Yazar "Akbay, Ercan" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 6 / 6
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Alerjik rinit patofizyolojisinde oksidatif stres ve antioksidan faktör(2007) Akbay, Ercan; Arbağ, Hamdi; Uyar, Yavuz; Öztürk, KayhanAmaç: Bu çalışmada, alerjik rinit etyopatogenezinde oksidatif stres ve antioksidanların rolü değerlendirildi. Hastalar ve Yöntemler: Çalışmaya klinik ve laboratuvar incelemeler sonucunda alerjik rinit tanısı konan 40 hasta (13 erkek, 27 kadın; ort. yaş 3014; dağılım 4-63) alındı. Hastaların yakınma süresi ortalama 5.24.9 yıldı. Kan ve serum örneklerinde spektrofotometrik ölçümlerle enzimatik antioksidan olarak miyeloperoksidaz (MPO), non-enzimatik antioksidan olarak A ve E vitamini, oksidatif stres ürünü olan ve lipit peroksidasyonu sonucu oluşan metabolitlerden malondialdehit (MDA) ile oksidatif stres dengesini gösteren total antioksidan kapasiteye bakıldı. Sonuçlar, sağlıklı 40 bireyden oluşan kontrol grubuyla karşılaştırıldı. Bulgular: Hasta grubunda MDA düzeyleri kontrol grubuna göre anlamlı derecede yüksek; MPO, A ve E vitamini düzeyleri ve total antioksidan kapasite anlamlı derecede düşük bulundu (p0.05). Sonuç: Bulgularımız, oksidatif stres ve antioksidan savunma mekanizması arasındaki dengesizliklerin alerjik rinit etyopatogenezinde rol oynayabileceğini düşündürmektedir.Öğe Allerjik rinitli hastalarda oksidatif stres ve antioksidanların rolü(Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2005) Akbay, Ercan; Uyar, YavuzBu çalışmada, allcrjik rinitin etyopatogenezinde oksidatif stres ve antioksidanların etkisi değerlendirildi. Klinik ve laboratuvar inceleme sonucunda allerjik rinit tanısı konulan 40 hasta ve hiçbir şikayeti olmayan sağlıklı 40 birey kontrol grubu olarak seçildi. Hasta ve kontrol grubu son 4 haftada nazal ve sistemik steroid, antihistaminik ve kromolin sodyum kullanmayan bireylerden oluşturuldu. Hasta ve kontrol grubundaki bireylerden alınan kandan ve serum örneklerinden spektrofotometrik ölçümlerle enzimatik antioksidan olarak Myeloperoksidaz(MPO) ve non-enzimatik antioksidan olarak A ve E vitamini, oksidatif stres ürünü olan ve lipit peroksidasyonu sonucu oluşan metabolitlerden Malondialdehit (MDA) ile oksidatif stresin dengesini gösteren total antioksidan kapasiteye (TAK) bakıldı. Hasta grubu 4-63 yaşları arasında (ortalama yaş 30,38±14,43), kontrol grubu ise 5-56 yaşları arasında (ortalama yaş 25,85±12,75) olup hasta grubundakilerin 13'ü (%32,5) erkek ve 27'si (%67,5) kadın, kontrol grubundakilerin ise 20'si (%50) erkek ve 20'si (%50) kadın idi. Hasta grubunda şikayet süresi en kısa 1 yıl, en uzun 23 yıl(ortalama 5,20±4,87) idi. Allerjik hasta grubunda (5,23±1,71) kontrol grubuna (4,05±1,74) oranla MDA düzeylerinde önemli oranda yükseklik tespit edildi. Hasta grubunda vitamin A (1,39±1,44), vitamin E (8,50±9,45) ve MPO (1,69±0,68) düzeylerinde ise yine kontrol grubuna (sırasıyla 2,07±1,43;23,61±14,96;1,24±0,49) oranla istatistiksel olarak anlamlı bir düşme görüldü. Total antioksidan kapasite değerleri ise bunlara parelel olarak hasta grubunda kontrol grubuna göre düşük bulundu. Sonuç olarak, allcrjik rinitin etyopatogenezi tam olarak bilinmemekle birlikte serbest oksijen radikallerinin ve antioksidan savunma mekanizmasının rolü üzerinde durulmakta, ancak bu konuda yeterli çalışma olmaması daha ileri araştırmaların yapılmasının gerekli olacağını düşündürmektedir.Öğe A case of invasive meningioma involving the maxillary sinus(2008) Öztürk, Kayhan; Akbay, Ercan; Cenik, ZiyaMeningiomas account for nearly 15% of primary brain tumors, but extracranial meningiomas are very rare. We presented a case of invasive maxillary sinus meningioma. A 50-year-old man presented with facial tenderness and severe pain in the left cheek. He had a prior surgery for a meningioma in the left frontal lobe eight months before. Physical examination and computed tomography showed a mass in the left maxillary sinus. Histopathological result of the biopsy obtained via the Caldwell-Luc approach was invasive meningioma. The mass was removed with the sinus mucosa. The histology of the resected specimen was compatible with invasive angioblastic meningioma. Postoperative radiotherapy was administered because of residual intracranial tumor. No recurrence was detected over an 11-month follow-up period.Öğe A case of invasive meningioma involving the maxillary sinus(2008) Öztürk, Kayhan; Akbay, Ercan; Cenik, ZiyaMeningiomlar primer beyin tümörlerinin yaklaşık %15’ini oluşturmalarına karşın, ekstrakraniyal tutulum çok nadirdir. Bu yazıda invaziv maksiller sinüs meningiomlu bir olgu sunuldu. Elli yaşında bir erkek hasta sol yanak bölgesinde şiddetli ağrı ve hassasiyet şikayeti ile kliniğimize başvurdu. Öyküsünde, sol frontal lobda yerleşik bir meningiom için sekiz ay önce geçirilmiş bir ameliyat vardı. Fizik muayene ve bilgisayarlı tomografi ile sol maksiller sinüste bir kitle saptandı. Caldwell-Luc yöntemiyle alınan biyopsinin histopatolojik sonucu invaziv meningiom olarak bildirildi. Kitle sinüs mukozasıyla birlikte çıkarıldı. Cerrahi örneğin histopatolojik tanısı invaziv anjiyoblastik meningiom idi. Hastaya, rezidüel intrakraniyal tümör nedeniyle ameliyat sonrasında radyoterapi uygulandı. On bir aylık takip süresi içinde nüks görülmedi.Öğe Konjenital Preauriküler Fistül Cerrahisinde Kılavuz Prob ve Metilen Mavisi Kullanımı(2007) Akbay, Ercan; Öztürk, Kayhan; Keleş, BaharAmaç: Preauriküler fistül ve kist nedeni ile cerrahi tedavi uygulanan olgularda cerrahi sonuçlar değerlendirildi. Hastalar ve Yöntemler: Cerrahi tedavi uygulanan 16 hasta (10 kadın, 6 erkek; ortalama yaş 20.19.3 yıl) retrospektif olarak değerlendirildi. Tüm hastalar, ayrıntılı anamnez, tam bir KBB muayenesi, yüzeyel ultrasonografi ve temporal kemik BT ya da MR ile değerlendirildi. Fistül olan hastalarda kist traktusunun diseksiyonunu kolaylaştırmak için cerrahi operasyon esnasında kılavuz prob ya da metilen mavisi enjeksiyonu kullanıldı. Bulgular: Olguların 15'inde (%93.7) preauriküler fistül, 1'inde (%6.3) kist formasyonu saptandı. Vakaların 6'sında (%37.5) bilateral fistül saptandı ve aynı seansta iki tarafı da opere edildi. Metilen mavisi verilen grupta 1 (%12.5) hastada postoperatif ciltte tatuaj meydana geldi. Her iki gruptada 1'er hastada nüks saptandı. Sonuç: Fistül traktusunun yetersiz rezeke edildiği vakalarda geç dönemde nüks meydana gelebilmektedir. Traktusun tam rezeksiyonu için kullanılan metilen mavisi tatuaj yapabilmekte ve bunu önlemek için probe guide seçilebilecek bir yöntemdir.Öğe Tiroglossal kist cerrahi sonuçlarımız(2005) Öztürk, Kayhan; Yaman, Hüseyin; Akbay, Ercan; Keleş, Bahar; Arbağ, Hamdi; Özer, BedriAmaç: Tiroglossal duktus kisti veya fistülü nedeniyle cerrahi tedavi uygulanan olgularda cerrahi sonuçlar değerlendirildi. Hastalar ve yöntem: Ondört hasta (6 kadın, 8 erkek; ortalama yaş 20.514.4; 5-52 yaşları arasında) retrospektif olarak incelendi. Tüm olgular, ayrıntılı öykü alımı, tam bir KBB muayenesi, tiroid fonksiyon testleri, ultrasonografi (USG), BT veya MRG ve sintigrafi ile değerlendirildi. Hastalara cerrahi tedavi uygulandı. Ameliyat sonrası komplikasyon ve nüks araştırıldı. Takip süresi 2-84 ay (ortalama takip süresi 39.328.3 ay) idi. Bulgular: Olguların 9’unda kist (% 64.3), 5’inde (% 35.7) fistül formasyonu saptandı. Kitle % 92.9’ünde (13 olguda) orta hatta, % 7.1’inde (1 olguda) orta hattın sol lateralinde yerleşim gösteriyordu. Fizik muayenede, düzgün yüzeyli, hareketli, yumuşak, ağrısız şişlik ve dil hareketleri ile kitlenin hareket ettiği görüldü. USG kist ve fistül formlarının hepsinde kitlenin sınırları belirlemede önemli bir tanı aracı idi. Olguların tamamına Sistrunk ameliyatı uygulandı. Postoperatif erken dönemde vakaların % 42.9’unda geçici disfaji tespit edildi. Hiçbir hastada nüks tespit edilmedi. Sonuç: Tiroglossal duktus kisti, konjenital boyun kitleleri içinde en sık görülenidir. Malign dejenerasyon gelişebileceği için cerrahi olarak tedavi edilmelidir. En uygun cerrahi teknik düşük komplikasyon ve nüks oranı nedeni ile Sistrunk ameliyatıdır. Geçici disfaji olabileceği konusunda hastalar preoperatif dönemde uyarılmalıdır.