Yazar "Burgu, Abdullah" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 5 / 5
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Abbâsîlerin Çöküş Sürecinde Vezir İbnü’l-Furât(Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2022) Burgu, Abdullah; Demirci, MustafaBu tezin konusu Abbâsî halifesi Muktedir-Billâh’ın veziri İbnü’l-Furât’ın idari, mali ve siyasi faaliyetleridir. İbnü’l-Furât’ın yaşadığı dönemde (241-312/855-924) gerçekleşen siyasi olayları, Abbâsî idari mekanizmasının işleyiş şeklini, mali sistemin açıklarından kaynaklanan yolsuzluk teşebbüslerini, vezir aileleri arasındaki iktidar kavgalarını, muâmere adıyla bilinen komplolar ile yargılamaları ve tüm bunların Abbâsîlerin çöküşünü nasıl etkilediğini ortaya koymayı amaçlamaktadır. Dönemin canlı tanıkları tarafından yazılan kronikler, vezirlerin hayatlarına dair kaleme alınan ahbarü’lvüzerâ kitapları, Abbâsî devlet ricalinin konu edinildiği edebi tür niteliğindeki eserler ve modern araştırmalar incelenerek; tarih metoduna uygun bir şekilde hazırlanmıştır. Abbâsîlerin çöküş sürecinin hızlanmasında; dîvânlarda çalışan kâtiplerin, birbirleriyle çatışmaya girişen vezir ailelerinin, zamanla kontrolden çıkan damânlık (iltizam) sisteminin, müsadere uygulamalarının ve kahramâne adı verilen saray hanımlarının etkisinin olduğu tespit edilmiştir. İbnü’l-Furât’ın kâtiplik döneminde daha başarılı ve faydalı katkılar sağladığı görülmüş; vezirliğe atanmasıyla birlikte ise iktidar hırsından dolayı yanlış politikalar izlediği belirlenmiştir. Böylece köklü bir kâtip ailesinden gelen İbnü’l-Furât’ın Abbâsîlerin çöküş sürecine ne tür etkide bulunduğu üzerinde durulmuştur. Doküman analizi tekniği kullanılarak sebep-sonuç ilişkisi içerisinde olayların tasviri yapılmış, dönemin siyasi atmosferi canlı bir biçimde yansıtılmaya çalışılmıştır. Konunun geçtiği zaman diliminin sosyal, kültürel ve edebi yaşamı İbnü’l-Furât’ın ilişki ağı üzerinden anlatılmak istenmiştir. Vezâret rekabetinde dikkat çeken Ali b. İsâ ve İbnü’lFurât’ın birbirinden ayrılan yönlerine değinilerek; tüm çatışmalarına rağmen sadık dostluk yürüttükleri sonucuna varılmıştır. Üç defa vezâret makamına getirilen İbnü’lFurât’ın 312/924 yılındaki son vezirliğinde kişisel hırslarının peşine düşüp, devlet adamlarından hesap sormaya yöneldiği ve aynı sebepten dolayı müsadere, sürgün ve cinayete kadar çeşitli cezalandırma yöntemleri kullandığı neticesine ulaşılmıştır. İbnü’lFurât’ın ölümüyle Abbâsî bürokrasi tarihinde güçlü vezirler çağının bittiğine dair ciddi bulgular ortaya çıkarılmıştır.Öğe Bilim Tarihçisi Prof. Dr. Fuat Sezgin’in Hayatına ve Çalışmalarına Genel Bir Bakış(Selçuk Üniversitesi, 2019) Burgu, AbdullahSon iki yüzyıl boyunca Avrupa’da bulunan üniversite ve enstitülerde bilim tarihi ile ilgili ciddi tetkikler yapılmıştır. Fakat İslâm medeniyetinin bilimler tarihindeki yeri hususunda müspet yorum yapan Batı menşeli bilim adamlarının sayısı oldukça azdır. İslâm ülkelerinde bilim tarihi ile meşgul olan çağdaş araştırmacıların da kısıtlı sayıda olduğu malumdur ve bunların bir kısmı Avrupa üniversitelerinde çalışmaktadırlar. Bu bilim adamlarından biri de geçtiğimiz yıllarda vefat eden Prof. Dr. Fuat Sezgin’dir. F. Sezgin ihtisas alanındaki donanımı ile dünya çapında önemli bir yer edinmiştir. İslâm bilim ve tekniğinin Avrupa medeniyetine olan katkısına dair eserler telif etmiştir. Ayrıca İslâm bilim tarihinin ana kaynaklarını da neşretmiştir. Buna rağmen ülkemizde F. Sezgin’i konu edinen araştırmalar oldukça azdır. 2019 yılına kadar hâl tercümesi, ilmî tecrübesi ve çalışmaları ile ilgili detaylı monografilerin ve hatta tez niteliğinde bilimsel araştırmaların sayısı yetersizdir. Ancak aynı senenin Prof. Dr. Fuat Sezgin Yılı ilan edilmesiyle konuyla ilgili bilimsel birtakım canlılığın yaşanması göze çarpmaktadır. Ülkemizin çeşitli şehirlerinde ve üniversitelerinde F. Sezgin ile ilgili konferanslar, sempozyumlar ve bir dizi paneller düzenlenmiştir. Bunun yanı sıra akademik dergilerde makaleler de yayımlanmıştır. Fakat doksan üç yıllık ömrünün neredeyse tamamını bilim tarihine, özellikle de İslâm bilim tarihine hasreden merhum F. Sezgin’in biyografisi tam anlamıyla ele alınmamıştır. Yetiştiği ortam, bilimsel tavrını etkileyen ve şekillendiren hocaları ile olan ilişkisi değerlendirilmemiştir. Batı odaklı tarihyazımının dikta ettiği Rönesans algısına karşı çıktığı Yaratıcı Çağ fikri yüzeysel bir şekilde dile getirilmiştir. Bu araştırma, İslâm bilim tarihi ile ilgili mühim çalışmalar yapan ve bu alanın gelişmesine katkı sağlayan F. Sezgin’in kısa yaşam öyküsü ve bilimler tarihi ile ilgili görüşlerinin genel bir değerlendirmesinden oluşmaktadır. Öncelikle F. Sezgin’in yaşamı ana hatlarıyla incelenmiş ve sonra bilimler tarihi ile ilgili görüşleri ele alınmıştır. Böylece F. Sezgin’in hayatının dönüm noktasını oluşturan hatıraların bilimsel bir metotla yorumlanması ve yaşamı ile ilgili kısa ve net bilgilerin kolay ulaşılabilir bir şekilde araştırmacıların hizmetine sunulması amaçlanmaktadır. Makale, F. Sezgin’in muhtelif zamanlarda paylaştığı ve matbu halde bulunan anekdotlardan, hatıralardan ve konuyla ilgili kendi eserlerinden istifade edilerek hazırlanmıştır. Gerek görüldüğü yerlerde güncel araştırmalara da başvurulmuştur.Öğe Celâleddin Mengüberdi Zamanında Hârizmşahların İdari ve Mali Gerileyişi(2024) Burgu, AbdullahÖz Dönemin kroniklerinin verdiği bilgiler ve klasik anlayışa göre Hârizmşahlar Devleti özellikle Moğollarla yapmış oldukları mücadeleler neticesinde yıpranmışlardır. Nihayetinde de Anadolu’ya kadar gelerek 627/1230 yılında Türkiye Selçukluları ile Yassıçemen önlerinde karşılaşmışlar ve bir daha toparlanma şansını yitirmişlerdir. Hâlbuki Hârizmşahları çöküşe sürükleyen esas sebeplerin başında bürokratik geleneğin zayıflaması ve mali sistemin bozulması gelmekteydi. Nitekim Hârizmşahların Orta Çağın en önemli ve hareketli kavşak noktasında kurulup, ticari ve zirai mali imkânlara sahip bir devlet oldukları bilinmektedir. Söz konusu imkânların yitirilmesi ve idari sistemin suistimallerle yıpratılması neticesinde güçlerini kaybetmeye başlamışlardır. Diğer yandan Celâleddin Hârizmşah’ın etrafında ilişki ağlarını yönlendirebilecek bir nüfuza sahip devlet adamları ve emirler yer almışlardır. Yıkılışa giden süreçte devlet adamlarının hırs ve iç çekişmelerini bulmak mümkündür. Bu çalışma Hârizmşahlar Devletinin son dönemlerinde vezaret, mali dîvânlar ve kâtiplerin sebep olduğu idari krizleri ve mali sistemin bozulmasından dolayı yaşanan aksaklıkları incelemeyi amaçlamaktadır. Nitekim Hârizmşahları içeren günümüz çalışmalarında idari ve mali gerileyiş süreci neredeyse hiç ele alınmamıştır. Hatta İbrahim Kafesoğlu, Hârîzmşahlar üzerine hazırladığı monografisinde bu durumun ihmal edildiğini itiraf etmektedir. Araştırmada çağdaş müelliflerin verdiği bilgiler doküman analizi metoduyla yorumlanacak, özellikle Celâleddin Hârizmşah ’ın etrafında şekillenen yıkılış süreci prosopografik tahlile tabi tutulacaktır. Gerektiğinde modern araştırmaların konuyla ilgili kısmi değerlendirmelerine de başvurulacaktır.Öğe Feridun Nâfiz Uzluk'un Selçuklu tarihçiliğine katkıları(Selçuk Üniversitesi Selçuklu Araştırmaları Merkezi, 2018) Burgu, AbdullahTürkiye’de Selçuklu tarihçiliği çeşitli safhalara ayırılabilir. Başlangıç safhasının tarihçileri arasında yer alan M. Fuad Köprülü, M. Halil Yinanç gibi müelliflerin yaptıkları çalışmalarla Selçuklu tarihçiliğinin şekillenmesi adına önemli adımlar atılmıştır. Fakat bu dönemde dikkat çeken husus müstakil bir Selçuklu tarihçiliğinin henüz ortaya çıkmamış olmasıdır. Bu çalışmada Selçuklu tarihçiliği üzerine yapılan müstakil çalışmaları etkileyen çeşitli faktörler üzerinde durulmuştur. Özellikle Anadoluculuk hareketinin Selçuklu tarihyazımına nasıl bir etkiye sahip olduğu açıklanmaya çalışılmıştır. Bu hareketin içerisinde yer alan ve esas mesleği hekimlik olan F. Nâfiz Uzluk’un neşrettiği kaynaklar ve tercüme ettikleri eserlerle Selçuklu tarihi, kültür ve medeniyetinin yazımına nasıl ve ne tür katkı sağlamış olduğu incelenmiş, F. Nâfiz Uzluk’un araştırmalarının Selçuklu tarihçiliğinin gelişimine etkisi ele alınmıştır.Öğe II. Kılıçarslan’ın Bizans politikası(Selçuk Üniversitesi Selçuklu Araştırmaları Merkezi, 2017) Burgu, AbdullahI. Mesud, oğlu II. Kılıçarslan’a güçlü bir devlet bırakmıştı. II. Kılıçarslan’ın tahta geçmesiyle bu durum ortadan kalktı ve II. Kılıçarslan babasının kazanımlarını kaybetti. Sultanlığının ilk yıllarında Bizans-Dânişmendli ve Zengî ittifakı ile karşı karşıya kalan II. Kılıçarslan, 1162 yılında Bizans ile yaptığı dostluk anlaşmasına kadar başarılı bir Anadolu politikası geliştiremedi. Bu anlaşmanın sağladığı kazanımlar ile Türkiye Selçuklularının Anadolu’daki siyasi hâkimiyetini yeniden sağladı. Uç Türkmenlerini kontrol altına aldı. 1176 yılına kadar ciddi bir çatışma içine girmediği Bizans’ı Miryokefalon’da ağır bir yenilgiye uğrattı. Böylece düşmanları karşısında hem siyasi hem askerî üstünlükler elde etmeyi başardı. Bu durum II. Kılıçarslan’ın seleflerinden farklı olarak güttüğü bir Bizans politikasının sonucu muydu? Yoksa kendiliğinden gelişen bir olay mıydı? Bu çalışma Miryokefalon Zaferi’ne giden süreçte Türkiye Selçukluları ile Bizans arasındaki ilişkilerin nasıl bir politika ile devam ettiğini ve bunun sonuçlarının neler olduğunu incelemeyi amaçlamaktadır.