Yazar "Şahingöz, Mine" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 7 / 7
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Çocukluk Çağı Psikiyatrik Hastalıkları ve Bu Alanda Çalışan Uzmanlar Hakkında Halkın Bilgi ve Tutumlarının İncelenmesi(2013) Gökcen, Cem; Şahingöz, Mine; Savaş, Haluk AsumanAmaç: Bu çalışmada ilköğretim çağında çocukları olan kişilerin çocukluk çağı psikiyatrik bozuklukları hakkında bilgi ve tutumlarının incelenmesi ve bu alanda çalışan farklı iki meslek grubu olan çocuk psikiyatristleri ve psikologlar arasındaki ayırımı ne ölçüde yapabildiklerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Yöntem: Araştırma, Konya ili merkezinde okul dağılma saatlerinde çocuklarını bekleyen kişiler üzerinde yapılmıştır. Olasılıksız örnekleme tekniği ile görüşmeyi kabul eden 400 kişi üzerinde, yüz yüze görüşme yöntemiyle 29 sorudan oluşan anket uygulanmıştır. Bulgular: Deneklerin %92,3ü Çocuk psikiyatristi kimdir? sorusuna Çocuk ruh sağlığı ve hastalıklarının tanı ve tedavi sürecinde çalışan tıp fakültesi mezunu, uzmanlık eğitimi almış doktordur. cevabı verirken, %52,5inin Psikolog kimdir? sorusuna aynı yanıtı verdiği saptanmıştır. Çocukluk çağı psikiyatrik hastalıkları %97,5 oranında tedavi edilebilir olarak belirtilmiştir. Deneklerden %62,3ü tedavide kullanılan ilaçların bağımlılık yaptığına inandıklarını belirmiştir. Major depresyonun tanımlandığı, ardından Bu durumda ne yaparsınız? şeklindeki soruda denekler %50,8, Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu belirtilerinin tanımlandığı soruda denekler %44,8 ile en yüksek oranda Çocuk psikiyatristine götürürüm yanıtını verirken, panik bozukluk belirtilerinin verildiği soruda %64,8 ile Çocuk hastalıkları doktoruna götürürüm. cevabı en sık olarak verilmiştir. Sonuç: İlköğretim çağında çocuğu olan kişiler tarafından çocuk psikiyatristi ve psikolog arası ayırımın büyük oranda yapılamadığı ve tedavide kullanılan ilaçlar hakkında bağımlılık yapacağı inancının daha yaygın olduğu saptanmıştır. Panik bozukluk dışındaki psikiyatrik hastalıklarda en yüksek oranda Çocuk psikiyatristine götürürüm cevabının yüksek oranda verilmiş olması, çocukluk çağı psikiyatrik hastalıklarında başvuru adresi olarak ilk tercihin çocuk psikiyatristleri olduğuna işaret etmektedir. (Nöropsikiyat ri Arflivi, 2013; 50: 154-160 )Öğe İki Uçlu Bozukluğu Olan Kadınların Sosyal ve Üreme Yaşamları: Türkiyeden Tanımlayıcı Bir Çalışma(2013) Annagür, Bilge Burçak; Bozkurt, Selma Zincir; Bez, Yasin; İnanlı, Ikbal; Şahingöz, Mine; Ateş, Nazlı; Alpak, GökayAmaç: İki uçlu bozukluk (İUB) cinsiyetler arasında bazı farklılıklar göstermektedir. Kadın hastaların tedavileri hamilelik, doğum ve emzirme gibi nedenlerle sıklıkla aksamaktadır. Ülkemizde İUB tanısı olan kadınların durumu henüz yeterince incelenmemiştir. Bu çalışmanın amacı, İUB tanısı olan kadınların evlilik yaşamı, fertilite durumu ve sosyal yaşamı ile ilgili özelliklerini ortaya koymaktır. Yöntem: Çalışma Türkiyenin üç bölgesinden beş farklı merkezde Ocak Haziran 2011 ayları arasında gerçekleştirildi. İUB tanısı olan toplam 231 kadın çalışmaya dâhil edildi. İUB tanısı DSM-IV Eksen I bozuklukları için yapılandırılmış klinik görüşme ile doğrulandı. Sosyodemografik ve klinik özellikler önceden yazarlarca hazırlanmış yarı yapılandırılmış bir form kullanılarak kaydedildi. Bulgular: Yaşları 18-73 arasında olan hastaların yaş ortalaması 39.1911.2 yıldı. Hastalık başlangıç yaşı ortalama 24.227.5 yıl idi. Hastaların 220si İUB Tip-I (%95.2), 11i ise İUB Tip- II (%4.8) olarak saptandı. Depresyon atak sayısı ortalama 3.363.4, manik atak sayısı ortalama 3.753.6, hipomanik atak sayısı ortalama 1.682.0 olarak saptandı. Hastaneye yatış sayısı ortalama 3.433.8 idi ve hastaların %92.3ü (n 213) en az bir kez hastaneye yatmıştı. Hastaların %32.5i (n 75) en az bir kez özkıyım girişiminde bulunmuştu. Hastaların %18.2si (n42) gebelik döneminde en az bir kez atak geçir- mişti, %20.7sinde (n48) ise geçirilmiş puerperal atak öyküsü mevcuttu. Hastaların neredeyse beşte biri (%18.6) hastalığı nedeniyle eğitimine ara vermek zorunda kalmışken, %12.1si eğitimini hiç sürdüremediği tespit edildi. Hastaların %19.5i düzenli bir işte çalışmayı halen sürdürüyordu. Tüm hastaların %23.8i bekâr, %51.1i evli, %2.2si nikahsız olarak birlikte yaşıyor, %20.3ü boşanmış ve %2.6sı ise dul idi. Kadınların %11.3i hastalık etiketi nedeni ile evlenemediklerini, %16sı hastalık nedeniyle boşandıklarını belirttiler. Ortalama gebelik sayısının 3.022.0 olduğu, sahip olunan çocuk sayısının orta- lama 2.181.4 olduğu saptandı. Hastaların %51.5i ilaca bağlı menstrüel düzensizlikleri olduğunu belirtti. Hastalık sürecinin bir döneminde kullandıkları ilaca bağlı amenorenin %13.9, galaktorenin ise %22.5 oranında olduğu saptandı. Hastaların yalnızca %28.6sı doktoru tarafından kontrasepsiyon hakkında bilgilendirildiğini belirtti. Sonuçlar: Sosyal yaşama etkileri ve üreme yaşamı ile ilişkisi göz önüne alındığında İUB kadın hastalar açısından incelenmesi ve akılda tutulması gereken birçok özel durumu içerisinde barındırmaktadır. Bu çalışma, Türkiyede yaşayan ve İUB tanısı olan kadınların sosyal ve üreme yaşam özelliklerini kesitsel olarak ortaya koymuştur. Bu konuda ülkemizde yapılmış ilk geniş ölçekli çalışma olması açısından bulguları itibariyle önemlidir.Öğe İnterferon Alfa Kullanan Malign Melanomlu Bir Hastada Ortaya Çıkan Mani: Olgu Sunumu(2008) Kaya, Nazmiye; Zeytinci, İsmet Esra; Şahingöz, MineInterferon alfa (IFN-a), immün sistem üzerindeki uyarıcı etkileri nedeniyle malign melanom, viral hepatitler ve multipl skleroz gibi bazı hastalıkların tedavisinde yaygın olarak kullanılmaktadır. IFN-a kullanımına bağlı olarak halsizlik, ateş, baş ağrısı ve kas ağrısı gibi grip benzeri belirtilerin yanı sıra, depresyon, anksiyete, psikoz, mani, intihar düşünceleri, somnolans ve deliryum gibi nöropsikiyatrik belirtiler de bildirilmektedir. Bu yazıda bipolar bozukluk için aile öyküsü bulunan, malign melanom nedeni ile IFN-a kullanımı sırasında mani gelişen bir olgu sunulmuştur.Öğe Interferon alpha induced mania in a patient with malign melanoma: case report(CUMHURIYET UNIV TIP FAK PSIKIYATRI ANABILIM DALI, 2008) Kaya, Nazmiye; Zeytinci, İsmet Esra; Şahingöz, MineInterferon alpha is commonly used in the treatment of several diseases because of their stimulating effects on immune response, such as viral hepatitis, malign melanoma and multiple sclerosis. It was reported that IFN-alpha induce neuropsychiatric side effects such as depression, anxiety, psychosis, mania, suicidal ideation, somnolence and delirium in addition to flue like symptoms including weakness, fever, headache and myalgia. In this paper was presented a case of IFN-alpha induced mania in a patient treated for malign melanoma and with the family history of bipolar disorder.Öğe Interferon-alpha treatment in patients with chronic viral hepatitis C: The incidence of major depression and changes in quality of life(2008) Şahingöz, Mine; Uğuz, Faruk; Erayman, İbrahim; Kaya, Nazmiye; Arıbaş, Emel TürkGiriş: Bu çalışmanın ilgili üç amacı vardır: 1) Kronik hepatit C virus infeksiyonlu hastalarda interferon alfa tedavisine bağlı majör depresyon insidansını araştırmak 2) İnterferon alfa (IFN-a) tedavisine bağlı majör depresyonla sosyodemografik ve klinik özellikleri arasındaki ilişkiyi araştırmak 3) Kronik hepatit C virus infeksiyonlu hastalarda IFN-a tedavisinin yaşam kalitesine olan etkilerini araştırmaktır. Yöntem: Kronik hepatit C virus infeksiyonlu 36 hasta interferon alfa tedavisinden önce ve tedaviden 8 hafta sonra DSM-IV İçin Yapılandırılmış Klinik Görüşme, Hamilton Depresyon Derecelendirme Ölçeği HDÖ), Hamilton Anksiyete Derecelendirme Ölçeği (HAÖ) ve Dünya Sağlık Örgütü Yaşam Kalitesi Ölçeği Kısa Formu (WHOQOL-BREF) ile değerlendirildi. Bulgular: IFN-a tedavisi sırasında 10 (%27.8) hastada majör depresyon gelişti. IFN-a tedavisi süresince, HDÖ ve HAÖ puanları anlamlı ölçüde arttı ve WHOQOL-BREF'in fiziksel sağlık, psikolojik sağlık ve çevre alanları puanları anlamlı ölçüde azaldı. IFN-a tedavisi alan hastalarda tedaviden 8 hafta sonra majör depresyon gelişmese bile HDÖ puanlarının anlamlı ölçüde arttığı bulundu. IFN-a'ya bağlı majör depresyon, tedavi öncesi daha yüksek HDÖ ve HAÖ ve daha düşük WHOQOL-BREF puanları ile ilişkiliydi. Sonuç: Kronik hepatit C virus infeksiyonlu hastalarda IFN-a tedavisi majör depresyon riskindeki artışla ilişkilidir ve bu hastaların yaşam kalitesi üzerinde olumsuz etkiye sahiptir. Bütün hastaların ruhsal durumu IFN-a tedavisinden önce ve sonra değerlendirilmelidir.Öğe Kadın hastalıkları polikliniğine başvuran menopoz sonrası dönemdeki kadınlarda duygudurum ve anksiyete bozukluklarının yaygınlığı ve ilişkili etkenler(Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2007) Şahingöz, Mine; Uğuz, FarukKadın hastalıkları polikliniğine başvuran menopoz sonrası dönemdeki kadınlarda duygudurum ve anksiyete bozukluklarının yaygınlığı ve ilişkili etkenler Amaç: Bu çalışmada kadın hastalıkları polikliniğine başvuran menopoz sonrası dönemdeki kadınlarda duygudurum ve anksiyete bozukluklarının yaygınlığı ve ilişkili etkenlerin araştırılması amaçlandı. Yöntem: Çalışmaya Selçuk Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Jinekoloji Polikliniği'ne başvuran menopoz tanısı alan ardışık 269 kadın alındı. Katılımcıların sosyodemografik bilgileri ve jinekolojik öyküleri kaydedildikten sonra ruhsal bozuklukları saptamak için DSM-IV Eksen I Bozuklukları İçin Yapılandırılmış Klinik Görüşme (SCID-I / CV) uygulandı. Bulgular: İki yüz altmış dokuz kadının 92'si (%34.2) herhangi bir duygudurum veya anksiyete bozukluğu, 64'ü (%23.8) herhangi bir anksiyete bozukluğu, 47'si (%17.5) herhangi bir duygudurum bozukluğu tanısı aldı. Özgül tanılardan en sık bulunan bozukluklar yaygın anksiyete bozukluğu (%15.6) ve majör depresyon (%13.6) idi. Obsesif kompulsif bozukluk (%7.1), panik bozukluğu (%5.2) ve distimik bozukluk (%4.8) diğer sık görülen bozukluklardan idi. Ruhsal bozukluk saptanan 92 kadının 61'i (%66.3) bir, 24'ü (%26.1) iki, 7'si (%7.7) üç ve üzerinde tanı aldı. Hastaların %57.3'ü ruhsal bozukluğun menopoz sonrası dönemde geliştiğini bildirdi. Herhangi bir duygudurum veya anksiyete bozukluğu ve herhangi bir anksiyete bozukluğu tanısı alanların almayanlara göre anlamlı düzeyde kötü ekonomik duruma sahip oldukları saptandı. Ruhsal bozukluğu olan ve olmayan gruplar arasında diğer sosyodemografik özellikler, menopoz yaşı, süresi ve şekli, çocuk sayısı ve hormon yerine koyma tedavisi yönünden anlamlı fark bulunmadı. Sonuç: Bulgularımız kadın hastalıkları polikliniğine başvuran menopoz sonrası dönemdeki kadınlarda duygudurum ve anksiyete bozukluklarının yaygın olduğunu göstermektedir.Öğe Obsessive-Compulsive Disorder in Postmenopausal Women: Prevalence, Clinical Features, and Comorbidity(Informa Healthcare, 2010) Uğuz, Faruk; Şahingöz, Mine; Gezginç, Kazım; Karataylı, RenginObjective: Studies about obsessive-compulsive disorder (OCD) during the postmenopausal period have been insufficient. The purpose of the current study was therefore to examine the prevalence rate, clinical characteristics, and comorbidity of OCD in postmenopausal women. Methods: A total of 269 consecutive postmenopausal women admitted to a gynaecology outpatient clinic were included in the study. OCD and comorbid disorders was diagnosed by means of the Structured Clinical Interview for DSM-IV. The Yale-Brown Obsessive- Compulsive Scale was used to determine the types of obsessions and compulsions. Results: The prevalence rate of OCD was 7.1% in the sample. Two women (0.7%) reported that OCD developed during the postmenopausal period. The most common obsessions were contamination and symmetry/exactness, whereas the most common compulsions were cleaning/washing and checking. OCD was unrelated to variables examined in the present study. The comorbidity rate of other psychiatric disorders was 63.2% in OCD patients. The most common comorbid disorder was generalized anxiety disorder. Conclusions: OCD was not rare in postmenopausal women admitted to a gynaecology outpatient clinic. In addition, OCD appears to be frequently comorbid with depressive or other anxiety disorders in the postmenopausal period.