Felsefe/Makale Koleksiyonu
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Güncel Gönderiler
Öğe Gök ile Yer Arasında ‘İnsanî Nefs’i? Konuşmak: Âşık Paşa’nın Gari?bnâme’si?nde ‘İnsanî Nefs’i?n Hâlleri?(Selçuk Üniversitesi, 2022 Haziran) Ovacık, ZübeyirKlasik dönem Türk düşüncesinin az sayıdaki kurucu metinlerinden birisi olarak değerlendirebileceğimiz Garibnâme’nin yazarı Âşık Paşa (1272-1332), yaşadığı coğrafyada ve tarihsel kesitte ürettiği düşünceler açısından kritik önemi haiz bir düşünürdür. Anadolu ruhunu kendine özgü bir desenle dokuyan belirli sayıdaki bilge düşünürlerden birisi olan Âşık Paşa, önemli bir antropolojik metin niteliğindeki Garibnâme’de yaşadığı dönemin kozmolojik tasarımıyla doğrudan ilişkili bir insan anlayışı ortaya koymaktadır. Bu doğrultuda insana yer ile gök arasında bir konum tayin eden Âşık Paşa, nefs, ruh, can, gönül gibi kavramlarla tartıştığı insanı bütünsel tecrübesi içerisinde ele alan bir düşünce dizgesi ortaya koymaktadır. Mevcut çalışma, Âşık Paşa’nın Garibname’de ortaya koymuş olduğu özgün ruh anlayışına felsefi antropolojinin kuşatıcı yöntemiyle dikkatleri çekmeyi amaçlamaktadır. Beden ve ruh düalizmi içerisinde ele aldığı insanın ruhsal gelişiminin bedendeki tezahürlerini tartışan Âşık Paşa, sözün ve iktidarın kaynağına ilişkin de özgün bir bakış açısı ortaya koymaktadır. Âşık Paşa gibi Türk-İslam düşüncesi açısından önemli bir ismin ruh anlayışına odaklanmak, Türk düşüncesi açısından önemli antropolojik verilere ulaşma imkânı sunmaktadır.Öğe R. Carnap’in “geleneksel metafizik” eleştirisi ve “metafizk” anlayışı(2018) Salgar, ErcanBu çalışmanın amacı Rudolf Carnap’ın “geleneksel metafizik” eleştirisini ortayakoyup onun kendine özgü “metafizik” anlayışını açığa çıkarmaktır. Carnap’ın“geleneksel metafiziği” anlamsız olarak değerlendirmesi bazı çevrelerce onunsanki “metafiziği” tamamen yadsıdığı şeklinde yorumlanmıştır. Oysa Carnap’ın“metafiziği” değil de, “geleneksel metafiziği” eleştirdiği; onun için metafiziğinde yaşama yönelik bir tutum olarak sanat alanında ifade edilebileceği görül-müştür. Ayrıca Carnap’ın bu yönüyle “analitik filozoflardan” ziyade “varoluşçuedebiyatçılara” daha yakın olduğu açığa çıkmıştır.Öğe Ebu Said Muhammed Hadimi’nin hikmet anlayışı ve felsefeye bakışı(Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, 2009) Görkaş, İrfanHadimî, 1701 yılında doğmuş, 1762 yılında vefat etmiştir. Öğrenim hayatına Hadim’de başlamış, Konya’da devam etmiş, İstanbul’da tamamlamış, Hadim’e geri dönmüştür. Hadim medresesi müderrisliği, Hadim müftülüğü ve Nakşi şeyhliği yapmıştır. Eserlerinin sayıları üzerinde ihtilaflar vardır. Osmanlı ilim dünyasında, Huzur dersi hocalığı, Fatiha tefsiri sohbeti ve Mecamiu’l-Hakayık ve Tarikat-ı Muhammediye şerhiyle (Berika) tanınmıştır. Mecami’nin ilim dünyasında ilgi görmesinin nedeni üzerinde, bildiğimiz kadarıyla bugüne kadar, durulabilmiş değildir. Onu ilgi çekici kılan yönlerinin başında, eserde hiç şüphesiz güçlü bir mantığın hâkim oluşu, bir ilkeye, bir temele bağlı olarak ele alınması gelir. Daha net söylemek gerekirse, eser, “cevher-araz” ilişkisi temelinde, kelamî-felsefî bir bakışla ele alınmıştır. Yani Hadimî’nin güçlü bir Mantık bilgisi vardır. Bu bilgisini o, ortaya koyduğu, şerh ve haşiye olmayan Mantık eserleriyle ilim dünyasına göstermiştir. Aynı bakış açısını ve yöntemini, tasavvufi eserlerinde, öğrencilerine öğüt olarak yazdığı, vasiyet olarak bıraktığı mektup ve vasiyetlerinde görmek mümkündür. Bu bağlamda bize göre Hadimî’nin hikmet anlayışı ve felsefeye bakışı önemlidir. Hadimî, hikmeti, teorik (nazari) ve pratik (ameli) hikmet olmak üzere ikiye ayırarak kabul eder. Birgivi, “içinde felsefe var, okuyanı ilhada götürür” gerekçesiyle Kelam’a karşı çıkarken, onun bu sözlerini Hadimî, “felsefe var, ama ilhada götürecek Gazali’nin sözünü ettiği üç konu dışında ilhad fikrinin olmadığı, aksine Ehli Sünnet’in mülhidlere karşı savunulabilmesi için Kelam’ın okunması, okutulması zorunludur” şeklinde Birigivi’ye karşı çıkar. İlhada giden ve ilhada götüren felsefeyi, materyalistler (tabiiyyun) olarak ortaya koyar ve para için yapılan felsefeyi eleştirir.Öğe Tıp-mantık ilişkisi üzerine bir deneme(Selçuk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi, 2006) Ayık, HasanDaha çok teorik düşünceye dayandık/an için antikçağda bütün bilimler, felsefe çatısı altında toplamışlardı. Saf zihinsel çabanın ürünü olan teorik düşünceler ise yanlışa düşmem~k için mantık ilkelerine uymak zorundadırlar. Bu nedenle antikçağda felsefe de dahil bütün bilimler, yanlışa düşmemek için kendi düşüncelerini mantık ilminin kurallarına uygun hale getirmek durumundaydılar. Söz konusu dönemdeki tıp ilmi de teorik düşünceye dayandığı için felsefeyle, düşüncede yanlışa düşmemek için mantık ilmiyle ilişkili olmak durumundaydı. Bu makalede, tıp ilminin mantıkla olan bu ilişkisini açıklamaya çalışacağız.Öğe Jakob Mauvillon'un din felsefesi -"Das einziger wahre system der Christlichen religion" merkezli bir analiz-(Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, 2010) Aliy, Abdurrahman08.03.1743 yılında “Leipzig’de dogmus ve 11.01.1794 yılında Braunschweig’da ölmüs olan Jakob Mauvillon 18. yüzyılın ilginç şahsiyetlerinden birisidir. Dönemin din ve felsefe ilişkileri tartışmalarından uzak kalmayarak tamamen bu konuya ayrılmış bir eser kaleme almıştır; “Das einzige wahre System der christlichen Religion”. Eseri, sistematik bir yapıya sahip görünmüyorsa da, teolojik merkezli bir din kritiği ve Hristiyanlık eleştirisinden hareket eden bir din felsefesi olarak tanımlanabilir. Bu açıdan Jakob Mauvillon’un özelde Hristiyanlık, genelde de din hakkındaki görüşlerini bu eserini merkeze alarak analiz edip, Türkiye’deki felsefi düşünceye olası katkılarını ortaya koymayı hedeflemekteyiz.