Yazar "Şengün, Abdülkadir" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 10 / 10
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Cytotoxic Effects of Resin-modified Orthodontic Band Adhesives Are They Safe?(E H ANGLE EDUCATION RESEARCH FOUNDATION, INC, 2010) Malkoç, Sıddık; Çörekçi, Bayram; Botsalı, Hayriye Esra; Yalçın, Muhammet; Şengün, AbdülkadirObjective: To evaluate the cytotoxic effects of three different resin-modified orthodontic band adhesives. Materials and Methods: Three resin-modified orthodontic band adhesives (Bisco Ortho Band Paste LC (TM), Multi-Cure Glass lonomer Band Cement (TM), and Transbond Plus Light Cure Band Adhesive (TM)) were prepared and the samples were extracted in 3 mL of Basal Medium Eagle with 10% newborn calf serum for 24 hours. The L929 cells were plated (25,000 cells/mL) in wells of 96-well dishes and maintained in a humidified incubator for 24 hours at 37 degrees C, 5% CO(2), and 95% air. After 24-hour incubation of the cells, the incubation medium was replaced by the immersed medium in which the samples were stored. Then L929 cells were incubated in contact with eluates for 24 hours. The cell mitochondrial activity was evaluated by the methyltetrazolium test. Twelve wells were used for each specimen, and methyltetrazolium tests were applied two times. The data were statistically analyzed using one-way analysis of variance and Tukey Honestly Significantly Different tests. Results: Results with L929 fibroblasts demonstrated that all freshly prepared resin-modified orthodontic band adhesive materials reduced vital cell numbers (P > .05), in comparison to the control group. Our data demonstrate that all materials showed significant cytotoxicity compared to the control group. Conclusions: The results indicate that all materials showed significant cytotoxicity compared to the control group, and further studies using different test methods are needed for all resin-modified orthodontic band adhesives. (Angle Orthod. 2010;80:890-895.)Öğe Farklı Adeziv Rezinler Kullanılarak Uygulanan Amalgamın Dentine Bağlanma Dayanımının İncelenmesi(2002) Şengün, Abdülkadir; Karakaya, Şölen; Özer, Füsun; Kuşdemir, MahmutBu çalışmada bir one - bottle adeziv sistem (Single bond), bir dual-cure adeziv sistem (Clearfil Liner Bond 2 V) ve bir dual-cure kompozit rezin luting siman (Panavia F) ile beraber kullanılan amalgam restorasyonların dentine bağlanma dayanımı, sadece amalgam kullanılan restorasyon-1 larla push-out test metodu kullanılarak karşılaştırıldı. 52 adet yeni çekilmiş insan 3. molar azı dişleri kullanıldı. Dentini düz bir yüzey halinde çıkartmak için okluzal yüzeyler aşındırıldı. Okluzal yüzeye dik bir şekilde tungsten karbit frez ile pa-ralelometre kullanılarak 2.2 mm çapında ve 3 mm derinliğinde standart kaviteler açıldı. Bütün materyaller üretici firmaların direktifleri doğrultusunda uygulandı ve amalgam kondanse edildi. Kondansasyondan 24 saat sonra örneklerden 2 mm kalınlığında amalgam restorasyon içeren dentin diskleri kesit makinesi yardımıyla alındı. Dentin diskleri bir Universal Test cihazına yerleştirildi ve amalgam kaviteden bütünüyle çıkana kadar 1 mm/dk'lık hız ile silindirik metal bir uç vasıtasıyla kuvvet uygulandı. İstatistiksel analizler için Krusskal Wallis One Way ANOVA ve Mann Whitney-U testleri kullanıldı. Sadece amalgam restorasyon uygulanan grup, diğer bütün adeziv sistem uygulanmış amalgam restorasyonlu gruplardan önemli derecede daha küçük bağlanma dayanımı gösterdi (p0.05). Sonuç olarak, bu çalışmada kullanılan adeziv sistemlerin amalgam bonding için faydalı ve etkin olduğu saptandı.Öğe Farklı Işık Kaynaklarıyla Polimerize Edilen Kompozit Rezin Materyalinin Mikrosertliği(2005) Şener, Yağmur; Şengün, Abdülkadir; Koyutürk, Alp ErdinAmaç: Bu çalışmanın amacı farklı ışık kaynaklarıyla sertleştirilmiş bir kompozit rezin materyalin yüzey sertliğinin ve polimerizasyon derinliğinin incelenmesidir. Gereç ve Yöntem: Her gruptaki 15 örnek 2 mm kalınlığında 5 mm çapındaki silindirik teflon kalıplara kompozit rezin materyali yerleştirilerek hazırlandı. Kompozit örnekler, kalıpların sadece bir yüzünden olacak şekilde, 40 sn geleneksel ışık, 40 (1030) sn "soft-start" ve 10 sn plazma ark ışık kaynakları kullanılarak polimerize edildi. Hazırlanan örnekler ışık geçirmeyen bir saklama kabında distile suda 24 saat 37 C'de bekletildi. Daha sonra bu örneklerin hem ışık tutulan yüzeyinden hem de arka yüzeyinden Vickers sertlik değerlerini belirlemek için ölçüm yapıldı. Bulgular: Kompozit rezin materyalin elde edilen ortalama yüzey sertlik değerleri arasında istatistiksel olarak anlamlı farklar saptandı (P0.05). Kompozit rezin geleneksel ışık kaynağı ile sertleştirildiğinde hem ışık kaynağının uygulandığı yüzeyde hem de kalıbın arka yüzeyinde sertlik değeri en yüksekti (P0.05). Bütün gruplardaki kompozit rezinın yüzeyleri birbirleriyle karşılaştırıldığında ışık verilen yüzeyin arka yüzeydeki mikrosertlikten istatistiksel olarak anlamlı derecede daha yüksek olduğu belirlendi (P0.05). Sonuç: Geleneksel ışık kaynağı kompozit materyali için en yüksek yüzey sertliği ve sertleşme derinliği sağlamıştır. Ancak hu çalışmanın sonuçlan değerlendirildiğinde kompozit materyalinin sertleşmesi için plazma ark ve "soft-start" ışık kaynakları kullanıldığı zaman kompozitin maksimum kalınlığının 2 mm'den daha az olması gerektiği görülmüştür.Öğe Farklı sayıda termal siklus uygulamasının bir kompozit rezinin marjinal sızıntısı üzerine etkisi(2005) Şengün, Abdülkadir; Öztürk, Bora; Ülker, Mustafa; Dişçioğlu, Feridun; Özer, FüsunAmaç: Bu çalışmanın amacı, sınıf V kavitelerde bir kompozit rezinin kenar sızıntısı üzerine farklı sayıda termal siklus uygulamasının etkisini in vitro olarak değerlendirmektir. Gereç ve Yöntem: Bu çalışmada 40 adet çekilmiş insan molar dişi kuşanıldı. Standart sınıf V kaviteler dişlerin bukkal ve lingual yüzeylerine oklüzal marjini minede ve servikal marjini ise dentinde olacak, şekilde hazırlandı. Dişler total-etch (Optibond Solo Plus, Kerr, Calif. A.B.D.) bir adeziv sistem ve hibrit bir kompozitle (Point 4, Kerr, Calif. A.B.D.) restore,edildi. Örnekler rastgele 4 gruba ayrıldı (n20) ve elektronik bir termal siklus cihazında (Nova, Konya, Türkiye) farklı sayıda termal siklusa maruz bırakıldı. Kontrol; termal siklus yok, Grup 1; 1000 termal siklus, Grup 2; 5000 termal siklus, Grup 3; 10000 termal siklus (5 C, oda ısısı ve 55 C; bekleme süresi 30 s). Termal siklus uygulandıktan sonra'örnekler % 0.5 bazik fuksin solüsyonu içinde 24 saat 37 "C'de bekletildi. Her bir diş bukko lingual yönde kesildi ve boya penetrasyonu x20 büyütmede stereomikroskop altında skorlandı. Bulgular: Sonuçlar, 10000 termal siklus uygulamasının diğer termal siklus uygulamalarından mikrosızıntıyı daha fazla arttırdığını gösterdi (p0.05). Hiçbir grupta mine marjinlerinde sızıntı görülmeksizin dentin marjinlerinde her zaman sızıntı oluştuğu bulundu. Sonuç: Yüksek sayıda uygulanan termal siklusun dentin marjinlerinde mikrosızıntının artmasına yol açtığı söylenebilir.Öğe Kalsiyum hidroksit içerikli kanal dolgu patlarının apikal sızıntısının bilgisayarlı sıvı filtrasyon metodu ile kantitatif değerlendirilmesi(2005) Çobankara, Kont Funda; Oruçoğlu, Hasan; Şengün, Abdülkadir; Altınöz, CenkAmaç: Bu in vitro çalışmanın amacı kalsiyum hidroksit içerikli 3 farklı kanal dolgu patının (Sealapex, Apexit ve Acrose-al) apikal mikrosızıntısını çinko oksit ojenol içerikli bir kanal dolgu patıyla karşılaştırmaktı. Gereç ve Yöntem: Çalışmada 40 adet çekilmiş insan üst keser dişi kullanıldı. Her bir dişin koronal kısmı uzaklaştırıldıktan sonra, kök kanalları step-back tekniğiyle apikal 55 no. K-tipi eğe boyutuna kadar prepare edildi. Örnekler rasgele her birinde 10 diş olacak şekilde 4 gruba ayrıldı. Her bir grup lateral kondansasyon tekniği kullanılarak güta-perka ve test edilecek kanal dolgu patlarının birisiyle dolduruldu. Apikal mikrosızıntının kantitatif değerlendirilmesi için sıvı filtrasyon tekniği kullanıldı. Sıvı hareketi ölçümleri her bir örnek için 15 saniye aralıklarla toplam 5 dak. boyunca PC uyumlu bir yazılım kullanılarak ölçüldü. Sızıntı miktarı uLmin1cmH2O'1 ile ifade edildi. Bulgular: İstatistiksel analizler sonucunda Rocanal 2 kanal dolgu patının çalışmada kullanılan diğer kanal dolgu patlarından anlamlı derecede daha fazla sızıntı gösterme özelliğine sahip olduğu bulundu (p0.05). Sealapex, Acroseal ve Apexit'ten daha düşük sızıntı özelliği göstermesine rağmen kalsiyum hidroksit içerikli kanal dolgu patları arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı değildi (p0.05). Sonuç: Mevcut çalışma koşulları altında, çalışmada kullanılan kalsiyum hidroksit esaslı kanal dolgu patları (Sealapex, Acroseal and Apexit) çinko oksit ojenol esaslı Rocanal 2 kanal dolgu patından anlamlı şekilde daha iyi bir apikal kapatma sağladı.Öğe Kompozit rezinin mineye bağlanma dayanımı üzerine farklı saklama solüsyonlarının etkisi(2005) Tosun, Gül; Şener, Yağmur; Şengün, AbdülkadirAmaç: İn vitro araştırmalarda dişler deneylerde kullanılacağı ana kadar dehidrate olmaması ve mikroorganizmaların ürememesi amacıyla, çeşitli saklama solüsyonlarında saklanmaktadır. Bu çalışmanın amacı çekilmiş dişleri saklamak için kullanılan üç farklı solüsyonun, mine yüzeyine uygulanan bir kompozit rezin dolgu maddesinin bağlanma dayanımı üzerine etkilerini araştırmaktır. Gereç ve Yöntem: Çalışmada 60 adet çürüksüz daimi molar diş çekimden hemen sonra 3 gruba ayrılarak % 0.1'lik timol, %10'luk formol, distile su içine konuldu. Saklama ortamlarında 24 saat bekletilen dişlerin bukkal mine yüzeylerine kompozit rezin dolgular (%36 fosforik asit, Prime&BondNTSpectrumTPH) yapıldı. Daha sonra dişler yeniden aynı saklama ortamına taşınarak 37C deki etüvde 24 saat bekletildi. Su soğutması altında düşük devirdeki elmas separe ile kesilen dişlerden, yaklaşık 1 mm2 lik bağlanma yüzeyine sahip çubuk şeklinde örnekler elde edildi. Örneklere lmm/dk hızda makaslama kuvveti uygulandı. Bulgular ve sonuçlar: Kompozit rezin dolguların mikro-makaslama kuvvetlerine karşı bağlanma dayanımları timol grubunda 7.352.28 MPa, formol grubunda 8.482.38 MPa, distile su grubunda ise 9.242.57 MPa olarak belirlendi. İstatistiksel değerlendirme sonucunda; timolde bekletilen dişlerin bağlanma dayanımının distile suda bekletilen dişlerden daha düşük olduğu (p0.05) bulundu. Formol solüsyonunda bekletilen dişler ile distile suda bekletilen dişlerin ve timolde bekletilenler ile formol solüsyonunda bekletilen dişlerin bağlanma dayanımları arasında ise istatistiksel olarak anlamlı fark olmadığı (p0.05) belirlendi. Sonuç olarak, saklama solüsyonlarının kompozitin mineye bağlanma dayanımı üzerinde farklı etkilere neden olabileceği görüldü.Öğe Kompozit ve Seramik İnleyler ile Direk Kompozit Restorasyonların Marjinal Sızıntılarının Karşılaştırılması(2003) Öztürk, Bora; Öztürk, Nilgün; Özer, Füsun; Şengün, AbdülkadirBu çalışmanın amacı seramik inley, kompozit inley ve posterior kompozitlerin 5. sınıf kavitelerdeki sızıntılarını değerlendirmektir. 44 adet premolar dişin vestibül ve lingual köle bölgesinde standart 5. sınıf kaviteler hazırlandı. Bu çalışmada kullanılan seramik inleyler (Vitadur Alpha), kompozit inleyler (Estenia) ve iki farklı markada kompozit rezin (Clearfil Photo Posterior, Aelite) kavitelere uyg0ulandı, inleyler dual sertleşen bir rezin siman ile (Panavia F) yapıştırıldı. Direkt kompozit rezinler kendi dentin bonding sistemleri ile (Clearfil SE Bond, One Step Plus) kullanıldı. Örneklere 500 kez termalsiklus uygulandı. Dişler boya penetrasyonuna tabi tutulduktan sonra vertikal olarak ikiye ayrıldı ve sızıntı skorları bir stereomikroskop yardımıyla skorlandı. Bu çalışmanın sonuçları dentin marjinlerindeki mikro sızıntının mine marjinlerinden daha fazla olduğunu gösterdi (p0,05). Ancak mine marjinlerinde çalışmada kullanılan materyallerin mikrosızıntı değerleri arasında önemli bir farklılık yoktu (p0.05). Dentin marjinlerinde kompozit grupları arasında istatistiksel olarak önemli bir fark olmadığı görüldü (p0.05). Genel olarakda kompozitlerin mikrosızıntısı inley restorasyonlarınkinden daha fazlaydı (p0,05). İnley grupları arasında ise dentin marjinlerinde önemli bir fark gözlenmedi (p0.05). Sonuç olarak, kompozit ve seramik inley restorasyonların marjinal mikrosızıntıyı önleme açısından direkt uygulanan posterior kompozit materyallerden daha başarılı sonuçlar verdiği görüldü.Öğe Ksilitol tabletlerinin yapay çürük lezyonlarının in situ rernineralizasyonu üzerine etkisi(2009) Ramoğlu, Sabri İlhan; Malkoç, Sıddık; Sarı, Zafer; Şengün, AbdülkadirBu çalışmanın amacı ksilitol içeren tabletlerin yapay çürük lezyonlarımn remineralizasyonu üzerine etkisinin in situ olarak değerlendirilmesidir.Çift taraflı üst birinci premolar diş çekimi yapılarak sabit tedavi uygulanan 11 hasla (yaşları 12 ile 15 arasında) çalışmaya dahil edilmiştir. Tüm bireyler mine bloklarının (4X4X3 mm.) yerleştirilmesi için U bölgesine akri-lik rezin ilave edilmiş transpalatal ark kullanmıştır. Her hastanın kendi çekilmiş dişinden kontrol ve deney grupları için 3 adet mine bloğu elde edilmiştir. Yapay çürük lezyonları düşük pH'lı solüsyonla hazırlanmıştır. Bu çalışma 14 günlük 2 basamaktan oluşmaktadır: tablet kullanılmadan ve ksilitol tablet kullanılarak (yemeklerden sonra, günde 5 defa). Her basamaktan sonra, mine yüzey mikrosertlik deneyi Vickers Sertlik rest Cihazı ile yapılmıştır. Mine üzerine yüklemeler 300 gr ile 15 sn süreyle yapılmıştır. İstatistiksel analiz için. Friedman testi kullanılmıştır. Kontrol, tablet kullanmayan ve ksilitol grupları için mikrosertlik değerleri sırasıyla 197;5(127,3), 185,2(106,7), 193,2(103,4) kgf/mm2 dir. Mikrosertlik değerleri, kontrol ve deney gruplarının remineralizasyon miktarları arasında istatistiksel olarak anlamlı fark olmadığını göstermiştir (p0.,05). Sonuçlar ksilitol tabletlerin in sitv olarak yapay çürük lezyonların remineralizasyonu üzerine etkisinin olmadığını ama en azından non-karyojenik olduğunu göstermiştir. (Türk Ortodonti Dergisi 2009-22:102-109)Öğe Sakız çiğnemenin bakteri plağı pH'si, tükürük akış hızı pH'si tamponlama kapasitesi, Ca, PO ve total protein konsantrasyonlarına etkisinin incelenmesi(Selçuk Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 1997) Şengün, Abdülkadir; Özer, F. FüsunBu çalışmada kalsiyum ve florürlü çikletlerin dental plak ve tükürük üzerine olan etkileri in situ olarak araştırılmıştır. Bu amaçla; yaşları 8-10 arasında değişen 51 kız 5'i erkek toplam 10 sağlıklı deneğe, 1 adet parafilm, 1 adet Ca+F'lü çiklet ve 2 adet Ca+F'lü çiklet çiğnetilmiştir. Araştırmanın Ca+F'lü çiklet ve parafilm çiğnenmesinin dental plak üzerinde oluşturduğu etkileri ile ilgili bölümünde deneklere, 1 dakika %'luk 10 mi sukroz gargarasını takiben çikletlerin 10 dakika çiğnetilmesi ile plak pH'sı ve plak F~ konsantrasyonu belirlenmiştir. Araştırmanın Ca+F'lü çiklet ve parafilm çiğnenmesinin tükürük üzerinde oluşturduğu etkileri ile ilgili bölümünde deneklerin, çikletleri 10 dakika çiğnemeleri ile tükürük pH'sı, F~ konsantrasyonu, Ca++ konsantrasyonu, akış hızı ve tamponlama kapasitesi belirlenmiştir. Her üç deney grubunun da plak pH'sını, akış hızını ve tamponlama kapasitesini arttırdığı bulunmuştur. Ca+F'lü çiklet çiğnenmesinin Ca++ konsantrasyonunu belirgin bir şekilde yükselttiği, fakat tükürük F~ konsantrasyonuna etkili olmadığı belirlenmiştir.Öğe Yedinci jenerasyon adeziv sistemlerinin dentine makaslama bağlanma dayanımlarının karşılaştırılması(2009) Şengün, Abdülkadir; Yalçın, Muhammet; Kocabaşoğlu, AyşeAmaç: Yeni jenerasyon adeziv sistemler uygulandıklarında diş yüzeyini aynı anda demineralize ederken hem de bu alanlara penetre olabilmeleri için düşük ph’ya sahip bazı rezin primerler içerir. Amaç: Bu çalışmanın amacı güncel üç farklı yedinci jenerasyon adeziv sistemin dentine makaslama bağlanma dayanımınlarını karşılaştırmaktır. Gereç ve Yöntem: Bu çalışmada 45 adet çekilmiş 20 yaş dişi kullanıldı. Oklüzal mine kesilerek düz dentin yüzeyleri açığa çıkarıldı ve 600 gridlik zımpara ile standart smear tabakası elde edildi. Dişler rastgele üç gruba ayrıldı. Bu çalışmada üç adet all-in-one adeziv sistem kullanıldı; Bond Force (Tokuyama, JAPONYA), Xeno V (Densply, ALMANYA) ve Optibond All-In-One (Kerr, ABD). Adeziv sistemler firmanın talimatlarına göre dentin yüzeylerine uygulandı. Bonding uygulanan dentin yüzeylerine her adeziv sistemin rezin kompoziti uygulama apareyi ile (Ultradent) yerleştirildi. Bonding ve kompozit LED ışık kaynağı ile polimerize edildi. Örnekler 24 saat oda sıcaklığında su içerisinde bekletildikten sonra makaslama bağlanma testi 0,5mm/dak hızla üniversal bir test cihazı kullanılarak yapıldı. Elde edilen verilerin istatistiksel analizi Tek Yönlü Varyans Analizi ve Tukey HSD testleri ile yapıldı. Bulgular: İstatistiksel analizler Xeno V (25,15 7,6 mpa) ve Optibond (31,08 7,63 mpa) arasında anlamlı bir fark bulunmadığını göstedi (p0,05). Bond Force’un (14,37 4,46 mpa) test edilen materyaller arasında en düşük bağlanma dayanımına sahip olduğu tesbit edildi (p0,05). Sonuç: Test edilen bonding ajanlar benzer asiditeye sahip self-etch sistemler olmasına rağmen farklı sonuçlar gösterdi. Bu durumda, test edilen materyaller arasındaki farklılık dentinde demineralizasyon yapan ve dentin yapıları ile bağlantı oluşturan farklı asidik monomerlerin bir sonucu olabilir.