Yazar "Ak, Mehmet" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 6 / 6
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Effect of octreotide (Sandostatin 201-995) on bile flow and bile components(KLUWER ACADEMIC/PLENUM PUBL, 1999) Şahin, Mustafa; Kartal, Adil; Belviranlı, Metin; Yol, Serdar; Aksoy, Faruk; Ak, MehmetOctreotide (Sandostatin 201-995) has an inhibitory effect on gastric, intestinal, and pancreatic secretions and hepatic and splachnic blood flow. We examined the effects of octreotide on bile flow and bile components in 10 patients with T-tube choledochostomy. A Fogarty balloon catheter was inserted distal to the T-tube of these patients for measurement of bile flow and bile components. Bile samples were obtained to analyze bile acid, phospholipid, lipoprotein, and cholesterol, and bile flow measurements were performed every 15 min for a period of 90 min before study and after normal saline and octreotide administrations. While octreotide had an inhibitory effect on bile flow, the concentrations of bile acid, phospholipid, and lipoprotein in bile were increased with octreotide.Öğe The Effects of Prolactin-Raising and Prolactin-Sparing Antipsychotics on Prolactin Levels and Bone Mineral Density in Schizophrenic Patients(GALENOS YAYINCILIK, 2014) Bulut, Suheyla Dogan; Bulut, Serdar; Tuzer, Verda; Ak, Mehmet; Ak, Emine; Kisa, Cebrail; Aydemir, CigdemIntroduction: We aimed to investigate the effects of antipsychotics on prolactin levels in patients diagnosed with schizophrenia and the effects of hyperprolactinemia on bone mineral density (BMD) in patients on long-term antipsychotics. Method: In this study, we included eighty consecutive patients who were diagnosed with schizophrenia according to DSM-IV, had been using the same antipsychotic for the last ten months, and fulfilled the inclusion criteria. Data on sociodemographic characteristics of the patients were collected through an information sheet. The Scale for the Assessment of Negative Symptoms (SANS) and the Scale for the Assessment of Positive Symptoms (SAPS) were used to rate positive and negative symptoms of the patients. In addition, their body mass indices (BMI) were calculated. Prolactin levels were measured through luminescence immune assay and BMD measurements were made at lumbar and femoral sites using dual-energy x-ray absorbtiometry. Haloperidol (n= 20) and risperidone (n= 20) were assigned to prolactin-raising antipsychotic group, and olanzapine (n= 20) and quetiapine (n= 20) were assigned to prolactin-sparing antipsychotic group for this study. The effects of antipsychotics on BMD were compared among these groups. Results: Hyperprolactinemia was determined in 60% of haloperidol using patients, 90% of risperidone using patients, 25% of olanzapine using patients and 10% of quetiapine using patients. Mean prolactin levels were found to be significantly higher in prolactin-raising antipsychotic using group (p<0.001). There were no statistically significant differences in BMD values between the two groups, for the sites where the measurement was done. Lumbar spine and femoral neck T-scores and Z-scores in the prolactin-raising group significantly negatively correlated with the treatment durations and chlorpromazine-equivalent doses (p<0.05). BMI and BMD values of both groups also displayed statistically significant positive correlations (p<0.05). Conclusion: The statistically significant differences in mean prolactin levels and numbers of patients with hyperprolactinemia between the treatment groups support the validity of classifying the antipsychotics as "prolactinraising" and prolactin-sparing". The relationship of BMD with the treatment duration and doses in the prolactin-raising antipsychotic using group was deemed to be important, since it indicated that a decrease in BMD was to be expected in long-term antipsychotic treatment.Öğe Halep’te Bir Gezgin Ve Gözlemlerinde Reyhanlı Türkmenleri(Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, 2019) Ak, Mehmetİngiliz çıkarlarına hizmet eden John Lewis Burckhardt, 1809 yılı başlarında Londra’daki Afrika Cemiyeti tarafından Sahra bölgesine bir keşif gezisi yapmak üzere görevlendirilir. Bu yolculuğu daha rahat yapabilmesi için Müslüman kimliği ve Arapça bilgisine ihtiyaç duyar. Bunun için yola çıkıp 1809 yılı Nisan ayında Malta’ya gelir ve burada Suriyeli bir tüccar kılığına girip Şeyh İbrahim takma adı ile zira Kur’an ve fıkıh dersleri aldığı Halep’e ulaşır. Halep’te bitki arayışı içerisinde olan bir hekim kisvesine bürünüp Reyhanlı Türkmenleri ileri gelenlerinden Muhammed Ali Bey ile tanışır. Yöredeki tarihi kalıntıları gezmek için onunla 1810 yılının Mart ayının ilk haftasında Reyhanlı Türkmenlerinin yaşadığı yere gelir. Bu süreçte Reyhanlı Türkmenlerine dair gözlemlerini 12 Mayıs 1810 tarihi ile kaleme alır. Bu gözlemlere dayanan yazı, gezginin ölümünden beş yıl sonra yayınlanan Suriye’de ve Kutsal Topraklarda Seyahat adlı eserin ekler kısmında bulunur. Yazı içerisinde Reyhanlı Türkmenlerinin sosyal, kültürel, idari, askeri ve ekonomik durumları ile ilgili bilgiler yer alır. Gezgin, bu yazıda zaman zaman öznel değerlendirmelere girer ve oryantalist bakış açısından kurtulamaz ancak verdiği bilgiler belgeler içerisinde bulunmaz ve birebir gözleme dayanır. Sunulan bilgiler, dönemin konargöçer hayatı ve yöredeki ahali ile ilişkileri bakımından olduğu kadar Suriye’nin kuzey batısına doğru, Halep, Afrin ve Antakya hattında, Türk varlığı açısından önem arz eder.Öğe Hiperbilirubinemili Yenidoğanlarda Fototerapinin Serbest Radikaller Üzerine Etkisi(1999) Koç, Hasan; Aköz, Mehmet; Gürbilek, Mehmet; Ak, Mehmet; Ay, Mahmut; Gürel, Ahmet; Çalışkan, ÜmranAmaç: İndirekt hiperbilirubinemili yenidoğanlarda fototerapinin serbest radikallere etkisinin araştırılması amaçlandı. Yöntem: Total bilirubinleri 15 mg/dl'nin üzerinde olan ve ortalama 44 saat fototerapi uygulanan 25 bebekte (fototerapi grubu) fototerapi öncesi ve sonrası bilirubin, hematokrit ve reaktif oksijen metabolitleri (ROM) düzeyi ölçüldü. Fototerapi uygulanmayan ve total bilirubin seviyeleri 10-15 mg/dl olan 25 bebek de (kontrol grubu) takibe alındı. Bulgular: Bebeklerin gebelik yaşları, ağırlıkları ve numune alındığı zamanki yaşam süreleri bakımından iki grup arasında önemli fark yoktu. Total bilirubin, direkt bilirubin, hematokrit ve ROM değerleri sırasıyla; fototerapi grubunda fototerapi öncesi 16.6 1.2 mg/dl, 0.5 0.1 mg/dl, % 56.8 4.8, 322 81 car unit. Fototerapi sonrası 8.1 1.5 mg/dl, 0.4 0.2 mg/dl, % 53.9 5.4, 240 64 car unit, kontrol grubunda ise 1. numunede 11.6 2.6 mg/dl, 0.4 0.1 mg/dl, % 55.0 4.8, 307 92 car unit, 2. numunede 11.8 1.9 mg/dl, 0.4 0.1 mg/dl, % 51.5 4.8, 314 80 car unit idi. Bilirubin değerleri yüksek olan ve fototerapi uygulanan grubun bilirubin ve ROM değerleri fototerapi sonrasında fototerapi öncesine göre anlamlı olarak düşüktü. Kontrol grubunda ise ilk ve ikinci ölçümler arasında fark yoktu. Sonuç: Fototerapi ile bilirubin değerleri düşerken ROM değerlerinde azalma olmaktadır.Öğe Şizofreni tanılı hastalarda prolaktini yükselten ve az etkileyen antipsikotiklerin prolaktin seviyesi ve kemik mineral yoğunluğu üzerine etkileri(2014) Doğan, Süheyla Bulut; Bulut, Serdar; Tüzer, Verda; Ak, Mehmet; Ak, Emine; Kısa, Cebrail; Aydemir, ÇiğdemGiriş: Bu çalışmada şizofreni tanısı alan hastalarda antipsikotiklerin prolaktin seviyeleri üzerine etkisinin ve uzun süre antipsikotik kullanan hastalarda hiperprolaktineminin kemik mineral yoğunluğu (KMY) üzerine etkilerinin araştırılması amaçlandı. Yöntem: Çalışmaya DSM-IVe göre şizofreni tanısı konulan, en az on iki aydır aynı antipsikotiği kullanan ve çalışmaya alınma kriterlerini karşılayan ardışık 80 hasta alındı. Hastaların sosyodemografik özelliklerini içeren bilgi formu dolduruldu. Klinik durumlarını değerlendirmek için pozitif ve negatif semptomları değerlendirme ölçekleri (SAPS ve SANS) uygulandı, beden kitle indeksleri (BKİ) belirlendi. Prolaktin düzeyleri Luminesan Immun Assay (LIA) ile ölçüldü. KMY ölçümleri ise Dual Enerji Xray Absorbsiyometri (DEXA) yöntemi ile femoral ve lumbar bölgeden yapıldı. Çalışmada haloperidol (n20) ve risperidon (n20) prolaktini yükselten, olanzapin (n20) ve ketiapin (n20) ise prolaktini az etkileyen antipsikotik olarak kabul edildi. Antipsikotiklerin KMY üzerine olan etkileri bu gruplar arasında karşılaştırıldı. Bulgular: Haloperidol kullanan hastaların %60ında, risperidon kullanan hastaların %90ında, olanzapin kullanan hastaların %25inde ve ketiapin kullanan hastaların %10unda hiperprolaktinemi saptandı. Ortalama prolaktin seviyesi prolaktini yükselten antipsikotik kullanan grupta anlamlı ölçüde yüksek bulundu (p0,001). Ölçüm yapılan bölgelerde KMY açısından gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık yoktu. Prolaktini yükselten grupta, tedavi süresi ve klorpromazin eşdeğer dozları ile lumbar vertebra ve femur KMY, t ve z skorları arasında istatistiksel olarak anlamlı negatif korelasyon vardı (p0,05). Her iki grubun BKİ ve KMY değerleri arasında istatistiksel olarak anlamlı pozitif korelasyon bulundu (p0,05).Sonuç: Çalışmamızda gruplar arasında ortalama prolaktin seviyeleri ve hiperprolaktinemili hasta sayısı yönünden istatistiksel olarak anlamlı farklılığın bulunması prolaktin yükselten ve prolaktini az etkileyen antipsikotikler tarzında bir sınıflamanın doğruluğunu güçlendirmektedir. Prolaktini yükselten antipsikotik kullanan grupta tedavi süresi ve tedavi dozları ile KMY arasında bir ilişkinin bulunmuş olması, KMYdeki azalmanın uzun süreli tedavi ile beklenebilecek bir durum olmasına işaret etmesi açısından önemli olduğu değerlendirilmiştir.Öğe Türkiye ve Azerbaycan futbol liglerinde mücadele eden U15 U16 U17 takım futbolcularının aerobik güç performansının karşılaştırılması(Selçuk Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2010) Ak, Mehmet; Balcı, Şükrü SerdarTürkiye ve Azerbaycan futbol liglerinde mücadele eden U15 U16 U17 takım futbolcularının aerobik güç performansının karşılaştırılmasıdır Araştırma, Türkiye ve Azerbaycan liglerinde mücadele eden U15 U16 U17 takımlarında futbol oynayan toplam 504 futbolcu üzerinde yapılmıştır. Çalışmada deneklerin boy uzunlukları, vücut ağırlıkları, maksimal kalp atım hızları, beden kitle indeksleri belirlenerek; yo-yo aralıklı toparlanma seviye 1 testi uygulanarak aerobik güçleri tespit edilmiştir. Araştırmada, deneklerden elde edilen tüm değişkenlerin minimum, maksimum, ortalama ve standart sapma değerleri verilmiştir. Ölçümü alınan değişkenlerin yaşa ve mevkilerine göre istatistiksel olarak farklılaşıp farklılaşmadığı, normal dağılım ve varyansların homojenliği incelendikten sonra, iki grup arasında farklılık olup olmadığı bağımsız gruplarda Student T Test veya Mann-Whitney U Test ile ikiden fazla grup arasındaki farklılıklar ise One-Way Anova yada Kruskal Wallis testleri ile analiz edilmiştir. Araştırmada, 15 ve 16 yaş grubu Türk ve Azeri futbolcuların maksimum oksijen tüketim değerlerinde istatistiksel olarak anlamlı fark tespit edilirken (p< 0,05). 17 yaş futbolcularda gruplar arasında anlamlı fark tespit edilememiştir (p>0,05). Türk ve Azeri futbolcularının maksimal oksijen tüketim değerleri oynadıkları mevkilere göre istatistiksel olarak anlamlı farklılık göstermiştir (p<0,05). Türk ve Azeri kalecilerin maksimal oksijen tüketim değerleri diğer mevkilerdeki futbolcularla karşılaştırıldığında istatistiksel olarak anlamlı farklılık tespit edilmiştir (p<0,01). Her iki ülke defans, orta saha ve forvet mevki futbolcularının maksimal oksijen tüketim değerleri arasında istatistiksel olarak anlamlı fark tespit edilmemiştir (p>0,05). Sonuç olarak; Türk ve Azeri genç futbolcuların maksimum aerobik kapasiteleri arasında yaş grupları arasında önemli farklılıklar olmasına rağmen futbolcuların oynadıkları mevkilere göre kaleciler haricindeki diğer pozisyonlarda önemli farklılıklar olmadığını söyleyebiliriz.