu konunun ülkemizde de bir sorun olduğuna dikkat çekmek için polikliniğimizde obsesif kompulsif bozukluk tanısı ile izlediğimiz ve takiplerde obsesif kompulsif belirtilerle uygun olmayan depresif özellikler gösteren ve detaylı araştırma sonucu eşlik eden kompülsif satın alma bozukluğu saptadığımız bir olguyu aktarmayı uygun bulduk. Olgu psikiyatrik hastalıklarda tedavi planlarken eştanıların saptanmasının önemini vurgulamak bakımından iyi bir örnektir.