Yazar "Çelik, Murat" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 6 / 6
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Çene kistleri: Konya bölgesinde 274 olguda klinikopatolojik ve retrospektif bir çalışma(2016) Baştoklu, Senem; Çelik, Murat; Karabağlı, Pınar; Yıldırım, GülsünAmaç: Kistler etrafı bağ doku ile çevrili, iç yüzü epitelle döşeli, sıvı ya da yarı sıvı kıvamda materyal içeren patolojik yapılardır. Çenede epitel artıklarının fazla bulunması nedeniyle kistler sık görülür. Amacımız Konya ili ve çevresinde 2009-2014 yılları arasında tedavi edilen çene kistlerinin klinikopatolojik özelliklerini literatür bilgileri ile birlikte değerlendirmektir. Gereç ve Yöntem: Çalışmamızda 2009-2014 yılları arasında Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Patoloji Anabilim Dalı'na kist ön tanısı ile başvuran 274 olgunun histopatolojik özellikleri, klinik ve radyolojik bulgular eşliğinde retrospektif olarak değerlendirildi. Bulgular: Olguların %54,7'ü radiküler kist , %17,8'i dentigeröz kist ve %12,4'ü odontojenik keratokisttir. Diğer olgular : %12,4'ü kist epiteli içermeyenler, %0,7'si erüpsiyon kisti , %0,7'si lateral periodontal kist, %0,7'si nazopalatinal duktus kisti (İnsiziv kanal kisti) ve %0,3'ü paradental kisttir. Tüm kistlerin %58,1'i mandibula, %41,9'u maksilla yerleşimlidir. Serimizde erkek / kadın oranı 1,4 bulunmuştur. Sonuç: Araştırmada elde edilen veriler genel olarak literatür ile uyumluluk göstermektedir. Çenenin kistik lezyonlarının klinik ve rekürrens oranı farklı özellikler sergileyebilir. Benzer histopatolojik özellikler göz önüne alındığında epitel içermeyen lezyonlarda kesin tanının radyolojik ve klinik bulgular ile birlikte verilmesi önem kazanmaktadır. Odontojenik keratokist'te nüks sıklıkla görülebilir. Ülserasyon, erozyon, inflamasyon ve Rusthon cisimcikleri ayırıcı tanıda güvenilir bulgular değildir.Öğe Comparison of Post Biopsy Pathology and Post Radical Prostatectomy Pathology in Patients with Prostate Cancer Detected After Fusion Biopsy(Selçuk Üniversitesi, 2023 Ekim) Altıntaş, Emre; Kaynar, Mehmet; Kılıç, Özcan; Batur, Ali Furkan; Gül, Murat; Özer, Halil; Çelik, Murat; Göktaş, SerdarAims: To compare the post-radical prostatectomy (RP) final pathologies and post-biopsy pathologies of the patients diagnosed with prostate cancer (PCa) after fusion biopsy according to the International Society of Urological Pathology (ISUP) grading system. Material and Methods: In this retrospective study, data of 182 patients who underwent fusion biopsy and concomitant systematic biopsy between January 2020 and August 2022 was reviewed. All these patients were biopsy naive with PIRADS-3 lesions according to the multiparametric MRI (mpMRI) imaging. A total of 89 patients with PCa detected by biopsy were included in the study. Age, PSA, PSA density, and lesion grades according to PI-RADS were analyzed. The post-biopsy (fusion and systematic biopsy) pathology results of 60 patients who underwent RP were compared with the final pathology results after RP. Results: Pathological results after fusion biopsy and RP were compared. The individual agreement between RP and fusion biopsy for each ISUP grade was moderate to almost excellent (0.558 to 0.848). When the overall agreement between RP and fusion biopsy was evaluated, the weighted kappa was calculated as 0.721 (95% CI: 0.577 to 0.865), which was determined as substantial significant agreement. On the other hand, the overall agreement between systematic biopsy and pathology results after RP was calculated as weighted kappa 0.544 (95% CI: 0.405 to 0.683) and this agreement was determined as moderate agreement. Conclusion: Our study showed that the concordance between the pathology result after fusion biopsy and the final pathology after RP was higher than the standard TRUS prostate biopsy. We think this compliance is crucial in the regulation and follow-up of the treatment of the patients.Öğe Expression of Ring Box-1 protein and its relationship with Fuhrman grade and other clinical-pathological parameters in renal cell cancer(ELSEVIER SCIENCE INC, 2020) Altıntaş, Emre; Kaynar, Mehmet; Çelik, Zehra Esin; Çelik, Murat; Kılıç, Özcan; Akand, Murat; Göktaş, SerdarObjective: To determine the relationship between RING-box protein 1 (RBX-1) expression and renal cell carcinoma (RCC) with prognostic factors. Methods: A total of 88 patients who underwent radical/partial nephrectomy between January 2009 and January 2016 have been included in our study. The age, gender, tumor location, tumor size, and tumor-node-metastasis stage of each patient was evaluated. From the best sections in hematoxylin-eosin stained pathology preparations, tumor histological subtype, Fuhrman nuclear grade, lymphovascular invasion, renal artery/vein invasion, capsule invasion, perirenal fatty tissue invasion, and tumor grade were evaluated. Participants were divided into 2 groups according to Fuhrman grade. Fuhrman grades 1 to 2 comprised Group 1, and Fuhrman grades 3 to 4 comprised Group 2. An immunoreactivity scoring system was used to evaluate RBX-1 expression. Results: Upon examining all histological subtypes together, it was observed that RBX-1 expression was statistically higher in Group 2 compared to Group 1 (P < 0.008). Upon examining clear RCC cases, it was observed again that Group 2 had a higher RBX-1 expression than Group 1 (P < 0.009). RBX-1 expression was not associated with clinical-pathological parameters including tumor grade, lymphovascular invasion, capsule invasion, or perirenal invasion. Conclusion: RBX-1 expression is closely associated with a highly important prognostic factor in RCC-Fuhrman grade-and it shows promise as a prognostic marker. Further studies are required to reveal the importance of RBX-1 in RCC prognosis and treatment. (C) 2019 Elsevier Inc. All rights reserved.Öğe Long-Term Survival Outcomes of Early-Stage Grade 1 and 2 Endometrioid Type Endometrial Cancer Patients(Selçuk Üniversitesi, 2023 Nisan) Avcı, Fazıl; Eren, Önder; Bilgi, Ahmet; Başaran, Hamit; Çelik, Murat; Çağlayan, Melek; Çelik, ÇetinAim: Early-stage endometrioid-type endometrial cancer (EC) has a favorable prognosis. The recurrence is still the biggest issue. There are differences in the literature in terms of treatment modalities in the early-stage. The aim of the study is to retrospectively investigate the long-term survival outcomes of early-stage grade 1 and 2 endometrioid-type endometrial cancer patients. Methods: Out of 327 cases, 294 cases in stage 1 and 33 cases in stage 2 were evaluated. Age, stage, tumor size, histologic grade, degree of myometrial invasion, presence of lymphovascular invasion (LVSI), peritoneal cytology positive, presence of recurrence, overall survival (OS), and disease-free survival (DFS) between two groups were evaluated statistically. Results: The mean age of 327 patients was 64.0±10.0 years. Out of 327, 65.7% were ?60 years, and 90% were stage 1, 74.6% were grade 1, 1.8% had positive peritoneal cytology, 8.3% had LVSI and 86% had ?50% myometrial invasion. Recurrence was detected in 6.4% of patients. 40.7% of patients received adjuvant radiotherapy. Only the adjuvant radiotherapy found a significant association between two groups. Only presence of recurrence in terms of OS and DFS durations was a significant parameter in the regression analysis. Conclusion: Development of recurrence in the early-stage endometrioid-type EC is the main prognostic predictor for survival. The early diagnosis and treatment of recurrence have a positive impact on the prognosis.Öğe Meme karsinomlarında nükleer morfometrinin klinokopatolojik prognostik parametreler ve immünohistokimyasal ER, PR, ve CERB-B2 ekspresyonları ile ilişkisi(Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2016) Çelik, Murat; Çelik, Zeliha EsinBilgisayarlı histomorfometrik analiz, meme karsinomlarını da içeren pekçok tümörün ayırıcı tanısında kullanılan bir araç olmanın yanısıra, malign tümörlerin derecelendirmesinde, prognoz ve tedavi yanıtının değerlendirilmesinde de denenmiştir. Bu çalışmada meme karsinomlarında nükleer morfometrik değişkenler ile klinikopatolojik prognositk parametreler ve ER, PR, Cerb-B2 ekspresyonları arasındaki ilişkiyi araştırmak amaçlanmıştır. Çalışamızda 2010-2015 tarihleri arasında Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Patoloji ABD'de meme karsinomu tanısı alan 105 olgu incelendi. Morfometrik ölçüm ile her bir olgu için 50 tümör hücresinde ortalama nükleus alanı (ONA), ortalama nükleus çevresi (ONÇ), ortalama nükleus uzun çapı (ONUÇ), ortalama nükleus kısa çapı (ONKÇ) ve ortalama nükleus yoğunluğu (ONY) hesaplandı. Elde edilen veriler ile klinikopatolojik prognostik parametreler, ER, PR, Cerb-B2 immünohistokimyasal (IHK) boyamalar arasındaki ilişki istatistiksel yöntemler ile değerlendirildi. IHK Cerb-B2 boyama ile skor 3 meme karsinomlu olgular ile skor 2 olgular arasında ONA (P<0,01), ONÇ (p=0,01), ONUÇ (P<0,01) ve ONKÇ (P=0,01) bakımından anlamlı farklılık izlendi. Yine skor 3 meme karsinomlu olgular ile skor 0 olgular arasında ONA (P<0,01), ONÇ (p<0,01), ONUÇ (P<0,01) ve ONKÇ (P<0,01) bakımından anlamlı farklılık saptandı. Derece 3 IDK olgularında ILK olgularına göre ONA (p<0,01), ONÇ (p=0,02), ONUÇ (p=0,01) ve ONKÇ (p=0,02) bakımından anlamlı farklılık saptandı. Derece 3 IDK olgularında derece 1 IDK olgularına göre ONKÇ (p=0.04) bakımından anlamlı farklılık tespit edildi. Tümör nekrozuna sahip olgularda, olmayan olgulara göre ONA (P=0,01), ONÇ (p<0,01), ONUÇ (P=0,01) ve ONKÇ (P<0,01) bakımından anlamlı farklılık saptandı. Lenf nodu tutulumu, tutulan lenf nodu sayısı, yaş, tümör çapı, lenfovasküler invazyon, perinöral invazyon, evre, ekstrakapsüler yayılım gibi prognostik faktörler ve ER, PR IHK boyamalar ile nükleer morfometrik özellikler arasında anlamlı ilişki saptanmadı. Farklı histolojik tipler arasında derece3 IDK ile ILK dışında anlamlı farklılık bulunamadı. Özellikle nükleus alanına dayalı nükleer morfometrik değerlendirme; tümör derecesi, histolojik subtip ve tümör nekrozu yanısıra Cerb- B2 ekspresyon profili ile ilişkili olduğundan prognostik değerlendirmede yol gösterici olabilir.Öğe Tüketim toplumuna eleştirel bir yaklaşım: kültür bozumu ve yıkıcı reklamlar(Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi, 2013) Bakır, Uğur; Çelik, MuratReklamlar, değerlerin/imajların tüketicilere ikna edici bir biçimde aktarımını sağlayan en etkili iletişim araçlarından birisidir. Pazarlama karşıtlarının da dikkatini çeken bu etkililik, postmodern dönemin ortaya çıkardığı kapitalizm karşıtı eylemci akımların reklamları farklı yorumlamalarıyla birlikte yeni bir popüler eylem alanının ortaya çıkmasına neden olmuştur. Tüketim toplumu eleştirisinin yeni biçimlerinden biri olan ve kültür bozumu olarak kavramsallaştırılan bu yeni eylem alanı, tüketicileri etkilemek için ticari amaçla üretilen reklamların, sahip oldukları biçimsel ve içeriksel özellikleri üzerinde oynamalar yapılarak yeniden üretilmesini ifade etmektedir. Bu çalışmada, tüketim odaklı pazarlama kültürüne karşı görüşlerin eylemci akımlarla entegre edilmesini sonucu ortaya çıkan ve kültür bozumu olarak ifade edilen hareket ve bu hareket içinde yer alan yıkıcı reklam uygulamaları örnekle desteklenerek detaylı şekilde açıklanmakta ve tüketim karşıtlığının bu yeni eylem alanına ışık tutulmaktadır. Bu çalışma kapsamında Adbusters Medya Vakfı’nın resmi internet sayfasından temin edilen 74 reklama içerik analizi yapılmış, söz konusu reklamlar unsurları, konuları ve taktikleri bağlamında ele alınmıştır.