Yazar "Tuncer, Seçkin" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 3 / 3
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Comparative Effects of Alpha Lipoic Acid and Melatonin on Cisplatin-İnduced Neurotoxicity(Taylor & Francis Ltd, 2010) Tuncer, Seçkin; Dalkılıç, Nizamettin; Dunbar, Mehmet Akif; Keleş, BaharCisplatin is a carcinogenic agent having important cytotoxic effects. Cisplatin treatment increases the levels of free oxygen radicals in neurologic tissues. We investigated the effects of alpha lipoic acid (ALA) and melatonin (MEL) on the electrophysiological parameters and on activities of nerve fibers having different conduction properties on cisplatin neurotoxicity. Neurotoxicity was induced by a single injection of 10 mg/kg intraperitoneal (ip) cisplatin. Supplementation was started 1 day before cisplatin injection with either 100 mg/kg/day ip ALA or 4 mg/kg/day ip MEL for 7 days. Compound action potentials were recorded from isolated sciatic nerves in vitro, and numerical analyses were conducted. Cisplatin-induced neurotoxicity resulted in a significant decrease (p <.05) in maximum depolarization (mV), areas (mV.ms), and maximum and minimum upstroke velocity values (mV/ms). Although these decrements were restored by ALA and MEL, ALA was found to be more effective. Conventional conduction velocity measurements and conduction velocity distribution histograms have shown that ALA supplementation can recover the effects of cisplatin while MEL cannot. The conduction velocity distribution histograms have shown that antioxidant supplementation results in a restoration on contribution of fast-conducting fibers (51.8-77.7 m/s), which is deteriorated by cisplatin. Consequently, ALA has more potential to make up for the deleterious effects of cisplatin-induced neurotoxicity.Öğe Deneysel tip I diyabetin sıçan periferik sinirleri üzerine etkisinin numerik analiz yöntemleri ile incelenmesi(Selçuk Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2008) Tuncer, Seçkin; Dalkılıç, NizamettinDiyabet, toplumun büyük bölümünü etkileyen ve kandaki glukoz miktarının kontrol edilememesinden kaynaklanan metabolik bir hastalıktır. Bu hastalığa bağlı olarak sinir sisteminde patolojik durumlar oluşmakta ve bu patolojilerin tümü diyabetik nöropatiler olarak adlandırılmaktadır. Diyabete bağlı olarak gelişen ikincil komplikasyonların arasında yer alan diyabetik nöropatiler, periferal sinirlerde diyabetin süresiyle orantılı hasar meydana getirmektedir. Yapılan çalışmada sıçanlarda tek seferlik streptozotosin (STZ) enjeksiyonu (50 mg/kg, i.p) ile deneysel tip 1 diyabet oluşturulmuştur. Diyabetik hayvanlar 2, 4 ve 8 haftalık diyabetik gruplara ayrılmıştır. Kontrol grubu sıçanlarına ise yalnızca STZ'nin çözücüsü (0.1 M Sitrat, pH 4.5) enjekte edilmiştir. Deney grubu sıçanlarının siyatik sinirleri çıkarılarak, elektrofizyolojik kayıtlar alınmıştır. Kaydedilen bileşik aksiyon potansiyelleri (BAP), diyabetin süresine bağlı etkisinin anlaşılabilmesi amacıyla farklı yöntemler kullanılarak analize tabi tutulmuştur. Yapılan analizler sonucunda, günümüzde erken dönem periferik nöropatilerin tanısında kliniklerde kullanılan yöntemlerin tek lif aksiyon potansiyeli (TLAP) modelleri kullanılarak hesaplanan sinir iletimi hız dağılımı (SİHD) histogramlarına göre daha az bilgi sağladığı görülmüştür. Konvansiyonel yöntemler kullanılarak yapılan hesaplamalar sonucunda elde edilen iletimle ilgili parametrelerde istatistiksel olarak anlamlı bir değişim ancak diyabetin 4. haftasında görülürken, SİHD histogramları sayesinde diyabetin 2. haftasından itibaren sıçan siyatik sinirini oluşturan yavaş hızda ileten liflerin aktivitesinde değişim görülmüştür. Nöropatilerin erken tanısında SİHD yönteminin klasik iletim hızı ölçüm yöntemlerine göre daha fazla bilgi verdiği görülmüştür.Öğe İskemi-reperfüzyonun sıçan frenik sinir diyafram preparatında yarattığı elektrofizyolojik değişimlerin numerik analiz yöntemleriyle incelenmesi(Selçuk Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2013) Tuncer, Seçkin; Dalkılıç, NizamettinVasküler cerrahi operasyonlar başta olmak üzere birçok operasyon dokulara kan akışının kesilmesini yani iskemi oluşturulmasını zorunlu kılmaktadır. İskemi sonrasında kan akışının tekrar sağlanmasıyla dokuların reperfüzyonu gerçekleştirilmektedir. Reperfüzyon başta olmak üzere her iki aşamada da operasyon bölgesine yakın dokularla birlikte uzak dokularda da çeşitli yapısal ve fonksiyonel hasarlar meydana gelmektedir. Toplumda rastlanma sıklığı oldukça fazla olan Abdominal Aorta Anevrizmasının (AAA) tedavisinde de abdominal aortanın kan dağıtımının infrarenal bölgeden kapatılmasıyla iskemi ve takiben reperfüzyon meydana gelmektedir. Açık cerrahi kullanılarak gerçekleştirilen AAA tedavisinden sonra meydana gelen solunumsal disfonksiyonun sebebi tam olarak bilinmemekle birlikte, diyaframın fonksiyonel bozukluklarından kaynaklanabileceği düşünülmektedir. Çalışmamızda, mortalitesi yüksek olan post-operatif solunum disfonksiyonunun diyaframın hangi elektrofizyolojik özelliklerindeki değişimlerden kaynaklanıyor olabileceği araştırılmıştır. Bunun için, Wistar Albino türü 48 adet sıçan her birinde 24?er tane olmak üzere iskemi reperfüzyon grubu (IR) ve kontrol grubu (SHAM) olarak adlandırılan iki gruba ayrılmıştır. Hafif anestezi altında (8 mg/100 gr ketamin, 1 mg/100 gr ksilazin) IR grubu sıçanların abdominal aortadan kan akışı infrarenal bölgeden vasküler klip ile kapatılmış, 30 dakika sonra klip kaldırılarak 2 saat kan akışı sağlanmıştır. SHAM grubunda ise yalnızca klip yerleştirme işlemi gerçekleştirilmemiştir. Bekleme süresinin ardından diyaframlar izole edilerek, fizyolojik koşullara en yakın koşullar altında kasın mekanik ve elektriksel özellikleri araştırılmıştır. İzole edilen diyaframlara ayrıca in vitro 3 nM Ryanodine uygulaması ile Na+ ve K+ akımları blokasyonu (0,3 mM 4-Aminopiridin ve 127 mM N-metil-D-glukamin) deneyleri gerçekleştirilmiştir. Kare biçimli 0,2 ms süreli supramaksimal uyaranlar, 1 Hz, 50 Hz ve 25-70 Hz aralığında değişen frekansta uygulanarak, elde edilen kas sarsıları kaydedilmiştir. Hücrelerin içerisine 10-20 M? dirence sahip mikroelektrotlar ile girilerek Dinlenim Zar Potansiyeli (DZP) ve supramaksimal kare biçimli 0,2 ms süreli uyaranlarla elde edilen hücre içi Aksiyon Potansiyeli (AP) yanıtları kaydedilmiştir. Çalışmanın sonucunda, kasılma kuvvetinin (1 Hz ve 50Hz) IR grubunda anlamlı azaldığı (p<0,01) ve tetanusa girme frekansının düştüğü gözlenmiştir. Hücrenin dinlenim durumundayken IR grubunda daha hiperpolarize olduğu gözlenmiştir. Kaydedilen AP yanıtlarından elde edilen ortalama tepe değeri, genlik, alan değerlerinin IR grubunda anlamlı olarak arttığı, depolarizasyonun ve repolarizasyonun ise anlamlı olarak hızlandığı bulunmuştur (p<0,01). Elde edilen bulgular değerlendirildiğinde, diyafram kasının mekanik özelliklerinin IR grubunda görülen değişimine Ca++ homeostazının bozulmasının sebep olduğu gösterilmiştir. Dinlenimde persistan Na+ akımının IR grubunda azaldığı ve AP biçimindeki değişimlerin ise, Na+ iyon kanallarının kinetiklerindeki değişimden ve voltaj bağımlı K+ kanallarının aktivasyonunun gecikmesinden kaynaklandığı gösterilmiştir.