Yazar "Ceylan, Cengiz" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 18 / 18
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Atlarda Ksilazin-di?azepam-ketami?n Anestezi?k Kombi?nasyonuna Eklenen Propofolün Etki?si?ni?n Araştırılması(Selçuk Üniversitesi, 2003 Nisan) Ceylan, Cengiz; Hayat, Ali; Şakar, Mehmet; İpek, HüdaiBu çalışmanın amacı; atlarda uygulanan ksilazin-diazepam-ketamin anestezik kombinasyonuna propolol ilave ederek, anestezinin indüksiyonunu ve anesteziden uyanma kalitesini düzeltip/düzeltmeyeceğini ve bazı kardiyopulmoner, hematolojik ve biyokimyasal parametreler üzerine olan etkilerini araştırmaktı. Araştırmada toplam 6 adet at yedi gün arayla her iki grupta da kullanıldı. Grup I'de atlara, ksilazin-diazepam-ketamin kombinasyonu, grup Il'de ise, ksilazin-diazepamketamin-propofol kombinasyonu intravenoz uygulandı. Araştırmada, atlara uygulanan son ilaç enjeksiyonundan sonra, anestezi indüksiyon ve anastezi süresi, stemal pozisyona gelme ve ayağa kalkma zamanı ile anestezi induksiyon, anestezi ve analjezi ile uyanma kalitesi belirlendi. Kalp atım sayisi, solunum sayısı, vücut isisi, sistolik, diastolik ve ortalama kan basınçlan; anesteziden önce, anestezi süresince her 5 dakikada bir 30. ikaya kadar ölçüldü. Hematolojik ve biyokimyasal analizler için anesteziden önce ve sonraki 10., 30., 60. ve 90. dakikalarda kan ömekleri alındı. Kardiyopulmoner parametrelerin anestezinin indüksiyonundan sonraki ilk dönemde düştüğü, sonraki dönemlerde ise başlangıç değere ulaştığı gözlendi. Kombinasyona eklenen propofolün geçici hipertansiyon ve solunum depresyonu oluşturduğu tespit edildi. Propofol ilavesinin klinik anestezi parametrelerinde, kısmi olarak olumlu etki oluşturduğu belirlendi. Sonuç olarak, propofolün. atlarda genel anestezi amacıyla kullanılan ksilazin-diazepam-ketamin kombinasyonuna düşük dozlarda propofol ilavesinin, vital parametrelerde önemli bir değişiklik oluşturmadan anestezinin daha güvenli ve kaliteli olduğu düşüncesine varıldı.Öğe Atresia kolili 22 buzağıda klinik ve operatif yaklaşımların değerlendirilmesi(2001) Koç, Yılmaz; Alkan, Fahrettin; Ceylan, Cengiz; Birdane, FatihBu araştırma atresia kolili buzağıların; anemnezleri, signalementleri, klinik laboratuar bulguları ve cerrahi yaklaşım teknikleri ile sonuçlarının değerlendirilmesi amacıyla yapıldı. Çalışma materyalini 22 adet atresia kolili buzağı oluşturdu. Buzağıların 14'de lateral, 8'de median seliotomi uygulandı. Uygulanan operatif yaklaşımların 10'dan olumlu sonuçlar alındı. Atresia kolili buzağıların yaşayıp yaşamamasında; doğumdan sonra geçen süreye, buzağıların genel durumuna, operasyon öncesi, sırası ve sonrasındaki destekleyici tedaviye ve atresinin bulunduğu bağırsak segmentinin anostomoz için uygunluğuna bağlı olabileceği sonucuna varıldı.Öğe Bağırsak Canlılığının Beli?rlenmesi?nde Pulse Oksi?metrenin Kullanımı(Selçuk Üniversitesi, 2005) Ceylan, Cengiz; Biricik, Halil Selçuk; Karaman, Musa; Hayat, Ali; Aydilek, NurettinBağırsak canliliğinin doğru olarak belirlenmesi cerrahide karşılan önemli problemlerden biridir. Son yıllarda, bağırsak canlılığının belirlenmesinde pulse oksimetre kullanımının uygun ve güvenli olduğu belirtilmektedir. Bu çalışmada, bağırsak canlılığının belirlemesinde pulse oksimetrenin etkinliğinin araştırılması amaçlanmıştır. Bu amaçla altı köpekte, 15-20 cm'lik jejunum segmentini besleyen arteria ve vena jejunaleslere Buldog klempleri yerleştirilerek segmental işemi oluşturuldu Belirtilen jejunal segmentte luminal oklüzyon oluşturmak için, segmentin proksimal ve distaline penroz lastik drenlerie ligatürler uygulandı. İşemi oluşturulan segmentte oksijen saturasyonu, jejunal segmentin antimezenterik bölgesine yerleştirilen puise oksimetre probları ile ölçüldü. Bununla birlikte segmental işemi oluşturulan jejunal segmentten biyopsi örnekleri alınarak histopatolojik analizler yapıldı. Sonuç olarak, puise oksimetrenin bağırsak canliliğinin belirlenmesinde güvenilir ve faydalı bir eknik olduğu görüldü.Öğe Compararative Study of Bursting and Tensile Strengths of Digestive Tract in the Dog - Application to Esophago-Intestinal Sutures(ECOLE NATIONALE VETERINAIRE TOULOUSE, 2001) Oğurtan, Zeki; Gezici, Memduh; Kul, Mustafa; Ceylan, Cengiz; Alkan, FeyzanurThe resistance to tractive and pressure forces of digestive tract has been tested in the dog, The digestive tract was divided into several sections which are examined, and the results are compared with previously done anastomoses, in order to reduce postoperative complications.Öğe Compararative Study of Bursting and Tensile Strengths of Digestive Tract in the Dog: Application to Esophago-İntestinal Sutures(2001) Oğurtan, Zeki; Gezici, Memduh; Kul, Mustafa; Ceylan, Cengiz; Alkan, FeyzanurThe resistance to tractive and pressure forces of digestive tract has been tested in the dog. The digestive tract was divided into several sections which are examined, and the results are compared with previously done anastomoses, in order to reduce postoperative complications.Öğe Comparative Evaluation of Demineralized and Mineralized Xenogeneic Bovine Bone Powder and Chips on the Healing of Circumscribed Radial Bone Defects in the Dog(2007) Oğurtan, Zeki; Hatıpoğlu, Fatih; Ceylan, CengizKöpeklerin radiusunda yapılan dairesel defeklerde demineralize ve mineralize xenogenik sığır tozu ve partiküllerinin 2, 4, 6, 8 ve 12. haftalardaki iyileşme seyirleri karşılaştırmalı olarak değerlendirildi. Yabancı cisim reaksiyonu ve herhangi bir postoperatif yan etkiye rastlanmadı. Demineralize sığır xenogenik kemik tozu ile doldurulan defeklerin diğer formlardaki graf ile doldurulan defek iyileşmelerine göre daha fazla kemik dokusu oluşturması demineralizasyon ile birlikte graf ölçü küçüklüğünün önemini ortaya koymaktadır. Demineralize ve mineralize xenogenik kemik tozu ile partiküllerinin kemik iyileşmesi ve oluşum özelliklerinin karşılaştırılması demineralize kemik tozu lehine açık bir şekilde alan fenomeni farklılığını göstermektedir. Bu bulgulara dayanarak, türe özgü olmayan demineralize xenogenik sığır kemik tozunun verici olarak çok geniş hayvan kaynaklarının bulunması, kolay uygulanması, hazırlanması ve depolanabilme özelliği iyi bir graf materyali olduğunu ifade etmektedir.Öğe Deneysel Osteartritis Oluşturulan Köpeklerde Sodium Hyaluronate'in Eklem Kıkırdağı Metaboli?zmasına Etki?si?ni?n Araştırılması(Selçuk Üniversitesi, 1999) Arıcan, Mustafa; Ceylan, CengizBu çalışmada, deneysel osteoartritis (OA) oluşturulan köpeklerde Hyalovet 20 (Trans Bussan S.A. Geneve. Suisse. hyaluronik asit)'nin intraartiküler etkisini ortaya koymak amaçlandı. Altı yetişkin köpekte, sağ articulatio genudaki ligamentum cruciate anterior kesilerek deneysel osteoarthritis oluşturuldu. Eklem Sivisi ve kan serum ör nekleri steril koşullar altında operasyon öncesi operasyonu takiben eden 7 gün sonunda ve Hyalovet 20 uy gulanmasından 15 gün sonra toplanarak analiz edildi. Metalloproteinaz (Jelatinez) aktivitesi enzimgrafi yöntemi ile eklem sıvısında analiz edildi. Glikozaminoglikanlar ve keratan sulfat miktarlan, eklem sıvısı ve kan serumunda ölçüldü. Hyaluronik asitin köpeklerdeki dejeneratif artrititislerin sağaltımında kısa sürede sonuç alınması açısından başarılı ile kullanılabileceği kanısına varıldı.Öğe Histologic Characteristics and Local Cellular Immunity of the Gland of the Third Eyelid After Topical Ophthalmic Administration of 2% Cyclosporine for Treatment of Dogs With Keratoconjunctivitis Sicca(Amer Veterinary Medical Assoc, 2002) İzci, Celal; Çelik, İlhami; Alkan, Fahrettin; Oğurtan, Zeki; Ceylan, Cengiz; Sur, Emrah; Özkan, YaseminObjective-To evaluate the efficacy of topical administration of a 2% solution of cyclosporine (CsA) for treatment of dogs with keratoconjunctivitis sicca (KCS) and to correlate results with histopathologic characteristics and local cellular immunity of the gland of the third eyelid. Animals-24 dogs with bilateral KCS. Procedure-Lacrimal secretion was measured, using Schirmer tear test (STT) strips. Leukocyte and T-lymphocyte subsets were determined in blood samples. Histopathologic changes as well as CD4+, CD8+, and alpha-naphthyl-acetate esterase-positive (ANAE+) lymphocytes were evaluated. Results-Clinical signs resolved at the end of 1 month in conjunction with significantly increased STT values, compared with baseline values. Fifteen and 30 days after discontinuation of CsA treatment, a decrease was observed in STT values in both eyes; however, only values for the right eye were significantly different. There was a significant decrease in the number of lymphocytes and ANAE+ lymphocytes 15 and 30 days after discontinuation of CsA treatment, compared with baseline values. Differences were not observed in number of CD4+ lymphocytes among treatment groups. However, there was a significant decrease in number of CD8+ lymphocytes with reversal of the CD4+:CD8+ in both eyes after CsA treatment for 30 days, compared with the control group. Increased secretory activity and decreased lymphocyte infiltration were characteristic histopathologic findings. Conclusions and Clinical Relevance-Topical administration of a 2% solution of CsA was effective for the treatment of dogs with KCS. Strict follow-up monitoring is required after the cessation of treatment because of the possibility of recurrence of KCS.Öğe Köpeklerde Deneysel Oluşturulan Degişik Tip Intestinal Strangülasyon Obstrüksiyonlarinda Dimetilsülfoksit(Dmso)'in Koruyucu Etkisinin Klinik Laboratuvar Ve Histopatolojik Olarak Araştırılması(Selçuk Üniversitesi, 2002) Koç, yılmaz; Ceylan, CengizÖzet: Bu araştırma, köpeklerde deneysel oluşturulan iki tip intestinal strangülasyon obstrüksiyon sonucu oluşan işemi- reperfüzyon hasannda; bir hidroksil radikali temizleyici-toplayıcı ajan olan dimetilsulfoksit (DMSO)in koruyucu etkisinin be- lirlenmesi amacıyla yapidi, Çalışma materyalini 24 adet köpek oluşturdu. Köpekler kendi aralarında 6'park 4 gruba aynidi. Grup I ve l'deki köpeklerde 1 saat işemi ve 1 saat reperfüzyon gerçekleştirildi ve tedavi amacıyla reperfüzyonun baş langicinda grup l'e % 0.9uk NaCl 5 ml/kg dozunda, grup Ilye de 1 g/kg dozunda DMSO'nun % 20'lik solüsyonu iv uy- gulandı. Grup III ve IVteld köpeklerde 24 saat işemi ve 1 saat reperfüzyon gerçekleştirildi ve tedavi amacıyla reperfüzyonun başlangıcında grup life % 0.9'luk NaCl 5 ml/kg dozunda, grup IV'e de 1 g/kg dozunda DMSO'nun \% 20'lik solüsyonu iv uy- gulandı Grup I ve il'de aperfüzyon oluşturmak amacıyla distal jejunum segmentini besleyen arteria ve vena jejunales'e Bul- dog klempleri yerleştirildi. Grup Ill ve IVte hipoperfüzyon oluşturmak amacıyla ayni damarlara kan akımını tahmini olarak % 50 oranında gerileten ligatürler uygulandı. Bütün gruplardaki köpeklerde klemp ve ligatür uygulanan damarların beslediği 20-30 cmlik bağırsak segmentinde lüminal oklüzyon oluşturmak amacıyla hem proksimale hem de distale penroz lastik drenlerle ligatürler uygulandı. Bütün gruplardaki köpeklerden laboratuvar analizler için; anesteziden hemen sonra. (pre- semi), intestinal strangülasyon obstrüksiyonu oluşturduktan sonra (işemi) ve uygulanan tüm ligatürler kaldinidiktan ve be- ten laçlar uygulandıktan sonra (reperfüzyon), kan, periton sıvısı ve bağırsak biyopsi ömekleri toplandı. Kan örneklerinde ertrosi sayısı, hematokrit değer, trombosit sayısı, akyuvar sayısı, hemoglobin miktan, pH, PC*O_{2} P*O_{2} HO C 3^ - baz fazlalığ (BE). O_{3} saturasyonu, Na, K, Ca, ve glikoz miktan belirlendi. Periton sivisinda taktik asit seviyesi belirlendi. Bağırsak bi yopsisi ömeklerinde de Chiu'nun standart skalasına göre intestinal mukozal hasar belirlendi. Işemiden sonra tedavi ama cryla kullanılan DMSO, değerlendirilmeye alınan; pH, PC*O_{2}, P*O_{2}, O_{2} saturasyonu ve periton sivist laktik asit seviyesinde kontrole göre (NaCl) istatistik olarak önemli (P<0.05) olan düzelmeler sağlamıştır. Sonuç olarak köpeklerde oluşturulan iki lip intestinal strangulasyon obstrüksiyonu sonucu oluşan işemi-repedüzyon hasanında DMSO'nun kismi düzelmeler sağ lamakla beraber işemi-reperfüzyon hasarında tedavi amacıyla tek başına kullanılmasının yeterli olamayacağı düşüncesine varıldı.Öğe Köpeklerde Tendo Adezyonlarının Önlenmesinde Fascia Lata Otogreftinin Kullanımı(2002) Alkan, Fahrettin; İzci, Celal; Ortatatlı, Mustafa; Ceylan, Cengiz; Karaman, MusaThe aim of this study was to determine the effect of fascia lata autografts in the prevention of adhesion development during tendon rupture healing in dogs. A total of 12 dogs were divided equally into 4 groups. After performing experimental tenotomy and tenorraphy of the left achilles tendon, it was covered with an autogenic fascia lata graft in place of the tendon sheath. Only classical tenotomy and tenorraphy were performed on the right achilles tendon as a control. After the operation, the extremities were protected for 21 days by a PVC bandage. Each tendon was injected with 0.5 ml contrast medium subfacially, and then fasciography was performed on both achilles tendons. Dogs were euthanized on days 21, 30, 45 and 60, in groups 1, 2, 3 and 4, respectively. Then, tissue samples were collected from each side and processed for histopathologic evaluations. The clinic, radiologic, macroscopic and histopathologic observations of the current study showed that the application of fascia lata autografts prevented the development of postoperative tendon adhesions and it could be used as an alternative to other natural adhesion prevention materials.Öğe Köpeklerde Tendo Adezyonlarının Önlenmesinde Fascia Lata Otogreftinin Kullanımı(2002) Alkan, Fahrettin; İzci, Celal; Ortatatlı, Mustafa; Ceylan, Cengiz; Karaman, MusaThe aim of this study was to determine the effect of fascia lata autografts in the prevention of adhesion development during tendon rupture healing in dogs. A total of 12 dogs were divided equally into 4 groups. After performing experimental tenotomy and tenorraphy of the left achilles tendon, it was covered with an autogenic fascia lata graft in place of the tendon sheath. Only classical tenotomy and tenorraphy were performed on the right achilles tendon as a control. After the operation, the extremities were protected for 21 days by a PVC bandage. Each tendon was injected with 0.5 ml contrast medium subfacially, and then fasciography was performed on both achilles tendons. Dogs were euthanized on days 21, 30, 45 and 60, in groups 1, 2, 3 and 4, respectively. Then, tissue samples were collected from each side and processed for histopathologic evaluations. The clinic, radiologic, macroscopic and histopathologic observations of the current study showed that the application of fascia lata autografts prevented the development of postoperative tendon adhesions and it could be used as an alternative to other natural adhesion prevention materials.Öğe Köpeklerde Tendo Adezyonlarının Önlenmesinde Fascia Lata Otogreftinin Kullanımı(Scientific Technical Research Council Turkey, 2002) Alkan, Fahrettin; İzci, Celal; Ortatatlı, Mustafa; Ceylan, Cengiz; Karaman, MusaAraştırma, köpeklerde tendo rupturlarının iyileşmesi esnasında ortaya çıkabilecek adezyonları önlemek için, fascia lata otogreftinin tendo ile çevre dokular arasında bir bariyer olarak kullanılabilirliğinin belirlenmesi amacıyla yapıldı. Araştırmada 12 adet köpek kullanıldı. Köpekler kendi aralarında 3'erli 4 gruba ayrıldı. Köpeklerin sol aşil tendosunda tenetomi ve tenorafi yapıldıktan sonra fascia lata otogrefti, kılıf şeklinde tendovagina yerine uygulandı. Sağ aşil tendosunda kontrol amacıyla sadece klasik tenetomi ve tenorafi gerçekleştirildi. Operasyondan sonra ekstremiteler 21 gün süreyle PVC'li bandajla korundu. Deneme süresi sonunda, 0,5 ml kontrast madde bilateral subfasial olarak enjekte edilerek fasiyografi yapıldı. Birinci gruptaki köpekler 21. gün, 2. gruptaki köpekler 35. gün, 3. gruptaki köpekler 45. gün ve 4. gruptaki köpekler 60. gün klinik muayeneleri yapılarak ötenazi edildi. Operasyon bölgesinden doku örnekleri alınarak histopatolojik olarak değerlendirildi. Klinik, radyolojik, makroskobik ve histopatolojik bulgular sonucunda, fascia lata otogrefti kullanılmasının, postoperatif tendo adezyonlarını engelleyebileceği kanısına varıldı.Öğe Koyunlarda Deneysel Olarak Oluşturulan Geni?ş Fıtık Deli?kleri?ni?n Deri? Otogrefti ile Onarılmasının Kli?ni?k ve Histoloji?k Olarak Araştırılması(Selçuk Üniversitesi, 1999) Alkan, Fahrettin; Yavru, Nur; Ceylan, Cengiz; Çelik, İlhami; Boydak, Murat; Özkan, YaseminThe aim of this experimental study was to evaluate the aplicability of autogenic skin graft in the treatment of large hernial defects in sheep. Total of 24 sheep used, were divided into 4 groups. Each groups had 6 sheep. Skin flaps, approximately 11 cm in diameter and 15 cm in length were removed over the umbilical area. Consequently, her nial defect corresponding to the removed skin flap size, were created through the removal of abdominal musculuture and periton. Epidermal and dermal layers of skin flaps facing to the abdominal wall were placed in 3 sheep of each groups Sheep were euthanized in 15, 30, 45 and 60 days, in groups 1, 2, 3 and 4, respectively Following this, tissue. samples were collected from different spots of autogen skin flaps and submitted for histologic evaluations. It was concluded that skin autograft was superior to other hernioplasty materials because of the elasticity, easy applicability and inexpensiveness.Öğe Lens Abnormalities in Slaughtered Holstein and Brown Swiss Beef Cattle in Konya(SCIENTIFIC TECHNICAL RESEARCH COUNCIL TURKEY, 2002) Oğurtan, Zeki; Ceylan, Cengiz; Çelik, İlhami; Sür, EmrahA total of 1000 beef cattle were examined after being slaughtered, of which 373 were Holstein and 627 were Brown Swiss. The high incidence of lens abnormalities was observed to be as follows: coloboma (20.4%), microphakia (6%) and cataract (3.9%) in Holsteins for a total incidence rate of 30.3%, and coloboma (5.6%), microphakia (2.6%) and cataract (4.2%) in Brown Swiss for a total incidence rate of 12.4 %. Holsteins were more frequently affected than Brown Swiss with coloboma and microphakia, but not with unilateral cataract formation. These animals were generally fed different ratios of beet pulp, hay, molasses and barley bought from a variety of sellers.Öğe Lens Abnormalities Inslaughtered Holstein and Brown Swiss Beef Cattle in Konya(2002) Oğurtan, Zeki; Ceylan, Cengiz; Çelik, İlhami; Sur, EmrahA total of 1000 beef cattle were examined after being slaughtered, of which 373 were Holstein and 627 were Brown Swiss. The high incidence of lens abnormalities was observed to be as follows: coloboma (20.4%), microphakia (6%) and cataract (3.9%) in Holsteins for a total incidence rate of 30.3%, and coloboma (5.6%), microphakia (2.6%) and cataract (4.2%) in Brown Swiss for a total incidence rate of 12.4 %. Holsteins were more frequently affected than Brown Swiss with coloboma and microphakia, but not with unilateral cataract formation. These animals were generally fed different ratios of beet pulp, hay, molasses and barley bought from a variety of sellers.Öğe Light microscopic evaluation of the nucleolar organiser regions of skin cells of the dogs subjected to therapeutic ultrasounds(NATL VETERINARY RESEARCH INST, 2008) Ogurtan, Zeki; Aydin, Mehmet Faruk; Ceylan, Cengiz; Celik, IlhamiA possible use of some argyrophilic nucleolar organiser region (AgNOR) parameters as a biological counter to predict the biological behaviour of basal epidermal cells and dermal fibroblasts in dogs subjected to therapeutic ultrasound (US) exposure was determined. All the dogs, except the control dogs, had US treatment at an intensity of 0.5 W/cm(2) (SATA), frequency of 1.0 MHz, pulsed 2 ms on and 8 ms off for 5 min daily for 10 d. Full thickness skin samples were taken on days 4, 18, 32, 46, and 74 following cessation of 10 d US application and right after the 10(th) d of US exposure. A statistically significant difference immediately at the end of day 10 of US exposure was found for all parameters measured, except NOR diameters of the stratum basale cells. All the measured parameters, except NOR numbers of fibroblasts in the dermis, returned to normal (control) values by day 74 indicating that the therapeutic effect of US at the given characteristics lasts at least longer than 46 d regarding thickness of the stratum corneum, longer than 32 d regarding NOR numbers in the cells of the stratum basale, and NOR diameters in the cells of the stratum basale, and longer than 74 d regarding NOR numbers in fibroblasts. The results presented herein suggest that there is a correlation between the longevity of ultrasound effect and the alteration of AgNORs parameters and their characteristics. Considering the longer duration of reversible alterations in our study, it would be reasonable to determine the effectiveness of ultrasound by AgNOR counting.Öğe Osteogenic Ability of Free Perichondreal Autografts in Canine Tibial Defects: An Experimental Study(Elsevier Gmbh, Urban & Fischer Verlag, 2003) Arıcan, Mustafa; Ortatatlı, Mustafa; Yiğitarslan, Kürşad; Ceylan, CengizThis study set out to establish the effect of transplanting perichondreum on bone healing at sites of tibial bone defects in an experimental dog model. Transplantation of free, autologous, non-vascularised, perichondreal grafts to the distal of right anteromedial plane side of the tibia was compared with non-transplantation on the proximal side of the same bone. In experimental dogs (n = 7), a 5 cm piece segment of perichondreum, that has been excised from the thirteenth rib of the same animal, was transplanted to the midddle defect fracture site of bone, but not to the control proximal defect fracture site. The dogs were allowed to recover from the operation and were kept 21 days in cages, with free-range. On days 30 (Group I) and 45 (Group II) after operations, the dogs were euthanatized. Histopathologically, defects in 30 days treated perichondreum group were filled by new ossified tissue while control defects in the same period were not fully resurfaced. The new ossified tissue consisted of a thin and inadequate trabeculae. In 45 days treated groups, defects with transplanting perichondreum were filled by thick trabeculae converting into a compact bone tissue. The control defects of this group, however, were filled by an extreme callus overflowing to medulla and bone surface. This study has provided evidence to show that autologous, non-vascularized perichondreum retains an osteogenic ability when transplanted to tibial bone defect sites. It appears that callus formation occurred within the perichondreum grafting which resembles that of enchondral and intramembranous ossification.Öğe Treatment of Corneal Hydrofluoric Acid Burns in Rabbits(Ecole Nationale Veterinaire Toulouse, 2002) Oğurtan, Zeki; Hatipoğlu, Fatih; Ceylan, Cengiz; İzci, CelalFiftyfour adult male New Zealand White rabbits were used in this study. Epithelial burns of both eyes were induced by instillation of 0.05 rat of 2 % hydrofluoric (HF) acid for 60 seconds. Following this, the eyes were irrigated with 500 cc normal saline. Three different agents [Acular(R), Blephamide(R) Or the solution of Alkanna rinctoria TAUSCH (A. tinctoria) in 8 % prepared in Huile de Ricin in weight basis] were applied to the left eyes, and right eyes served as controls. After HF acid burn, one drop of Acular(R), Blephamide(R) or A. tinctoria was instilled to the left eyes 3 times a day for 2, 7 and 14 days. Right eyes were kept as controls and treated with 0.9 % normal saline 3 times a day for 2 days in all groups. Clinical and histopathological results revealed that either Blephamide(R) or A. tinctoria application was effective in the treatment of HF acid eye injuries in the rabbit, but that A. tinctoria was superior to Blephamide(R). Acular(R) treatment had no accelerating effect on the healing of corneal erosion as far as conjunctival and corneal haziness is concerned throughout the experimental procedure. There was no healing observed in the controls With saline irrigation.