Yazar "Tek, Recep" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 2 / 2
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Anadolu Türk halk hekimliğinde toprak(Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, 2018) Tek, RecepAnasır-ı erbaa olarak nitelendirilen dört unsurdan biri olan toprak, tarihi süreç içerisinde pek çok kültür ve dinde kutsal kabul edilmiştir. Varoluşun esasını oluşturduğuna inanılan hava, su, ateş ile birlikte toprak, Türkler tarafından da “ıduk yer-sub” anlayışı çerçevesinde kutsal telakki edilmiştir. Türk mitolojisinde toprak, bolluk ve bereketin kaynağı, canlıları içerisinde barındıran, besleyen, koruyan bir yaşam mekânı olarak görüldüğü için bir “ana” olarak kabul edilerek “yer ana”, “toprak ana” kavramlarıyla nitelendirilmiş ve canlı bir varlık olarak düşünülmüştür. Geçmişten günümüze Türkler tarafından kutsal kabul edilen toprak, aynı zamanda bir em, bir şifa kaynağı, bir sağaltma aracı olarak da görülmüş ve kullanılmıştır. Bugün Anadolu halk hekimliğine ilişkin yapılmış çalışmalar incelendiğinde, Anadolu insanının toprak temelli birtakım halk hekimliği uygulamalarıyla doğum öncesi, doğum esnası ve doğum sonrasında anneye ve çocuğa tatbik edilen işlemlerde, sağaltma ocaklarının tedavi yöntemlerinde toprağı kullandıkları, ziyaret yerleri etrafında oluşan inanç ve uygulamalarda kutsal mekânın toprağından yararlandıkları görülmektedir. Çalışmada, doğumla ilgili uygulamalarda, ocaklara, türbe ve ziyaret yerlerine başvurularak yapılan sağaltma yöntemleriyle diğer halk hekimliği uygulamalarında hangi rahatsızlıkların tedavisinde toprağın kullanıldığı ve bu uygulamaların nasıl tatbik edildiği hakkında örneklerden hareketle bilgi verilecektir. Ayrıca toprak etrafındaki inanış ve uygulamaların Anadolu sahası halk hekimliğine yansımaları ve toprağın işlevleri ortaya konulmaya çalışılacaktır.Öğe Edebiyat-toplum ilişkisi bağlamında Âşık Veysel’in şiir dünyası(Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, 2016) Tek, RecepHer edebiyat geleneği, içinde bulunduğu çağın şartlarına, yaşadığı toplumun ihtiyaçlarına, zevklerine cevap verdiği sürece var olur. Dolayısıyla edebiyat toplumun beklentilerini karşılayabilmeli yani toplumla iç içe olmalıdır. Zaten edebiyatın bireysel ve toplumsal olmak üzere iki yönlü bir cephesinin olduğu aşikârdır. Tarihi süreç içerisinde ortaya çıkan edebiyat geleneklerinde toplumun duyguları, düşünceleri, hayalleri, normları, değerleri, toplumun sözcüsü konumunda olan sanatçılar vasıtasıyla dile getirilmiştir. Edebiyat tarihimizde önemli bir yere sahip olan âşıklar da toplumlarının gören gözü, işiten kulağı ve konuşan dili olmuşlardır. Toplumlarının sözcüsü konumunda olan âşıklar, bireysel duyuş, düşünüş ve inanışlarının yanı sıra ortaya koymuş oldukları ürünlerle toplumlarının ortak değerlerini, sosyal yaşamlarını, yaşanan önemli olayları kendi sanat süzgeçlerinden geçirerek dile getirmişler, toplumun söyleyemediklerini ya da söylemeye cesaret edemediklerini toplum adına ifade etmişlerdir. XX. yüzyıl âşıklık geleneği içerisinde adından en çok söz edilen sanatçılardan biri şüphesiz Âşık Veysel’dir. Dili kullanmaktaki ustalığı, işlediği konulara olan hâkimiyeti, duygu ve düşüncelerini ifade edebilmekteki başarısı, sazının gücü ve şiirlerinin teknik yönden mükemmelliği onu yaşadığı çağın en önemli sanatçılarından biri yapmıştır. Bu yönüyle o, gerek halkın gerekse de devlet adamlarının teveccühünü kazanmıştır. Bütün gerçek sanatçılar gibi hassas bir ruha sahip olan Âşık Veysel de yetmiş dokuz yıllık hayat serüveninde yaşadığı toplumun sosyal yaşamını, dönemin mühim olaylarını, toplumun ahlâk anlayışını, çalışmanın gerekliliğini, zamanın sosyal kurumlarını ve bunların toplum içerisindeki işlevlerini, vatan ve millet sevgisini, birlik ve beraberlik anlayışını, edebî bir üslûpla şiirlerinde dile getirmiştir. Veysel, işlediği bu konularla eserlerinde toplumsal hayatı ön plana çıkarmaya çalışmıştır. Makalede, sıralanan bu hususlar onun şiirlerinden örneklerle başlıklar hâlinde açıklanmaya çalışılacaktır.