Yazar "Tekocak, Mehmet" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 9 / 9
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Akdeniz'de antik Çağ'da bir liman kenti olan Kelenderis'te aşağı şehir sondajında bulunan doğu sigillatası A grubu seramikleri(Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, 2017) Tekocak, MehmetAnadolu arkeolojisi için çok büyük bir öneme sahip olan Kelenderis antik kenti, Kilikya Bölgesi’nin Orta Dağlık bölümünde yer alan bir liman kentidir. Günümüzde ise Mersin ili, Aydıncık ilçesi sınırları içerisinde kalmaktadır. Bu çalışmayı oluşturan Doğu Sigillatası A (DSA) Grubu Seramikleri, Kelenderis limanının yanı başında, kentin Aşağı Şehir bölümü olarak adlandırılan alandaki Aşağı Şehir Sondajında 1989-1992 yılları arasında yürütülen kazılarda bulunmuşlardır. Doğu Sigillatası A (DSA) olarak adlandırılan bu seramik grubu MÖ. 2. yüzyılın ikinci yarısından itibaren üretilmeye başlanmış ve de üretim yeri olarak gösterilen Doğu Akdeniz başta olmak üzere geniş bir coğrafyaya yayılarak MS. 3. yüzyılın başlarına kadar da kullanım görmüştür. Antik Çağ'da genelde günlük hayatta lüks servis kapları olarak işlev görmüşlerdir. Kelenderis Aşağı Şehir Sondajı'nda bu gruba ait yiyecek ve içecek servis kabı olarak kullanılmış 12 farklı form tespit edilmiştir. Bu formlar arasında kaseler, fincanlar ve tabaklar bulunmaktadır. Bunların en erken örnekleri MÖ. 1. yüzyıla, en geç örnekleri ise MS. 2. yüzyıla tarihlenmektedirler. Söz konusu bu malzeme grubu Kelenderis antik kentinin Roma Erken İmparatorluk Dönemi'nde de bölge için önemli bir yerleşim yeri olduğunu ortaya koymasının yanı sıra kentin sosyo ekonomik ve ticari ilişkileri açısından da çok önemli bilgiler sunmaktadır.Öğe Akşehir Müzesi'nde bulunan Bizans kurşun mühürleri(Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, 2010) Tekocak, Mehmet; Mimiroğlu, İlker Meteİnsanoglu tarafından tarihöncesi dönemlerden itibaren kullanılan mühürler, aitlik bildiren ve üzerinde bulunduğu nesnenin güvenliğini sağlayan bir obje olarak bütün kültürlerde kullanılmıştır. Başlangıçta tas, kemik ve kil malzemenin tercih edildiği mühürlerde, M.S. 4. yüzyıldan itibaren kursun malzemenin de kullanıldığı görülmektedir. Kursun mühürler, M.S. 4. yüzyıldan İstanbul’un Fethi’ne kadar Doğu Roma Devleti’nde en çok tercih edilen mühür türüdür. Mühürler; ait oldukları kisiler hakkında (isim, ünvan ve meslekleri gibi) çok değerli bilgiler vermelerinin yanı sıra bulundukları yerleşim yeri için de önemli birer tarihsel materyaldirler. Bu çalışma kapsamında Akşehir Müzesi’nde bulunan on iki adet kursun mühür ayrıntılı olarak ele alınmış, bunların Bizans sanatı ve tarihi içindeki yeri ve önemi saptanmaya çalışılmıştır. M.S. 8-12.yüzyıllar arasına tarihlenen mühürlerin çoğunlukla asker ve din görevlilerine ait oldukları görülmüştür. Bu sonuç antik Philomelion (Akşehir) kentinin hem askeri hem de dini bir merkez olması açısından oldukça önemli bir konuma sahip olduğunu göstermiştir.Öğe Akşehir Müzesi’nde Bulunan Metal Bilezikler(Selçuk Üniversitesi, 2018) Gündüz, Ramazan; Tekocak, MehmetAntik Çağ’da “Philomelion” olarak adlandırılan Akşehir, Strabon’a göre antik dönemde Phrygia Paroreia (Strabon XII, 62, 190) bölgesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Tarihi boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış olan Akşehir oldukça köklü ve zengin bir kültüre sahiptir. Söz konusu kültürlere ait ele geçen arkeolojik materyaller, burada yaşamış toplumların sosyal, teknolojik durumlarını anlamakta ve bu toplumların varlığına dair önemli kanıtlar sunmaktadırlar. Bu sebepten bölge tarihinin daha iyi anlaşılabilmesi adına Akşehir Müzesi koleksiyonunda bulunan arkeolojik eserlerin incelenmesi ve yayınlanarak bilim dünyasına tanıtılması büyük önem taşımaktadır. Bu çalışmanın amacı da çeşitli yollarla müzeye kazandırılan, takı/süs eşyaları grubu içerisinde değerlendirilen metal bilezikleri inceleyerek öncelikle tarihlendirmelerini yaparak kentin kültür tarihine yönelik yapılacak araştırmalara bir nebzede olsa katkı sağlamaktır. İnsanoğlu yaşam sürdüğü her dönemde bilezik, küpe, kolye, halhal vb. takıları farklı amaçlarla severek kullanılmıştır. Bu süs eşyaları bazen ritüel, bazen de dünyevi amaçlar için tercih edilmiştir. Bununla birlikte kullanılan objeler zamanla her iki amaca da hizmet eder olmuştur. Önceleri tılsım, büyü, uğur gibi kavramların etkisiyle başlayan süs eşyası takma geleneği dönem dönem bu anlamlarının yanı sıra, mezar hediyesi, tanrılara sunu, imtiyaz göstergesi, zenginlik ifadesi ve güzel görünmek gibi amaçlar içinde kullanılmıştır. Bu çalışmada müze envanterine kayıtlı sağlam halde bulunan on üç adet bilezik ele alınmış olup, bunlardan on bir adedi bronzdan, ikisi de pirinç malzemeden üretilmiştir. Bu bileziklerin yapımında genelde döküm tekniği, detayların işlenmesinde de kazıma tekniği kullanılmıştır. Bazı eserlerin baş kısımları ise dövme tekniği ile oluşturulmuştur. Çalışmaya konu olan bilezikler, form ve süslemelerine göre iki farklı grup altında incelenmiştir. Eser grubu içinde tespit edilen formlar; şerit-bant kesitli kilitlenebilir bilezikler, uçları birleşen bilezikler ve uçları açık hayvan başlı bileziklerdir. Bu bileziklerden sekiz adedi bezemeli ve halka uçları açıktır. Bunların dışında kalan beş bilezik ise bezemesiz ve halka uçları kapalıdır. Yapılan incelemeler Akşehir Müzesi bilezik koleksiyonunun Orta Demir Çağı’ndan Bizans Dönemi’ne kadar olan geniş bir zaman aralığına ait örneklerden oluştuğunu ortaya koymuştur.Öğe Anemurium A I 11 Nolu Beşik Tonozlu Mezar’da Bulunan Anadolu Selçuklu Sikkeleri(2024) Tekocak, Mehmet; Çetinaslan, MustafaÖz Antik Dönem’de Dağlık Kilikya Bölgesi’nin liman şehirlerinden birisi olan Anemurium, günümüzde ise Mersin İli, Anamur İlçesi’nde yer almaktadır. Kentte 2022 yılında gerçekleştirilen arkeolojik kazı çalışmalarında, nekropol alanı içerisinde bulunan ve Roma Dönemi’ne ait A I 11 Nolu Beşik Tonozlu Mezar yapısında 50 sikkeden oluşan bir buluntu grubu ele geçirilmiştir. Toplu bir şekilde bulunan ve büyük oranda korunmuş durumdaki sikkelerden 37’si Anadolu Selçuklularına ait olup bu makalenin de konusunu oluşturmaktadır. Bu çalışmada değerlendirilen Anadolu Selçukluları Dönemi sikkeleri 602/1205-1206 ile622/1225-1226 yılları arasına tarihlenen gümüş dirhemlerdir. Bahse konu dirhemlerden bir tanesi I. Gıyaseddin Keyhüsrev (601/608), beş tanesi I. İzzeddin Keykavus (607-616) ve 31’i de I. Alaeddin Keykubad (616-634) tarafından bastırılmıştır. Konya, Sivas ve Kayseri’de bastırılan bu dirhemler yazı karakteri ,form ve süslemeleri ile dönemin genel karakteristik özelliklerini yansıtmaktadır. Günümüz Anamur’unda ve Anemurium antik kentindeki Türk hâkimiyetini belgeleyen maddi kültür varlığı ve bilgiler oldukça sınırlıdır. Bu yüzden bahse konu sikkeler taşınabilirliği dikkate alınmak koşuluyla, Anadolu Selçukluları tarafından 13. yüzyılın ilk yıllarında bölgede gerçekleştirilen fetih ve hâkimiyet sürecini kanıtlayan çok kıymetli bir belge niteliğindedir. Bu ve benzeri buluntular hem Anemurium antik kenti hem de bölge tarihiyle ilgili daha pek çok yeni bilgilere ulaşılabileceğini göstermesi bakımından büyük bir önem arz etmektedir.Öğe EASTERN SIGILLATA A (ESA) FOUND IN THE LOWER CITY TRENCH OF KELENDERIS, A HARBOR CITY IN THE ANCIENT AGE IN MEDITERRANEAN(SELCUK UNIV, INST TURKISH STUDIES, 2017) Tekocak, MehmetThe ancient city of Kelenderis which is very important for Anatolian Archaeology, is a harbor city located in the Middle Rough Cilicia. The city, today, is within the boundaries of Aydincik district in Mersin. The Eastern Sigillata A Group Ceramics, which constitute this study, were found in excavations, beside the Kelenderis harbor, conducted between 1989 and 1992 of the Lower City Trench in the area called the Lower City region. This ceramic group, which is called Eastern Sigillata A (ESA), began to be produced after the second half of the 2nd century BC. and used until the beginning of the 3rd century AD. by spreading to the large geographical region, especially to the Eastern Mediterranean, what is shown to be the production place. In antiquity, they functioned as luxury service vessels in daily life. 12 different forms belonging to this group used as service vessels of food and beverages were identified in Kelenderis Lower City Trench. Among these forms are bowls, cups and plates. The earliest examples of these date back 1st century BC., and the latest examples date back 2nd century AD. This group of material reveals crucial information about the socio-economic and commercial relations of the city besides the fact that ancient city of Kelenderis was an important settlement of the region in the Early Roman Imperial period.Öğe A Group of Roman Transport Amphorae from Kelenderis and Some Thoughts on Them(MERSIN UNIV PUBL RES CENTER CILICIAN ARCHAEOLOGY, 2013) Tekocak, Mehmet; Zoroglu, K. LeventKelenderis is one of the oldest settlements on the coast of Central Rough Cilicia, where various types of transport amphorae have been unearthed. Concerning its long history of commerce between the Eastern and Western Mediterranean World the aim of this paper is primarily to introduce and discuss a group of transport vases from the Roman Period. Five different types were recognized, found in various parts of the ancient settlement area, especially in the Lower City Trench, in the excavation of the Harbor Bath and in a tomb in the West Necropolis. The earliest example of these vases is a Rhodian Amphora of later Hellenistic and Early Roman type which may be dated roughly to the 1st century A. D. The rest of the transport vases are from the Middle and Later Roman Period. The so called "Pinched Handle" Amphora or Zemer 41 is a widespread container which may have been started to be produced in the second century A. D. and was in use up to the end of the fourth century A. D. A great amount of the forms found in Kelenderis is the type of LR 1 which is common in the Eastern Mediterranean between the 5th to the 7th century A. D. The third type is the 'Carrot-shaped' amphorae, which is believed to be a typical production of Sinope in the 6th and 7th centuries A. D. And lastly the type of the Keay Type 52 which is the weakest group of transport amphorae found in Kelenderis till now. Related to these types mentioned, it may be proposed that commercial activities in Kelenderis started in the beginning of the Early Roman Imperial Period and went on increasingly up to the 7th century A. D. Kelenderis seems to be one of the important harbor towns in the Eastern Mediterranean. This situation may be also connected with the Romanization of the town, which was revealed by the Bauprogramm in the town, as the excavations in recent years have shown.Öğe Kelenderis Batı Nekropolünden Bir Mezarın Buluntuları Üzerine Değerlendirmeler(Selçuk Üniversitesi, 2012) Tekocak, MehmetKelenderis antik kenti, Doğu Akdeniz dünyasında yer alan ve antik çağda Kilikya Bölgesi olarak adlandırılan bölgenin, Orta Dağlık bölümündeki önemli liman şehirlerinden birisidir. 1989 yılında, kentin Batı Nekropolünde, defineciler tarafından kısmen tahrip edilmiş olan dromoslu bir yeraltı oda mezarı bulundu. Dromosu rampalı olan bu mezarın içerisinde iki bireye ait iskelet ele geçti. Bunlardan birinin ağzında yaprak biçimli bir altın levha bulunmaktaydı. Bu mezardaki asıl armağanlar ise, cam unguentariumlar, küresel gövdeli bir cam şişecik, Doğu Sigillataları A gurubuna ait bir lagynos, bir Geç Rodos Ticari Amphorası ve iki parça halinde ele geçen demir strigilisin oluşturduğu konteksttir. Mezarın tipi, Kelenderis’te öteden beri tanınan bir tiptir. Ancak konteksti oluşturan bu mezar armağanları, batı nekropolünde ilk kez görülen ve diğer mezarlardaki buluntulardan tamamıyla ayrılan farklı bir malzeme gurubu olarak karşımıza çıkar. Çünkü, hem Geç Rodos Amphorasının tipi, hem de lagynos ve cam ungentariumlar bu mezarın M.Ö. geç 1. yüzyıl ile M.S. 1. yüzyılın ortaları arasında kullanıldığına işaret etmektedir. Diğer bir ifade ile mezarda ele geçen buluntular Kelenderis’in en eski mezarlarına sahip olan Batı Nekropolü’nün uzun bir aradan sonra, yani geç Helenistik, erken İmparatorluk dönemde tekrar kullanılmaya başladığını açıkça ortaya koymuştur. İşte bu mezarın Kelenderis için olan tarihsel önemi de burada yatmaktadır. Çünkü bu buluntular Kilikya Korsanları dönemi sonrasına aittir. Böylece kentin, bölgede Büyük İskender’in ölümüyle başlayan ve korsanlık faaliyetleri ile doruk noktasına ulaşmış olan huzursuzluk döneminin ardından yeniden gelişmeye başladığını, diğer merkezlerle olan ilişkilerini tekrar canlandırma ve eski parlak günlerine dönme çabası içerisinde olduğunu, bunda da başarıya ulaştığını söyleyebiliriz.Öğe Kelenderis Roma Çağı seramiği(Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2006) Tekocak, Mehmet; Zoroğlu, LeventKelenderis Orta Dağlık Kilikya'nın önemli liman kentlerinden birisidir. Çalışmamız 1989-1992 yılları arasında Aşağı Şehir sondajından elde edilen buluntuları kapsamaktadır. Kelenderis'in Roma Seramiği iki grup altında toplanır. lki nce Seramik başlığı altında vermiş olduğumuz Terra Sigillatalar ile Roma Kırmızı Astarlı kaplarıdır. kincisi ise Kaba Seramik başlığı altında verdiğimiz günlük kullanım kaplarıdır. Erken mparatorluk dönemi ince ve kaba seramiklerin az olması veya hiç ele geçmemesi kentin bu dönemde bölgenin siyasal ve ekonomik durumundan fazlasıyla etkilendiğini gösterir. Bu döneme ait günlük kullanım kapları, Terra Sigillata ve Kıbrıs Kırmızı Astarlı örneklerinin az miktarda ele geçmesi, Afrika Kırmızı Astarlıların erken örneklerinin ise hiç ele geçmemesi korsan baskısı altında kalmış olan kentin sürekli ilişkide olduğu kentlerle M.Ö. 1 ve M.S. 2. yüzyıllarda ticarette sıkıntılı günler geçirdiğini göstermektedir. nce seramik grubundaki Geç Roma Dönemi Kırmızı Astarlıları ve kaba seramikte yer alan geç dönem buluntuların bol miktarda ele geçmesi kentin M.S. 4.yüzyıldan 7.yüzyılın sonlarına kadar yeniden parlak günler yaşamaya başladığını gözler önüne serer. Geç dönem ithal ince seramik grubu, kentin Afrika, Batı Ege ve Kıbrıs ile ilişki içerisinde olduğunu ve de bunlar arasında Kıbrıs'ın ön plana çıktığını gösterir. Bölgesel bazda Kelenderis malzemesinin oranının bölge kentlerine oranla daha düşük olduğu görülür. Erken ve Orta mparatorluk dönemi buluntularımız bunu desteklemektedir. Kaba malzemenin çoğunlu pişirme kaplarıdır. Güveçler ve çömlekler ön plandadır. Tavaların az olması ise şaşırtıcıdır. Pişirme kaplarının büyük bir bölümü Geç dönemden olup Erken ve Orta mparatorluk örnekleri de ele geçmiştir. Kent kaba seramik ihtiyacını ithal ve yerel üretimle karşılamıştır. Aşağı şehir sondajında elde edilen buluntular buradaki Roma Dönemi yerleşmesinin M.Ö. 1.yüzyıldan 7.yüzyılın sonlarına kadar kesintisiz sürdüğünü ortaya koymuştur. Kentin imparatorluk döneminde yaşadığı sıkıntılı günlerin ardından komşu ülkeler ve kentlerle ilişkisini geliştirmeye başlamış olduğu dönemi sondajda demirci atölyesi temsil etmektedir. lişkilerin tamamen geliştiği tarihler olan M.S. 5-7. yüzyıllar ise olası konut yapısı ve zemin mozaiği, hamam, agora bazilikası ile de kendisini göstermektedir.Öğe KELENDERİS’TE BULUNAN BİR GRUP ROMA DÖNEMİ TİCARİ AMPHORASI VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ(2013) Tekocak, Mehmet; Zoroğlu, K. LeventBu çalışmanın amacı Batı ve Doğu Akdeniz Dünyası arasındaki ticaretin tarihi ile ilgili ticari amphoraların birçok çeşidinin gün yüzüne çıkarıldığı Orta Dağlık Kilikya kıyılarının en eski yerleşimlerinden Kelenderis'te yapılan kazılarda ortaya çıkarılan Roma Dönemi'ne ait materyalin bir grubunu oluşturan taşıma vazolarını tartışmaktır. Kelenderis Aşağı Şehir Sondajı, Liman Hamamı ve Batı Nekropolü'ndeki bir mezarda 5 farklı tipe ait ticari amphora tespit edilmiştir. Malzemenin büyük çoğunluğu Aşağı Şehir Sondajında ele geçmiştir. Bu vazoların en erken örneği kabaca M.S. 1. yüzyıla tarihlenen Geç Helenistik - Erken Roma tipindeki Rodos Amphorası'dır. Diğer ticari amphora örnekleri ise Orta ve Geç Roma Dönemi'ne aittir. "Pinched Handle" yada Zemer 41 adıyla bilinen amphoralar oldukça geniş bir bölgede kullanım görmüş olup M.S. 2. yy'da üretilmeye başlamış ve M.S. 4. yy'ın sonuna kadar kullanılmıştır. Bu tipi takiben, Kelenderis'te çok büyük miktarda M.S. 5. ve 7. yüzyıllar arasında Doğu Akdeniz'de yaygın olarak kullanım görmüş olan LR 1 tipine rastlanır. Üçüncü tip M.S. 6. ve 7. yüzyılda tipik Sinop üretimi olduğuna inanılan "Havuç Formlu" amphoralardır. Son tip olan Keay Tip 52 ise Kelenderis'te şimdiye kadar bulunan ticari amphoralar arasında en az örneğe sahip olan gruptur. Burada belirtilen tiplere bağlı olarak, Kelenderis'te ticari hareketlenmenin Erken Roma İmparatorluk Dönemi'nde başlayarak M.S. 7. yüzyıla kadar artarak devam etmiş ve böylelikle Kelenderis Doğu Akdeniz coğrafyasındaki en önemli liman kentlerinden birisi olmuştur. Bu durum, aynı zamanda, son yıllardaki kazıların gösterdiği gibi, kentin imarıyla (Bauprogramm) ilgili verilerle de ortaya konmuş olup Kelenderis'in Romalılaşma süreciyle de bağlantılıdır