Yazar "Yeter, Ekrem" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 3 / 3
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Malnutrition-inflammation-atherosclerosis (MIA) syndrome components in hemodialysis and peritoneal dialysis patients(TAYLOR & FRANCIS LTD, 2006) Tonbul, Halil Zeki; Demir, Murat; Altıntepe, Lütfullah; Güney, İbrahim; Yeter, Ekrem; Türk, Süleyman; Yeksan, MehdiBackground. Malnutrition, inflammation, and atherosclerosis (MIA syndrome) are common in end-stage renal disease (ESRD) patients. Each component of MIA syndrome is the predictor of outcomes in ESRD patients. In this cross-sectional study, we aimed to compare both dialysis modalities for MIA syndrome components. Material and Methods. Thirty hemodialysis (HD) (mean age 44 +/- 11 years, 14 male and 16 female, mean time on dialysis: 31.0 +/- 19.0 months) and 30 continuous ambulatory peritoneal dialysis (CAPD) patients (41 +/- 9 years, 12 male and 18 female, mean time on dialysis: 25.5 +/- 21.5 months) were included. In order to determine malnutrition in ESRD patients, serum albumin level and anthropometric measurements were used. For inflammation, serum C-reactive protein level, erythrocyte sedimentation rate, and fibrinogen levels were measured. Mean-carotid artery intima media thickness (m-CIMT), presence of carotid plaque and serum homocysteine level were used to determine atherosclerosis. Results. Five CAPD patients (16%) and one HD patient (3%) was hypoalbuminemic. HD and CAPD groups were similar for inflammation. Mean-CIMT and serum homocysteine level were higher in HD patients than CAPD patients. There was a positive correlation between homocysteine and m-CIMT. Conclusion. Before choosing renal replacement therapy, malnutrition, inflammation, and atherosclerosis parameters must be investigated in ESRD patients. Hemodialysis seems to be more advantageous for malnutrition components than CAPD. Both dialysis modalities seem to be similar for inflammation, and CAPD modality has superiority for atherosclerosis. Before choosing the type of renal replacement therapy, assessment of MIA syndrome components could be useful for individualization of the decision on which dialytic modality is appropriate in ESRD patients.Öğe Non-Hodgkin Lenfoma Tedavisinde Sisplatin Kullanımı Sonrası Gelişen Akut Miyokard İnfarktüsü-Koroner Trombüs Olgusu(2006) Karabağ, Turgut; Yeter, Ekrem; Özdemir, Kurtuluş; Koç, FatihAntineoplastik ajanların kullanımı sonrası miyokard infarktüsü (Mİ) gibi kardiyovasküler komplikasyonlar geliştiği bilinmektedir. Bu yazıda non-Hodgkin lenfoma nedeniyle daha önce 6 kez farklı antineoplastik ajanlar kullanılmasına rağmen rekürrensler gelişen ve son kürde MOPP protokolü (mekloretamin, vincristin, prokarbazin, prednizon) tedavisine ilave olarak sisplatin verildikten sonra koroner trombüs sonucu Mİ gelişen bir olgu sunulmuş ve tartışılmıştır.Öğe Revaskülarizasyon Sonrası Restenozun Efor Testi ile Değerlendirilmesi ve Restenoz Için Bir Risk Olarak Fibrinojen ve C-Reaktif Proteinin Değeri(2005) Yeter, Ekrem; Aygül, Nazif; Kayrak, Mehmet; Tokaç, Mehmet; Gök, HasanAmaç: Biz bu çalışmada revaskülarize edilen hastalarda restenoz tespitinde egzersiz testinin önemini ve restenoz için bir risk olarak fibrinojen ve CRP’nin değerini araştırdık. Yöntem: Çalışmaya Selçuk Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalında 2001-2002 yılları arasında revaskülarize edilen 100 hasta alındı. 20 hasta çeşitli nedenlerden dolayı çalışma dışı bırakıldı. Geriye kalan 80 hasta çalışmaya dahil edildi. Tüm hastalar egzersiz stres testi (EST), C reaktif protein (CRP), fibrinojen ve diğer biokimyasal ölçümler ile 6. ayda kontrol edildi. Elli hastaya kontrol koroner anjiyografi yapıldı. Koroner anjiyografisi yapılıp restenoz tespit edilmiş olanlar grup 1 ve koroner anjiyografi sonrası restenoz tespit edilmeyenler ile maksimal efor testi negatif olup asemptomatik olan olgular grup 2 olarak ayrıldı. Bulgular: Fibrinojen ve CRP değerleri arasında grup 1’de, grup 2’ e göre anlamlı yükseklik belirlendi. Grup 1’de hastaların % 78’ inde efor testi pozitif iken; grup 2’de hastaların % 21’inde pozitif olarak bulundu (p0.01). Çalışmamızda; efor testinin duyarlılığı % 78, özgüllüğü % 79 olarak belirlendi. Sonuç: Revaskülarizasyon sonrası restenozu belirlemede egzersiz testi yeni tanı metotlarına rağmen önemli bir testtir. Diğer tanı metotları ile duyarlılığı arttırılabilir. CRP ve plazma fibrinojen düzeyi de restenoz riskini öngörmede bize yardımcı olabilecek önemli biyokimyasal parametrelerdir.